Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TRT iki taraflı yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı, değerlendirmelerde bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasının satır başları şöyle;

"Küresel salgın döneminde her şeyden önce Türkiye bilhassa bu 3 çeyrekte de farklı bir ayrışım ortaya koydu. Yıl sonu itibarıyla da artı ayrışmayı devam ettireceği inancındayım. Bunu sadece biz değil OECD'de söylüyor açıklıyorlar. Natürel bu beklentileri de aşarak böyle bir konuma gelmiş olması da özellikle böyle aç kurtlar gibi bekleyenleri de şaşırttı.

Halbuki biz şaşırmadık. Çünkü biz, lüzum ikinci çeyrekte gerekse üçüncü çeyreğin sinyalini zaten ikinci çeyrekten aldık ve sonunda da inşallah bizim beklentimiz, yani biz 10'u bulacağız, ondan şüphemiz değil.

"Faizi düşürüyoruz ve enflasyonun da inşallah düştüğünü hep birlikte göreceğiz"

Bu konuyla ilgili olarak da şimdi performansta, özellikle üstünde durduğum, her zaman söylüyorum, diyorum fakat faizi çökertmek suretiyle biz yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve artma ve bu dört tane ana başlık bize büyümeyi getirecek. Bizim tahminimiz, minimum 10 ama bu 10'un üzerine de çıkabilir oysa bir takım dostlarla yaptığımız özel görüşmelerde de onlar, 'yani bu 10'un üzerine de çıkabilir' düşüncesini bizlerle paylaşıyorlar. Ben de yadırgamıyorum. Hatta hatta yani bu sene sonu itibarıyla enflasyonda da kendisini zaten gösterecek. Buna da inanıyorum. Defalarca söylüyorum ya faiz sebep enflasyon neticedir. Faizi hemen düşürüyoruz ve enflasyonun da inşallah düştüğünü her zaman birlikte göreceğiz.

Biz derhal daha önce de olduğu gibi 2 manâlı yardım paketi hazırladık. Biri ilave istihdama yardım paketidir. Diğeri de imalata dayalı ithal ikamesi takviye paketidir. 19 yıldır, nasıl sanayicisinden esnafına ve rahat gelirlisine değin milletimizin her kesiminin yanına durduysak, bu süreçte de hiç kimseyi yalnız bırakmadık, bırakmayacağız ve dikkatsizlik etmedik, ihmalkârlık de etmeyeceğiz. Çünkü bu insanlar ile biz iktidar olduk. 'AK Parti milletin partisidir' dedik ve böyle yürüdük.

"Girişimcilere krediye erişim imkanı sağlanacak"

Natürel bizim acilen ek istihdama takviye paketimiz nedir diye sorarsanız, minik ve orta ölçekli işletmelerimize yönelik 50 kişinin altında çalışanı olan firmalarımıza istihdama katkıları sebebiyle her yeni istihdam için 100 bin liraya dek kredi garanti fonu kefaletiyle krediye erişim imkanı sağlıyoruz. Bu paketten İŞKUR aracılığıyla adet edinmek isteyen işletmelerimizin Sosyal Emniyet Kurumu işçi ve işveren payları, 12 ayın ardına kadar kredi faizlerinden düşülecek. Bu Nedenle yeni istihdam yapacak işletmelerimize pasif kredi imkanı sunmuş olacağız ancak amacımız kısa sürede 11 bin firmamızın toplam tutarı 10 milyar lirayı bulan bu krediden faydalanmasını sağlayarak, 50 bin yeni istihdamın önünü açılmak.

"Üretime ve ihracata öncelik veren yatırımları destekliyoruz"

Bunun yanında diğer taraftan imalata dayalı ithal ikamesi yardım paketimiz var oysa bu paketle de uzun vadeli kredi imkanı oluşturarak, üretime ve ihracata öncelik veren yatırımları destekliyoruz, destekleyeceğiz. Bilhassa 3, 4, 5 ve 6. teşvik bölgelerinde yer alan 58 ilimiz ile ilçelerinde yatırım yaparak, istihdam oluşturacak girişimcilerimize bir müjdemiz var. Onu da bu akşam açıklayalım. Bu girişimcilerimizin define destekli kredi garanti fonu kefaletiyle Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımızın vereceği 7 puana değin faiz desteğiyle yatırım yapmalarının önünü açıyoruz. Toplam tutarı 10 milyar lirayı bulan bu destekten hamle programı zarfında diğer illerimiz de faydalanabilecektir. İşletmelerimize, girişimcilerimize bu akşam buradan hayırlı olsun diyoruz.

Zengini zengin yapan model, faizciliktir. Faiz zengini daha varlıklı yapar fakiri de daha yoksul yapar. Türkiye ne zaman yüksek faiz kıskacından çıkmak için hamle yaptıysa döviz kuru üzerinden manülatif bir baskıya maruz kalmıştır.

"Kur, faiz spekülasyonu ile karşısında karşıyayız" 

Ülkemizin bu yolla bir cendereye sokulmak istenmesi, bizim tarafımızdan engellenmiştir. Biz buna müsaade etmeyeceğiz. Burada açıklama ettiğimiz oyun şu, bir kere kur, faiz spekülasyonu ile karşısında karşıyayız dolayısıyla bu spekülasyonu fakat biz engelleriz. Ülkeye giren küresel fonlar var. Bu fonlar döviz kurunu geçici olarak düşürebilir. Ama bu bizim için ideal olanı değildir. Bir zaman sonra bu fonlar yüksek faiz kazancını alıp düşük kurdan baştan dövize dönerken kur her tarafta yükselecektir. Yükselen kuru devirmek için her seferinde daha yüksek faiz tahsis etmek gerekir. Aralıksız tekrarlanan bu süreç ülkenin varlıklarını küresel sermayeye aktaran ve ekonomiyi bağımlı ışık halkası getiren bir kısır döngüdür.

Kur, faiz, enflasyon sarmalına böyle sokulduk. Biz de diyoruz ki, 'biz kur, faiz, enflasyon sarmalında yaşamayacağız ve yatırımı, üretimi engellemelerine de müsaade etmeyeceğiz.' Büyümeyi istikrarsız ışık halkası getirmelerine müsaade etmeyeceğiz ve biz bu sarmaldan çıkacağız. Bu tezgahın bozulmasını istemeyenler, kur manipülasyonu ile bizi her yerde bu oyuna çekmek istiyorlar. Küresel finans çevreleri ve içerdeki meslek birlikçileri bu kere bunu başaramayacaklar. Şimdi bilhassa de maliyet enflasyonu denilen bir ivedi var. Bıkkınlık bu yok mi? Yani sanayicinin, yatırımcının en önemli engeli nedir? Maliyet enflasyonudur. Çünkü maliyetler ne kadar yükselirse onun yatırımdaki gücü de o kadar azalır. Biz tam tersine istiyoruz oysa yatırımda bunun gücünü artıralım. Ondan sonra da uluslararası ihracatta o yatırımcı ne yapsın? Yarışa çok daha enerjik bir şekilde girsin.

