“Aileyi zayıflatan üç hastalık var” ABONE OL

“Aileyi zayıflatan üç rahatsızlık var”

Birincisi sekülarizm. İkincisi sosyal anomi. Üçüncüsü bireycilik. Sekülarizm azıcık kirlenen bir kavram oldu. TDK’da anlamı dünyacılık diye geçiyor. Sekülarizmi politize etmemek gerekiyor. Dünyacılık, ölüm ve sonrası değil gibi yaşama. Sekülarizmde vicdani sorumluluğu zayıflayan, bencilleşen insan aileyi etap bağı gibi görüyor. Bu düşüncede olan birey eşi hasta oluyor, ‘Bana ne dünyaya bir defa geldim’ deyip hemencecik boşanıveriyor. Benmerkezcileştiriyor insanı.

İkincisi sosyal anomi. Bu aileyi de zayıflatıyor tabi. Toplumu koruyan sosyal duvarlar var. Sosyal zorlama, sosyal normlar da diyebiliriz. Aileyi de bunlar koruyordu daha önce. Çocuk yanlış bir şey yaptığı süre komşu onu uyarabiliyordu. Lakin acilen sosyal normlar bozuldu. Aile bundan böyle kendi kendini korumak zorunda. Sosyal hastalıklara karşı aile son barınak haline geldi.

Üçüncüsü de bireycilik. Aileyi değil, bireyi kutsal gören anlayış, çağdaş yaşamın yanlış öğretilerinden biridir. Çocuklarımız popüler kültürle böyle büyüyor. Böyle gelişen çocuk da minik bir krizde evliliği bitiriyor. Bunların hepsi değer yargılarımızdır, karar verirken bunlara kadar karar veriyoruz.

“Sevgi ve dürüstlük birleşince güven ortaya çıkıyor”

“Sevgi ve dürüstlük birleşince güven ortaya çıkıyor”

Örgütsel psikolojide aile bir irtibat ve güven alanı. İlk psikiyatri tecrübelerimizde sevgi yuvası deniyordu, şimdiyse güven alanı deniyor. Çünkü güven olması için sevgi gerekiyor. Sevgi var lakin güven yoksa yeniden olmuyor.

Sevgi + dürüstlük = güven ortaya çıkıyor. Güvenin olması için yalnızca sevgi yetmiyor. Ailenin kişiliği vardır. şimdi boşanma olaylarında geçimini sağlama sıkıntısı deniyorsa o işin görünen kısmı gibi oluyor. Soyut kısmı sevginin, güvenin zayıflamasıdır. Geleceğini güvende hissetmiyorsa, sevmiyorsa aileye yatırım yapmıyor insan. Onun için bunları nasıl artıracağımıza odaklanmamız gerekiyor.

“Sıcak bir atmosfer olmayan evde sağlıklı çocuk yetişmez”

“Sıcak bir atmosfer olmayan evde dinç çocuk yetişmez”

“Koruyuculuk, müdahalecilik, anne ve baba rolleri, demokratik işleyiş, baskıcılık, karı – koca geçimsizliği… Türk toplumunda en çok rastladığımız ailede annenin müdahalecilik seviyesi fazla yüksek çıkıyor. Koruyuculuğun dozunu kaçırmış anneler var, çocuğun bu durumda hiç özgür iradesi olmuyor.

Aile içinde işleyişte her konuşulabiliyor mu, yahut baba gelince herkes bir tarafa kaçıyor mu, dehşet odaklı bir disiplin mi var, sevgi odaklı bir disiplin mi var bunlara bakılıyor. Eşlerin geçimsizliği de ailede davranış kalıpları açısından fazla manâlı.

Evde sıcak bir atmosfer yoksa orada sağlıklı çocuk yetişmez. Herkesin eve içinden gelerek gelmesi gerekiyor. İstemeyerek geliyorlarsa o ev sevgi yuvası değildir, güven alanı değildir o ev. O evde mutluluk olmuyor. Bir babanın çocuğuna vereceği en güzel armağan annesini sevmesidir. Zeki erkekler bunu yapıyor. Çocuğun annesini sevdiği süre mutlu oluyor.

“İyi iş birliği varsa ömür boyu aşka dönüşebiliyor”

“İyi iş birliği varsa ömür boyu aşka dönüşebiliyor”

Sevgi daha önce edebiyatçıların, şairlerin konusuydu. Lakin 90’lı yılların ardından sinirlerin, duyguların nörobilimi anlaşıldıktan sonra sevginin de kimyası ortaya çıktı. Uyku, iştah, dopamin, norepinephrine, serotonin ve yükselme hormonu sevgi sırasında ortaya meydana çıkan çekimle ilgili kimyasallardır.

Patolojik aşk hastalıktır. Eğer iyi iş birliği varsa aşk yönetilirse ömür boyu aşka dönüşebiliyor. İyi ilişki varsa sevginin olduğu, güvenin, aile değerlerinin olduğu bir ilişkiyse aşk sevgiye dönüşüyor, sürdürülebilir bir hale geliyor. Uzun ömürlü bir duygu haline gelebiliyor.

“Ailede iki sihirli kavram, güven ve iş birliğidir”

“Ailede iki sihirli kavram, güven ve meslek birliğidir”

Meşveret, eşitlik, özerklik, hakkaniyet, sevgi, güven, paylaşımcılık, maddesel ve manevi kazanımlar bu değerlerdendir. Ailede iki tane sihirli anahtar kavram var. Biri güvenirlilik kavramı. 2009’da 54 bin kişi üstünde yapılan bir çalışmada ailedeki liderde rağbette ilk özellik dürüstlük. Bu ailede de geçerli. Önderlik çemberinde de ortada güven vardır. Daha Sonra değerler, tatminkarlık gibi kavramlar geliyor. Çark güvenin üstünde dönüyor.

Aile içerisinde şaka bile olsa yalan söylememek gerekir. Sevginin en büyük düşmanı yalandır, beyaz yalan bile olsa. Açık, şeffaf ve hesap verilebilir ilişki ailede en manâlı güven sağlayıcıdır ve ailenin liderini belirler. Ailenin lideri erkek ya da bayan değildir. Ailenin lideri olayları efendice idare eden, çocuklarla ve eşle ilişkiyi ilişkiyi yönetebilendir.

Çocuk içten olana güvenir. Palavracı anne veya babaya güvenmez. Onun için dürüstlük ailede manâlı bir bedel. İkinci önemli değer de iş birliği kavramı. Ailenin huzurunu bu belirliyor. V uçuşu yaban kazlarının kıtalararası saatlerce uçuş şeklidir. Öndeki kuş aralıksız kanat çırpıyor, bir başıboşluk oluşturuyor, o 10 defa kanat çırpıyorsa arkasındakiler 3-5 kere kanat çırpıyor. En öndeki yorulunca sıra değiştiriyorlar. Onlar harikulade bir aile olmuşlar lakin ademoğlu kazdan ilham alması gerekirken bunu yapmıyor. Çağırmak ki aile almak için ekip olmak gerekiyor. Biz bilinci kayda değer. Evlilik iyi bir kombin olabilmektir.

Kaynak: www.milliyet.com.tr