Prof. Dr. Engin Beksaç, Keşan’ın unuttuğu önemli belgelerle ilgili olarak gazetemize yazılı bir açıklama yaptı.Erdoğan DEMİR-Volkan Gazetesi

EDİRNE (İGFA) - 

Keşan’ın ilginç arkeolojik anıtlarıyla dikkat çeken bir ilçe olmasına rağmen genel olarak uzun yıllar boyu bu anıtlarını tanıtmaktan uzak kaldığını belirten Beksaç, “  Bu nedenle de zamanla yok olup giden anıtları tamamen unutulmuşluğa terk edilirken, halen mevcut olan anıtlar ise çoğunlukla zamana zor bela direnir hale gelmiştir.  Keşan İlçesi kapsamında ilk detaylı ve bilimsel tespit çalışması bu makalenin yazarı tarafından gerçekleştirilebilmiş ve yayınlanmıştır. Bu çalışmalar Keşan’ı bahse konu yapan tek tük çalışmanın da aslında ya yetersiz ya da hayal ürünü veriler ortaya koyduğunu göstermiş bulunmaktadır.” Dedi.

Keşan gerçekten önemli arkeolojik veriler ortaya koyan bir yerdir diyen Beksaç “Özellikle komşusu olan Enez ve İpsala ile bir bütün olarak ele alındığında bu durum cidden çok daha önemli bir özellik almaktadır. Tarihi zaman süreci içinde pek çok önemli olaya tanıklık eden bu bölgenin ister dini ister askeri isterse de sivil açıdan çok önemli anıtlara sahip olduğu açıkça ortaya konan çalışmaları esnasında yazar tarihi açıdan büyük öneme haiz olmasına rağmen hiç dikkat çekmemiş bulgularla da karşılaşmıştır. Bunlar arasında hiç şüphesiz en dikkat çekici olanların başında Keşan Ordu Evi bahçesinde bulunan üç kitabeli kaide gelmektedir.  Kendisini arkeolog olarak tanımlayan bazı kişilerin bazı izlerini gösteren bazı yazışmalara rastlamış olmasına rağmen bu üç kitabenin bilimsel anlamda gözler önüne serilmesini sağlayan da bizzat yazar olmuştur.  Bu noktada özellikle yazarı destekleyen ve yayını yapması için de teşvik eden Keşan 4. Mekanize Tugay Komutanı, Sayın Albay Öztürk Mustafa Yılmaz’ın, bu kitabeleri ilk defa yazara gösteren ve fotoğraflarını temin eden Keşan Yekta Baydar İlk Öğretim Okulu Eski Müdürü, Emekli Sayın Armi Karademir’in ve kitabelerin okunması ve teşhisinde büyük bir katkı yapan Friedrich-Alexander Universitat Erlagen-Nürhberg’in Eski Çağ Tarihi Profesörü, Prof. Dr. Boris Dreyer’in katkısı büyük olmuştur.

FRANSIZ ARAŞTIRMACI ALBERT DUMON KEŞAN’DA ARAŞTIRMALAR YAPMIŞ

Yapılan incelemeler sonucu bu kitabelerin şu anda bulundukları alana Keşan dışından getirildikleri ve ikisinin de 19. Yüzyılın ikinci yarısında bu bölgelerde araştırmalar yapan Fransız araştırmacı Albert Dumont tarafından teşhis edilerek yayınlandığı da anlaşılmıştır.  Bir kitabenin ise daha önce hiç bahse konu olmadığı ve de hiç de yayınlanmamış olduğu görülmüştür.

Kitabelerin içerik itibariyle çok dikkat çekici olduğu görülmektedir. Bunlardan bir tanesi özellikle tarihi açıdan çok dikkat çekicidir.”

Yunanca kitabenin okunabilen şekliyle karşılığı

"Principium'un son derece kutsal ve yenilmez üyeleri - - - Flavius Galerius - - - Constantinus - -  için ‘’ Şeklindedir.

Buradaki principium sözcüğü en önde gelenler anlamıyla yöneticileri belirlerken, Flavius Galerius da asıl ismi Flavius Galerius Valerius Licinianus Licinius olan Roma İmparatoru Licinius ‘u belirtmektedir.  Kaldı ki diğer isim olan Konstantinus da diğer bir Roma İmparatoru Konstantinus Magnus’u belirtmektedir.