Türkiye'nin bilhassa temel göstergeleri ekonomide çok güçlü. Bizim ekonomik verilerimiz gerçekte cılız yok gayet iyi durumda. Ülkemiz, bundan böyle bu kısır döngüyü kırma noktasına gelmiştir ve buradan geriye dönüş de yoktur. Biz, buradan geriye dönmeyeceğiz.

Salgın sonrası dünya ekonomisinde oluşan yeni dengeler de bu süreci hızlandırmıştır. Bu durum yalnızca ülkemizde mi var? Almanya'da, ABD'de, Hollanda'da var mı evet var. Bütün bunlardan Türkiye olarak biz büyük oranda sıyrılmış vaziyetteyiz. Türkiye'nin zinde idareli dinamiklerine güvenen yabancı yatırımcılar için uzun vadeli yatırımların artık zamanıdır. Nitekim son dönemde Türkiye ekonomisinin sunduğu bu fırsatları görebilen manâlı tanıdık olmayan yatırımcıların büyük ölçekli yatırımlar için harekete geçtiğini görüyoruz. Türkiye'ye uzun vadeli yatırım yapanlar tekrar tekrar kazanmıştır. Bundan daha sonra da kazanacaktır. Biz geçenlerde Ceyhan'da büyük bir tesisin 1 milyar 700 milyon dolarlık temelini attık. Burada inşallah 2,5 yıl içerisinde bitecek ve burada 5 bin civarı bir istihdam olacak. bununla beraber cari açığımızı da önemli anlamda aşağı çekecek. Bunun arkasında yeniden Seyhan'da bazı gelişmeleri peşine düşüp takip edenler var biz de takip ediyoruz.

"Yeni ekonomi modeli ile yüksek faiz ile sıcak para çekme politikasını elimizin tersiyle itiyoruz"

Türkiye'deki sermayenin temsilcisi konumunda olan STK'nın burada kalkıp da bize yanıt yetiştirmeye kalkması, bu da fazla manidar. Onlara diyorum fakat, 'ulus bankaları eğer kredi istiyorsanız size kredi vermeye de hazır.' Mevcut yatırımlarınızı gelin daha da güçlendirin. Sizlere krediyse kredi, vermeye de hazır. Bizim derdimiz var. Bizim derdimiz ne? Kur, faiz sarmalı değil. Tam aksine yatırım yapacak zinde yatırımcıları biz arıyoruz. Yeter oysa bize güven veren yatırımcı olsun. Bunun ismi şu olmuş bu olmuş manâlı değil. Çünkü biz, yeni ekonomi modeliyle bundan böyle yüksek faiz verecek sıcak para çekme politikasını elimizin tersiyle itiyoruz. Düşük faizle yeni yatırımları, üretimi ve ihracatı destekleyeceğiz.

Onun için birinci derecede millet bankalarının yöneticilerine her zaman onu söylüyorum. Bak diyorum, düşük faizle siz özel sektör bankalarıyla faiz noktasında yarışa girmeyeceksiniz. Tüm tersine düşük faizle siz yatırımcımızı teşvik edeceksiniz, onların yatırım yapmasını sağlayacaksınız, peşinde bir sizden bir şey bekliyoruz istihdamı artıracaksınız.

İstihdamla beraber üretimi artıracaksınız, üretimle beraber uluslararası küresel anapara ile ihracatta yarışa gireceksiniz. hemen ihracatta gayet iyi konumdayız. Çok çok iyi konumdayız. derhal 215-220 milyar dolarlara çıktık, yıl sonuna kadar bu 220'nin üstüne çıkacak. Bunlar Türkiye'nin ihracattaki rekoru.

Her yiğidin yoğurt yiyişi farklı. Benim de yakın çevremde birçok insan bunları geçmişte de savunmadılar. Hatırlayın, 'biz 6 sıfırı atıyoruz' dediğimiz süre 'Taksim Meydanı'nda anırırım' diyenler vardı. Bunlar işte bazı köşe yazarlarıydı. Hatta en yakınımda olanlardan bile. 'acilen işte o da siyasette kurmayacağım' dediği halde bir partide kurdu. 'daha sonra, hayır 6 sıfırı atacağız' dedim. Ben başbakanım çünkü.

Derhal de onlarla tabii övünüyor. İşte biz diyor '6 sıfır artık.' Ne sen attın? Başbakan olarak talimatı verdim ve 6 sıfırı attık. Ondan sonradan da onunla övünmeye başladı. Aynı çoğu hesaplı kararların aşağıda benim imzam var. Sen benim bir bakanımsın. Sen karar merci değilsin ancak. Buna aynı bir çok şeyler yaşadım. 

"Bu sarmala son veriyoruz"

Derhal bir yere geldik, artık cari açık verip bu açığı dış borçla finanse eden değil, döviz kazanıp cari pozitif veren bir ekonomi olma hedefiyle hareket ediyoruz ve bu hedefe de çok yakınız. Döviz kurunda daimi kararlılık, yüksek faizle kısa vadeli ödünç döviz çekerek yok, ihracat, turizm ve diğer hizmet gelirleriyle döviz kazanarak muhtemel olabilir.

Faiz artırmanın çözüm olmadığını gördük. Yüksek faizle sıcak para çekerek döviz kurunu baskılayıp ithalatı ucuzlatmak enflasyonla çaba değildir. Bize dayatılan yüksek faiz politikası o da yeni bir olay da değil. Yerli üretimi yok eden, imal maliyetlerini artırarak, yapı enflasyonu daimi ülkü getiren bir modeldir. Bu model, sıcak para her çıktığında kur artışı ile enflasyonun yeniden tetiklendiği ve yeni faiz artırımlarının gündeme getirildiği sonu olmayan bir sarmaldır.

"İhracatımızın ithalatımızı karşılama oranı yüzde 90'lara ulaştı"

Biz derhal bu sarmala son veriyoruz. Bugün geldiğimiz noktada ihracatımızın, bu oran manâlı, ithalatımızı karşılama oranı yüzde 90'lara ulaştı. Mesele bu. Turizmde de kesintisiz bir toparlanmanın içerisindeyiz. Antalya hiç olmadığı değin Rus turist çekiyor. Rusya ile dayanışmamız bu şekilde turist akını da sağlıyor. Aylık olarak cari işlemler fazlası vermeye başladık. Yıllık cari açık da aydan aya tez azaltılıyor. İnşallah önümüzdeki yıl takvim bazda da cari fazlaya geçeceğimiz anlaşılıyor ve buna da inanıyorum.

