Bayan ve Demokrasi Derneği (KADEM) ve T.C. Aile, Egzersiz ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile birlikte düzenlediği 4. Uluslararası Bayan ve Yargı Zirvesi, “Dijital Çağda İnsan Kalmak” temasıyla online olarak yapılıyor. Zirvenin ikinci gününde dijitalin toplum, ebeveynlik, sanat ve eğitime etkileri konuşuldu.

Günün ilk konuşmasını yapan ve dijital dünyaya armoni sürecinde çocuğun ihtiyaçlarının nasıl değiştiğini anlatan Prof. Dr. Ayşe Bilge Selçuk, çevrenin insan psikolojisindeki etkisinin altını çizdi. Çevrenin çocuğun etkileşimde olduğu her şey olduğunu aktaran Selçuk, kulaklık takıp internete kesintisiz yan yaşamış çocukların yaşam alanının ebeveynleri, kardeşleri, mahallesi, okulu olmadığını anlattı.

“OYUN OYNAYANLARDA İNSANDIŞILAŞTIRMA OLUYOR”

Ekran başında ya da video oyunlar oynayarak geçirilen sürenin yaşla beraber arttığını gösteren Selçuk konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Ekran başında geçirilen vakit artınca hiperaktivite, yıkıcı aksilik etme, depresyonun da arttığını görüyoruz. Bilhassa fazla video oyunu oynayan çocuklarda hiddet ve vesvese yükseliyor. Öfke kontrolünde daha da zorlanıyorlar. Video oyunlarında artı vakit geçiren çocuklar öteki insanlara insani özellikler atfetmekte zorlanıyor. Yani ‘insandışılaştırma' oluyor. Başkalarının duygularını anlamakta zorluk çekiyor ve öteki insanlara hasar verici davranışları görüntü eğilimleri artıyor. Yapılan çalışmalar gösteriyor fakat, lise yıllarından daha sonra gençlerin kendisi de bundan rahatsız oluyor. Lakin ekran süresini azaltmak isteseler de yapamadıklarını belirtiyorlar.”

DİJİTAL OKUR YAZARLIK ÖNEMLİ

Bu noktada ebeveynlerin çocuklarıyla etkileşimde bulunmalarının önemini vurgulayan Prof. Dr. Ayşe Bilge Selçuk gibi TRT’de idare yapan İsmihan Yılmaz da zirvede yaptığı konuşmasında bu konunun önemine değindi.

‘Çocuğum internette fazla süre geçiriyor” kaygısıyla çocukların elinden ekranları alıp, süreleri kısıtlamaya çalışan ebeveynlerin bunun işe yaramadığını gördüklerini hatırlatan Yılmaz, dijital okur yazarlığın ve bu alandaki yetkinliklerin arttırılmasının bu noktada fazla kayda değer olduğunu söyledi. Ekran zaman yönetiminin önemine vurgu yapan Yılmaz, “Ebeveynlerin eğitimi noktasında KADEM gibi STK’ların ve millet kuruluşlarının koskocoman rolleri var. Burada oluşan kaygıyı azaltıp, ıskalamakta olduğumuz imkanlara diğer türlü ulaşamayız” dedi.

YAPAY ZEKANIN SANATA ETKİSİ

Tepe konuşmacılarından, insan bilincinin sanat ve teknoloji ile ilişkisini yorumlayan Medya Sanatçısı -Yönetmen Refik Anadol, Amerika’ya gidişini, başarı hikayesini, nasıl stüdyo sahibi olduğunu ve eserlerinin ortaya çıkış süreçlerini panelde anlattı. ‘Bir data pigment olabilir mi’ diye sorgulayarak başlayan ve derhal Bill Gates’in de koleksiyonunda var olan data resimlerinin ortaya çıkış hikayesinden bahseden Anadol, suni zekanın sanata etkileri konusunda şöyle konuştu:

“Karşımızda unutmayan bir şey var. Yapay zekanın insanlığa zararlı olması da ihtimaller zarfında. Bununla başa çıkmanın yöntemi ise bilinçlenmek. Gizlilik ve serbest irade artan bir şekilde değil oluyor. Bu farkındalığı yaratmanın yolu ise sanat yapmak. Teknoloji, insanlığın aynası. Bu ayna bizi temsilcilik ediyor ve duygu, koku, doku da devreye girdiğinde makineler sanat yapabilir. Bizim buna nasıl karşılık vereceğimiz ise daha kayda değer. İnsanları makineleştirmektense makineyi insanlaştırmak bana kadar insanlık için daha iyi bir şey.”

DÜNYADA KADININ ROLÜ NASIL DEĞİŞİYOR?

