Kılıçdaroğlu’nun konuşmasının satır başları şöyle:

Şehidimizin cenazesine gittim. Şehit cenazelerine katılırız. Namazımızı kılarız, duamızı yaparız, hoca helallik ister helalliğimiz veririz. Her cenaze sonrasında acıları paylaşmak için bu bizim görevimizdir deriz. Şehit yakınları bazen sitem eder bize, bunları anlayışla karşılarız.
Dün Pendik’te bir şehit babası sitem etti. 'Neden bu terör bitirmiyorsunuz, inşallah buson olur' dedi. Ziyaret ederiz, acılarını paylaşırız ama en zor iş şehit ailesiyle yan yana gelmektir.

Bir annenin feryadı yürek yakıyorsa o feryadı bütün dünya duyar. Öyle bir dönem yaşıyoruz ki babaların çocuklarını toprağa verdiği bir dönem yaşıyoruz. Allah kimseye evlat acısı vermesin. Acıların en büyüğüdür evlatların ölmesi.

Bu olayları hepimizin bilerek içselleştirerek görmesi lazım. Acılar paylaşıldığı zamanhafifler. Biz acıları da sevinçleri de paylaşacağız.

Başka analar ağlamasın diye bize sitem ederler. Ben bunların hepsini anlayışla karşılarım. Çünkü onların sitem etmeye hakları var.

'CENAZELERDE SİYASET YAPILMAZ'

Bu cenazelerde siyaset yapılmaz. Bu bizim kültürümüzde de insanlık anlayışımızda da yer almaz. Orada siyaset yapılmaz. Dini siyasete alet etme dine en büyük kötülüktür. Ve bunun önüne hep beraber geçmek zorundayız.

Acıyı dindirecek olanlar devleti yönetenlerdir. Yani hükümetlerdir. Eğer hükümet hükümet olmanın gereğini yapıp acıyı dindiremiyorsa sağlıklı işleyen bir demokraside gitmesi lazımdır.

Adalet ve Kalkınma Partisi Türkiye’nin başta terör olmak üzere temel hiçbir sorunun çözmemiştir. 2002’de terörsüz bir Türkiye teslim aldılar. 14 yılın sonunda nereye geldik.

Şehit anneleri gazilerin anneleri sizlerin vicdanına sesleniyorum. 14 yılda Türkiye’yi bu noktaya kim getirdi. Eğer bu soruyu vicdanınıza sorun sorgulamazsan görevimizi yapmamış oluruz. Şehitlerin gazilerin hatırına bu soruyu vicdanımıza soralım.

Çocuğunuzu askere gönderdiniz. Arkasından dualar ettiniz. Çocuğum huzur içinde evine dönsün dediniz.

Terör örgütü şehirleri silah deposuna döndürdü, trafik kontrolü yaptılar kimse ses çıkarmadı. Kim valilere talimat verdi bunlara dokunmayın diye. Şehitlerin çocuklarınızın hatırına bu soruyu kendi vicdanınıza sorun.

"ŞEHİTLERE KELLE DİYEN ADAMA BİR ŞEY YAPTILAR MI?"

Cenaze namazından sonra yumurta atıldı. Ben siyasette hoşgörüyü benimsemiş bir insanım. Daha önce de oldu hiç şikayetçi olmadım. Demokrasilerde bunları normal karşılamak gerekiyor. Ama şehit cenazesini istismar eden namaza ve inanca saygı göstermeyen bir hareketi benim affetmem mümkün değil. Hele hele cebine yumurta koyacaksın şehit cenazesine geleceksin namaz kılmaya. Böyle bir şey olabilir mi? Sen oraya ben Kılıçaroğlu’na yumurtayı nasıl atarım diye geliyorsun. Şehide ve inanca saygısızlık ediyorsun. Sen Müslüman bile olamazsın. Şimdi bunlar geldiler bize yumurta atıyorlar. İbadet yerine ve şehide saygı göstermiyorlar. Kafamın almadığı birden fazla soru var? Birileri kalktı şehitlere kelle dedi. Şehitlere kelle diyen adam bir şey yaptılar mı? Önünde diz çöktüler. Bunlar şehide saygı gösterir mi? Asla göstermezler. Bunların amacı din iman değil. Bunların tek amacı para…

"EN AZ ONLAR KADAR ŞEREFSİZLER"

Oslo'da masa kurdular, PKK ile pazarlık yaptılar. Bunların içinde biri tepki gösterdi mi? Hayır. Bunlar vicdanları satan insanlıktan nasibini almamışlar.
Bakanları çıktı dedi ki AK parti le PKK görüşüyor. Kazaen dese ki CHP PKK ile görüşüyor başımıza neler gelirdi?