"Bunları Milli Güvenlik Kurulu'nda görüşmeyeceğiz de nerede görüşeceğiz"

Idareli güvenlik milli güvenliğin bir parçasıdır. Türkiye ekonomisi güçlüdür. Makro göstergelerimiz ve son dönemdeki ekonomik performansımız gayet iyi durumdadır. Döviz kurunda gördüğümüz son hareketlerin ekonomik temeli olmadığı da açıktır. Ha bunu anlayanlar var, anlamayanlar var. Üretimi, yatırımı, istihdamı, ihracatı ve bununla birlikte gelişen politikalarla ülkemizin giderek güçlenmesi ve egemen politikalar izleyebilecek duruma gelmesi, şüphesiz bazılarını rahatsız ediyor. Düşünün, yani asıl muhalefetin başındaki birey bundan ciddi manada rahatsız oluyor. Neymiş? 'Milli Emniyet Kurulu, bu noktada bu konuların görüşüldüğü yer olamazmış.' Yani hakikaten bu birey, daha siyaseti anlamış değil, siyaseti bilmiyor, hala benzer yerde. Yani SSK'yı batıran o zihniyet, o kafa hala aynı yerde. Ya sen zaten SSK'yı batırdın. Sen değil misin ya Sosyal Sigortalar Kurumunun hastanelerinde insanların morglarda öldüğü dönemin sorumlusu sen yok misin? Rahmetli Savaş Ay'ın programını hiç unutmuyorum, hemen hemen bununla dalga geçiyordu, bay Kemal'le. 'Siz buranın başındasınız. Yani bunun sorumlusu siz yok misiniz filan diye?' O da topu başka yerlere atıyordu. hemen da aynı konumda. Hiç umurunda değil. Sorumlusu sensin. Ulusal Güvenlik Kurulunda bunları görüşmeyeceğiz de nerede görüşeceğiz? Ulusal Emniyet Kurulu, bu işlerin en hassas noktada görüşüldüğü ve görüşüleceği yerdir. Bunu diğer yere çekmenin anlamı değildir.

"Türkiye, finans piyasaları üzerinden ekonomik tehditlere pabuç bırakmaz"

Şunu bir kere bilmesi gerekli, Türkiye, eski Türkiye değildir. Türkiye, finans piyasaları üzerinden hesaplı tehditlere pabuç bırakmaz, geçti onlar. Gerçek ekonomimiz bu tehditleri adamakıllı boş yere çıkaracak baskı ve kabiliyettedir. Bunun rahatlığıyla adımlar atıyoruz ve bu tehditlere karşı da rahatlıkla durabiliyoruz. Seziş operasyonları ile döviz manipülasyonları ile bizi zayıflatmak ve alıkoymak bundan böyle mümkün değildir. Bu tehditlerin farkında olduğumuzu, tehditler karşı gereğini yapacak güçte ve kararlılıkta olduğumuzu, Ulusal Emniyet Kurulunda da tasdik etmiş olduk ve sonra açıklamamızı buna kadar yaptık.

"acilen tek başıma bu nesil bir kararı alma yetkim yok"

Faiz zengini daha zengin fakiri daha fakir yapar. hemen benim bayağı vatandaşım faiz sarmalı altında inim inim inler. Bakın, esas muhalefetin başındaki zat ne diyor? 'İndirin 1'e biz destekleriz.' diyor. Ben aksini söylemiyorum fakat benim hemen tek başıma bu nesil bir kararı alma yetkim var mı? değil. Hatta kendileri ne diyor, 'Merkez Bankası bağımsız değil.' Peki, Merkez Bankası bağımsız yok de sen bağımsız olmayan Merkez Bankasından randevu talep ettiğinde Tayyip Erdoğan bunu engelledi mi? Gidip Merkez Bankasını ziyaret ettikten sonra da yaptığın talimatlar muhakkak. Yani işin ahlaki boyutu da yok. İnsan böyle bir ziyareti yaptıktan sonra çıkıp açık havada da bütün böyle aksi, Merkez Bankasını yıpratacak açıklamalar, konuşmalar yapar mı? Bunları da yaptı ve hemen da bunu söylüyor. 2016'dan bu yana bunları defalarca söyledi. Zaten yan sözcü olan zat da aslında iyi bir faizcidir. İsim vermeye lüzum yok, anlıyorsunuz zaten. Kendisi ise bu işlerden zaten anlamaz.

Ama fazla açık, net söylüyorum, biz inşallah seçim öncesine değin ciddi manada faizin düştüğünü, kuru tetikleyen yüksek faizin düşüşü sebebiyle kurda da önemli bir olumlu iyileşmenin olduğunu her zaman birlikte göreceğiz. Buna enflasyon da dahil. Böyle bir işlem olacak fakat muhalefetin faiz indirimine itiraz açıklamaları bizim doğru yolda olduğumuzun teyididir. Lakin hemen çark ederler mi? Onu bilemem. Onlar etse de etmese de ben tezimin savunucusuyum ve küresel sermayenin dünyadaki geldiği yer ortadadır, faizler dünyada ortadadır, enflasyon dünyada ortadadır.

"Ülkemizi bu yüksek faiz çıkmazından kurtarmamız lüzumlu"

şimdi Amerika'da faiz oranlarına bakalım. Avrupa'da faiz oranlarına bakalım ve enflasyonlara da bakalım. Buralardaki faiz oranlarına, enflasyona baktığımız süre bizimle mukayese edilemeyecek derecede bunların yüksek faizlerinin olduğunu, enflasyonlarının olduğunu görüyoruz. Lakin bir bakıyorsun ölçümleme, bunlarda faiz bizden çok fazla düşük, enflasyon hakeza düşük. Fakat küresel ekonomilerde acilen oralarda da faiz yükseldi, enflasyon yükseldi. Biz şimdi onlarla mukayese edilemeyecek derecede yüksek konumdayız. İşte derhal bir düşürme noktasına geldik, inşallah bu düşürmeyle birlikte yeni adımlar atacağız. Lakin burada tabii derdimiz şu, ülkemizi biz bu yüksek faiz çıkmazından kurtarmamız gerekli ve burada Amerika'da, G-20 ülkeleri olarak şöyle baktığımızda 4,9 olarak gözüküyor. İngiltere 6,6 olarak gözüküyor. acilen 7,4 olarak büyüme oranı Türkiye'nin, umulan gözüküyor. Rusya'ya bakıyoruz 4,3, benzer şekilde Çin'e bakıyoruz 4,9. Hepsinden biz ayrışmış durumdayız, gayet iyi bir konumdayız. İnşallah yıl sonu itibarıyla da onlardan çok daha bambaşka bir yere geleceğiz ama bizim derdimiz yatırımları ve yerli üretimi desteklemek ve artırmaktır.

