Şeker Hastalığı bütün dünyada ve ülkemizde sıklığı katlanarak artan bir sıhhat sorunu. O Kadar fakat günümüzde her 11 kişiden 1’nin şeker hastalığı hastası olduğu belirtiliyor. 2013 yılında dünyada diyabetli hasta sayısı 382 milyon iken bu sayının 2035 yılında 592 milyona ulaşacağı belirtiliyor oysa bu da yüzde 55’lik bir artışı gösteriyor. Tüm dokular ile organları yıkım edebilen ve öncelikle kalp damar hastalıkları almak üzere o kadar fazla hastalığa yol açabilen diyabet gözleri de tehdit ediyor! Diyabetin gözlerde oluşturduğu hasarlardan en önemlisi olan diyabetik retinopati çare edilmezse; önemli görme kaybına, hatta körlüğe dek gidebiliyor. Gözlerde önemli bir sorun oluşturuncaya dek bulgu vermeyen diyabetik retinopati, diyabet süresi 15 yıla ulaşan diyabetlilerin yüzde 10’unda ciddi görme kaybı, yüzde 2’sinde de körlüğe niçin oluyor. Diyabetin iyi denetim aşağıda olmaması ve tedaviye uyulmaması bu riski fazla artırırken, süreyi de öne çekiyor.

En sık görülen körlük nedeni

Diyabetik retinopati; diyabet hastalığına bağlı olarak çoğalan ve gözün ‘retina’ denilen asap hücrelerinden oluşan ağ dokusunda hasarlanma ve görme kaybına niçin olan bir göz hastalığı olarak tanımlanıyor. Göz küresinin içine giren ışık milyonlarca sinir hücresinden oluşan retina göre algılanıyor; görme siniriyle beyindeki görme merkezine iletiliyor. İyi çalışabilmeleri için tıpatıp beyin gibi retina hücrelerinin de iyi beslenmeleri, oksijenlenmeleri, dolayısıyla kan dolaşımı fazla önem taşıyor. Süre içinde retinayı besleyen ince kılcal damarların dolaşımının bozulmasıyla, sinir hücrelerinin de işlevleri azalıyor. Bu tablo görmenin azalması ve körlüğe değin gidebilen görme kaybıyla sonuçlanıyor. Gelişmiş ülkelerde görme kaybının en sık nedeni olan diyabetik retinopati 20-64 yaş aralığındaki aktif ve üretken yaş grubunda da en sık görülen körlük sebebini oluşturuyor.

Belirti vermeden sinsice ilerliyor

“Diyabetik retinopati sinsi bir hastalıktır” uyarısında bulunan Prof. Dr. Nur Acar Göçgil, sözlerine şöyle devam ediyor: “Retinopati retinanın net görme merkezi olan sarı noktayı (maküla) etkilemediği sürece merkezin görme yeteneği bozulmuyor ve hasta hiçbir şey ayrım etmiyor. Retinada kanamalar başlasa da belirti vermiyor, hastanın görmesi azalmıyor. Bu kanamalar yalnızca damlayla kişinin gözbebeği büyütüldükten sonradan, bir göz doktoru kadar yapılan detaylı muayene sonucu yakalanabiliyor” Prof. Dr. Nur Acar Göçgil diyabetik retinopatinin ancak merkez retinadaki sarı noktayı etkilediğinde görmede azalma, bulanık görme, düz çizgileri eğri ve kırık görme ile renkleri soluk görme sorunlarının geliştiğini söylüyor. 

Her yıl retina muayenesi şart! 

Diyabetik retinopatiyi önlemenin ve fiilen geciktirmenin en kayda değer yolu; hastanın hap tedavisine, diyetine ve egzersizlerine düzenli olarak devam ederek kan şekerinin kontrol aşağı olmasını sağlaması. İkinci manâlı kaide ise ahenkli göz muayenesini dikkatsizlik etmemesi. Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Nur Acar Göçgil zamanında yapılan retina taramaları ve doğru tedaviyle yeni retinopati gelişiminin yüzde 90 oranında önlenebildiğini belirterek, “Alıcı 2 şeker hastalığı tanısı konan her hasta mutlaka retina muayenesi olmalı ve bu taramalar en düşük yılda bir devam etmeli. Çok daha nadir görülen Herif I diyabette retina taramasına 5 sene sonra başlanması ve en az yılda bir devam etmesi öneriliyor. Retinopatinin derecesine tarafından retina uzmanı peşine düşüp takip süresini şahsi belirliyor” diyor. 

Bu yöntemlerle ‘görme kaybı’ önlenebiliyor

Diyabetik retinopatinin tedavisinde; argon lazer fotokoagülasyon tedavisi, göz içi hap enjeksiyonları ve vitrektomi yöntemlerine başvuruluyor. “Bütün bu çare yöntemleriyle hedefimiz retinadaki kanamaların çekilmesi, kanayacak olan yeni gelişmiş damarların kaybolması, özellikle görme için en önemli merkez retinanın (makülanın) sağlıklı kalması. Bu sayede görmenin korunması, kaybın önlenmesidir” diyen Prof. Dr. Nur Acar Göçgil, şöyle devam ediyor: “Tedaviler zamanında ve dürüst şekilde uygulandığında, hasta şeker hastalığı kontrolünü uyumlu yaptırdığında retina stabil ülkü geliyor. Bu Vesile Ile hastanın görme yeteneği korunuyor ve artıyor” 

Prof. Dr. Nur Acar Göçgil diyabetik retinopati tedavisinde başvurulan yöntemleri şöyle anlatıyor: 

Argon lazer fotokoagülasyon tedavisi: Yeni gelişmiş, olağandışı ve kanayan damarları ya da merkeze yakın sızdıran küçük damar genişlemelerini durdurmak nedeniyle uygulanıyor. Lazer ışınını retina üzerine odaklayan bir mercek kullanılıyor; işlem sızısız oluyor ve çare birkaç seansta tamamlanıyor. 

Göz içi hap enjeksiyonu: Bilhassa sarı nokta bölgesinde retinanın merkezindeki ödem ve kalınlaşmaları azaltmak, görmeyi artırmak için uygulanıyor. Çok etkin olan bu uygulamanın, ilacın özelliğine göre 1-4 ay arasında tekrarı gerekiyor ve akış bitene kadar devam ediyor. 

Vitrektomi: Göz küresinin içini dolduran kanamaları, retinayı çekiştiren zarları arındırmak ve retinayı yatıştırmak amacıyla uygulanan bir mikrocerrahi yöntemi. Bu yöntemde işlemler göz küre boşluğunda tıpatıp laporoskopik cerrahide olduğu gibi, ama fazla ince (0.4mm) mikrokanüllerle gerçekleştiriliyor. 

 

Kaynak: www.milliyet.com.tr