Pkk heyeti, Washington'da üstteki seviye temaslarda bulundu, ABD'nin Suriye büyükelçiliği, bütün dünya açıkça görsün diye, Pkk heyetiyle çekilmiş fotoğraflarını resmi twitter hesabından paylaştı.

Bizim yerli ve milli basınımız böylece öfkelendi.

“Görülmemiş skandal” filan diye başlıklar atıldı.

(Sayın yerli ve ulusal basınımızın en takdir ettiğim tarafı bu… Kendilerinden başka herkesi ahmak zannediyorlar, nasıl olsa cümbür cemaat unutmuştur, nasıl olsa hatırlayan çıkmaz diye düşünüyorlar.)

1999 yılıydı.

Dokuz kişiydiler.

Biri ekip lideriydi, biri askeri tabipti, ikisi pilot, biri uçak teknisyeni, öteki dördü silahlı-silahsız atak uzmanıydı.

Etimesgut askeri havaalanında buluştular.

Takım lideri “arkadaşlar” dedi, “ailelerinize telefon edin, bir süre görüşemeyeceğinizi söyleyin, Tanrı yardımcımız olsun.”

Özel uçağa bindiler.

Antalya'ya gittiler, Karpuzkaldıran askeri tesislerine yerleştiler.

Uçağın kuyruğundaki Türk Bayrağı ve kimliğini bildiren işaretler kapatıldı. Üç gün sonradan, zaman hazır… Tekrar havalandılar.

Takım lideri pasaportları dağıttı.

Fotoğraflar reel, geriye kalan bütün bilgiler sahteydi.

İşadamı kimliğinde görünüyorlardı.

İyi de, hangi ülkeye gidiyorlar, neyin ticaretini yapıyorlar?

Takım lideri hariç, hiçbiri bilmiyordu.

Yalnızca “Afrika'ya gittikleri” söylenmişti.

Kendi aralarında şakalaşıyorlardı, “muz cumhuriyetinden geldiğimize tarafından, herhalde muz tüccarıyız” diyorlardı!

Altı saat uçtular, piste tekerlek koydular, terminal binasında “welcome to Entebbe international airport” yazısını gördüler.

Uganda'daydılar.

Tee 23 yıl önce Filistinli korsanlar tarafından kaçırılan ve İsrail komandoları tarafından basılan Air France uçağının enkazı hâlâ oradaydı.

Başkent Kampala'da The Windsor Lake Victoria Hotel'e yerleştiler.

Beklediler.

Dört gün sonra… Ekip lideri odaları tek tek aradı, lobide buluştular.

O başlıca dek gizlenen görevi açıkladı:

“Kenya'ya gidiyoruz, bebek katilini alacağız!”

Entebbe'ye geldiler.

Bütün pasaport kontrolüne girerken, bi telefon… Ödev ertelendi.

Otele geri döndüler. Sabrın sınırlarını zorlayan bekleyiş başladı. Artık ne yapacaklarını biliyorlardı fakat, bu sefer de saatler geçirmek bilmiyordu. Ya tayin iptal edilirse? Ya bu değin yakınken elleri boş dönerlerse?

Üç gün, üç yıl gibi geçti.

Nihayet beklenen lahza geldi.

Bindiler, Nairobi Jomo Kenyatta Havalimanı'na indiler.

Uçakta bekleyeceklerdi, paket kendi ayağıyla gelecekti.

Pilot kuleye data verdi: “İki saat sonradan havalanacağız, rota Hollanda.”

Ekibin Hollandalı'ya benzeyen sarışın mavi gözlü elemanı merdiven başına çıktı, pilot sağ motoru çalıştırdı.

Üç otomobillik konvoy, aprona hışımla daldı, uçağın yanında zınk diye durdu.

Hollanda'ya gidiyorum zanneden paket, indi.

Hollandalı (!) gülümseyerek başıyla selamladı.

Paket koşar adım merdivenleri tırmanırken, sol ve kuyruk motorları çalıştırıldı, kapı kapandı.

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ!

Kaynak: www.sacitaslan.com URL: https://www.sacitaslan.com/yilmaz-ozdil-yazdi-gorulmemis-skandal-oyle-mi-haberi-539052