 M.S. 250 ile 325 tarihleri arasında yaşayan ve 308 il3 324 arasında imparatorluk yapan Flavius Galerius ön adlarıyla belirtilen Licinius ile birlikte, M.S. 272 ile 337 tarihleri arasında yaşayan ve 306 ile 337 arasında imparatorluk yapan ve asıl ismi Flavius Valerius Konstantinus olan Konstantinus, Roma Tarihi kadar, Trakya Tarihi için de çok önemli ve zor bir süreci temsil etmektedirler

Muhtemelen bu kitabe Roma tarihinde M.S. 292 den sonra başlayan Tetrarşi Dönemi olarak bilinen süreçte M.S. 313 veya 314 yıllarında hazırlanmış olmalıdır. Çünkü tam okunamasa da kitabedeki ifade biçimi Licinius ve Konstantinus ‘un adlarını aynı yerde vermesi itibariyle iki imparatorun uzlaştığı bir sürece işaret eder gibi gözükmektedir. Bu süreç de tarihi bilgiler ışığında M.S. 313 veya 314 olarak teşhis edilebilmektedir.

Kitabede Flavius Galerius şeklinde okunabilen ve diğer kısımları okunamayan adıyla Licinius ‘un adının önde yazılmış olması bu kitabenin Licinius tarafından hazırlatılmış olduğunu düşünmemize imkân tanımaktadır.

Buna göre de, mevcut tarihi bilgiler bu kitabeyi Licinius ‘un kendisi ile birlikte Ortak İmparator olan Maximius’u bertaraf ederek İmparator Konstantinus ile bir uzlaşma yaratmak için onu Batı Bölgeleri’nin kendisini de Doğu Bölgeleri ‘nin imparatoru ilan ettiği M.S. 313 yılına veya her ikisinin de kesin bir uzlaşmaya vardığı M.S. 314 yılına tarihlememize imkân tanımaktadır. Fakat tarihsel bilgiler M.S. 313 ün bu kitabenin hazırlanması için daha uygun olabileceğini göstermektedir.

M.S. 313 – 324 arasında Licinius ve Konstantinus her ne kadar Doğu Bölgeleri’nin Ortak İmparatoru olarak gözükmektelerse de her ikisi arasındaki mücadele ve ortaya çıkan iç savaş M.S. 314 den 324 tarihine kadar sürmüştür.  M.S. 324 te Konstantinus ‘un mutlak hâkimiyetini kabul ettirmesiyle mücadele sonuçlanmıştır. 324 de imparatorluk yetkisini kayb eden Licinius M:S: 325 de Konstantinus tarafından öldürtülmüştür.

Albert Dumont, Roma ve Trakya Tarihi’nin çok ilginç bir sürecine kayıt düşen bu kitabeye sahip olan kaideyi Bolayır yakınlarında bulunan Eksamil veya Heksamil ‘de görmüş olduğunu belirtmiştir. Albert Dumont ’un belirttiğine göre bu kaide köyün girişindeki okulun duvarında bulunuyordu.

Bu Yunanca kitabe dışında Keşan Ordu Evi Bahçesi’nde iki tane de Latince kitabe bulunmaktadır.. Bunlardan daha önce Albert Dumont tarafından yayınlanmış olanı da MS 98-117 yılları arasında Roma İmparatoru olan Trajan zamanında birçok başka göreviyle birlikte Gelibolu Bölgesi’ne Procurator Augusti olarak atanan VII. Lejyon Komutanı Gaius Manlius Kai ‘in şereflendirilmesinden bahsetmektedir.  Albert Dumont bu kitabeyi Bolayır yakınlarında Burunyeri’nde gördüğünü belirtmektedir.

Üçüncü kitabede yer alan metin kısa olup, bazı kısımları da eksiktir. Bu metinde çevresindekileri çok etkileyen ve bu sebeple de sahibi tarafından azat edilen bir köle bahse konu olmaktadır.

Üçüncü kaidede şekil ve yazım özellikleri itibariyle diğer iki kitabeli kaide ile aynı süreci yani Geç Roma Devrini işaret eder nitelikte bulunmaktadır. Bu şekliyle de M.S. 2.yüzyıl ile 4.yüzyıl arasındaki bir sürece ait gibi durmaktadır.

Bu üçüncü kitabenin ilk bulunduğu yer konusu hakkında şu an için bir bilgi mevcut bulunmazken, bu kitabeli kaidenin de Gelibolu ‘dan Keşan’a gelmiş olması akla uygun gelmektedir.

Bu kitabelerin Keşan Ordu Evi bahçesine Gelibolu ve çevre bölgelerde yapılan askeri düzenlemeler sırasında getirilmiş olması akla uygun gelmektedir.  Aslında böylesine önemli belgeleri korumuş olan Türk Silahlı Kuvvetleri’ne müteşekkir olmamız gerekmektedir. Fakat son zamanlarda açık havada bulunan bu kaideler ve yazılar üzerinde önemli tahribatlar oluşmaya başladığı için özellikle Kültür Bakanlığı’na bağlı birimlerin bu konuyu dikkate alarak, koruma tedbirleri alması zorunluk arz etmektedir.