Vatandaş, 'biz bu işi biliyoruz' diyenlerden fersah fersah ötede. Hepsinden daha iyi biliyor bu işi. Neyin ne getireceğini, ne götüreceğini çok iyi biliyor. Yani şu yüksek faiz bir kere maliyetleri artırır mı, düşürür mü? Ya artırır ya. Çünkü bu faizin dayattığı yer nedir, maliyetlerdir. Bu maliyetlerde de bunu bölge esnaf ne yapacaktır, bunu gelip sattığı ürüne ek edecektir. Bunun faturasını kim ödeyecek, vatandaş ödeyecek. Çünkü kalkıp esnaf, bu faizin bedelini kendisi ödemez. Onu vatandaştan alır. Zaten maliyet enflasyonu dediğimiz olay da böyle doğuyor.

Acilen bizim bu süreci tersine çevirmemiz gerekli. Onun için de hedef, düşük faizle halkımızı rahata çıkarmaktır, esnafımızı rahata çıkarmaktır ve daha çok yatırımı sağlayabilmektir. Daha fazla yatırımı da sağlayabilmek için bilhassa biz esnafımıza diyoruz ancak 'bak size düşük faizle bir anapara imkanı sağlıyoruz, al bununla yatırımını yap, ondan daha sonra da bununla istihdamını sağla, üretime gir, üretimine girdikten daha sonra da inşallah büyümeye başla.' Attığımız adım bu ve biz buna inanıyoruz, güveniyoruz ve buradan da alacağımız sonuç fazla açık, net vatandaşın da söylediği gibi besbelli.

"Stokçuluğun dinimizde yeri yoktur"

Stokçuluğun bir kere her yerde düzenlenip bu işin cezai müeyidesinin artması lazım. Stokçuluk dinimizde yeri olmayan bir konudur. Stokçuluk bir nevi hırsızlıktır. Yanına Varılmaz Pahada fiyatlarla çaba noktasında ilgili bakanlarımıza dedik ama 'Bu adımı atacaksınız. Sadece yoklama yetmez. Bununla ilgili icabında bir hukuki düzenleme yapıp, bu yanına varılmaz pahada fiyat artışlarına gidenleri tespit edelim ve stoklama gerçekleştirmek suretiyle de malı piyasadan çekenleri yakaladığımızda, bunlara gerekli müeyyideleri de uygulayalım.' Bu sadece soğan patates olayı yok, yani sanayi, teknolojide de buna aynı stokçuluğu yapanlar var. Bizim, bunların da üzerine gitmemiz lüzumlu. Yani piyasayı bozucu faaliyet gösterenlere ve fiyatlama davranışlarını bozanlara muhakkak göz açtırmayacağız. Onun için bu yasal düzenlemeye de gitmemiz gerekiyor.

Malı tedarik edersiniz, siz de yüksek fiyatla satarsınız, o ayrı mesele ama derhal siz bu malı tedarik edemiyorsunuz. Mesela demir cevheri diyorsunuz, böylece ya da böyle bizde de demir cevheri var lakin istediğimiz oranda var mı, istediğimiz oranda yok. O zaman ne yapacaksın, ithalata gireceksin. İthalata girdiğin anda da tabii bu dev rakamlarla karşı karşıyasın. Örneğin sırça diyoruz, bu camlarda, düz camdan otomobil camlarına varıncaya değin önemli sıkıntılar var ve bunları da teminde ciddi sıkıntılar var. Bu konuyla ilgili olarak da hemen bizde de bazı imal yapan firmalarımız var ve başarılı da, fakat onlar da yine ham maddenin temininde bıkkınlık yaşıyorlar. Temenni ediyoruz fakat bir an önce bunun önünü açalım.

ABD'de enflasyon son 31 yılın en yüksek seviyesine çıktı. Avrupa Birliği'nde son 13 yılın, Almanya'da son 28 yılın zirvesine çıktı. Enflasyonun ötesinde, bazı gelişmiş ülkelerde birçok ürünün bulunmaz hale gelmesi de buradan kaynaklanıyor. Kuşkusuz Türkiye'nin de bu küresel fiyat artışlarından etkilenmemesi olası yok. Biz de bundan nasibimizi alıyoruz ancak biz halk maliyesindeki imkanlarımızı da kullanarak ilk olarak enerji almak üzere küresel fiyatlardan kaynaklanan maliyet artışlarını, vatandaşlarımıza yansıtmamak için gerekenleri yapıyoruz. Bugün gelinen noktada geçici olacağı öngörülen küresel kaynaklı bir enflasyon artışı laf konusu. Dediğim gibi sene sonu itibarıyla da burada inşallah fırsatçıları da defederek olumlu neticeler alacağız.

Doğal gazda, elektrikte ve akaryakıtta yaklaşık 125 milyar liralık bir ödenti geliri sübvanse edildi. Bakın, sübvanse etme noktasında, özellikle enerjide, doğalgazda, Avrupa ile karşılaştırma edilemeyecek derece fiyatlarımız ucuz. Bu gerçeği bir kere muhalefet görmek istemiyor. Böyle bir durumdayız. Avrupa'da fiyatlar bizimle mukayese edilemeyecek derecede fazla daha pahalı, gerek doğal gazda gerekse enerjide çok daha pahalı. Biz ise bu değin ucuz fiyatla doğal gazı, enerjiyi verirken, yani asılsız her nesil haberleri uyduruyorlar. Hemen biz yalancıyla nereye dek bu şekilde yarışacağız? Benim de bir huyum var, yalanla bunları karşılıklı olma etmek değil, lakin biz rakamları konuşturuyoruz. Diyoruz ama enerjide şu anda koşul şu, örneğin biz hanelere doğal gazı dörtte bir, elektriği ise yarı fiyatına veriyoruz. Bu dek açık, net ama sen ne dersen de onlar hala ona itimat etmek istemiyorlar, inanmıyorlar. İnansanız da inanmasanız da rakamlar ortada, biz maliyetinin çok aşağı bunu veriyoruz ve hep sözümüz şu, biz vatandaşımızı enflasyona ezdirmeyeceğiz.

