Sözcü Gazetesi'nden Yüksel Şengül'ün röportajı...

Pandemi nedeniyle siz de çoğu sanatçı, emekçi arkadaşınız gibi, tiyatro sahnelerinden, konserlerden, ekranlardan uzakta kaldınız. Alev Alev dizisiyle döndünüz. Sizi etkileyen ne oldu?

Uzunca bir süredir dizi setlerinden uzaktım, tiyatro oyunumuz Aşk Halleri'ni 100 oyun oynadık ve bu arada konserlerim de sürüyordu. Derken salgınla her şey kesildi, malumunuz. Bu sürecin içinde Ay Yapım'dan gelen bu dizi teklifi fazla denk düştü, kamerayı özlemiştim, duraksamadan kabul ettim.

Sizi başhekim Tomris karakteriyle izliyoruz. Kızını bir yangında kaybeden Tomris'i anlatsanız bize?

Tomris fazla zinde ve istikrarlı bir kadın, tehlike almaktan ve hatta kendince haklı olduğu mücadelesi için suç işlemekten bile kaçınmıyor. Bunu yaparken de kimseyi şu ya da bu şekilde zorlamıyor. Sadece amacı için çok istikrarlı ve fazla zorlu bir mücadelenin içinde var gücüyle çabalıyor.

Egzersiz şartları nasıl ve salgın sürecinin dizi sektörüne ne gibi etkileri oldu?

Dizi dünyasındaki çalışma sistemi ve şartlar eskiye kadar az da olsa iyileştirilmiş diyebilirim fakat tatmin edici mi? Hayır. Daha da akılcı şartlara gereksinim var. Salgında önlem amaçlı fazla sıkı tedbirlerle sürekli ve ahenkli bir şekilde teste ast tutularak çalışıyoruz, o nedenle risk az kalsın yok.

YETİŞME KAYGISI VAR

Sektördeki yeni oyuncular hakkında ne düşünüyorsunuz? Size göre avantajları ve dezavantajları…

Her kuşak kendi özellikleri ile fark yaratabiliyor. Gençler iyi ve onlarla hedeflemek güzel. Ama sürat çağında, her şeye yetişme kaygısı, gündemi tutmak veya diğer bir deyişle oyuna katılma heyecanı, oyuncuların kendi kaynağını keşfedecek alanlar yaratabilmesi ve malzemesine iyi bakması açısından handikaplar oluşturabiliyor. Yani çok film izlemesi, oyun izlemesi, günceli yakalaması lüzumlu. Bu telaşın içinde bunu sonra gelmek ne değin muhtemel oluyor bilemiyorum. Bizim kuşak, fazla kuvvet şartlarda çalışmasına rağmen, döneminin kültür-sanat atmosferi bunu daha gerçekleşebilir kılıyordu. Diğer yanlamasına yukarıda sözünü ettiğim hız çağı nedeniyle daha çok ve süratli netice edinmek isteniyor. Bu yalnızca oyuncular için değil tüm meslekler için geçerli. Oysa süreci iyi değerlendirmenin sonucu zaten mutlak ve sürdürülebilir galibiyet. derhal oyuncuların, kendilerini geliştirebilecekleri bilgiye ve kaynağa varmak sorunu yok. Bu büyük bir üstünlük. Keza buna paralel sinema, tv dizisi, dijital platformlar var. Yani artık sektör endüstri haline dönüştü. Bu da oyunculara kendilerini gösterebilme fırsatını sunuyor. 2000 öncesinde yılda ortalama 10 film yapılıyordu ve özel kanalların olanakları sınırlıydı.

Birazcık da dünyanın yaşadığı şu doğaüstü pandemi sürecinden bahsedelim. Siz nasıl etkilendiniz?

Kesinlikle cümbür cemaat gibi fazla etkilendim. Lakin bunu bir tecrübe olarak yaşamak önemliydi. Zira önce konfor alanından çıkmanın bir endişesi olsa da, ardından bu izole yaşamın konforuna alıştım.

İZOLE YAŞAMA ALIŞTIM

Bu süreçte siz ne gibi farkındalıklar yaşadınız?

