Beslenmenin epeyce geniş bir kavram olduğunu söyleyen Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıları bölümünden Uzm. Dr. Belirli Çağlar, "Gıda içinde yemek yemek, içmek, bebeklik döneminde meme ve biberon emmek olduğu kadar bir insanın zihin, biliş, duygu ve davranışlarını da etkiler. Bebeklik, çocukluk ve buluğ çağı döneminde öyle fazla beslenme ve yeme bozukluğu görülür. Beslenme alışkanlıklarımızın, iştah durumumuzun beyinde nörotransmitter adı verilen bir grup salgı maddeleriyle düzenlendiği biyolojik olarak biliyoruz. Psikiyatrik açıdan ise yaşamın birincil yıllarında anne (ya da bakımveren) ile bebek arasındaki ilişkinin o dönemde kişinin beslenme tarzını oluşturduğunun bilinmesi ve duygusal açıdan ona kattıkları oldukça önemli" diye konuştu.

İlk 1 yaş beslenmesi çocuğun geleceğini belirliyor

Psikiyatride oral dönem adı verilen birincil 1 yaşta beslenmenin bebek için önemli olduğuna dikkati çeken Dr. Çağlar, Bu dönemde anne bebek ilişkisi, bebeğin beslenmesi bozulursa sonraki dönemlerde o çocukta besin ve yeme bozuklukları açısından tehlike oluşur. Örneğin; aile içi sorunlar, annenin depresyonu ya da kaygısı, bebekte bir takım diğer hastalıklar, çok sayıda çocuk sahibi olma sonucu artan dermansızlık gibi nedenler çocukta yeme bozukluğunu oluşturabilir. İlk beslenme dönemi, doğum sonrası meme emme veya bu muhtemel değilse biberon ile olur. Mesele yalnızca süt yok; tensel bağlantı, sevgi, şefkat ve güven aktarımındadır. Buradaki tensel bağlantı, meme yoluyla emzirerek de olabilir, biberonla beslenirken sarılmayla da. Çocuğunuzun ruhsal ve maddi açıdan kaliteli bir şekilde beslenmesini istiyorsanız, onu en iyi şekilde beslemek arzusundasınızdır. Toplumumuzda Anne saçını süpürge eder gibi yaygın bir algının içerisinde, annelerin duyguları çoğunlukla ikinci planda kalabiliyor. Burada göz ardı edilen yalnızca annenin duyguları değil, diğer taraftan bebeğin de bu isteksiz ve sıkıntılı emzirme sürecinden nasıl etkilendiğidir ifadelerini kullandı.

Beslerken sevgi, şefkat ve güven de aktarın 

Dr. Çağlar, Kimi anneye göre emzirmek hevesle ve mutlulukla yaşanan bir süreçken kimileri için bıktırıcı, acılı ya da sadece toplumsal baskıya boyun eğerek gerçekleşen bir eylem olabilir. Bu bir kabahat veya eksiklik değildir. Zorlanarak, istemeden emzirmek yerine sıcak bir kucaklamayla ve istekle, biberon yoluyla beslemeniz her şeyden kıymetli. Mühim olan o tensel temasın içindeki aktarım. Yani sevgi, şefkat ve güven aktarımı. Besin ve şefkat bir arada olduğunda çocuğunuzun her anlamda doyacağından belirlenmiş olabilirsiniz. İlk aylarda emmek somut ve hissi boyutlarda besleyicidir ve bunun gerçekleştiği ağız bölgesi ise o dönem vücudun tutku kaynağıdır. O Kadar ki süt vermiyor olsa da bir emzik de bu doyumu hissettirebilir. Kaygılı ve sıkıntılı bir anınızda size en fazla keyif veren mesela çikolata gibi bir şeyi yediğinizi düşünün. Sahiden bebeğin dünyasında da şart pek ayrı değil dedi.