PKK ile görüşenler şerefsizdir demişlerdi? Ne oldu görüştükleri ortaya çıktı. Bu yumurta atanlar tepki gösterdi mi? Hayır. Çünkü onlar da en az onlar kadar şerefsizdirler.

Sekiz şehidimizin olduğu gün İstanbul’da görkemli bir nikah töreni yapacaksın. Peki bir şey yaptılar mı? Ben kızıma böyle bir düğün yapsam sekiz şehidin olduğu gün yer gök inlerdi. Bunlar ama hiç ses çıkarmadılar AKP yöneticiler terör örgütüne PKK’ya yardım ve yataklık yapmışlardır. Ağzımdan çıkan her söz için dava açıyorlar ama bu söylediğim için açamıyorlar çünkü mahkemede ispat edeceğimi bildikleri için korkuyorlar. Gelen her şehidin kanı bunların yakalarındadır.

DOKUNULMAZLIK TARTIŞMASI

Bizim parti programımızda kürsü dokunulmazlığı hariç dokunulmazlıkların kaldırılması istiyoruz şeklinde yazıyor.

Siyaset yapmanın güvencesi olarak biz dokunulmazlığı görüyoruz. Çıkıp özgürce herkes düşüncesini dile getirmeli.

Dokunulmazlıkla ilgili bir anayasa değişiklik teklifi geldi. Güzel. Katılmadığımız yanları da vardı. Ama neden başbakan ve bakanların dokunulmazlığı kalkmıyor?

Rüşvet alanlar, kul hakkı yiyenlerin, devleti soyanların dokunulmazlığı aynen duruyor?

Vatandaşlarımıza sesleniyorum: Eğer bu içine siniyorsa söyleyecek şeyim yok. Ama sinmiyorsa gördüğün her AKP’liye sormalısın bakanların dokunulmazlığı neden duruyor diye.

Kamuoyunda şöyle bir algı yaratılmak isteniyor: Efendim dokunulmazlıklar sadeceHDP için kalkıyor.

Hayır en çok fezlekesi olan benim korkuyor muyuz? Hayır sonuna kadar gideceğiz.

Demokrasi için bedel ödeyeceğiz bir baskı rejimi bütün adımlarıyla geliyor. Türkiye’nin üzerindeki kara bulutları kimse unutmasın.

Biz mücadelemizi hak yolunda yapacağız. Bizi hapse atacaklarmış atmazsanız namertsiniz.

Demokrasi için ben bedel ödemeyeceğim, akademisyen gazeteci aydın ödeyecek? Neden ben ödemeyecekmişim.

Gelen değişiklikte bir yanlış daha var. 20 Mayıs’ta çıktı. Bugün 24 mayıs. Aynı fiili işleyen vekilin dokunulmazlığı devam edecek?

Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu diye sormayacak mısınız? Onların amacı şu. Acaba CHP’yi nasıl köşeye sıkıştırabiliriz?

Ne diyorlar terörü bitireceğiz ama anayasa yüzünden bitiremiyoruz? Arkadaş ne istedin de yapmadın. Kanunsa kanun anayasa değişikliği ise anayasa değişikliği…

Terör bunlar bitiremez çünkü kansan besleniyorlar. Bundan sonra bakalım millete ne yalanı söyleyecekler. Çünkü yalan bitti bana göre. Aklım almıyor artık. Bundan sonra terörü bitirmezseniz iki elim yakanızda olacak.

“AYM’YE GİTMEYECEĞİZ AMA…”

Anayasa Mahkemesi’ne gidecek miyiz. Hayır gitmeyeceğiz. Hangi gerekçeyle gideceğiz siyaseten de olmaz. Ama şunu yapacağız. Fezlekesi olan her milletvekilimize her türlü hukuki desteği vereceğiz.

