Habertürk'ten Emrah Doğru'nun haberine kadar Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde görevli tezgâhtar doktor Mustafa Yalçın, önceki gün sabahleyin saat 08.00 saatlerinde, "Kayak yapmaya gidiyorum" diyerek evden çıktı.

Otomobiliyle evden ayrılan Yalçın'dan haber alamayan yakınları, durumu polis ile jandarma ekiplerine bildirdi. İhbar üzerine harekete geçen ekipler, aracın Uludağ yoluna doğru gittiğini tespit etti. Bölgede yapılan arama çalışmasında, Yalçın'ın otomobili, Uludağ yolunun 11'inci kilometresinde terk edilmiş olarak bulundu.

4 YIL ÖNCE KAMP YAPTIĞI YERDE İNTİHAR ETTİ

Otomobilin terk edildiği alan üstünde yoğunlaştırılan arama çalışmaları sonunda, Yalçın'ın cansız bedeni, aracına 1 kilometre uzaklıktaki ormanlık alanda bulundu.

Takriben yarım metre karın altında bulunan Yalçın'ın, potasyum ve çeşitli ilaçlardan karışım yaptığı serumu damar yoluna bağlayıp, intihar ettiği saptandı.

Yalçın'ın cansız bedeni, Cumhuriyet savcısının yaptığı incelemenin arkasından otopsi için Bursa Adli Tıp Kurumu morguna kaldırıldı. Mustafa Yalçın'ın intihar ettiği yerde, 4 sene önce kamp yapıp, anı fotoğrafı çektirdiği ortaya çıktı.

öte taraftan Mustafa Yalçın'ın otomobilinde, ailesi ile yakınlarına yazıp bıraktığı 5 sayfalık intihar mektubu bulundu. Yalçın'ın mektubunda, "Ölümünden kimse kendini sorumlu tutmasın. Ben bu hayattan keyif almıyorum. Bundan Böyle yaşamak istemiyorum" yazdığı öğrenildi.

İŞTE MEKTUBUNDAKİ DETAYLAR

İşte o 6 sayfalık veda mektubundaki kahreden teferruat;

"Hayattan keyif alamıyorum. Daha önce de defalarca bu durumu yaşadım lakin bu daha ayrı. Gelecekten umudum kalmadı. Gelecekte bu hayattan keyif alacağımı sanmıyorum. Yaşamak için kesintisiz çabalıyorum, zorluklar içinde boğuşuyorum. Artık bu beni yoruyor. mutlu görünmek fazla anlamsız geliyor. Artık çok yoruldum. Ne elde edersem, neye sahip olursam olayım güya hiçbir şeyim yokmuş gibi hissediyorum. Yani sahip olduğum şeyler bana mutluluk vermiyor. Evrenin, doğanın nasıl çalıştığını ve niçin şu lahza olduğu gibi olduğunu anlamaya karşın okumalarım ve araştırmalarım en büyük keyif kaynağımdı. O konuları böylece fazla öğrendim ki acemi olarak öğrenebileceğim çok az şey kaldı. Uzun zamandır beynimi hazla dolduracak bir veri öğrenemedim. Genel görelilik ve kuantum fiziğinin matematiğini de öğrenmeyi çok isterdim. Hayat böylece sıktı oysa onları öğrenecek değin bile sabredemiyorum yaşamaya.

Bana hasta diyebilirsiniz. Keşke tedavi olsaydı da kendini öldürmeseydi diyebilirsiniz lakin ben dinç olduğumu düşünüyorum. Ben yalnızca aklımla hayatın azıcık getirdiği mutluluğu, tonla ızdırap ve meşakate değmeyeceğini teraziye koyup tartıyorum. Kuşkusuz değmiyor. Gün içerisinde öyle oraya buraya koşturma, stres, gerginlik, endişe yaşıyoruz ancak buna aleyhinde çok eksik mutlu oluyoruz. Neden yaşamaya devam edeyim ama? Vefat Etmek ve tüm bu ızdıraba son vermek çok makul değil mi? Ölüp, acı çekeceğim tüm sıkıntılara tek seferde son vermek çok çekici geliyor. Yan ancak ölmek makul olduğu için öldürmedim kendimi. Mutlu olabilsem etrafımdaki insanları üzmemek için bir şekilde yaşayamaya devam ederdim. Mutlu olamayıp, acı çektiğim için ve buna bitirmek için hayatımı sonlandırdım.

İnsanların birbirine tahammülü kalmamış!

İntihar etmenin en yıkıcı tarafı, hayatta kalanlara verilen acı. Zaten kimse beni tanıyor ve sevmiyor da.. Çoktan ölürdüm şimdiye değin. Beklemem kimseyi üzmek istememdir. Artık daha fazla bekleyemiyorum. İronik olan şu oysa, insanların birbirine tahammül edememesine tahammül edememez oldum. İncir çekirdeğini doldurmayacak sebeplerle birbirine hakaret edenler, birbirini incitenler, yürek kıranlar beni ümitsizliğe sürükledi. Bu tip insanlarla muhatap olmak istemiyorum. Despot ırk güçlerini kullanarak nefret krallığı kurup kendinden zayıfları tir tir titretiyorlar ve kalkıp da bir şey diyemiyorsun.

