Abese Suresi 7. ayeti ne anlatıyor? Abese Suresi 7. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Abese Suresi 7. Ayetinin Arapçası:

وَمَا عَلَيْكَ اَلَّا يَزَّكّٰىۜ

Abese Suresi 7. Ayetinin Meali (Anlamı):

Halbuki onun İslâm’a girip arınmamasından dolayı sana bir mesuliyet yoktur.

Abese Suresi 7. Ayetinin Tefsiri:

İslâmı tebliğde dikkat edilmesi gereken esasların çok tesirli bir üslupla beyân edildiği bu âyet-i kerîmelerin iniş sebebi olarak şöyle bir hâdise nakledilir:

Bir gün Allah Resûlü (s.a.s.), Kureyş’in bir takım ileri gelenlerine İslâm’ı anlatmaktaydı. O sırada, yanına daha önceleri müslüman olmuş yer alan kör sahâbî Abdullâh b. Ümm-i Mektûm (r.a.) geldi. Peygamberimiz (s.a.s.)’e, Allah’ın kendisine bildirdiği hakîkatlerden bir takım şeyler öğrenmek istediğini söyledi. Lakin görüşmekte olduğu Kureyş ileri gelenlerini iknâ ile meşgul yer alan Efendimiz, onunla gerektiği şekilde ilgilenemedi. İbn Ümm-i Mektûm’un, talebini ısrarla bitmiş etmesi sebebiyle de yüzünü azıcık ekşitti. Bunun üstüne burada sözü edilen itâb-ı ilâhîye mâruz kaldı. Bu âyetin inişinden sonradan Resûl-i Ekrem (s.a.s.) İbn Ümmi Mektûm’a böylece fazla iltifat ve ikramlarda bulunmuştur. Ayrıca kendisine rastladığı süre da:

“Merhabâ ey, kendisi hakkında Rabbimin beni itâb ettiği kimse!” buyururdu. (Tirmizî, Tefsir 73; Vâhidî, Esbâbu’n-nüzûl, s. 471)

Âyetlerin akışından ve bahsi geçen nüzûl sebebinden, Peygamberimiz (s.a.s.)’in İslâm’ı beyanat ederken dikkatten kaçırdığı önemli bir husus hakkında ikaz edildiği anlaşılır. O da, beyanname ettiği muhatabın durumudur. Bu bakımdan insanlar iki gruba ayrılır. Bir kısmı doğru yolu bulabilmek için çalışır, gayret gösterir, koştururlar. Sapıklığa düşmemek için Allah’tan korkarlar. Dolayısıyla hidâyeti bulmak için koşa koşa gelirler. Bir kısmı ise kendilerini Allah’a ve Peygamber’e fakir görmezler. Onun için tebliğciyi dinlemeye tenezzül etmezler. Güya içten yolu bulmaya ihtiyaçları yokmuş gibi açık açık inatçı bir hitabe alırlar. Bu konuda en minik bir açlık taşımazlar. Bu sebeple tebliğci, maksimum alakayı iman etmek için hazır ve istekli bulunan kimselere göstermelidir. İsteksiz ve dikkatsiz olanlara ise fazla vakit ve mesai harcamamalıdır.

İkinci olarak İslâm tebliğcisi, toplumun ileri gelenleri daveti kabul ettikleri takdirde İslâm’ın daha tez yayılacağı gibi bir düşünceye kapılabilir. Bu zihin içten değildir. Çünkü kendini ihtiyaçsız görenler değil, Allah’tan korkan kimseler bir davetçi için daha mühimdir. Bu kimseler zâhiren yoksul olabilirler. Toplumda laf sahibi olmayabilirler. Görünüşte İslâm davetinin yayılmasına o kadar yararlı olamayacakları zannedilebilir. Fakat tüm bunlara rağmen Allah’a eğlence edenler için en ehemmiyetli kimseler bunlardır. (bk. Mevdûdî, Tefhîmu’l-Kur’ân, VII, 39) Çünkü İslâm’ın gayesi insanları ıslah ederek, onları kurtuluşa eriştirmektir. Hakiki şu oysa, fakat böyle İslâm’a teşne halk kendilerine beyanat yapıldığında derhal tebliği kabul etmektedirler. Kendini ihtiyaçsız görebilen kibirlilere gelince, her ne dek zâhiren toplum içinde bir ağırlıkları varsa da, İslâm tebliğcisinin onların peşinden koşmasına gerek yoktur. Çünkü onların İslâm’ı kabule istekli olmadıkları hallerinden bellidir. Ancak, İslâm’ı kabul etmedikleri takdirde, asıl zarar edenlerin kendileri olduğunu da bilmelidirler:

Abese Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Abese Suresi 7. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

Kaynak: www.islamveihsan.com URL: https://www.islamveihsan.com/abese-suresi-7-ayet-meali-arapca-yazilisi-anlami-ve-tefsiri.html