"En Düşük ücrette artı uzatmadan kararımızı vereceğiz"

En Az vergi, bildiğiniz gibi devlet, emekçi ve patron kesimlerinden oluşan üçlü yapı içindeki bir komisyon göre belirleniyor. En Az Aidat Saptama Komisyonu da ücretin belirlenmesinde, ülkenin sosyal ve idareli durumunu, ücretlere gerçekten ödenen, bilhassa ücretlerin genel durumunu ve geçim şartlarını göz önünde bulundurarak saptama ediliyor. Bizler de tabii bakanımızla ve ilgili arkadaşlarımızla bu işin müzakerelerini yaptık.

Asgari ödenti konusunda 2002'den beri manâlı kazanımlar elde edildi. 2002 sonunda bekar ve çocuksuz bir işçinin eline geçen net en düşük ücret 184 lira iken 2021'de bu tutar 2 bin 825 lira oldu. Minimum vergi 2002'den bugüne dek nominal olarak 15,3 kat arttı. Tekrar benzer dönem için en düşük ücretin gerçek oranı da yüzde 131 olarak gerçekleşti. Minimum ücretin gerçek değerinin artması, işçilerimizin satın alma gücünün arttığının da açık bir göstergesidir. Milletlerarası verilere göre asgari ücretin, işçiye bulunduğu ülkede sağladığı satın alma gücüne bakıldığında, Avrupa ülkeleri ve Amerika'nın yer aldığı endekste 2002'de 14. sırada olan ülkemiz, 2021'de 10. sıraya ilerledi. İşçilerimizin satın alma güçlerini yükseltmeyi sürdüreceğiz. Dünya ülkeleri arasındaki yerimizi daha da ön sıralara inşallah taşıyacağız ve 2002'den bu yandan daha alçak kazanç grupları ilk kez almak üzere toplumun tüm kesimlerinin hayat şartlarını iyileştirmek için çaba ettik, mücadele ediyoruz. İnşallah bu minimum aidat çalışmasında da işçimizi enflasyondan, fiyat artışlarının olumsuz etkilerinden koruyacağız. Fazla daha uğurlu bir neticeyi inşallah alacağız.

Babayiğitlik bize yakışır. Evelallah, biz de babayiğitliğimizi inşallah şimdi gerek ilgili bakanım gerekse heyeti gerekse tekrar aynı şekilde egzersiz arkadaşlarım, genel başkan yardımcılarım, milletvekillerimiz, hep birlikte geniş bir istişare yerine getirmek suretiyle, sendika temsilcileriyle falan da yapılan görüşmeler neticesinde inşallah fazla pozitif uzatmadan kararımızı vereceğiz.

Emekliler tekrar tekrar için bizim önceliklerimiz aralarında yer aldı. Bundan sonra da aynı şekilde olacaktır. Onlara bütçe imkanları zorlanarak kayda değer iyileştirmeler yapıldı yapılmaya da devam edecek. İktidarımızın birincil günlerinde emeklilere 75'er ve 100'er lira zam yaparak işe başladık yani emeklilerimizin ne değin düşük vergi aldıklarını düşünün. daha sonra emekliler için ızdırap olan makbuz toplama mecburiyeti vardı. Biz o zorunluluğu da kaldırdık. Ödenti iadesi yerine emekli aylıklarına yüzde 4-5 ek yaptık. 2012'de yıllardır beklenen İntibak Kanunu'nu çıkararak, bu kapsamda 1,8 milyon emeklinin aylığında yükselme oldu. Bunu da biz yaptık. Emekli olduktan sonradan ticari faaliyet yürütenlerin aylıklarından kesilen Sosyal Emniyet Takviye Primi uygulamasını önce yüzde 15'ten yüzde 10'a indirdik, daha sonra da kaldırdık. Bu şekilde emekli aylıklarına yüzde 15 iyileştirme yapmış olduk.

"2021 yılında toplam 25 milyar lira bayram ikramiyesi ödedik"

Bununla da kalmadık 2018 yılında Ramazan ve Kurban bayramlarında yılda iki bayram için 2 bin lira bayram ikramiyesi vermeye başladık. 2021 yılında bu tutarı 2200 liraya yükselttik. 2021 yılında toplam 25 milyar lira bayram ikramiyesi ödedik. asgari emekli aylığını önce bin liraya, 2020'de yaptığımız düzenlemeyle dosya bazında 1500 liraya çıkardık. Aylıklara seyyanen ve oransal yapılan artışlarla emeklilerimize bahşedilen bayram ikramiyeleriyle 2002 ve 2021 döneminde emekli aylıklarına gerçek olarak yüzde 44 ile yüzde 388 oranında artma sağlamış olduk. Ülkemizde 2002'de emekli sayımız 6 buçuk milyondu, 2021 ekim itibarıyla emeklilerimizin sayısı 13 buçuk milyona ulaştı. Emekli aylığı ödemelerinin gayri safi yurt içi hasılaya oranı 2002'de yüzde 4,6 iken 2021 sene sonunda bu oranın yüzde 6,1 olacağı öngörülüyor

Bunların yanına, laf verdiğimiz gibi 6. Dönem Toplu Sözleşme'de 3600 ilave gösterge düzenlemesinin 2022 yılı sonuna kadar tamamlanmasını da kararlaştırdık. Düzenlemenin yürürlüğe girmesiyle birlikte 3600 ek göstergeden faydalanacak hoca, polis, hemşire ve din görevlisi unvanlarında çalışanlarımızın ve emeklilerimizin haklarında iyileştirmeler tekrar sağlanacaktır. Ilave gösterge düzenlemesine ilişkin teknik çalışmalarımız ve emeklilerimizin, çalışanlarımızın mali ve sosyal haklarını iyileştirmeye karşın öteki çalışmalar, Alıştırma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımızca sürekli şekilde sürdürülüyor. Bu konuda da kararlılığımız var. Bu kararlılığımızla birlikte emeklilerimiz de inşallah çok çok huzurlu bir ortama kavuşacaktır.