Dijital çağda kadını sağlamlaştırmak üstüne konuşan John Cabot Üniversitesi öğretim üyelerinden Doç. Dr. Alina Sorgner, Ülkelerin bazı bölgelerinde, kadınların dijital okur yazarlığı ve teknoloji üreticiliği konusunda çelimsiz olduğunu, dijitalin kadınlara etkisinin ne olacağının da zaman içinde bölgeden bölgeye değişeceğini aktardı. Sorgner, kadınların girişimci olarak güçlendirilmesi için dijital data sermayesine yatırım yapılması gerektiğini de sözlerine ekledi.

We Love Reading’in kurucusu ve Haşimi Üniversitesi öğretim üyesi moleküler biyolog Prof. Rana Dajani ise, dijital dünyada kadının ve annenin değişen rolleriyle ilgili şöyle konuştu: “Toplumun yüzde 50’sini oluşturan kadınlar her ne değin üniversite eğitimi alsa da evlenip çocuk sahibi olunca işi vazgeçme eğilimindeler. Çünkü iş yerleri erkekler kadar erkekler için hazır. Doğum yapan, emziren kadınlar için meslek yerleri çok dostça yok. Jane Fonda, Arap ve Ortadoğulu kadınların bayan olmaktan kibir duyduklarını ancak bu durumun batıdaki kadınlar için geçerli olmadığını bir toplantıda dile getirmişti. Dolayısıyla kadınların başarıyı nasıl tanımladıklarına bakmak çok önemli. Kimi için çocuk büyütmek galibiyet, kimi için CEO almak. Her kadın kendi hikayesini yazmalı. Dijital dünya bu anlamda kadınların işini kolaylaştırabilir.”

EĞİTİM VE EĞLENCE

Early Bird English Kurucusu Jenny Molendyk Divleli, Türkiye’ye taşındığında kendisinin hayli zorlanırken çocuklarının Türkçeyi fazla kısa sürede öğrendiklerini farkettiğinde bu girişimi hayata geçirme kararı aldığını anlattı. Dile ne değin maruz kalınırsa pek ayrım etmeden öğrenmenin olası olduğunu aktaran Divleli, sosyal medyanın bu amaçla kullanılabileceğini belirtti. Eğitim tasarımcısı ve Usturlab Atölye Kurucusu Sümeyye Ceylan ise, bilim eğitimi ile yaratıcılığın nasıl desteklenebileceğini aktardı. İbn Haldun Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Nagihan Haliloğlu, dijital beşeri bilimlerin bize ekstra veri üretimi olmadığını, bu noktadan daha sonra beşeri kısmın başladığını açıklama etti ve data küratörlüğünün öneminden bahsetti.

Türkiye’de müzik eğitiminin değişmesi gerektiğini söyleyen Arp Sanatçısı Şirin Pancaroğlu ise önce müzik eğitiminde reforma gidilip ardından dijitalleşmenin düşünülmesi gerektiğinin altını çizdi.

Zirvede konuşan diğer bir isim olan Bern Hoca Eğitimi Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Michele Notari, çevrimiçi eğitimin alışkanlıklarımızı ve tutumlarımızı nasıl etkileyeceğinden bahsetti. Tartışma yapmanın, çatışma çözebilmenin fazla önemli olduğunu ve bunun da maddi eğitimle yapılabildiğini anlatan Notari, “Kelime dağarcığı ilerletmek, kodlama bilgi vermek gibi bilgi aktarımı konularında ise online eğitim daha başarılı oluyor” diye konuştu.

GERÇEKTEN DİKKATLER DAĞINIK MI?

Her dönem dikkati dağıtan şeylerden şikayet edildiğini, bir dönem roman okumanın bir dönem ise TV’nin dikkati dağıttığının söylendiğini andıran Birleşik Krallık Şehir Halkı Üniversitesi öğretim üyesi yazar Prof. Frank Furedi ise, “Derhal de internet, sosyal medya ve oyunların uyarı dağıttığı ve Nörobilim öne sürülerek çocukların beyinlerinin değişikliğe uğradığı ve dikkatlerinin kısa süreli olduğu söyleniyor. Çocukların dikkatlerini çekmek için Avrupa’da tabletlerde eğlendirici içeriklerle çocuklara eğitim verilmeye çalışılıyor. Biz uyarı dağınıklığını içselleştiriyoruz.” Dedi. Uyarı dağınıklığına niçin olunmaması için eğitimi taşıyan entelektüel bilginin bu şekilde azaldığını, daha basite indirgenmiş veri verildiğini aktaran Furedi bu anlamda gençlere haksızlık yapıldığının da altını çizdi.

Günün son konuşmasını yapan Hasan Kalyoncu Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Özge Hacıfazlıoğlu ise pandemide benzer anda ansızın fazla iş yerine getirmek zorunda kalındığının altını çizdi. Evlerde derslik düzeni ve işyerleri kurulduğunu anlatan Hacıfazlıoğlu bu dönemde herkesin böylece fazla trajikomik öykü yaşadığını da aktardı. Hacıfazlıoğlu, bu dönemin iş hayat dengesini yeniden oluşturduğumuz bir dönem olduğunun da altını çizdi.

 

Kaynak: www.milliyet.com.tr