Abese Suresi 1. ayeti ne anlatıyor? Abese Suresi 1. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Abese Suresi 1. Ayetinin Arapçası:

عَبَسَ وَتَوَلّٰىۙ

Abese Suresi 1. Ayetinin Meali (Anlamı):

Yüzünü ekşitti ve sırtını döndü,

Abese Suresi 1. Ayetinin Tefsiri:

İslâmı tebliğde uyarı edilmesi gereken esasların fazla tesirli bir üslupla beyân edildiği bu âyet-i kerîmelerin iniş sebebi olarak şöyle bir hâdise nakledilir:

Bir gün Allah Resûlü (s.a.s.), Kureyş’in bir takım ileri gelenlerine İslâm’ı anlatmaktaydı. O sırada, yanına daha önceleri müslüman olmuş yer alan âmâ sahâbî Abdullâh b. Ümm-i Mektûm (r.a.) geldi. Peygamberimiz (s.a.s.)’e, Allah’ın kendisine bildirdiği hakîkatlerden bir takım şeyler öğrenmek istediğini söyledi. Fakat görüşmekte olduğu Kureyş ileri gelenlerini iknâ ile meşgul bulunan Efendimiz, onunla gerektiği şekilde ilgilenemedi. İbn Ümm-i Mektûm’un, talebini ısrarla her tarafta etmesi sebebiyle de yüzünü birazcık ekşitti. Bunun üstüne burada sözü edilen itâb-ı ilâhîye mâruz kaldı. Bu âyetin inişinden sonra Resûl-i Ekrem (s.a.s.) İbn Ümmi Mektûm’a o kadar çok iltifat ve ikramlarda bulunmuştur. Hem kendisine rastladığı süre da:

“Merhabâ ey, kendisi hakkında Rabbimin beni itâb ettiği kimse!” buyururdu. (Tirmizî, Tefsir 73; Vâhidî, Esbâbu’n-nüzûl, s. 471)

Âyetlerin akışından ve bahsi geçen nüzûl sebebinden, Peygamberimiz (s.a.s.)’in İslâm’ı tebliğ ederken dikkatten kaçırdığı önemli bir husus hakkında uyarı edildiği anlaşılır. O da, bildiri ettiği muhatabın durumudur. Bu bakımdan insanlar iki gruba ayrılır. Bir kısmı doğru yolu bulabilmek için çalışır, gayret gösterir, koştururlar. Sapıklığa düşmemek için Allah’tan korkarlar. Dolayısıyla hidâyeti bulmak için koşa koşa gelirler. Bir kısmı ise kendilerini Allah’a ve Peygamber’e muhtaç görmezler. Onun için tebliğciyi dinlemeye tenezzül etmezler. Sanki içten yolu bulmaya ihtiyaçları yokmuş gibi anlaşılır biçimde inatçı bir hitabe alırlar. Bu konuda en küçük bir özlem taşımazlar. Bu sebeple tebliğci, azami alakayı iman etmek için hazırlanmış ve hevesli yer alan kimselere göstermelidir. İsteksiz ve aldırışsız olanlara ise artı vakit ve mesai harcamamalıdır.

İkinci olarak İslâm tebliğcisi, toplumun ileri gelenleri daveti kabul ettikleri takdirde İslâm’ın daha çabuk yayılacağı gibi bir düşünceye kapılabilir. Bu fikir içten değildir. Çünkü kendini ihtiyaçsız görenler değil, Allah’tan korkan kimseler bir davetçi için daha mühimdir. Bu kimseler zâhiren yoksul olabilirler. Toplumda söz sahibi olmayabilirler. Görünüşe Göre İslâm davetinin yayılmasına böylece yardımsever olamayacakları zannedilebilir. Ama bütün bunlara karşın Allah’a misafir etme edenler için en ehemmiyetli kimseler bunlardır. (bk. Mevdûdî, Tefhîmu’l-Kur’ân, VII, 39) Çünkü İslâm’ın gayesi insanları ıslah ederek, onları kurtuluşa eriştirmektir. Reel şu ancak, oysa böyle İslâm’a teşne insanlar kendilerine beyanname yapıldığında hemen tebliği kabul etmektedirler. Kendini ihtiyaçsız gören kibirlilere gelince, her ne değin zâhiren toplum içinde bir ağırlıkları varsa da, İslâm tebliğcisinin onların peşinden koşmasına lüzum yoktur. Çünkü onların İslâm’ı kabule istekli olmadıkları hallerinden bellidir. Ama, İslâm’ı kabul etmedikleri takdirde, esas zarar edenlerin kendileri olduğunu da bilmelidirler:

Abese Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Abese Suresi 1. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

Kaynak: www.islamveihsan.com URL: https://www.islamveihsan.com/abese-suresi-1-ayet-meali-arapca-yazilisi-anlami-ve-tefsiri.html