Çünkü seni de üzüyor. Ezip geçiyor. Niçin bu insanlarla mücâdele etmek zorunda kalayım ama? Yaşamak bile zorunda değilken, bunlara maruz kalmak zorunda hiç değilim. Dünyaya gelmeyi ben seçmedim. Bu işin doğası gereği bana kimse soramadı zaten. İçine doğduğum dünyanın yaşayama değer olup olmadığını kendim tartabilirim ve kalıp kalmamaya kendim karar verebilirim. Yaşamak, eğitim ve sağlığın esas haklar olması gibi vefat etmek istemeyi de temel haklardan sayın ve saygı duyun. Vefat Etmek dilemek rahatsızlık değil, günah yok bir tercihtir. Bir Takım insanları yaşamayı amaçsız bulabilirler. İsterseniz korkak deyin, hareketsiz deyin, bencil deyin ne derseniz deyin. Hatta sıradan insanlar gibi yaşamadıkları için vefat etmek isteyen fakat kendini öldüremeyen insanlar da var. Onlara acısız ölüm hizmeti karşılamak da devletin bir görevi olmalı. Ölüm klinikleri kurulmalı ve ölmek isteyenler buralara başvurmalı ve ağrısız bir şekilde ölmeli.

Yapmayı fazla istediğim şeyler…

Keşke şunu da yapabilseydim dediğim çok şey kaldı sahiden. O vakit niçin erkenden terk ettin bu dünyayı diyebilirsiniz? Dedim ya katlanamaz oldum ve fazla uzatmamak gerektiğini düşündüm. Gerçekleştirmek istediklerimden de vazgeçtim. Onları da istemez oldum. Snowflake fotoğraflarım asla mükemmelliğe ulaşmadı, çok iyi bir snowflake fotoğrafı çekmek isterdim. Kar parça başına fotoğrafçılığını da o kadar beceremedim. Fantastik bir kar her birine fotoğrafçısı almak isterdim. Tüm kuşların fotoğraflarını çekip kataloglamak gibi bir fikrim vardı. Belki de daha yüzde 10’unu bile başaramadım. En çok utanç duyduğum şeylerden biri de bir enstrüman çalamıyor elde etmek. Piyano çalamadım. Gittiğim için birazcık kendimi ezik hissediyorum. Bütün bunların ötesinde bilim tarihi gezimi gerçekleştiremedim. En fazla yarım kalan işim bu diyebilirim. Keşke sevdiğim bilim insanlarının mezarlarını ziyaret edebilseydim. Evrenin bu dek yararsız olduğunu anlamamızı sağladıkları için onlara teşekkür edebilseydim. Nasıl yapacaktım fakat? Özgür müyüm güya? Keşke gitmek istediğini söyleseydin diyenler olacaktır. Ben 2 hafta sonradan öleceğim bana müsaade edin, tanrısal haccımı yapıp geleyim deseydim olasılıkla beni psikiyatr kliniğine kapatırlardı veya tekrar gitmeme müsaade edilmezdi. Ne kadar özgürüz fakat? Yılda 10 gün deniz tatili yapabilmek için koca 1 sene kastetmek zorundayız. Kimse istediği zaman istediği yere gidemiyor.

Canım Özge’m…

O Kadar nedensiz görünen gidişim için en çok senden özür diliyorum. Beni bağışlamanı istiyorum. Seni gerçekten fazla seviyorum. Sana laf verdim kendimi öldürmeyeceğime fakat sözümü tutamadım. Yaşamak böylece baskı ve amaçsız geliyor oysa geçen her gün biçare oluyorum. Ölümümle ilgili kimseyi suçlayamazsın. Bu meslek benimle ilgili ve hayata gösterme açımla ilgili. Ola Ki de beynimin kimyasıyla ilgili bilmiyorum. Seninle geçirdiğim vakitler pek keyifliydi ama her saniyesini aklımda tutuyorum. Ama güzel süre dinmek, güzel yemekler yemek mutlu edemiyor beni. Sen de farkındaydın bende bir şeylerin bayağı olmadığını. Ben de canıma tak ettiği yerde yaşamayı bırakmayı seçtim, yok olmak istedim. Anlamı olmayan zor bir yarışı neden sürdüreyim ancak? Sonunda zaten cümbür cemaat ölecek. Ha erken ha geç herkes değil olacak. Ben de hiç var olmamış gibi değil olacağım. Yersiz uzatmak manâsız. Natürel ancak sen bunlara hiç katlanmayacaksın. Sana anlatamazdım zaten bunları. "

Mektubunda bir e-ticaret sitesinden intihar etmek için bazı maddeler sipariş ettiğini söyleyen Yalçın, şöyle devam etti:

"Geride kalanlara, en çok sana ve aileme, iş arkadaşlarıma acı çektireceğimin farkındayım. Sizlerden özür diliyorum. Birden aklıma estiği için ölmedim. Çok uzun düşündüm. Yaşayabilseydim sahiden kimseye acı saptamak istemezdim. Ast ki benim bu kararıma hürmet duymanızı istiyorum.

