Gökhan Çınar’ın hazırlayıp sunduğu programa davetli olan Ebru Şallı, acılı dönemini şu sözlerle anlattı: "Tanıyan Pars’tan çok etkilenirdi. Bu nasıl bir çocuk derlerdi. Hakiki bir melekti. Bu hayatta bir melek doğurmuşum ve 9 yıl bir melek ile yaşamışım. Duygusal ve fazla ihtiyar bir ruha sahip Pars. Herkese karşısında fazla ince, naif, nazik… Her şeyi öğrenip böylece gelmiş bu dünyaya. Kimseyi kıramaz, azıcık üzüldüğü lahza onu toparlamaya çalışır, müthiş bir sevgi çıkıyordu içinden. Böyle bir sevgiyi, yaşamış bir varlıkta bakmak fazla heyecanlandırıyor. Hasta olduktan sonradan bu durum daha yükseldi. Bu hastalığı yaşayan çocukların farkındalığı artıyormuş. Pars her zaman başkaydı. Anlatması kuvvet."

İki oğlu ile seyahatteyken Pars’ın boyun ağrısı yaşaması üstüne Türkiye’ye geldiklerinde tetkikler için hastaneye gittiklerini, doktorların 1 hafta çabalarına karşın tamamiyle sorunun ne olduğunu bulamadıklarını, kan tahlillerinin iyi çıkmasına karşın ağrısında bir değişiklik olmadığını anlattı.

Ebru Şallı, şu sözlerle devam etti: "Ultrasonda da çıkmadı ama büyük bir EMAR çekildi ve o zaman öğrendik. İlk duyduğunuz an bir annenin veya babanın dünyasının yıkıldığı an… çok büyük bir acı. Üstüne titrediğin, canının, yavrunun, ölümcül bir hastalıkla yüz yüze olduğunu öğreniyorsun. Meğer ağrıları ara sıra yaşıyormuş ve geçer diye düşünüp söylemiyormuş bize. İlk kez okulda ağladığı bir lahza oldu o dönem, ağrısı fazla fazlaydı. Fazla süratli ilerleyen bir türdü. 2.5 – 3 yıllık süreçte tedaviyi alıp, çok güzel cevaplar aldığımız dönemler oldu. Yanıt vermesi de büyük bir şeydi. Maalesef fazla sinsi ve fena bir cins olduğu için onlar çoğunlukla hoş cevap veriyor. Bıraktığımız an ise baştan çabuk bir şekilde hücum yaptı. Her şey güzel gidiyorken, biz bitirdik ve iyi gidecek dediğimiz süreçte bitmiş ağrılar başladı. Doktor bu sefer benzer protokolü uygulayamayacağı için kemik iliği nakline geçmemiz gerektiğine karar verdi. İlik arayışı zorlu bir süreçti ve dünyada biz bu iliği bulamadık. Dolayısıyla aile bireylerine bakıldı. Hiçbirimizde uyan iliği bulamadık.

Bende literatürde olmayan bir doku çıktı ve o doku Pars’ta da vardı, lakin Beren’de, babasında veya büyük abisinde yoktu. Hekim iliğiniz tutmuyor fakat bu doku sizde var ve Pars’ta da olduğuna göre bir anlamı var dedi. İlik dahil her şeyimi saptamak istiyordum. İlik verdim. 3 yıl önce bu maskelere, bu kıyafetlere zaten alışmıştım. Şiddet bir işlemdi lakin Türkiye’de hocalarımız . Çok başarılı bir nakil gerçekleştirdiler. İlik yüzde yüz tuttu. Bu mutlu haberi alıp, evimize geçtik. Cümbür Cemaat çok sevindi ve artık bir şey olmaz dedik. Olmayan fazla var çünkü. B olumsuz kan bulmak çok zordu. Bir yandan meşhur biri elde etmek zorlama ve çocuğa böyle bir hatıra vazgeçmek istemiyordum. O yüzden kimseye anlatmadık, paylaşmadık. Her şeyi düşündüm. O hastane odasında böylece güzel günlerimiz geçti ki. O hastane odası benim için cennet bahçesiydi."

Hastane sürecinde oğlu Pars ile aralarında geçen duygusal bir diyalogu da anlatan Ebru Şallı, Pars’ın kendisine ''Anneciğim ben senin hep böyle gülmeni, hoş olmanı istiyorum ve yaşlanmanı istemiyorum." dediğini ve Pars'ın isteğinin ise görünmez edinmek olduğunu söyledi.

Ebru Şallı, "Pars görünmez oldu işte. Ben onun hakkında konuşurken defalarca böyle ağlamam, sık sık yanına giderim, güzel şeyler konuşurum, gülerim. Acımı daha farklı yaşıyorum. Kimseye bunun hesabını vermek zorunda değilim. Benim onunla aramda olan diyaloğu ve duyguyu kimse bilemez." ifadelerini kullandı.

Kaynak: www.sacitaslan.com URL: https://www.sacitaslan.com/acilarin-en-buyugunu-yasayan-ebru-salli-gozyaslariyla-anlatti-haberi-532357