“Türkiye ekonomisi, 2016 yılının 1. çeyreğinde %4,8 ile pozitif büyüme eğilimini sürdürmüş ve 26 çeyreğe ulaşan bu performansı ile 2016 yılı geneli için oldukça olumlu bir işaret vermiştir. Yılın ilk çeyreğinde gerçekleşen 4,8 puanlık bu oran, Orta Vadeli Program kapsamında belirlenen %4,5 oranındaki yılsonu beklentisini güçlendirmektedir. ABD, Çin ve Avro Bölgesi’nin başını çektiği küresel ekonomide gözlenen durgunluğun yanı sıra bölgemizde jeopolitik bağlamda artan gerilimlere rağmen, Türkiye ekonomisinde yakalanan bu trendi önemsiyoruz.

“Türkiye ekonomisine inancımız tam”
Öncü makroekonomik göstergeler önümüzdeki dönemde pozitif büyümenin süreceğine işaret ederken, iş âleminin temsilcileri olarak bizlerin de Türkiye ekonomisine olan inancımız sürmektedir. Yılın ilk çeyreğinde %4,7 artış kaydeden sanayi üretiminin bu dönemde büyüme rakamlarına olumlu yansıdığını görüyoruz. Bu dönemde sanayinin GSYH içerisindeki payının artış kaydetmesi ve sektörün önceki seneye göre %5,9 büyümesi diğer sevindirici gelişmeler olmuştur. 

“Sinyalleri dikkate almak lazım”
Bununla birlikte 2015 yılı genelinde GSYH içindeki payı %9,1 olan tarım sektörünün 2016 yılının ilk çeyreği itibariyle %4,6’ya gerilemesi ise olumsuz bir tablo oluşturmuştur.
Kamu yatırımlarındaki 1,2 puanlık artışa karşın özel sektör yatırımlarının %0,3 azalması erken gelen bir uyarı olarak değerlendirilmelidir. Hem kamu hem de özel sektörde inşaat yatırımlarının artış kaydetmesi memnuniyet verici. Ancak her iki sektörün de makine ve teçhizat yatırımlarının azalması üzerine dikkatle eğilmemiz gereken bir meseledir. 
2015 yılı genelinde büyümenin itici gücü olan hane halkı tüketiminin yılın ilk çeyreğinde %6,9 artmasının yanı sıra devletin nihai tüketim harcamalarının %10,9 artış kaydetmesi, iç talepteki canlılığın sürdüğüne işaret etmektedir. Bu tablo bize iç talebin 2016 yılında büyümenin lokomotifi olacağını gösteriyor. 

Bununla beraber hatırlanacağı üzere, yılın ilk 3 ayında ihracat %6,2 oranında azalmıştı. Böylece net dış talebin 2016 yılının ilk çeyreğinde büyümeye negatif etki ettiğini görüyoruz. İhracatın Nisan ayında %10,2 azalarak yılın 2. çeyreğine de olumsuz bir giriş yaptığını göz önüne aldığımızda, dış talebin maalesef önümüzdeki dönemde de büyümeye etkisinin negatif olacağını öngörebiliriz. Gerek özel sektör yatırımları gerekse dış talepteki negatif sinyalleri dikkate almalıyız.

4,8 puanlık bu büyüme oranının piyasa beklentilerinin bir miktar üzerinde olduğunu görüyoruz. Bunun piyasanın bütün aktörleri açısından sevindirici bir gelişme olduğunu söyleyebiliriz. Yine de %4,8’lik bu oranı yeterli görmemeli, Türkiye ekonomisinin kendi potansiyeline ulaşması ve hatta bu potansiyelini aşabilmesi için bütün gücümüzle çalışmamız gerektiğinin bilincinde olmalıyız.”