"4 sondaj gemisine 2 de sismik araştırma gemisine sahip olmuş olacağız"

Gemiler konusu çok önemli. İktidara geldiğimizde kiralama yöntemiyle bu işi yürütüyorduk. Diyorduk ama 'eğer bulursanız doğal gazı, yüzde 50 yüzde 50 paylaşırız.' Tabii sondaj çalışmaları, sismik çalışmalar yapılıyor fakat sonuç alamıyorlardı. Bunu BP, Shell ve Chevron ile yaptık. Natürel sonuç böylece alınamadı. Sonuç de alınamayınca onlar da açık konuşmak gerekirse çekip gidiyorlardı. sonradan biz kendimiz adım attık ve Patent Bey'in Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı olduğu döneminde 2 sismik araştırma gemisi ve arkasında sondaj gemileri aldık. Gemilerimizin sayısı 5'e çıktı. Hemen 6. gemimiz sondaj gemisi olarak ona kavuştuk. Sondaj gemisi sıfır. İnşallah şöyle birkaç ay içerisinde teslimi yapılacak. bununla beraber bu 4 tane sondaj gemisine 2 de sismik araştırma gemisine sahip olmuş olacağız. Bunlarla Karadeniz'de, özellikle Akdeniz'de olsun çalışmalarımızı fazla daha yoğun çok daha özgüvenle yapmış olacağız. Bu birilerini ciddi manada rahatsız ediyor.

"2023 yılı ocak ayı itibarıyla Sakarya Gaz Sahası'nda birincil gaz üretimine geçmeyi hedefliyoruz"

Deniz tabanı imal sistemleri ile kara tesislerinin araç gereç temini ve inşaat Tabii bu, birilerini ciddi manada rahatsız ediyor. 2022 yılı içerisinde bütün kuyularda imal öncesi bitirme operasyonlarının bitmesini planlıyoruz, gaye bu. Bir taraftan da deniz tabanı imal sistemleriyle kara tesislerinin araç gereç temini ve inşaat çalışmaları bütün hızıyla devam ediyor. Bölüştürme hattının deniz tabanına yerleştirilmesi için bütün çalışmaları 2022 yılının ilk yarısında başlatmayı öngörüyoruz.

Tüm bu çalışmaların tamamlanmasıyla 2023 yılı ocak ayı itibarıyla Sakarya Gaz Sahası'nda birincil gaz üretimine geçmeyi hedefliyoruz. acilen yol haritamız bu. Sakarya Gaz Sahası'nda ilk safha 10 kuyudan jurnal 10 milyon metreküp üretim yapmayı planlıyoruz. İkinci fazın tamamlanmasının ardındaki açılacak kuyu sayısına tabi olarak bu sayı 40 milyon metreküpe çıkacak. Yeni müjdeler için ekiplerimiz hem arama keza de sondaj faaliyetleriyle bölgede yoğun bir alıştırma yürütüyor. Olumlu bir sonuç aldıkça müjdeleri milletimizle paylaşacağız. Yalnızca paylaşmakla da tabii kalmayacağız. Üretimi yaptıkça da milletimizle doğal gazı fazla daha farklı bir şekilde inşallah paylaşacağız.

21. asır, Türkiye'nin yılı olacaktır. Allah'a hamdolsun artık bunun sinyallerini görmenin ötesinde, artık bunu yaşadık, yaşıyoruz. Bu gemilere sahip olmak pek kolay bir meslek yok. Şu Anda bakıyorsunuz Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı'nın bu gemilere sahip olması ve tüm sismik araştırmalar, sondaj çalışmaları, bu gemilere girdiğimiz süre onların o çalışmasını gördüğümüzde gerçekten mutluluğumuz çok fazla öbür boyutlara ulaştı. bundan başka şu anda doğal gazın çıktığını gördüğümüzde o zaman natürel bunun zevki, keyfi bir diğer olacaktır.

"Tüm kurumlarımızla vatandaşlarımızın yanında olduk"

Dün fırtına sebebiyle hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum. Azerbaycan'da maalesef bir helikopterin düşmesi neticesinde 14 Azerbaycanlı kardeşimiz şehit oldu, 2 zarar görmüş var. İlham Aliyev kardeşimize başsağlığı temennisinde de bulundum. Allah'tan şehitlerimize de rahmet diliyorum. İzmir depreminin birinci yılında depremzedelere konutları teslim edildi. Malatya'da, Elazığ'da hepimizi yasa boğan bu depremlerde gerçekten canımız çok yandı. Bizler de hiç gecikmeden, süratle İzmir'de olsun, daha önce Malatya, Erzincan, Elazığ tüm buralarda olduğu gibi anında konutların yapımına başladık. Laf verdiğimiz gibi de devlet olarak bütün kurumlarımızla vatandaşlarımızın yanında olduk. Arama ve kurtarmadan, enkaz kaldırmaya kadar yürütülen bütün çalışmaları arkadaşlarımızla beraber yakından peşine düşüp takip ettik. Lüzum genel başkanvekillerim, genel başkan yardımcılarım, gerek bütün bakan arkadaşlarım, gerek AFAD ve Kızılay, her zaman birlikte ilk kez İçişleri Bakanımızın koordinesinde bu çalışmalarını sürdürdüler.

"Bir yıl geçmeden konutları teslim etmeye başladık"

Deprem konutlarını çok ayrı bir şekilde inşa ettik. Elazığ, Malatya ve İzmir'de depremzedelerin yarasını sarmak için 35 bin 28 ev, 4 bin 104 köy evi ve 353 meslek yeri inşa ediyoruz. Depremden zarar görebilen vatandaşlarımız için Elazığ'da 23 bin 677 ev ve 2 bin 515 köy evi, Malatya'da 6 bin 287 konut ve 1555 köy evi yapıyoruz. Bir sene geçmeden konutları teslim etmeye başladık.

İzmir'de bu teslimatları yaparken vatandaşlarımızın sevinci bizi fazla mutlu etti. Konutların güzelliğini gördükçe ayrıca mutlu olduk. İzmir Bayraklı'daki konutlar bölgeye ayrı bir coşku getirdi. Bu mutluluk, anahtarlarını teslim bölge ailelerin gözlerinden okundu.

İzmir depreminin ardındaki Bayraklı'da, yerinde 1391 konut ve 302 iş yeri, rezerv alanda da 3 bin 649 ev ve 511 meslek yeri inşa etmek için derhal harekete geçtik. Bornova Eğridere'deki 34 köy evi ile birlikte İzmir depreminin arkasından toplam 5 bin 74 konut ve 353 iş yeri yapma kararı aldık. Bu evleri de bir sene içinde teslim etme sözünü verdik. Onu da inşallah halledeceğiz. Natürel geçtiğimiz cuma günü ilk etapta inşaatlarını tamamladığımız 596'sı konut ve 145'i iş yeri almak üzere toplam 741 egemen bölümü depremzede vatandaşlarımıza teslim ettik.