Emzirmeyi mekanik bir eylem olarak görmeyin 

Meme emmenin bebeğin kaygısını dağıttığını, yatıştırdığını ve keyif verdiğini ifade eden Dr. Çağlar, sözlerine şöyle devam etti:

Kuşkusuz bunu sadece mekanik bir eylem olarak yok, anne-bebek arasındaki etkileşim bakımından da ele almalıyız. Ona bu imkânın sunuluyor olması bebeği kapsanmış ve güvende hissettirir. Fakat emzirme sadece mekanik bir eylem olarak kalıyor ve anne-bebek arasında etkileşim oluşmuyorsa duyguların yalnızca yeme davranışıyla teftiş edilmesi laf konusu olabilir. Bebek kaygılandığında, sinirlendiğinde anneyle göz göze geldiğinde; annenin gözünde kendisinin ne dek değerli ve biricik olduğunu hissetmek ister, bu şekilde yatışır, duygularını yoklama etmeyi öğrenir. Eğer anne dikkatini çocuğu üzerine veremiyorsa, depresyonu varsa, bebeği beslenirken ona odaklanamaz ve bebeğinin hissi ihtiyaçlarını ihmal etmiş olur. Bu da ileriki dönemler için yeme bozuklukları riskini artırır. Erken çocukluk döneminde en çok görülen yeme sorunları iştahsızlık, yemek seçme ve bir takım artma-hücum dönemlerinde huzursuzluğun olmasıdır. İlk 1 yaşta beslenmenin uygun olarak yapılması, sonrasında kuralların net ve açıklanmış olması durumunda başlıca bunlarla karşılaşılmamaktadır.

Bebeğinizde bu atakları gözlemleyin 

İlk 1 yılın bebeğin en yüksek ivmeyle büyüdüğü dönemlerden birisi olduğunu göze çarpan edem Dr. Çağlar, Büyümenin yoğun şekilde gerçekleştiği ve besin gereksiniminin tavan yaptığı bu atak dönemleri, her bebekte farklıdır. Fakat 1 yaşa değin bu ataklar adeta 10uncu günde, 2 ile 3üncü haftalarda, 3üncü ayda, 4üncü ayda, 6ncı ayda ve 9uncu ayda ortalama 2-3 gün sürer. Bunların ortalamaya göre bahşedilen bilgiler olduğunu unutmadan, kendi çocuğunuzu gözlemlemelisiniz. Bu dönemlerde çocuk huzursuz ve zorlayıcı olabilir. Neticede kabına sığamıyor, önüne geçilmez bir yükselme hâkim ve bu mekanizmanın işlemesi için beslenme gereklidir. Onun bu ihtiyacına dayanarak gıda sıklığını artırabilirsiniz diye konuştu.

Bu durumlarda hekime başvurulmalı 

Dr. Çağlar, İştahsız olarak tanımladığımız veya yemeği reddeden çocuklara, yemekle ilgili konuların kontrolü daha artı verildiğinde, daha istekli yemek yedikleri durumlarla çoğunlukla karşılaşıyoruz. Fakat iştahsızlık ya da yiyecekleri reddetme ısrarlı şekilde sürdüğünde, bir takım yiyecekler vücudunda kusma, deri reaksiyonları gibi negatif durumlar oluşturduğunda, durumun fizyolojik sebeplerini tespit etmek için bir çocuk doktoruna başvurulmalı. Uygun sağlık müdahalesini aldıktan daha sonra ise duruma bebeğin ruhsallığı açısından da bakmak sorunu daha iyi anlamayı sağlar. Bebeklerdeki çoğu şart gibi yiyeceklere verilen bu reaksiyonların da fiziksel ve ruhsal olarak iç içe olduğu unutulmamalı. Verdiği tepkilerin onun ruhsal dünyasında nasıl bir yeri olduğu hakkında göz önünde bulundurmak, gerekiyorsa çocuk psikiyatristine kullanmak uygun olacaktır dedi.

Kaynak: www.milliyet.com.tr