Özgem..

Bunu bilhassa belirtmeye gerek yoktu ama sana ölümümün nedeni olarak kendine bir pay biçersin biliyorum. Sen beni yıllardan beri hayata bağlayan neden oldun. Senin hastalığının başlamasıyla aynı gün denk gelmesi çok fena oldu. Önce ertelemek istedim. Oysa daha fazla rol yapamadığımın farkına vardım. Yani ben ölmeye karar verdikten sonra zaten gezen ölü oldum. O yüzden bir, iki hafta erteleyemedim. Bu saydıklarım bugün tamamlandı ve harekete geçtim.

Özge’m… Eşyalarımdan kurtul.

Beni uzun zaman hatırlama olur mu? Ben unutulmak isterim. Beni sana hatırlatacak resim veya eşya vazgeçme. Eve gelirken kedinin suyunu ve mamasını verdim. Balıkları yemledim, çiçekleri suladım. Fotoğraflarımıza baktım. Gece çok az uyudum. Zaten yarın vakalara girmeyeceğim, ebedi uykuya dalacağım.

Bağışla beni sevgilim!

Çok hoş kütüphanem var. paha biçilmez kitaplarım var. Onları bıraktığıma üzülüyorum. Daha kitap yazacaktım ama ömrüm yetmedi. Tüm kişisel eşyalarım Özge’nindir. O ne dilerse o şekilde yapılsın. İster aileme ve arkadaşlarıma anı olarak verir, isterse hepsini yakar.

Çadırım nerede mi?

5 sene önce Bursa’ya geldiğimde Uludağ’da gece tek başıma kamp yaptığım bir yer vardı. Orayı çok sevmiştim ve haritama işaretlemiştim. Her Yerde buraya geleceğim demiştim. Gidemedim ama bugüne kısmetmiş. Tezimi bitirmeyi ve yayınlama yapmayı fazla isterdim. Projeyi çok sevdim ve fazla emek verdim. Bitirebilseydim olağanüstü olacaktı. Almanya’dan sipariş ettiğim kimyasallar gelecek. Bir ara projemdeki sırada aşamayı yapıp öleyim diye fakat vefat beni o kadar çekiyor fakat 2 hafta daha bekleyemedim. Proje hocamı hayal kırıklığına uğrattığım için kendimden utanıyorum sahiden. Öğrencilere eğlenceli bilim dersleri anlatmayı düşünüyordum. Çocukların eğleneceği bilim derslerini derslik ortamında yapacaktım. Anlaşılması kuvvet konuları kolay bir şekilde anlatmanın çok güzel yolları var. Hevesim kaçtı fakat. Kendime anlatsan ne olacak fakat diyorum. Dünyadaki önemli müzeleri gezmek isterdim. Bilimi anlatacağım bir youtube kanalı da ayarlamak isterdim. Yapacağım şeyleri şu lahza düşündüğüm de yapacağım da ne olacak diyorum. ‘Hayatı pozitif uzattın Mustafa’ diyorum kendime. Ben 30 takvim hayatımda fazla şey yaptım. Zaten adeta her şeyi bilen adam olma hedefime kendimce ulaştım. Birçok konuda fazla fazla okumalar yaptım ve terbiyesizce her şeyi öğrendim. Daha artı yaşayıp ne yapacağımı bilmiyorum. Artık okumalardan da keyif almaz oldum zaten.

Güzel bir veda yazısı yazabileceğimi düşünmüştüm fakat vefat hatıra yaklaşınca hiçbir şey kâğıda dökmek gelmiyor içimden. Tek laf etmeden de gidebilirdim lakin ölümümün peşinde suç oluşturan gibi şeyler düşünülmesin veya kimseden kuşkulanılmasın diye tanımlama yazmaya karar verdim. Bu yüzden iştahsız iştahsız yazdım. bu arada içimde dehşet değil. Hazırlığımı yaptım. Sözde uzun bir tatile gidecekmişim gibi hissediyorum. Bitkilerim 5 yıldır benimle birliktelerdi. Benden onlarda parçalar var...."

Kaynak: www.sacitaslan.com URL: https://www.sacitaslan.com/bursada-intihar-eden-dr-mustafa-yalcinin-5-sayfalik-veda-mektubu-ortaya-cikti-haberi-528820