İnsan ürkütücü derecede harmoni sağlayan bir varlık, her şeye alışıyor. Acilen de set ortamında bu dönemin getirdikleriyle, ayrı bir deneyimin içindeyim. Kısaca bu dönem fazla özel bir dönem ve ben bir oyuncu olarak her şeyi anlayıp dönüştürmeye ve geçmiş deneyimlerimi sentezlemeye çalışıyorum. İşin can sıkıcı tarafı ise bu süreçte çok lakin fazla zorlanan artist arkadaşlarımızın olması.

YAŞAMA GÜCÜ TÜKENDİ

Tiyatrolar ve sinema salonları kapandı, konserler durdu. Her dönemde olduğu gibi yeniden başlangıçta sanat bere aldı diyebilir miyiz?

Evet,  maalesef…  Salgında kaçınılmazdı ola ki fakat her negatif koşulda bizim sektörün bere aldığı da bir reel, bu salgın sektör çalışanlarının tahammül gücünü hemen hemen tümden tüketti. Bu çok ama çok üzücü!

Sağlık Durumu çalışanları büyük uğraş veriyor. Aylardır canları pahasına bir asker gibi savaşıyorlar. Onlarla ilgili neler söylemek istersiniz?

Sağlık Durumu çalışanlarına sonsuz minnet duyuyoruz, yaptıkları, emekleri, fedakarlıkları unutulmaz. Fiilen büyük bir fedâkarca adadılar kendilerini ve hala da o kadar. Kaybettiğimiz sağlık emekçileri en büyük üzüntümüz, bu hepimizde onarılamaz yaralar açtı.

“Hoş günler geldiğinde sahneye çıktığımda ilk şunu yapacağım” dediğiniz bir şey var mı?

Sahneyi ve müziği çok özledim. Ama öncelik afiyet açısından risklerin ortadan kalkması elbette. Sonrasında çokça özlem giderilecektir. Hüsnü Arkan'la "Eyvallah" diye inanılmaz bir şarkısını söyledik geçtiğimiz Nisan ayında, dijital için bir projenin çalışmaları var. şu anda da dizi devam ediyor ve çokça zamanımı alıyor.

SES VE ÇIĞLIK OLACAKTIR

Usta siyasi görüşünü belirlenmiş etmeli mi, siyasete karışmalı mıdır?

Sanatkâr gerçekten her eylemiyle zaten düşüncesini, görüşünü ortaya koyar. Bundan egemen bir duruş ne anlam ifade eder böylece de muhakkak değilim. Sanat, ne sanat ne de toplum içindir, sanat sanatçının bizzat kendisi içindir lakin bunu yaparken sanatkâr okuyarak, izleyerek, düşünerek kendini geliştirirken sanatı aracılığıyla insanların duyarlılığına seslenecek ve toplumu etkileyecek, bir ses bir çığlık olacaktır. Ve bu da doğal olarak toplumu etkileyecek bir eylemdir.

Zuhal Olcay meslek açık havada ruhunu nasıl dinlendirir?

Yalnızlık ve sessizlik benim ruhumu dinlendirme biçimimdir. Spor yapmak, iyi bir film izlemek ve tabii yolculuk ancak şu aralar o o kadar muhtemel olamıyor. Açıkçası en fazla da onu özledim.

ARTIK HEVESLİ DEĞİLİM

Hayaliniz var mı peki yakın vadede yerine getirmek istediğiniz?

Hayaller konusunda bundan böyle o kadar hevesli değilim çünkü yaşam, dünya, bizim hayallerimizin ötesinde seyrediyor maalesef.

Unutulmaz aşk şarkılarına imza atan Zuhal Olcay, aşk hakkında neler söylemek ister?

Aşk güzel emrindeki etkileri olan geçici ve hoş bir hastalık halidir. Bulunduğunda doyasıya yaşanmalı, çok da abartılmamalı veya nasılsa artık…

Kaynak: www.sacitaslan.com URL: https://www.sacitaslan.com/zuhal-olcay-ask-guzel-yan-etkili-gecici-hos-bir-hastalik-haberi-527643