Abese Suresi 4. ayeti ne anlatıyor? Abese Suresi 4. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Abese Suresi 4. Ayetinin Arapçası:

اَوْ يَذَّكَّرُ فَتَنْفَعَهُ الذِّكْرٰىۜ

Abese Suresi 4. Ayetinin Meali (Anlamı):

Yahut düşünüp nasihat alacaktı da, bu nasihat ona üstünlük verecekti?

Abese Suresi 4. Ayetinin Tefsiri:

İslâmı tebliğde uyarı edilmesi gereken esasların fazla tesirli bir üslupla beyân edildiği bu âyet-i kerîmelerin iniş sebebi olarak şöyle bir hâdise nakledilir:

Bir gün Allah Resûlü (s.a.s.), Kureyş’in bir takım ileri gelenlerine İslâm’ı anlatmaktaydı. O sırada, yanında daha önceleri müslüman olmuş yer alan kör sahâbî Abdullâh b. Ümm-i Mektûm (r.a.) geldi. Peygamberimiz (s.a.s.)’e, Allah’ın kendisine bildirdiği hakîkatlerden bir takım şeyler öğrenmek istediğini söyledi. Fakat görüşmekte olduğu Kureyş ileri gelenlerini iknâ ile meşgul bulunan Efendimiz, onunla gerektiği şekilde ilgilenemedi. İbn Ümm-i Mektûm’un, talebini ısrarla baştan etmesi sebebiyle de yüzünü biraz ekşitti. Bunun üstüne burada sözü edilen itâb-ı ilâhîye mâruz kaldı. Bu âyetin inişinden daha sonra Resûl-i Ekrem (s.a.s.) İbn Ümmi Mektûm’a böylece fazla övgü ve ikramlarda bulunmuştur. Keza kendisine rastladığı süre da:

“Merhabâ ey, kendisi hakkında Rabbimin beni itâb ettiği kimse!” buyururdu. (Tirmizî, Tefsir 73; Vâhidî, Esbâbu’n-nüzûl, s. 471)

Âyetlerin akışından ve bahsi geçen nüzûl sebebinden, Peygamberimiz (s.a.s.)’in İslâm’ı tebliğ ederken dikkatten kaçırdığı mühim bir husus hakkında ikaz edildiği anlaşılabilir. O da, bildiri ettiği muhatabın durumudur. Bu bakımdan halk iki gruba ayrılır. Bir kısmı dürüst yolu bulabilmek için çalışır, çaba gösterir, koştururlar. Sapıklığa düşmemek için Allah’tan korkarlar. Dolayısıyla hidâyeti bulmak için koşa koşa gelirler. Bir kısmı ise kendilerini Allah’a ve Peygamber’e yoksul görmezler. Onun için tebliğciyi dinlemeye tenezzül etmezler. Yarı dürüst yolu bulmaya ihtiyaçları yokmuş gibi apaçık inatçı bir konuşma alırlar. Bu konuda en ufak bir özlem taşımazlar. Bu sebeple tebliğci, en fazla alakayı iman etmek için hazır ve istekli yer alan kimselere göstermelidir. İsteksiz ve dikkatsiz olanlara ise fazla süre ve mesai harcamamalıdır.

İkinci olarak İslâm tebliğcisi, toplumun ileri gelenleri daveti kabul ettikleri takdirde İslâm’ın daha çabuk yayılacağı gibi bir düşünceye kapılabilir. Bu fikir içten değildir. Çünkü kendini ihtiyaçsız görenler değil, Allah’tan korkan kimseler bir davetçi için daha mühimdir. Bu kimseler zâhiren fakir olabilirler. Toplumda laf sahibi olmayabilirler. Görünüşe Göre İslâm davetinin yayılmasına böylece yararlı olamayacakları zannedilebilir. Fakat bütün bunlara rağmen Allah’a misafir etme edenler için en ehemmiyetli kimseler bunlardır. (bk. Mevdûdî, Tefhîmu’l-Kur’ân, VII, 39) Çünkü İslâm’ın gayesi insanları ıslah ederek, onları kurtuluşa eriştirmektir. Gerçek şu ki, ama böyle İslâm’a teşne ahali kendilerine bildiri yapıldığında hemen tebliği kabul etmektedirler. Kendini ihtiyaçsız gören kibirlilere gelince, her ne dek zâhiren toplum içinde bir ağırlıkları varsa da, İslâm tebliğcisinin onların peşinden koşmasına lüzum yoktur. Çünkü onların İslâm’ı kabule hevesli olmadıkları hallerinden bellidir. Fakat, İslâm’ı kabul etmedikleri takdirde, asıl zarar edenlerin kendileri olduğunu da bilmelidirler:

Abese Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Abese Suresi 4. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

Kaynak: www.islamveihsan.com URL: https://www.islamveihsan.com/abese-suresi-4-ayet-meali-arapca-yazilisi-anlami-ve-tefsiri.html