‘’ANNEM KARNIMIZI DOYURMAK İÇİN PORTAKAL ÇALARDI!’’

Programın başlarında çocukluğunu anlatan Bayhan, konuğu olduğu Gökhan Çınar’a şunları söyledi; ‘’Evimiz Adana’da tarla kenarında ve sıvasız bir evdi. Annem ve ablam ile yaşardım. Babam ise bizden egemen farklı bir yaşam yaşardı Almanya’da. Üçümüz birlikte yapayalnız bir başımızaydık. Her çocuk gibi isteyen ve istediğinde bulamayan gerisinde da dertli bir çocuktum. Hatırladığım en net şey hep karnım açtı. Hiç unutmam hemencecik evimizin bulunduğu tarlanın ucunda bir portakal bahçesi vardı. Bazen böylece acıkırdık ki annem mecburen oraya gider ve karnımızı doyurabilmek için bize portakal çalmak zorunda kalırdı. Böyle bir çocukluk hatırlıyorum.’’

‘’LAHZA GELİR BÜTÜN KAİNATTA YAPAYALNIZ KALIRSIN’’

ZAMAN ZAMAN duygusal anılarını gözyaşları eşliğinde aktaran Bayhan, Gökhan Çınar’a içini dökmeye devam etti. Annesinin vefatını şu şekilde anlattı; ‘’Annemi çok iyi hatırladım. Enerjik, karakterli ve mücadeleci bir annem vardı. Aramızdan ayrılışı fazla üzücüdür. Bir gün birlikte fare zehri aldık ve evimize dürüst gittik. Eve vardığımızda zehri dere bardağına doldurdu. Ben bilmiyordum lakin aldığımız şey zehirmiş. İlk önce ablama uzattı ablam istemedi. Arından bana uzattı, ben tam bardağı alıp içecek gibi olurken ablam bunu engelledi. Sonunda ise annem o zehirden birazcık içer gibi oldu. O lahza hatırladığım tek şey, bağırarak dışarı çıktı ve o andan sonradan yeniden annemi hiç görmedim. An gelir bütün kâinatta yapayalnız kalırsın. Hiçbir şey senin çığlıklarına, ağlamalarına, haykırış ve yakarışlarına cevap vermez. Benim sayamayacağım dek çok böyle zamanım oldu. Yokluğun derinliğinde kaybolmuş, yoklukta var olan bir insan buldum ben aynada. Ben annemin bizi bu dünyadan iyice götürmek istediğini ve kendisinin de gitmek istediğini hiç düşünmedim. O sahneyi her tarafta gözümün önüne getirdiğimde annemin iyice bir duygu çıkmazında olduğunu düşünüyorum. Çıkmazda olan bir insanın sesini hiçbir şekilde kimse duymadı. Bu çaresizlikle yapılmış bir şeydi. Böyle değerlendiriyorum.’’

‘’ÖLÜM AZ DAHA BEN TAM ORDAYIM!’’

Yaşamının en üzücü olaylarını arkadaşça bir dille paylaşan Bayhan sözlerini şu şekilde devam ettirdi; ‘’Ben çok fena bir çocukluk yaşadım. Benim çocukluğum olmadı hiç. Annemi kaybettim gerisinde Almanya’ya götürüldüm. Orada da bir üvey annemiz oldu. Kendisi de aç bırakırdı bizi. Bu sebeple mahalledeki komşularımız bu çocuklar aç kalıyor, ölürler diye bizi şikâyet etmiş. Sonra kendimi Almanya’da bir çocuk esirgeme kurumunda buldum. Iyice rahibelerin yönettiği bir yurttu. Bir yıl her tarafında rahibeler baktı bize.  Ablam Almanya’da okumaya devam etti, ben Türkiye’ye geldim. Ablam orada okumaya devam ederken kendisini trafik kazasında kaybettik. Okula bisikletle bu arada araba çarmış ve ölüm etmiş, cenazesi Türkiye’ye geldi. Vefat nerede işte ben tam ordayım. Ablam da ölüm edince hiç kimsem kalmadı ve artık hayattan koptum.’’

‘’BİR PUSULAM HİÇ OLMADI’’

Hayatındaki açmazları birer birer anlatan Bayhan, küçük yaşlarda bir kaza sonucu amcasının ölümüyle sonuçlanan kavgasını ise şu sözlerle açıklama etti; ‘’Benim çocukluğum defalarca sokaklarda geçti. İstanbul’a geldim bir şeyler yapmaya çalıştım. Her Zaman şarkı söylerdim. Hayatımda yapacak diğer bir şeyim kalmamıştı. Vatan, sancak ve ırk bilgisi yoktu. Kültürel kopukluklar vardı. Kaybolmuş bir ruh gibiydim. Sigara ve alkole 12 yaşında başladım. Amacım yalnızca kendime hasar vermekti. Ben kimim diye sorgulamaya başladım bu dönemlerden sonra. Sonradan benim hayatımda müzik var dedim kendime. Arada çok dara düştüğümde yine Adana’ya nenemin yanında giderdim. Orada bir sebepten nedeniyle ağız dalaşı ettim. Zaten hep İstanbul’un sokaklarında büyüdüm. Üstüm boş gezmedim. Kimse bir şey öğretmedi bana, benim hiç ustam olmadı. Hiçbir amacım yoktu, sebebim yoktu. Bir pusulam yoktu. Savunmasız kalmamak adına böyle biriydim.’’

Kaynak: www.sacitaslan.com