Çocuk ve ergenlerde görülen ve bazen 17 yaşına dek hiç ayrım edilemeyen Uyarı Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) hakkında açıklamalarda yer alan Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Neslim Güvendeğer Doksat, hastalığın genetik olduğunu söyledi. Doksat, "Bir Takım çocuklarda önde gelen belirtiler aşırı hareketlilik ve dürtüsellik, fevrilik ve hesapsızca davranmadır. Bunların yanında ek olarak dikkat bozukluğu da eşlik ediyor. Bir Takım çocuklarda ise dikkat eksikliği belirtileri yalnızca ön planda oluyor ve hiperaktivite keskin bir şekilde ortaya çıkmıyor. Bunlar genel olarak yumuşak başlı, kendi halinde oturan çocuklar oluyor. Fazla afacan çocuklar derhal göze batarken, bu çocuklar ağırbaşlı mizaçlı, kendi halinde, ahenkli lakin durağan oluyor. Aylaklık birazcık daha tolere edilebiliyor. Bu yüzden yıllar boyu göz ardı edilebiliyor ve tanı almakta gecikebiliyoruz.  Kafeinli gıdalar, gazlı içecekler, yoğun karbonhidratlı gıdalar hiperaktiviteyi artırır. Bu gıdalar daha dozunda ve kontrollü verilmelidir" diye konuştu.

DEHB'nin sebebi adamakıllı biyoloji ile ilgili 

DEHB'nin sebebinin biyoloji ile ilgili olduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Neslim Güvendeğer Doksat, Bazı aileler; biz fena davrandık, çatışmalı izdivaç vardı, ilgilenemedik diyebiliyor. Bunlar yok. Bu tam olarak alnımızın arkasındaki beyin lobunda planlamadan, dikkatten, hareketlilik frenlenmesinden, yargılamadan, organizasyondan ve sıralamadan sorumlu. Bu bölgelerde kalıtımsal olarak dopamin dediğimiz ara kimyasal maddelerin işlevinde bir problem oluyor dedi.

17 yaşına değin fark edilemeyebiliyor 

Hiperaktif olan ve dürtüsellik olan çocuklar hemen fark edildiğine dikkat çeken Doksat, Bu çocuklar sınıfta çok hareketli, tekrar tekrar söz kesiyor, arkadaşlarını kızdırıyor ve anında ayrım ediliyorlar. Ağırbaşlı olan ve atıl olarak değerlendirilen çocuk yaklaşık olarak 12nci derslik kademelerinde fark edilebiliyor. Sınav sistemiyle yüz yüze kaldığında keskin dikkate aleyhinde kayıplar yaşadıklarında ayrım ediliyor. Bu da fazla geç oluyor ifadelerini kullandı.

Depresyona kadar götürüyor; yaşam kalitesini negatif etkiliyor 

Doç. Dr. Doksat, bu çocukların yüksek zekaları, iyi akademik potansiyelleri olduğu halde akademik olarak çok geri kaldıklarına vurgu yaparak, başaramamak, özgüvenlerini örseliyor ve yeteneksizlik duygusu hissediyorlar. Çevreleri tarafından sevilmeyen, istenmeyen, oyun bölen çocuklar oluyorlar ve dışlanıyorlar. Bu duygu da yıllar içerisinde bir yeteneksizlik ve özgüven eksikliğine itiyor. Depresyona itebiliyor. Ola Ki öldürmüyor ama hayat kalitesini son derece negatif etkiliyor. İlköğretim çağında tanı konması ve tedavilerine başlanması son derece kayda değer diye konuştu.

Uzakta eğitim ipucu verebilir; ivedi yardım alınmalı 

Uzak eğitim sürecinin hastalığın teşhisinde yardımcı olduğunu söyleyen Doç. Dr. Doksat, sözlerini şöyle sürdürdü:

Uzakta eğitim, ekran başında olduğu için her çocuk gibi bizim çocuk da sıkılıyor diyerek bir ötelenme olabilir. Fakat pandeminin bu konuda bir avantajı var. Aileler öğretmenlerle konuştuklarında, diğer çocukların velileriyle konuştuklarında Benim çocuğum 1-2 saat konsantre oluyor da sonradan ağır ağır sıkılıyor ama Benim çocuğum 10 dakika bile hiç konsantre olamıyor ayrımı yapılmalı. Bu ciddi bir alarm. Bunu görüyorsak DEHB sinyal veriyor olabilir ve çabucak takviye arayışına geçebilirler. Şuan ancak uzaktan eğitimden alınabilecek maksimum faydayı çocuklar elde etmek durumunda. Ekran başı eğitime çocuktur sıkılırın ötesinde hiç konsantre olamıyorsa mutlaka bir profesyonelden takviye almamalılar.

Her haylaz çocuk hiperaktif yok! 

Her afacan çocuğun hiperaktif olmadığını andıran Doksat, Fazla hareketli olan her çocukta dürtüsellik ve dikkat sorunu var mı diye gözlemlemek ve ilkokul öğretmeniyle mutlaka us alışverişinde bulunmak gerekiyor. Ara Sıra standart yaramaz, tatlı, haylaz çocuk hiperaktif diye adlandırılırken; bazen de tam tersi olabiliyor. Bunun tek yolu öğretmenlerle birebir görüşmede çocuğun akranların neresinde olduğunu sormaktır dedi.

Erkeklerde daha fazla görülüyor 

DEHB'nin erkek çocuklarında daha fazla görüldüğünü ifade eden Doç. Dr. Doksat, Normalde ilköğretim çağındaki 100 çocuktan 3'ünde görülüyor ama erkeklerde 2-3 kat daha artı ifadelerini kullandı.

Kırmızı reçeteli ilaçlar, çocukları madde bağımlısı yapmıyor 

Hastalığın tedavisinde kırmızı reçeteli ilaçlar kullandıklarını söyleyen Doksat, "Birinci etapta kırmızı reçete zarfında olan merkezi sinir sistemi uyarıcılarını kullanıyoruz. Aileler kırmızı reçete kullanıyoruz, bu çocukta tiryakilik mı yapacak? diye ürkmesin. Bu ilaçlar hiçbir çocukta tiryakilik yaratmaz. Hekim tavsiyesiyle kullanıldığında artısı var. İhtiyaç halinde veriyoruz ve dozlar tiryakilik yapmıyor. Uyku kaçırdığı için açıklanmış saatlerde veriyoruz. Bu ilaçlar birçok tıbbi kontrolden sonradan veriliyor. Çocuklarda çoğalma ve gelişme geriliği, madde bağımlılığı yapmıyor. Bu ilaçlar yaşam boyu değil, ihtiyaca kadar kullanılıyor" diye konuştu.

Kaynak: www.milliyet.com.tr URL: http://www.milliyet.com.tr/pembenar/bu-hastalik-17-yasina-kadar-fark-edilmiyor-6442891