Abese Suresi 8. ayeti ne anlatıyor? Abese Suresi 8. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Abese Suresi 8. Ayetinin Arapçası:

وَاَمَّا مَنْ جَٓاءَكَ يَسْعٰىۙ

Abese Suresi 8. Ayetinin Meali (Anlamı):

Öte Taraftan, sana büyük bir istekle koşarak gelen,

Abese Suresi 8. Ayetinin Tefsiri:

İslâmı tebliğde dikkat edilmesi gereken esasların fazla tesirli bir üslupla beyân edildiği bu âyet-i kerîmelerin iniş sebebi olarak şöyle bir hâdise nakledilir:

Bir gün Allah Resûlü (s.a.s.), Kureyş’in bazı ileri gelenlerine İslâm’ı anlatmaktaydı. O sırada, yanına daha önceleri müslüman olmuş yer alan kör sahâbî Abdullâh b. Ümm-i Mektûm (r.a.) geldi. Peygamberimiz (s.a.s.)’e, Allah’ın kendisine bildirdiği hakîkatlerden bazı şeyler öğrenmek istediğini söyledi. Lakin görüşmekte olduğu Kureyş ileri gelenlerini iknâ ile meşgul bulunan Efendimiz, onunla gerektiği şekilde ilgilenemedi. İbn Ümm-i Mektûm’un, talebini ısrarla her yerde etmesi sebebiyle de yüzünü azıcık ekşitti. Bunun üzerine burada sözü edilen itâb-ı ilâhîye mâruz kaldı. Bu âyetin inişinden sonra Resûl-i Ekrem (s.a.s.) İbn Ümmi Mektûm’a pek fazla iltifat ve ikramlarda bulunmuştur. Hem kendisine rastladığı süre da:

“Merhabâ ey, kendisi hakkında Rabbimin beni itâb ettiği kimse!” buyururdu. (Tirmizî, Tefsir 73; Vâhidî, Esbâbu’n-nüzûl, s. 471)

Âyetlerin akışından ve bahsi geçen nüzûl sebebinden, Peygamberimiz (s.a.s.)’in İslâm’ı beyanname ederken dikkatten kaçırdığı önemli bir husus hakkında uyarı edildiği anlaşılması mümkün. O da, tebliğ ettiği muhatabın durumudur. Bu bakımdan halk iki gruba ayrılır. Bir kısmı doğru yolu bulabilmek için çalışır, çaba gösterir, koştururlar. Sapıklığa düşmemek için Allah’tan korkarlar. Dolayısıyla hidâyeti bulmak için koşa koşa gelirler. Bir kısmı ise kendilerini Allah’a ve Peygamber’e yoksul görmezler. Onun için tebliğciyi dinlemeye tenezzül etmezler. Sanki içten yolu bulmaya ihtiyaçları yokmuş gibi apaçık inatçı bir tavır alırlar. Bu konuda en küçük bir özlem taşımazlar. Bu sebeple tebliğci, azami alakayı iman etmek için hazırlanmış ve hevesli yer alan kimselere göstermelidir. İsteksiz ve kayıtsız olanlara ise fazla vakit ve mesai harcamamalıdır.

İkinci olarak İslâm tebliğcisi, toplumun ileri gelenleri daveti kabul ettikleri takdirde İslâm’ın daha tez yayılacağı gibi bir düşünceye kapılabilir. Bu hafıza doğru değildir. Çünkü kendini ihtiyaçsız görenler yok, Allah’tan korkan kimseler bir davetçi için daha mühimdir. Bu kimseler zâhiren yoksul olabilirler. Toplumda söz sahibi olmayabilirler. Görünürde İslâm davetinin yayılmasına öyle yardımsever olamayacakları zannedilebilir. Ama bütün bunlara karşın Allah’a davet edenler için en ehemmiyetli kimseler bunlardır. (bk. Mevdûdî, Tefhîmu’l-Kur’ân, VII, 39) Çünkü İslâm’ın gayesi insanları ıslah ederek, onları kurtuluşa eriştirmektir. Hakiki şu oysa, ama böyle İslâm’a teşne halk müziği kendilerine bildiri yapıldığında hemen tebliği kabul etmektedirler. Kendini ihtiyaçsız görebilen kibirlilere gelince, her ne kadar zâhiren toplum içinde bir ağırlıkları varsa da, İslâm tebliğcisinin onların peşinden koşmasına gerek yoktur. Çünkü onların İslâm’ı kabule hevesli olmadıkları hallerinden bellidir. Fakat, İslâm’ı kabul etmedikleri takdirde, esas hasar edenlerin kendileri olduğunu da bilmelidirler:

Abese Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Abese Suresi 8. ayetinin meal karşılaştırması ve öteki ayetler için tıklayınız...

Kaynak: www.islamveihsan.com URL: https://www.islamveihsan.com/abese-suresi-8-ayet-meali-arapca-yazilisi-anlami-ve-tefsiri.html