Sözcü Gazetesi'nden Hande Zeyrek'in röportajı...

– Pandemi sürecindeki gözlemleriniz nedir?

Corona herkese eşit davranıyor ve aynı şekilde tehdit ediyor. Eşit olmayan şey hali hazırdaki eşitsizliğimiz işte, bunun acılarını çekiyoruz. Ekonomik eşitsizliğin dışa vurumu insanları zorladı bu döneminde. Hepimizi ayı şekilde evde olmaya zorluyor lakin bazılarımız topluluk dolmuşlara binip işe gitmek zorunda. “Özlem mı, corona mı” dediğinizde istek daha fena. Corona, hali hazırdaki maddesel eşitsizliğimizi yüzümüze vurdu. Keşke herkes evinde oturabilecek fiziki imkana sahip olabilse. Bu insanları harap etti.

DERİN EKONOMİK YARILMA

– Meşhur sanatçılar da ‘Bıkkınlık yaşıyoruz' dedi. 

Sahiden cümbür cemaat kendi ülkesinde ne olup bittiğini görmüş oldu bu süreçte. Corona şapkayı düşürdü, keller göründü. Derin bir ekonomik yarılma içinde olduğumuzu gördük. Biri ayda 5 marka çanta alırken 4'e düştü diye bezginlik yaşıyor olabilir. Fakat öbürü eve 5 ekmek alırken 4'e hafıza, çocuklarının karnı doymadığı için sıkıntı yaşıyor. Dolayısıyla burada büyük eşitsizliği görmüş olduk ve bir takım ahali şikayet ederken ayıp etmiş oldu. bazı konserler yapıp izlenmese de o 1 saatlik çekimler için dev paralar ödendi. Fakat tiyatrolara “Bin lira verelim mi” gibi sadaka bile diyemeyeceğimiz yardımlar yapıldı. Bizde fazla popüler sanatçılara ağırlık veriliyormuş, hemen onlara takviye yapıldı ama iki çanta yetersiz alıp bunalıma girmesinler diye. Ne yazık ama emeğe saygı duymadığımızı, layık vermediğimizi gördük coronada.

MUTLU GÖRÜNMEK VİCDAN AZABINA DÖNÜŞTÜ…

Berna Laçin, salgınla birlikte dünyaya mutsuzluğun baskın olduğunu belirterek, “pek biçare bir mutsuzluktu fakat, o sırada mutlu olmak bir vicdan azabına dönüşmeye başladı. Aynı akıntıya ben de kapılıyorum insanlarla” dedi.

DUVARA ÇARPMIŞ GİBİ OLDUM

Berna Laçin, pandemi sürecinde yaşadıklarını şöyle anlattı: “Tiyatromun en yoğun dönemindeydim. Takvimimde bir günüm bile boş değildi. ‘Allah'ım ben bunun altından nasıl kalkacağım' derken son oyunumuzu oynadık ve hiçbir işimin olmadığı bir döneme geçtim. İnsan tembel kaldığını hissediyor. Baskı ve doğrusu bunalımlı oldu. İnsanın bir işe yaradığını bilmesi güzel. Sanatla bağın kopması, hakikaten duvara çarpmış gibi oldum pandemide.”

OYUNUMU ENGELLEMEYE KALKTILAR SEYİRCİ SAYISI ARTTI

– Tek kişilik oyununuz Düş Satıcısı çok konuşuldu hatta engellenmek istedi. 

30 yıldır tiyatroya emek verdim ama tiyatro da bana emek verdi. Ben de keza seyirciye hem tiyatroya ahde vefa olarak düşündüm ancak sosyal meseleyi anlatan bir oyun yapalım dedim. Kadınım ve başta bayan meselesine eğilen bir oyun yapmam yerinde düşerdi. O yüzden de bayan meselesine, kadın yarasına bakan bir oyun yaptım. Daha oynadığım 10. oyunda kıyametler koptu. Kadınlar Günü'nde kadına şiddete karşı oyunumla gittiğim Samsun'da Ordu'da yasaklarla karşılaştım. Çünkü ülkedeki erk ve erkek baskın kültür kendini böylece haklı buluyor ancak. Bir kadının dik duruşu değin çılgın edecek bir şey yok bu bakıştaki insanları. Lakin hepsini atlattım ve oyunumu oynadım. Yasaklanamadım ve seyircide katlanarak büyüdü. Biz 350 bilet sattığımız yerde yasaklanınca bini geçtik. 30. yılımda bunu yaşamam fazla keyifli oldu. Tiyatroyla ülkeme yardımcı bir şey yapabildiğim için keza mutlu oldum. Ben halkın derdini dile getiren bir sanatı icra ediyorum. Görevi bu olan bir sanat tiyatro; ayna tutmak. Halkın, vatandaşın, insanın iyi fena her şeyini, bütün dertlerini, eğlencesine, her şeyine ayna yetişmek ve ben bunu yapabiliyorum. 30 sene önceye dönsem yine benzer şeyi yaparım, bu benim ve başka türlü var olamam.