YARGI BAŞKANLARININ ERDOĞAN’LA RİZE GEZİSİ

Dokunulmazlıklar konusunda AİHM’nin kararları dikkate alınırsa bir sorun olmaz. Geçen gün Yargıtay, Sayıştay ve Danıştay başkanları cumhurbaşkanı ile birlikte Rize’ye gittiler. Yargıtay başkanı ne diyordu 'yargıya olan güven yerlerde sürünüyor'. Şimdi ben bu üç başkana soruyorum: Yargıya güven sağlamak sizin göreviniz değil mi?

'Yargı benim için ayak bağıdır' diyen bir adamın ayakkabı bağı olmaya neden gidiyorsunuz? Siz nasıl bunu yapabilir misiniz? Rize’ye çay içmeye gidiyorsanız istediğiniz yerde içebilirdiniz? Anayasanın 101. Maddesine uymuyorum diyor. Anayasayı ihlal ediyorsun? Mahkeme kararlarına uymuyorsun? Peki sizin ne işiniz var orada. Yargının itibarını ayaklar alma konusunda size bir görev mi verdi? O kişi cumhurun başkanı değildir. Bir grubun başkanıdır.

AK PARTİ KONGRESİ

AKP kongresi yapıldı bu arada. Tam bir askeri disiplin. Kuzey Kore modeli. Ayağa kalk kalkıyorlar. Ağla ağlıyorlar. Alkışla alkışlıyorlar. Bunlar bir de diyor ki ülkeye demokrasi getireceğiz. Binlerce kişi aklını bir kişiye kiraya vermiş. Aklını kullan şu yanlıştır de bari. Kendi içinde demokrasiyi barındırmayan bir parti ülkeye demokrasi mi getirir? Tam tersine lideri tapınacak konuma getiriyorlar… Vecd içinde durmuşlar. Erdoğan’a dokunmak ibadettir diyorlardı. Mütedeyyin kardeşlerime soruyorum. Müslümanlıkta böyle bir şey var mı?

Firavunlaşan bir yapı var karşımızda. Bir firavun var onun altında bir ekip var. Firavun düzenini yıkacağız. Firavun düzeninde hak adalet şeref olmaz.
Bunlar bizim değerlerimizdir. Hakkı adaleti de şerefi de siyasete yeniden kazandıracağız.

64. cumhuriyet hükümeti saray darbesi ile yıkıldı. Bu, birinci saray hükümetidir. 65. Cumhuriyet hükümeti değil.

Hükümete saray hükümeti diyoruz da belki farklı bir şey. Aslında ‘Binali – inali’ hükümeti desek daha doğru olur. Eski başbakanla yenisinin arasında bir fark var. Eski başbakan Davutoğlu getirmesini biliyordu ama götürmesini bilmiyordu. Yeni başbakan ise hem getirmesini hem götürmesini biliyor. Götürme konusunda Binali’nin eline kimse su dökemez çünkü o saraydan öğrendi.

Sayın Binali’ye bir tavsiyem var. Malı götürürken gideceksin nasıl götürdüğünü anlatacaksın. Ama giderken geri geri çıkacaksın. Sırtını sakın dönme her an bir bıçak yiyebilirsin. Her ortaklık bozulur ama suç ortaklığı bozulmaz. Bunların suç ortaklığı var.

“BİZİM KANIMIZI DÖKMEDEN BU SİSTEMİ GETİREMEZSİNİZ”

Binali bey o makam oturunca söylediği ilk cümle: Yapmamız gereken en önemli şey fiili durumu sona erdirip kafa karışıklığını sona erdirmektir.
TOBB’da söyledim yine söylüyorum: Bizim kanımızı dökmeden bu sistemi getiremezsiniz.

BİNALİ YILDIRIM’A MAL VARLIĞI ÇAĞRISI

Bir kayığı bile olmayan adamın şimdi nasıl otuz gemi sahibi oldu. Onu öğrenmek istiyoruz. Sayın Binali Yıldırım’a çok açık bir çağrı yapıyorum. Kendisinin ailenin çocuklarının yakınlarının mal varlığını açıkla.