Tekrar Tekrar el yıkamak… Duş alma süresinin ve sıklığının artması… Temizlik ürünleri ve antibakteriyel ürünlerin olağandan artı tüketilmesi… İşyeri ve hastane gibi iki taraflı kullanımların olduğu yerlerden firar etmek…Psikolog Cansu İvecen, “Covid-19’un bulaşma riskinin belirsizliği misofobi vakalarında artışa sebep oldu. Misofobi çare edilmediği takdirde kişinin kendini mutsuz hissetmesine, kaygısının artarak devam etmesine, gelecekle ilgili ümidini yitirme ve çaresizlik duyguları sebebiyle depresyon ve obsesif kompulsif gibi çeşitli hastalıklara yakalanmasına yol açabiliyor.” uyarısında bulunuyor. 

“Ya mikrop veya virüs kaparsam?” 

Misofobi; kişinin günlük hayatını negatif yönde etkileyecek düzeyde korku ve vesvese uyandıran mikrop kapma veya pislik bulaşması gibi görüşler nedeniyle fazladan önlem alma durumu olarak tanımlanıyor. Misofobi denilince akla ilk önce mikrop veya virüs kapma korkusu gelse de, bu sorunu yaşayan kişiler ceset sıvılarından pislik bulaşması endişesini de yoğun bir şekilde hissediyor. İlk defa 1879 yılında Dr. William Alexander Hammond tarafından tanımlanan bu korkunun Covid-19’la beraber daha artı görüldüğünü anlatan Psikolog Cansu İvecen, “Misofobi, belirsizlikle beraber ortaya meydana çıkan üzüntü duygusuyla baş etmede güçlük yaşayanların dokunduğu yerlerden mikrop kapacakları gibi negatif düşünceleriyle tetiklenebiliyor” diye bilgi veriyor. 

Eller her zaman yıkanıyor, temizlik abartılıyor

Peki, misofobi nasıl ortaya çıkıyor? Psikolog Cansu İvecen, bu soruya şöyle yanıt veriyor: “Genetik ve çevresel faktörler misofobi gelişmesine neden olabiliyor. Özellikle obsesif kompulsif bozukluğa sahip olan kişiler risk altında. Misofobi; kirlenme ve mikrop kapmaktan duyulan aşırı korkuyla birlikte fazla kez el yıkama, duş alma sayısının artması ve süresinin uzaması, temizlik ile antibakteriyel ürün kullanımının normalin çok üstünde olması, kirli ya da mikroplu olduğu düşünülen yerlerden kaçınma gibi belirtilerle ortaya çıkıyor. Bu kişiler sadece mikroplardan değil, ayrıca kirlilikten ve salgın hastalıklardan da korkuyor ve bu nefret edilen şey hali kişinin hayat kalitesini önemli boyutlarda düşürebiliyor. 

Alınan fazla önlemler kaygıyı ağırlaştırıyor

Kişinin reel bir risk karşı tedbir alması hayatta kalmasını sağlıyor. Oysa misofobi yaşayanlar, reel bir tehlikeyle karşı karşıya kalmasalar bile; algıladıkları, farkında olan oldukları ve anlamlandırdıkları bir takım durumlara karşısında oluşan tehlikenin yüksek olduğunu düşündükleri için artan bir dehşet ve kaygı yaşayabiliyorlar. Bu tür duyguların kişileri fazla önlem almaya sevk ettiğine değinen Psikolog Cansu İvecen, şöyle devam ediyor:

“Düşünsel olarak oluşan tehlikeyi sonlandırmak adına aldıkları birtakım önlemler kaygı duygusunun tetiklenmesine ve artarak devam etmesine sebep olabiliyor. Birey tehlikeli olduğunu düşündüğü yerlerden kaçınıyor. O ortamda bulunması gerekirse de yaşadığı kaygıyı eksilmek için düşünsel ve davranışsal olarak önlemler alıyor. Onun için tehdit içeren yer; iş yeri, hastane, konut ziyareti gibi topluluk ortamlar ya da ortak tuvalet kullanımının olduğu yerler olabiliyor. Mikrop kapma korkusuyla beraber fazla antibakteriyel mahsul kullanımı, mikrop kapma olasılığının olacağı ortamlardan uzak durma gibi bir takım önlemler kişinin anlık olarak kaygısını azaltsa da, uzun vadede bu duygunun daha da artmasına ve alınan önlemlerin fazlalaşmasına niçin oluyor. Bu da günlük yaşamında yapabileceği ve ihtiyacı olan birtakım aktiviteleri gerçekleştirmesini önlüyor.”

Tedaviyle çözüm sağlanabiliyor

Misofobi tedavi edilmediği takdirde kişinin yaşamını ciddi boyutlarda kısıtlayan bir ülkü dönüşebiliyor. Endişe duygusunun artarak devam etmesinin gelecekle ilgili umutsuzluk ve ümidini yitirme hissini tetikleyebildiğini kaydeden Psikolog Cansu İvecen, “Keza endişe duygusunun devam etmesi kişinin kendi yaşamıyla beraber birlikte yaşadığı kişileri de olumsuz etkileyeceği için aile ve sosyal ilişkilerinin bozulmasına yol açabiliyor.” diye konuşuyor. 

Misofobi belirtileri bildiren kişilerin mutlaka bir uzmana başvurması gerektiğine uyarı çeken Psikolog Cansu İvecen, çare süreci hakkında şunları söylüyor: “Tedavinin şekli kişinin endişe düzeyine göre belirleniyor. Vesvese bozukluklarında kanıta dayalı aşina ve en yaygın kullanılan tedavi yöntemi, bilişsel davranışçı terapileridir. Bu çare yönteminde kişi, kaçındığı durumlara terapistle beraber planlanarak, aşamalı olarak karşısında karşıya geliyor. Hatalı değerlendirmeleri ile davranışının işlevi sorgulanarak bilişsel yapılanmanın her yerde oluşmasına fayda sağlanıyor. Bu Nedenle kişi bulunduğu ortamı ve davranışlarını, aldığı önlemi daha realist bir şekilde değerlendirebiliyor. Psikoterapiyle birlikte medikal tedavinin düzenlenmesi terapi sürecinin etkinliğinin daha artmasını sağlayabiliyor. Tedaviyle birlikte hastanın risk algısının değişmesi ve bu doğrultuda baş etme becerilerinin artmasıyla misofobi sorunu ortadan kalkabiliyor.” diyor.

Kaynak: www.milliyet.com.tr URL: http://www.milliyet.com.tr/pembenar/koronavirusun-tetikledigi-hastalik-misofobi-6408905