Ahmet Davutoğlu’nun sonunu İslamcı Politika mı getirdi?

AK Parti hükümeti, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önderliğinde yeni Başbakan Binali Yıldırım ile birlikte dış politikada değişim sürecine girdi. 

Önce Mavi Marmara saldırısı sonrasında İsrail ile gerilen ilişkiler düzeltildi daha sonra ise Erdoğan ve Yıldırım’ın Putin ve Medvedev’e gönderdiği mektuplar sonucunda Rusya sorunu giderildi. 

Peki ne oldu da kısa bir sürede çözülmez denen uluslararası krizler çözüldü?
Erdoğan’ın başbakanlığı bırakmasından sonra AK Partinin ve hükümetin başına Ahmet Davutoğlu getirildi. 

Partinin kurucularından olmayan, tepeden inme gelen Davutoğlu’nun bu başarısındaki sırrı neydi? Neden Erdoğan’ın en başında beri yanında olan değil de 2003 ile 2009 yılları arasında hem Abdullah Gül’ün hem de Erdoğan’ın danışmanlığını yapan Akademisyen Davutoğlu başa getirildi?

1- Davos Başarısı
Hatırlanacağı üzere 2009 yılında düzenlenen Davos Zirvesine, T.C. Başbakanı sıfatıyla katılan Erdoğan, Ahmet Davutoğlu danışmanlığında dönemin İsrail Devleti Başkanı Peres’e yönelik olarak, "Sayın Peres benden yaşlısın sesin çok yüksek çıkıyor. Biliyorum ki sesinin bu kadar yüksek çıkması bir suçluluk psikolojisidir. Öldürmeye gelince siz öldürmeyi çok iyi bilirsiniz.” diye çıkışması sonrasında hem ülke içinde büyük bir coşkuyla karşılanmasına hem de Arap ve Müslüman dünyasında liderliğe soyunmasına neden olmuştu.

İşte bu çıkış ve sonrasında elde edilen başarı Davutoğlu’nun en büyük başarısı oldu. Zaten daha sonra da milletvekili olmamasına rağmen kabine dışından atanarak Dışişleri Bakanlığı’na yükseltildi.

2- Suriye Politikası
Suriye halkına genel olarak baktığımızda yüzde 10’u Alevilerden yüzde 90’ı ise Sunnilerden oluşur. Fakat bu orana rağmen devlet yönetiminde ve ülke içerisindeki zenginlikte Alevilerin daha yüksek oranlara sahip olduğu gözlemlenmektedir. Hem bu olgunun varlığını devam ettirmesi hem de Arap Baharı’nın ortaya çıkmasıyla birlikte Suriye’deki iç savaş kaçınılmaz oldu.

Davos Zirvesinde Filistinli müslümanların hakkını savunan Erdoğan bu kez de Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun verdiği brifinglerle Suriye’deki Sunnilerin hakkını savunmak istedi. İlk etapta güdülen bu politika, yalnız kalmanın getirdiği güçsüzlükle istenilen başarıyı yakalayamadı.

Karşısına Suriye ile birlikte Rusya, Çin ve İran’ı da alan AK Parti hükümeti ABD ve Avrupalı devletlerinin yalnız bırakmasıyla birlikte başarısızlığı yaşaması kaçınılmaz oldu. 

Davutoğlu politikaları kısa vadede başarılı, uzun vadede başarısız oldu
Hem Davos Zirvesindeki çıkış hem de Suriye politikasında Esad’a karşı alınan tavır kısa dönemde etkili olsa da uzun dönemde başarısızlık getirdi.

Davutoğlu’nun politikaları her ne kadar başarısız ve zarar verici de olsa bu tablodan bakıldığında tamamen İslamcı ve zulmün karşısında duran bir resim karşımıza çıkmaktadır. 

İslamcı politikanın sonu mu geldi?
Yaşanan bu başarısızlıklardan sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Külliye’de toplantı yapana dönemin Başbakanı Davutoğlu bir gün sonra basın mensupları karşısına geçmiş ve istifasını açıklamıştı.

AK Partinin ve Başbakanlığın yeni sahibi ise Erdoğan’ın gençlik yıllarıdan bu yana yanında olan Binali Yıldırım aldı. Yeni başbakanın gelmesiyle birlikte dış politikada tamamen farklı bir yol izlenilmeye başlandı.

Önce sınır ihlali yapan Rus uçağının haklı olarak düşürülmesinden sonra hem Erdoğan hem de Yıldırım’ın Rusya liderlerine üzüntülerini dile getiren mektup yazmaları daha sonra ise Mavi Marmara’da 9 kişinin hayatını kaybetmesine neden olan İsrail Devleti ile sorunların giderildiğini açıklaması olan anlaşmanın imzalanmasıyla birlikte İslamcı politikanın sonu gelmiş oldu.

İsrail ile anlaşma imzalandıktan ve sorunlar giderildikten sonra Erdoğan'ın, "Mavi Marmara giderken bizden izin aldı mı?" diye açıklama yapması yıllardır üzerinde durulan dış politikanın bitişini açıklayan en hazin cümle oldu.