Becerili oyuncu, cool adam, iyi baba, mutlu eş... Yalnızca filmlerde olur gibi! Ne kadarı reel bu profilin?
- İyi olup olmadığımı veya ne kadar iyi olduğumu ben tespit edemem ki. Sana asıllığımı anlatayım... Bildiğim şu ki; çocukluğum dahil, içimde gizlediğim başka bir ben sezmedim. Olsaydı, bir yerinden yakalardım sanırım! Ayrıca cool filan da değilim, sahiden değilim!

50 ’lerin ortasındasınız, beraber bir yaşam muhasebesi yapsak...
- Doz aşımı pişmanlıklarım yok gibi seziyorum ama benim de hoş yanılgılarım var, muhtemelen hepimizde olduğu gibi.

Yaşamın gizemini çözdünüz mü?
- Ne dolaşır Hakan ’ım! Satılacak bir Ferrari almaya hiç girişim etmedim ki... Azıcık şiirden, hikayeden, azıcık denizden, kayıktan, azıcık ayakta yakalamaya çabaladığım film atölyesinden geçen çocuksu keyiflerden ibaret bir adamım.

İçinizde ukde kalan şeyler var mı?
- Kendimi tiyatrodan yetersiz, uzak yakalamış buldum. En azından şu ana kadar. Bundan sonrasına umarım... Çalışıyoruz!

Neleri özlüyorsunuz?
- Vicdanı ve edebi! Usla pislenmeyen bir dünyaya karşın pak kalmaya dair istemi!

Mehmet Aslantuğ: Muhalifim ama...


MASAMDA KUŞ SÜTÜ ARAMAM

 Şu an yaşamınızdan hoşnut musunuz?
- Cam köşk adamı değilim. Masamda kuşsütü aramadım, aramam. Bir paranın üstünde oturduğum filan da yok! Hep beraber iyiysek ne âlâ, değilsek ‘karşın iyiyim ’ deme şımarıklığım hiç olmadı. Hoşnut olacağımız daha iyi günlerimiz olmalı, olacak!

İçinde yaşadığımız ülkeye dair ne söylersiniz?
- Karşı biriyim. Yalnızca yanlışların karşısıyım. Dolayısıyla karşı partili değilim, karşım! Partizanlık üzerinden muhalefet benim işim değil. Rastgele bir partiye tutunan iktidar arayışıyla doğrudan ya da dolaylı temennim yoktur! Bu ülkenin yurttaşı olan rastgele bir siyasal ya da ideolojik blokun, değişik bloku dökeceği bir denizi de yok! Olmayacak da! Denize dökülmesi gerekenleri beraber döktük. Anımsatacağımız, çözeceğimiz, hesap göreceğimiz ne varsa tabanı hukuktur, tercihtir, sandıktır. Başka Bir Deyişle demokrasidir.

2019 ’un ilk haftalarında gelecekle alakalı temennileriniz neler?
- Enseyi karartmadan çalışıp umudu diri yakalamak. Çocuklarımız için! Onların, bu kadim topraklara ait olmaktan onur dinlemelerini sağlamaktan başka dermanımız yok. Muhtemel!

Aşınma yalnızca bir toprak kayması değildir

Değiştirmek istediğiniz şeyler var mı?
- Umudu dağıtan, karartan, çökerten her şeyi!

Oğlunuz Can ’ın geleceğiyle alakalı hayalleriniz, evhamlarınız var mı?
- Belki sık yineliyorum bu tasviri, okurlarımız bağışlasın. Ben öksüz geliştiğim için, Can da tek evlat olduğu için, evlada geç, vefata erken davranmış babaların yükü var omzumda, hayallerim de var, evhamlarım da... Beraber omuz omuza verir, çözeriz.

Dışarıdan bakınca hem siz, hem eşiniz çok zarif görünüyorsunuz. Çok muntazam bir Türkçeyle konuşuyorsunuz. Bu haliniz dahi tenkit etiliyor. Sizce neden?
- Abilerimize bak bir de... Ne kadar centilmenler, ne hoş konuşuyorlar. Aşınma yalnızca bir toprak kayması değildir! Sosyal, cemiyetsel olanları da yaşarız. İşte öyle olunca, sorduğun üzere, “Ve bu dahi sizce neden tenkit etiliyor” olur.

 Hiç delidolu anlarınız olmuyor mu?
- İnsanlar yaşadıkları abuhavalara eşmiş. Ben de Karadeniz ’de geliştim. Çocukluğumdan beri delidolu yanlarımı çimdikler dururum. Yalnızca başkalarının gözüne sokmam.

Konutta da birbirinize ‘siz ’ diye mi hitap edersiniz?
- Hay Allah gülüyor! Bu işte bir terslik var ama neyse. Gerçeğine bakarsan büyüklerimiz de öyleymiş. Çocuklarını da kendi büyüklerinden yanından hoşlanamazlarmış. Zamanla bazı kaideler aktüelleniyor kısmen.

Sanatsal yapım  irtifa kaybetti

Ülkedeki kültürel ve sanatsal imale bakışınız ne?
- Epeyce irtifa kaybetti ama sağlam bir derlenmeye de aday bir jenerasyonun ayak seslerini dinleyebiliriz yavaş yavaş.