"Millete hayrı faydası olmayanlar gündemi seçimle meşkul ederek sözüm ona siyaset yaptıklarını sanıyorlar"

Arkadaşlar kaç kez söyledik bilemiyorum lakin daha kaç kere söyleyeceğiz? Söyleyecek natürel herhangi bir sözleri olmayınca her hâlükarda bununla oyalanıyorlar, yaptıkları iş bu. Sayın Bahçeli'nin bugün konuşmasında da ifade ettiği üzere bu tavizsiz karar ve irade beyanına sevse de sevmese de bunların alışmalarını, ben de aynen riayet etmelerini kendilerine öğüt ediyorum. Millete hayrı, faydası olmayanlar gündemi seçimle meşgul ederek sözüm ona siyaset yaptıklarını sanıyorlar. Küresel gelişmelere bağlı olarak bütün bu yaşanan döviz hareketliliğini ederek, tercih çağrısında bulunanlar, son olarak halkı sokağa çıkmaya çağırdılar. Bunların geçmişten beri defalarca alışkanlığı budur.

Birkaç marjinal grubun çağrısına sağduyulu halkımız asalet etmedi. Güvenlik güçleri de halkı kışkırtanlara karşısında gerekli işlemleri başlattı. Ben milletime verdiğim sözü tutan bir siyasetçiyim. AK Parti sözünde duran kadrolardan müteşekkil bir parti, Cumhur İttifakı da sözünün erlerinin kurduğu bir ittifaktır. İnşallah vatandaşlarımız Haziran 2023'te sandık başına gidecek ve tercihini tekrar AK Parti ve Cumhur İttifakı'ndan yandan kullanacaktır. Bundan da hiç şüphem yok. Malum hemen Cumhur İttifakı, AK Parti, Milliyetçi Hareket Partisi, Büyük Birlik Partisi, birlikte yolumuza devam ediyoruz ve kararlılığımızdan herhangi bir taviz söz konusu yok. Bu kararlılıkla birlikte de inşallah Haziran 2023'te milletimiz zorunlu dersi gerekenlere verecektir.

"Bu ülkenin yüzde 52'sine gayri ulusal diyeceksin sonradan helalleşmeye çıkacaksın"

Açık, net konuşuyum, ülkenin vatandaşlarına 'AK Parti'ye oy verdiler, Erdoğan'ı desteklediler' diye 'gayri ulusal' ifadesini kullanmak aymazlıktır, gafilliktir. Bu ülkenin yüzde 52'sine 'gayri ulusal' diyeceksin, sonra da helalleşmeye çıkacaksın. Bu şart bile Bay Kemal'in ne değin samimiyetsiz olduğunun göstergesidir. Helalleşsin natürel ama fakat bunların helalleşmesi gereken dosya o kadar şişkin ancak.

Korkutma ettikleri, mağdur ettikleriyle helalleşmeye başlasa bile, hepsinden helallik almaya ömürlerinin yeteceğini sanmıyorum. Çünkü CHP zihniyeti ardından pek çok mağdur bıraktı oysa onlarla helalleşmesi bu dünyada bitmez. Önce bir defa başörtülülerden bir helallik dilemesi lüzumlu. Boraltan faciasında katledilmesine vesile oldukları 146 Azerbaycanlı kardeşimizden helallik dilemeleri lazım. 1944'te 146 Azerbaycanlı kardeşimiz Rus zulmünden kaçarak Türkiye'ye sığınmıştı. Dönemin CHP yönetimi, ne eyvah ancak 146 kardeşimizi Stalin'in askerlerine teslim etti. Azerbaycanlı kardeşlerimiz, Boraltan Köprüsü'nden karşıya geçti ve askerlerimizin gözleri önünde katledildiler. Karşıya geçerken ne dediler biliyor musunuz? 'Bizi, onlara bırakmayın. Bizi, siz öldürün.' Hani bir türkü vardır ya 'Düşman bekler karşıda önüne kattı beni, can alınan çarşıda kardeşim sattı beni.' CHP bu. Bunlarla neyi helalleşeceksin? Varsayalım ülkemizdeki vatandaşlarımızla mağdur ettiği kesimlerle helalleştiler ya mazlum Suriyelilerle, Filistinlilerle, Libyalılarla, Afrika halklarıyla nasıl helalleşecekler?

Biz, gönül coğrafyamıza ulaştıkça, mazlumlara takviye çıktıkça, fakir halklara gıda ve tıbbı yardımda bulundukça demedikleri kalmadı. Her bir adımımızı engellemeye çalışmadılar mı?" diye soran Erdoğan, "Bay Kemal, 'Adalet Bakanlığı kadrolarını parti örgütüme vermeyip de milliyetçilere mi verseydim' diyen eski CHP'li bakanların mağdur ettiği kişilerden helalliği nasıl alacak, bunu hiç düşündü mü? Bay Kemal, SSK Genel Müdürlüğü döneminde eksik yönetimi sebebiyle hastane köşelerinde hayatını kaybeden, çare borcu sebebiyle evladının cenazesini alamayan vatandaşlarla önce bir helalleşsin bakalım. Her darbenin, antidemokratik eylemin gerisinde duran, alkışlayan CHP zihniyeti helallik elde etmek için fazla fakat çok geç kaldı. Her tercih öncesi CHP'liler, muhafazakar seçmene şirin gözükmeye çalışıyor. Bu helalleşme atağı da tekrar benzer minvalde bir hareket fakat bu azıcık erken oldu benzeri. Çünkü Bay Kemal, seçimler Haziran 2023'te, daha çok süre var.

Batı'nın terör örgütlerine desteği

TRT, 'Fabrika' isimli fazla manâlı bir belgesele imza attı. TRT'yi başarılı çalışması dolayısıyla tebrik ediyorum. Belgelere Dayanan, terör örgütlerinin nasıl yardım gördüğünü, bunlardan beslenen terör örgütlerinin dönüp o destek veren ülkeleri nasıl vurduğunu dünyanın gözleri önüne seren kayda değer bir alıştırma oldu. Suriye itilafının negatif sonuçlarından maksimum hasar görebilen ülken Türkiye olmuştur.

Suriye halkını, ülkenin toprak bütünlüğünü ve Türkiye'nin milli güvenliğini tehdit eden terörün, bu sonuçlardan en önemlisi olmuştur. Suriye'deki terör sorununun gerekçelerinin başında terör örgütlerine bahşedilen dış takviye geliyor. DEAŞ ile uğraş bahanesiyle bazı ülkeler tarafından terör örgütü PKK/YPG'ye bahşedilen takviye kabul edilemez. PKK/YPG'nin terörist kimliği diğer isimler atfedilerek değiştirilemez ve yasal da gösterilemez.

