Polonya'da bulunan sakat ve sağlıksız insanların gömüldüğü ve gömülürken çeşitli şekillere sokulan iskeletler arasında vücut tipi gayet sağlıklı olan ancak başı kesilerek öldürülen iskeletlere de rastlandı. Bu büyük ihtimalle kişinin sağlıksız olduğundan değil vampir olduğundan dolayı öldürüldüğüne işaret ediyor.

Culmen adlı mezarlıktaki en erken mezarlar MS 10. yüzyılın sonlarına tarihleniyor. Ortaçağda Polonya’nın başkentlerinden biri haline gelen Culmen, 13. yüzyılın başlarında Töton Şövalyeleri tarafından yakılarak yerle bir edildi. Mezarlıkta 1,000’den fazla mezar bulundu ve bu mezarlar Nicolaus Copernicus Üniversitesi’nden Wojciech Chudziak başkanlığındaki arkeolog ekibi tarafından kazıldı. Mezarların 14’ünde “vampir karşıtı” uygulamara rastlandı.
Vampir mezarları, sıradışı oldukları için gerek arkeologların gerekse halkın daima bilhassa ilgisini çekmiştir. Vampirizmi tedavi etmeyi amaçlayan mezar uygulamaları genellikle ölen kişinin dünyaya dönmesini engellemek amacıyla özellikle yapılmış şeylerdir: boynunun üzerine orak koymak, başın kesilmesi, yüzükoyun yatırma veya bedenin üzerine ağır taşlar koyma gibi. Bu tür mezarları bazı araştırmacılar mezarda yatanların durumunu göz önünde bulundurarak “vampir” mezarı olarak adlandırırken, diğerleri ölüye uygulanan gömü şekline gönderme yaparak bunlardan “vampir karşıtı” mezarlar olarak bahseder.

Günümüzde yapılan araştırmalar, Ortaçağ Avrupasında insanların arkadaşlarını ya da aile bireylerini vampirmiş gibi gömmelerinin ardında üç temel sebep yattığını gösteriyor. Öncelikle, bu dönemde tüberküloz gibi yaygın olan pek çok hastalık insanların solgun görünmesine ve kan kaybetmesine sebep oluyordu. İkincisi, insanlar hastalıkların virüs ya da mikroplarla bulaştığını anlamadan önce vampirlerin öldükten sonra bile aile bireylerini hasta etmeye devam ettiğini düşünüyordu.  Son olarak, insanlar belki de normalden farklı görünen ya da davranan kişilerden korkuyordu.
Araştırma sonuçlarına göre 238 iskelette, yani mezarlıktaki bireylerin yaklaşık yarısında hastalık izleri bulunuyordu. Dahası, bu 14 “vampir karşıtı” mezarla kemiklerdeki patolojik lezyonlar arasında istatistiksel korelasyon vardı. Matczak ve Kozłowski “Vampir karşıtı mezarlarda bulunan iskeletlerin çoğunda iskorbüt, osteoporoz, dejeneratif lezyonlar ve çatlaklar bulunuyordu” diye belirtti. Araştırmacılar, bu hastalıkların oldukça yaygın olduğunu belirterek bu hastalıklara yakalanan pek çok kişinin aynı mezarlıkta sıradan bir şekilde gömüldüğünü belirttiler. Hatta, nispeten garip sayılabilecek menenjit ve trepanasyon (antik dönemlerde uygulanan kafatası delme ameliyatı) gibi durumlarda bile bireyler normal bir şekilde gömülmüştü. “Vampir”lere dönecek olursak, bunlardan biri iskorbüt belirtileri gösterirken başka bir iskelete bir kanser türü olan multipl myeloma tanısı kondu. Hastalık belirtileri taşıyan üçüncü iskelette ise dejeneratif eklem hastalığı vardı.