 Bir defasında ”Daha Öncekinden beri sektörün dayandığı tabandan, eşitlendiği seviyeden yana tasalarım var” demiştiniz. Şimdi ne düşünüyorsunuz?
- İçerik olarak fazla değişen bir şey yok. Zamana lüzum var. Teknik olarak büyüdük. Oyunculuklar ise daha öncekine göre daha devingen, çok daha teçhizatlı.

Gündemdeki sinema münakaşasının neresinde duruyorsunuz?
- ‘Mısır ticareti ’ üzerinden bilet maliyetlerini indirmek ve bu adımla filmcinin hakkını küçültmeye kalkmak abesle iştigal natürel. Kimse de yutmaz kuşkusuz. Ancak bağımsız ve kaliteli filmler için de minimumdan kılı kıpırdayan mesullükler bekliyoruz, şu tarih ve vizyon kapatarak sistemi iştahla tıkayan ihtiraslardan.

Tamam azıcık romantiğim de, o kadar da değil be ağabey!

Mehmet Aslantuğ: Muhalifim ama...


Şu gizemeler üç reklamda birden seslendirme yapıyorsunuz. Bayanlar mevzusunda ses tonunuzun verimini çok gördünüz mü?

- Gördüğümü fark etmeden Hevesim ’u fark ettim.

Gerçekten romantik misiniz yoksa bu bir imaj mı?
- Azıcık ben, azıcık da imaj herhalde. Tamam azıcık romantiğim de, o kadar da değil be ağabey! Ben dahi bunaldım bu denli romantik yorumlardan, suallerden...

Sizinki nasıl bir aşk hikâyesiydi de 25 seneye taşındı?
- Ooo! Ne 40 ’lar, 50 ’ler var... Kıymet vermek, değer vermek ve hürmete lüzum var, bilindiği üzere... Aşk, yalnızca ezberlendiği sayfalardan ibaret olmasa gerek. Ayrıca, şöyle demişti ‘Sıcak Saatler ’in yazarı Ahmet Yurdakul, Sedat Yalçın ’ın suratına suratına, “Her aşkın içinde bir cins savaş vardır ve aşk bazen, savaş kadar çetrefildir, sakın unutma!”
Mehmet Aslantuğ: Muhalifim ama...
Sosyal medyada herkesin  uzun namlulu topları var

Toplumun ruh halini nasıl açıklıyorsunuz?
- Bitkin ve ümitsiz. Vahşice kaba kapitalizmin işveleri bunlar. İpotek altına almadığı kıymet, ilişki vazgeçmedi.

 Sosyal medyadaki linç ve polarizasyon hali hakkında ne düşünüyorsunuz?
- Orası yeni, zorunlu ve yoğun olduğu kadar fütursuzluktan da beslenmeye yatkın zira. Şehvete kapılmaya kapı aralayan müritler de barındıran ama reel yaşamda benzerini yapmaktan çekinen bir ruh halinin de serbestleştiği bir alan. Epeyce cephe gerisi sayılır. Herkesin çok uzun namlulu topları var.

Peki sanat dünyasındaki polarizasyona bakışınız ne?
- Anlaşılabilir. Hak verdiğim için böyle demiyorum. Tespitim bu!

Bundan sürüklüyor musunuz?
- Hayır. Bağımsızım. Lafı sarihe gizli bir adam da değilim. Lafı küfürlü bir adam da, çıkar kovalayan da... Başka Bir Deyişle sürüklediğim bir şey yok. Özlediğim şeyler var.

Eleştirilen şeylerden biri, sanat ve politikanın bazen iç içe geçmesi...
- Sanatçının, politikaya taraf ya da kefil olmasının tek nedeni çıkardır. Masum olanları vardır elbette ama ayrıcalıktır ve sağlam bir saflık barındırır. Sanatçının siyasi duruşu olmalıdır lakin ne iktidarla ne de politik muhalefetle el ele alevlenerek olmalıdır bu.
class='cf'>

‘Devlet ana ’dan temennilerimiz var

Yeni diziniz ‘Kardeş Çocukları ’nın nesi sizi cezbetti?
- Buradaki şahsiyetim temsil ettiği kumpastan bağımsız, şahsi macerayı, duyguları hariç, ipoteksiz bir şahsiyet. Böyle birini özlemiştim doğrusu.

Dizinizin fragmanlarında iki kadının maruz kaldığı şiddeti görüyoruz. Şiddetle alakalı neler söylersiniz?
- Sıkıştığı yerden bu cinsten ses veren erkekler için ‘devlet ana ’dan temennilerimiz var. Cezai yaptırımlara lüzum var.

Sizce şiddetin nedenlerinden biri ataerkil yapı mı?
- Hayatın parasal cömertliğinden erkeği mesul yakalayan bayan kavrayışına da ufak bir anekdot düşmüş olalım. Bayandan erkeğe doğru işleyen psikolojik şiddetin de altını çiziyorlar sosyolog-psikologlar ve diyorlar ki; tesir-tepki oranı dikkat çekici seviyelerde. Ekonomik doğrultudan baskı altında olan, yüklendiği veya ona yüklenen rolün gereklerini yerine getiremediğini düşünen naçarlık, bu cinsten değişlerle daha basit, sık ve şiddetli patlıyor!