Abese Suresi 9. ayeti ne anlatıyor? Abese Suresi 9. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Abese Suresi 9. Ayetinin Arapçası:

وَهُوَ يَخْشٰىۙ

Abese Suresi 9. Ayetinin Meali (Anlamı):

Dahası Allah’a aleyhinde saygı ve korkuyla dopdolu olarak gelmişken,

Abese Suresi 9. Ayetinin Tefsiri:

İslâmı tebliğde uyarı edilmesi gereken esasların çok tesirli bir üslupla beyân edildiği bu âyet-i kerîmelerin iniş sebebi olarak şöyle bir hâdise nakledilir:

Bir gün Allah Resûlü (s.a.s.), Kureyş’in bazı ileri gelenlerine İslâm’ı anlatmaktaydı. O sırada, yanında daha önceleri müslüman olmuş bulunan âmâ sahâbî Abdullâh b. Ümm-i Mektûm (r.a.) geldi. Peygamberimiz (s.a.s.)’e, Allah’ın kendisine bildirdiği hakîkatlerden bir takım şeyler öğrenmek istediğini söyledi. Ama görüşmekte olduğu Kureyş ileri gelenlerini iknâ ile meşgul yer alan Efendimiz, onunla gerektiği şekilde ilgilenemedi. İbn Ümm-i Mektûm’un, talebini ısrarla her tarafta etmesi sebebiyle de yüzünü azıcık ekşitti. Bunun üzerine burada sözü edilen itâb-ı ilâhîye mâruz kaldı. Bu âyetin inişinden daha sonra Resûl-i Ekrem (s.a.s.) İbn Ümmi Mektûm’a o kadar fazla iltifat ve ikramlarda bulunmuştur. Ayrıca kendisine rastladığı vakit da:

“Merhabâ ey, kendisi hakkında Rabbimin beni itâb ettiği kimse!” buyururdu. (Tirmizî, Tefsir 73; Vâhidî, Esbâbu’n-nüzûl, s. 471)

Âyetlerin akışından ve bahsi geçen nüzûl sebebinden, Peygamberimiz (s.a.s.)’in İslâm’ı beyanname ederken dikkatten kaçırdığı önemli bir husus hakkında ikaz edildiği kavranabilir. O da, beyanname ettiği muhatabın durumudur. Bu bakımdan halk müziği iki gruba ayrılır. Bir kısmı dürüst yolu bulabilmek için çalışır, gayret gösterir, koştururlar. Sapıklığa düşmemek için Allah’tan korkarlar. Dolayısıyla hidâyeti bulmak için koşa koşa gelirler. Bir kısmı ise kendilerini Allah’a ve Peygamber’e muhtaç görmezler. Onun için tebliğciyi dinlemeye tenezzül etmezler. Sanki dürüst yolu bulmaya ihtiyaçları yokmuş gibi apaçık inatçı bir konuşma alırlar. Bu konuda en küçük bir açlık taşımazlar. Bu sebeple tebliğci, maksimum alakayı iman etmek için hazır ve istekli yer alan kimselere göstermelidir. İsteksiz ve dikkatsiz olanlara ise pozitif zaman ve mesai harcamamalıdır.

İkinci olarak İslâm tebliğcisi, toplumun ileri gelenleri daveti kabul ettikleri takdirde İslâm’ın daha çabuk yayılacağı gibi bir düşünceye kapılabilir. Bu düşünce doğru değildir. Çünkü kendini ihtiyaçsız görenler değil, Allah’tan korkan kimseler bir davetçi için daha mühimdir. Bu kimseler zâhiren yoksul olabilirler. Toplumda söz sahibi olmayabilirler. Görünüşte İslâm davetinin yayılmasına o kadar yararlı olamayacakları zannedilebilir. Fakat tüm bunlara karşın Allah’a misafir etme edenler için en ehemmiyetli kimseler bunlardır. (bk. Mevdûdî, Tefhîmu’l-Kur’ân, VII, 39) Çünkü İslâm’ın gayesi insanları ıslah ederek, onları kurtuluşa eriştirmektir. Hakiki şu ancak, ama böyle İslâm’a teşne ahali kendilerine beyanname yapıldığında derhal tebliği kabul etmektedirler. Kendini ihtiyaçsız gören kibirlilere gelince, her ne değin zâhiren toplum içinde bir ağırlıkları varsa da, İslâm tebliğcisinin onların peşinden koşmasına gerek yoktur. Çünkü onların İslâm’ı kabule hevesli olmadıkları hallerinden bellidir. Ama, İslâm’ı kabul etmedikleri takdirde, ana hasar edenlerin kendileri olduğunu da bilmelidirler:

Abese Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Abese Suresi 9. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

Kaynak: www.islamveihsan.com URL: https://www.islamveihsan.com/abese-suresi-9-ayet-meali-arapca-yazilisi-anlami-ve-tefsiri.html