DEAŞ'la çaba ettiği iddiasıyla PKK/YPG'ye destek verenlere, Türkiye'nin DEAŞ ile sahada göğüs göğüse çarpışan yegane koalisyon ve NATO üyesi olduğunu hatırlatırım. 4 bin 500'den artı DEAŞ terörist etkisiz ışık halkası getirilmiştir.

ara sıra ülkemize karşın DEAŞ bağlamında yalan yanlış iddialar dile getirenler var. Evvel emirde kendi tutumlarını bunlar gözden geçirmelidir. Lafarge firmasının DEAŞ ile benzer faaliyetleri de esasen bu çerçevede Fransız yargısı tarafından ortaya konulmuş ve Fransız yargısı da bunu hükmen bağlamıştır. Bundan daha başka delil olabilir mi? Bilhassa bu terör örgütlerine verdikleri destekle bunların oralarda açmış oldukları tüneller, bu tünellerine içerisindeki az kalsın odalar, vesairelerle oradaki yeraltı yapılanmaları her zaman Lafarge'ın destekleriyle olmuştur. Ben bunu Macron'un kendisine de söyledim. Dedim 'Bana bu cins şeyler anlatıyorsun da Lafarge'ı nereye koyacaksın? Bak Lafarge'ın özellikle verdiği desteklerle terör örgütü PKK/PYD/YPG incelemeler yaptılar.' Hiç böyle bilgisi, haberi yokmuş gibi, bu cins ayaklara giriyor. Bu şekilde işi sıyırmaya çalışıyor. Bunlar böyle, bunlar maalesef sahtekar. Pek de olsa, böyle de olsa bizim Mehmedimiz, Mehmetçiğimiz orada verdiği mücadeleyle bunları gömdü. Şehitlerimiz oldu ama şehitlerimizin mekanları cennet. Onların bütün yakınlarına Allah'tan rahmet diliyorum. Milletimizin başısağolsun diyorum.

Biz Katar'a kalkıp da BMC'yi satmadık. BMC sadece Katar BMC'ye ortak oldu. O da yüzde 49, 51 biz. Bu ortaklığımızla birlikte bununla beraber ürettiklerimizin gerek pazar olarak belli yerlere satılmasında, Arifiye'deki Tank Paleti Fabrikası'nın restorasyonu, oranın elden geçirilmesine özellikle bu ortaklığın koskocoman faydası oldu. Hemen ise Abu Dabi yönetimiyle atılan adımın, tarihi bir adım olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Şimdi ise bizim Abu Dabi yönetimiyle attığımız bu adım, tarihi bir adım. 11 milyar dolarlık bir ön uzlaşma yapıldı. Yaptığımız ikili görüşmede de inşallah şubat ayı gibi nasip olursa benim bir iadeiziyaretim olacak. Ama sırası gelmişken da lüzum Dışişleri Bakanım gerekse İstihbarat Başkanımın bir ziyaretleri olacak. Bu ziyaretlerle birlikte bizim Birleşmiş Arap Emirlikleri ile olan sürecimiz, inşallah fazla daha farklı bir konuma erişmiş olacak.

"Körfez ülkeleri ile aramızda fazla önemli bir meslek birliği potansiyeli mevcut"

Yani biz gücenmiş, dargın olduğumuz zaman ondan kendilerine anapara çıkarmaya çalışıyor bu CHP; alınmış küskün değil de adımları beraber attığımız zamanda da bakıyorsunuz, 'Niye bunlar barıştı?' deyip oradan kendilerine sermaye çıkarmaya çalışıyor. Çatlasınız da patlasanız da biz hepsiyle de münasebetlerimizi çok daha iyi bir konuma inşallah getireceğiz. Çünkü bizim en kayda değer özelliğimiz bu. Bu özeliğimizi de gördükçe çatlayacaksınız, patlayacaksınız. İşte hemen inşallah şubatın ilk yarısında oradayım.

Bölge ülkeleri içerisindeki Bahreyn ile bir görüşme yapılacak. Onların bize gelme durumları var. Onlar bize gelecek, onlarla görüşmelerimizi yapacağız. İnşallah Suud ile olan münasebetlerimizi daha iyi bir konuma getirmenin gayreti içerisinde olacağız. Mısır ile bakanlar seviyesinde devam ediyor. İleride orada da fazla farklı gelişmeler olmaz demiyorum, o da olabilir. Çünkü tüm bu bölgelerin insanlarının birbiriyle olan münasebetleri bambaşka. Kadim tarihi biz beraber inşa ettik, beraber paylaştık, paylaşıyoruz. Bizim Körfez ülkeleriyle aramızda halen çok ciddi bir iş birliği potansiyeli mevcut. Ekonomilerimiz birbirini bütünleyici nitelikte. Ortak faydaya dayalı yeni iş birliği projelerini de müşterek yatırımlar için inşallah bir fırsat olarak görüyoruz.

"Neşet Ertaş'ın ifade ettiği gibi, aşkınan çalışan bitip tükenmez"

İzmir'de konutları dağıttık, sonradan da Menemen'e geçtik. Menemen'de caddenin sağında solunda tüm apartmanlardan karanfiller bize atılıyor. Bu karanfillerle beraber meydana girdik fakat yani oraya gelene kadar birkaç kilometre yol vardı. Geldik oysa meydan tıklım tıklım dolu. Emniyetin ifadesine kadar, 20-25 bin insan da konutlardan sonra orada vardı. Hepsinden öte, coşku ve coşku çok ayrı. Bu heyecan, heyecan karşı siz emrindeki ister istemez onlara benzer şekilde hitap etmek durumundasınız.

her zaman söylüyorum ya, biz milletimize aşığıyız. her zaman söylediğimiz gibi, Neşet Ertaş'ın ifade ettiği gibi, 'Aşkınan çalışan yorulmaz.'

Eğer biz bu makamdaysak, bu makamda olduğumuz sürece biz dertlinin derdiyle dertlenmek durumundayız. Örneğin o akşam İzmir'de görme engelli dört kardeş vardı. Bunların içerisindeki görme engelli ve hafız olan bir kızımız, 'Bizim evimiz yok.' dedi, bu yönde bir talebi oldu. 'Tamam kızım, inşallah biz halledeceğiz.' dedim. Bugün de baştan Özel Kalem Müdürüme 'ne yaptınız' diye sordum. Sağ olsun Konya Büyükşehir Belediye Başkanımızla görüşmüşler, onlar, 'Tamam biz bunu halledeceğiz, üzüntü etmeyin.' demişler. O şekilde halledilmiş oldu."

Kaynak: TRT HABER

 

Kaynak: www.sacitaslan.com URL: https://www.sacitaslan.com/cumhurbaskani-erdogan-dusuk-faizle-uretimi-ve-ihracati-destekleyecegiz-haberi-541810