Erdoğan, Havaalanı Mahallesi Proje Alanı'nda Esenler Belediyesi Kentsel DönüşümKonutları Teslim Töreni'nde yaptığı konuşmada, kentsel dönüşüm çalışmaları kapsamında, anahtarlarını teslim edecekleri vatandaşlara, evlerinin hayırlı olmasını diledi. 

İstanbul'u da etkileyen 1999 depreminin, çarpık yapılaşmanın herkes için nasıl bir tehdit oluşturduğunu gösteren önemli işaret olduğunu vurgulayan Erdoğan, 2011 yılında yaşanan Van depremi ve sonrasında gerçekleştirdikleri imar projelerinin, meseleye köklü bir çözüm getirme konusunda çok önemli bir tecrübe ve cesaret kaynağı olduğunu anlattı.

"Deprem öldürmez, ihmal öldürür" anlayışıyla afetlere karşı gereken tedbirleri süratle hayata geçirme kararı aldıklarını, hemen gereken yasal altyapıyı oluşturup hazırlıklara başladıklarını ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Gençler şunu bilmenizi istiyorum; Biz asla ve asla, beşer önünde eğilmedik. Biz sadece Rabbimizin huzurunda rükuda eğiliriz. İnşallah bu başlar Rabbimizin huzurunda rükuda eğilecek. Bundan 4 yıl önce, 5 Ekim tarihinde, yine burada kentsel dönüşüm kapsamındaki ilk yıkımları başlattığımızda bir söz vermiştik. 'İstanbul'u daTürkiye'yi de bu kamburdan kurtaracağız' demiştik. Amacımızın bir binayı yıkıp, yerine bir başka bina yapmak değil sizlerin can ve mal güvenliğini sağlayacak büyük bir dönüşümü gerçekleştirmek olduğunu söylemiştik. Rant değil, insan odaklı bir proje üreteceğimizi ifade etmiştik. Hamdolsun, bugün burada sözlerini yerine getirmiş olan kişilerin gönül huzuruyla karşınızda bulunuyoruz. Onun için gerek Belediye Başkanımıza, gerek TOKİ'ye, gerek Çevre ve Şehircilik Bakanlığımıza, emeği tüm kardeşlerime huzurunuzda teşekkür ediyorum."

"6,5 MİLYON YAPIYI DÖNÜŞTÜRMEYİ HEDEFLİYORUZ" 

Dönüşüm için ilk kazmayı vurdukları yerde ilk anahtarları teslim ediyor olmanın, mutluluğu içinde olduklarını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, bakanlık, diğer ilgili kurumlar, belediye ve hak sahibi vatandaşlarla çıktıkları bu yolda, bugün ilk somut neticeyi aldıklarını ifade etti.

Kimseyi mağdur etmeden yaklaşık 140 bin metrekarelik inşaat alanına sahip İstanbul'un en güzel yerleşim alanlarından birini kurduklarını anlatan Erdoğan, "Burası Silahlı Kuvvetler'e ait devasa bir alan. Şimdi de inşallah bu bölgede, Esenler'e yakışan yeşil alanlarından tutunuz, diğer dev bir projenin hayata geçtiğini göreceksiniz. Bu yeşil alanlarda, Esenler bugüne kadar beton yığınlarının arasında kayboluyordu ama şimdi beton yığınlarının arasında olmaktan çok artık yeşil alanda da ailece hayatını geçirebilecek, pikniklerini yapabilecek ve böylece modern bir yaşamı burada yaşayacak." diye konuştu.
Yüzde 70'i yeşil alan, okul, cami gibi ortak kullanım alanlarından oluşan bir alanın şu anda zaten bulunduğunu aktaran Erdoğan, şöyle devam etti:
"Afet riski taşıyan alanların dönüştürülmesi konusunda hedefimiz çok büyük. Türkiye genelinde 20 yılda 6,5 milyon yapıyı bu şekilde dönüştürmeyi hedefliyoruz. Çirkin yapılaşmaya hayır. Modern, insanca yaşayabileceğimiz yapılara, evet. Bunu gerçekleştireceğiz. Yola çıktığımızda bu projeyi sadece rant projesi olmakla itham edenler, gelsinler buraya, Havalanı Mahallesi'ne baksınlar. Bu bölgenin geçmişteki haliyle, bugününü karşılaştırsınlar. Onların öyle bir derdi yok ki. Onlar sadece itham etsinler. Ah geziciler ah! Eğreti binaların, çarpık yapıların, sokakların yerlerinde şimdi nasıl modern bir örnek yerleşim alanının yükseldiğini, oluştuğunu gözleriyle görsünler. Ama onların gözleri var, görmezler. Onların kulağı var, duymazlar. Onların dili var, hakkı söylemezler. Onlara gerçek dersi siz vereceksiniz. Gerçek demokrasiye inanmış olanlar olarak, siz vereceksiniz. Bugüne kadar verdiniz, bundan sonra da vereceksiniz.
Ne diyor? Çıkmış, 'Kanımızı dökerler' diyor. Bizim öyle bir derdimiz yok ki o dert sende var, senin geçmişinde var. Rahmetli Menderes'i, arkadaşlarını ipe gönderen sizdiniz. Parlamentoda 'sizi ben bile kurtaramam' diyenlerin izinden giden sizsiniz. Ama bizim ne geçmişimizde, ne bugünümüzde, ne yarınımızda... Biz ancak bölücü terör örgütüyle bu mücadeleyi veririz. Bizim demokrasi mücadelemizde asla böyle bir şey olamaz. Bu konuşulamaz."
Afet riski taşıyan alanların dönüştürülmesi projesi için dava üstüne dava açanların, mahkeme kapılarını aşındıranların bu manzarayı yerinde incelemesini isteyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İnsan olan bu durumu görünce, geçmişte yaptıklarından utanacak yüz varsa utanır, çıkıp özür diler. Ama biliyoruz ki bunlar böyle bir ahlaka, böyle bir kabiliyete, böyle bir karaktere, böyle bir cibilliyete de sahip değil. Açıkçası bunlar zaten bizim muhatabımız da değil. Bizim için aslolan, milletimizin memnuniyetidir, huzurudur, güvenidir. Siz varsınız ya siz, sizin şu heyecanınız var ya. Bize bu yeter." diye konuştu.

Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

'PARİS'TEN, BRÜKSEL'DEN ENDİŞELİYİM'

Bundan 3 yıl önce Gezi parkındaki düzenlemeler bahane edilerek eylemler başlatılmıştı. Arabalar, dükkanlar yakıldı, yollar, kaldırımlar tahrip edildi. Gezi Parkı'nın altını üstüne getirdiler. Gezi olayları sırasında arkadaşlarımızın da ısrarıyla eylemcilerin sözcüleriyle bir araya geldik. Bana söyledikleri başka şeydi ama dışarıya çıktıklarında bir talep listesi açıkladılar. Bunların dikili ağacı yok, dikili ağacı.

Gezi Parkında yapılan iş, bölgede yapılan düzenlemeler sırasında 12 ağacın bir yerden bir yere naklinden başka bir şey değildi. Yani ortada herhangi bir ağaç kesimi yeşil alan tahribi veya benzeri bir durum yoktu. Nitekim bugün park da ağaçlar da eylemcilerin bölgede yaptıkları tahribata, yıkıma rağmen yerli yerine duruyor zaten. Dünyada orman ve yeşil alan varlığını arttıran ülke hangisidir diye sorarlarsa size bir cevap vereyim; Türkiye. Türkiye'nin böyle bir suçlamaya maruz kalması zaten mümkün değildir.

Gezi olayları Türkiye'nin gelişmesinden, büyümesinden rahatsızlık duyanların ortaya koyduğu senaryonun aşamasıydı. Bugün Paris ve Brüksel yanıyor. Başka Batı şehirlerinde de çok ciddi protestolar, olaylar ve eylemler yaşanıyor. 3 yıl önce İstanbul'u mesken tutup, neredeyse kesintisiz canlı yayın yapan medya kuruluşları, bu olaylara adeta kör, sağır ve dilsiz kalmışlardır.    
 
Paris'te yaşanan olaylardan dolayı şu anda ben de endişeliyim, kaygılıyım. Protesto haklarını kullanan insanlara Fransız polisinin uyguladığı şiddeti kınıyorum. Yaşanan vahim olayları dünyaya aktarmayan Batı medyasını ayıplıyorum. İnsan hakları örgütlerini, Batılı politikacıları Paris'te yaşanan hadiseler konusunda daha duyarlı olmaya davet ediyorum. Bana nasihat ediyordunuz, akıl veriyordunuz, 'Bu Gezicilere karşı niye böyle yapıyorsunuz?' diye. Şimdi size sesleniyorum, Paris'te, Paris'teki, özgürlük mücadelesini verenlere karşı niye böyle yapıyorsunuz, Brüksel'dekilere karşı niye böyle yapıyorsunuz ya Brezilya'da niye böyle yaptınız? Gezi olaylarındaki görüntülerden rahatsız olanların Paris'teki olaylar karşısındaki rahatlığı doğrusu bizi çok üzüyor. Daha da kötüsü Fransa'nın ve diğer Batı ülkelerinin 17-25 Aralık tarzı darbe girişimlerine maruz kalmalarından korkuyoruz. İnşallah hadiseler, bölücü terör örgütünün güney şehirlerimizdeki bazı mahallelerde başlattığı eylemlerin benzerlerine kadar uzanmaz.

Gezi olaylarının 17-25 Aralık ve bölücü terörün birden başladığını unutmayacağız. Türkiye’nin nasıl tehdit edildiğini unutmayacağız ve tarihten ders çıkaracağız. 

PARALEL DEVLET

Çıkmış bir tane paralel devlet. Bu paralel devletin başı nerede. Pensilvanya’da. Acaba Pensilvanya’da bunu neden tutuyorlar. Bir üst akıl bunları yönetiyor. Ama şunu bilmeleri lazım. Kimisi kaçtı, yurt dışına gidiyor. Kimisi burada cezaevinde. Bu milleti parçalamaya kalkışanlar bunun hesabını verecekler.