KESER DÖNDÜ, ONLARI BİÇTİ

– Bu süreçte bu kadarı da pes dediğiniz oldu mu?

“Kadına şiddete hayır” diyen bir oyunla engelleniyorum. Niye? “O da fazla dikey duruyor”,  “Onun da boynunu bükmeyi biz biliriz” filan diyen kraldan fazla kralcılar yüzünden. O zamanlar “Bu kadarına da pes bundan böyle, insan kendine bunu yapmaz” dedim. Fakat keser döndü sap döndü, onları biçti ve bana bunu yapan birey partiden ihraç edildi 3 ay daha sonra. Bu kadar çabuk beklemiyordum. İnsan dikey ve doğru duracak. Çok çamur atılıyor, başıma gelmedik kalmıyor, davalar görüyorum ama işte tümü akıp gidiyor sonunda. Senin söylediğin doğruysa o da bir gün ortaya çıkıyor. Tıpatıp yalanların, yanlışların ortaya çıktığı gibi.

AMBARGOYLA TARİHE GEÇTİM

– ÜSTELIK televizyon ambargonuz var fakat, bir ilk…

Televizyonculukta resmi açıklamayla öncelikle ambargo uygulanan ressam oldum Türkiye'de, tarihe geçtim. Şaka gibi yani özel televizyon tarihinde yok. TRT bunu bakımlı yapardı. O da hani köklü değişiklik döneminde falan, bu dek açık “Biz bunu mimledik” demediler. Bana aleni söylediler. BIR DE bir sürü kötüleme ve yalanla söylediler. Bunun halkla ilgisi yok. defalarca tek durduğum noktanın, halkın tarafı olduğunu gayet iyi biliyorlar. Hani kimse de bu değin halkı küçümsemesin bundan böyle, görüyorlar onlar da.

– Konuyu yargıya taşıdınız. Kazanırsanız ne yapacaksınız?

Ben bu konuyu övünç meselesi yaptım. Diyeceksin ama “Berna ya hiç sen kazanabilir misin? Bak ne değin kuvvetli bir medya grubu var…” Mesele o değil ama mesele savaşmanın kendisidir. Mesele mücadeleden vazgeçmemektir. Ben bu yolu gideceğim. Manevi tazminat davası açtım. Çünkü benimle ilgili bütün yalanları ispata eğlence ediyorum. Değilse de bedelini ödemelerini istiyorum. Çünkü ben üzüldüm. Kazanırsam, tazminatı da bağışlayacağım. Kız çocuklarının eğitimi için olur, hali hazırda meslek hastalığı sayılmayan doktorlarımızın çocuklarının eğitimi için olur.

"Yaşananlar pek acı fakat ayna tutmak tatmin edici oluyor"

– ‘Düş Satıcısı'ndaki Müneccim Serpil ile kadına zorlama yarasına ayna tutuyorsunuz…

Falcı Serpil acayip bir şahsiyet. Çalışırken, orta oyunuyla modern tiyatroyu birleştirmeyi hedefledim. Genelde güldürerek anlatıyor ve herkesi taşlıyor. İnsanların gelip “Güldük, ağladık, tokat yedik, serseme döndük” dedikleri bir oyun. İnteraktif ve her gelen seyirciyle tekrar doğuyor. Fazla öbür bir etki alanı var. Böyle kafaya vurarak bir şey söylemiyor, “İlla acıtayım, çok ağlatayım” demiyor. Zaten yaşananlar öyle acı ve kimi zaman pek şahane oysa sadece buna ayna yakalamak tatmin edici oluyor. Tabii oysa bu işler böyle bugünden yarına düzelmeyecek fakat yapmamız gereken tek şey vazgeçmemek, mücadeleden vazgeçmemek.

– 2021 için bir planlar listeniz var mı? 

Şu corona gittiği lahza en büyük hayalim ayrıca 'Hoş geldin Boyacı'nın yarım kalan Avrupa turnesi bitirmek istiyorum. Hem de Müneccim Serpil'le birlikte bu ülkedeki yaşanan her şeyi şehir halkı, büyük kasaba, kapı kapı gezip izah etmek istiyorum. Oyunu gündeme kadar kesintisiz güncelliyorum. Yazmakla ilgili de bazı planlarım var.

Kaynak: www.sacitaslan.com