Nakşibendiyye büyüklerine göre Allah’a en ivedi ulaşan dört şey vardır.

Nakşibendiyye büyüklerine tarafından Allah’a en tez vasıl eden dört vardır. Bunlar “El-Hadikatü’n-Nediyye” adlı kitapta şöyle sıralanır:

Sohbet Rabıta Zikir Murakabe

Manevi eğitimde gönüllerin İslam’ın güzellikleriyle yoğrulacağı, duygu, fikir ve hislerin derinleşeceği, en çabuk edep edileceği yegâne etraf sohbetlerdir. Gönül birliği yapmış kardeşlerle aynı mekânda beraber olmak, aynı fikir ve benzer hedefte buluşmak Allah’ın rızasını, sevgisini galip gelmek isteyen bir mümin için en hissetme, en zinde, en sağlam yol, mürşidinin huzurunda, sohbetinde bulunmaktır.

SOHBETLER OLUYOR MU?

Merhum Mahmud Sami Ramazanoğlu (k.s.) hazretlerinin 1960-1970’li yıllarda Erenköy’de kendisini ziyarete gelen sevdiklerine sorduğu çok kayda değer bir soru vardır. Bu soru manevi hayatımız için ufuk açıcı bir önemi haizdir. Kalbi eğitimde vakar ve disiplin kazanmamız konusunda da uyarı çekicidir.

Muhterem Üstaz hazretleri ziyarete gelen sevdiklerine: “Sohbetler oluyor mu?” diye sorarak onların dikkatlerini çekmiş ve özendirme edici, çözüm üretici nasihatleriyle onlara reçeteler sunmuştur. İki seneye yakın salgın hastalıkla mücadelede sohbetlerden uzakta kalışımızın hasret ve rehavetinin yeni bir diriliş ve canlılığa vesile olması niyazıyla o büyük Allah dostunun canhıraş gayretlerinden birkaç hatırayı sizlerle paylaşmak istedim. Şöyle fakat:

“Muhterem Ahmed Ertaş ağabeyimiz 1967 senesinde Muhterem Üstaz Mahmud Sami Ramazanoğlu (k.s.) hazretlerini Erenköy’de ziyarete gelir. İkindi namazından sonradan devlethanesinde damatları merhum Ömer Kirazoğlu ağabeyimizle huzura çıkarlar ve: “Efendim bu delikanlı Kayseri’den gelmiş. Şaban amcamızın selamlarını getirmiş” diye tanıtır. Üstadımız gülümseme ederek selamları alır. Kısa bir sohbette bulunur. Sonra Ahmed Ertaş abiye dönerek: “Sohbetler oluyor mu?” buyurur. O da: “Efendim askeri lojmanda oturuyoruz. İki arkadaşız.” diye cevap verir. Evladlarının sohbetsiz kalmasına gönlü razı gelmeyen Muhterem Üstaz: “Allah için iki kişi bir araya gelirse üçüncüsünü Mevla tamamlar” buyurur. Hangi şartlar aşağıda olursak olalım iki üç birey ile de olsa sohbetin yapılabileceğini duyurur.”

SOHBET NEREDE?

“1970 yıllarında Karaman çevresinden bir talebesi Erenköy’e kazanç. Merhum Abdülkerim Dinç abimizle birlikte ziyarete giderler. Huzura çıktıklarında Sami Efendimiz o kardeşe: “Sohbetler yapılıyor mu?” diye sorar. O da azıcık özgürlük ve lakâyıd bir vaziyette: “Efendim! İhvan nerede? Sohbet nerede?” türünden bir yanıt verir. Bu gevşek cevaptan hoşlanmayan Muhterem Üstaz (k.s.) hazretlerinin simaları aniden değişir ve biraz celalli bir şekilde: “Karaman’da ihvan var mı? Orada sohbet oluyor mu?” diye bir soru yöneltir. O kardeşimiz de mahcup bir vaziyette: “Evet Efendim!” diye yanıt verince Muhterem Üstaz yine celalli olarak: “Haftada bir gün Allah için ayrılamaz mı? Sabah Karaman’a gidip sohbete katılıp akşama dönülemez mi?” buyurur. Bu sözleriyle o kardeşimizin toparlanmasına vesile olur. Sohbet konusunda daha önemli ve titiz olması için ona manevi bir tabib olarak yol gösterip reçete sunar.

Muhterem Mehmed Mencet abimizin kayınpederi merhum Hüseyin Erturan abi de bir ziyaretinde aynı suale muhatap olur. Kırıkkale Bariz’den Erenköy’e gelip huzura çıkınca Sami Efendimiz ona da: “Sohbetler oluyor mu?” diye soru yöneltir. O da: “Efendim! Kasabada maalesef ihvan değil. Kardeşler köylerde dağınık vaziyette” diye kendince bahane beyan edercesine yanıt verir. Sami Efendimiz ona: “Sizin orada semt pazarı kuruluyor mu?” diye sorar. O da: “Evet Efendim kuruluyor” diye yanıt verir. Bunun üzerine Muhterem Üstaz (k.s.) hazretleri ona şöyle bir yol haritası çizer : “Öyleyse haftada bir saat pazara gelen kardeşlere evini aç. Onları topla ve sohbeti sen yap. Böylece sohbet başlamış olsun. Çok faidelerini görürsünüz” buyurur. Yolumuzun başlıca esasını teşkil eden sohbetin baştan tesisi ve devamı için ısrarla hatırlatmalarda bulunarak sevdiklerinin intibaha gelmesine gayret eder.

SOHBETLERDE HİÇBİR ŞEY OKUNMASA BİLE YÜREK ALACAĞINI ALIR

“Merhum Mehmed Öztürk amca Erenköy’de sohbetlerinde Sami Efendimizin şu sözünü hatırlatır ve şöyle derdi: “İhvan, sohbetlere inen nuru, rahmeti bir görebilseydi her sohbetin kendi evinde olmasını isterdi. Sohbete rahmet-i ilahi iner. Melekler o haneyi kuşatır. Orada bulunanlara dua eder” buyururdu. Peşinden de şu ilavede bulunurdu: “Bu sebepten sohbetlerde hiçbir şey okunmasa bile yürek alacağını alır.”

İnsanın manevi eğitiminde sohbet bir disiplin kabul edilmiş, kalbin kemali ve ruhun kıvama ermesi için sohbet koşul bilinmiş ve sohbete zamanında başlayıp bitirmek ise bir edeb, bir emir telakki edilmiştir.

Muhterem Hidayet Erdoğan abimiz Doğanhisar’da İmam Konuşmacı Lisesinde okurken merhum Ali Arslan abiden sohbetle ilgili fazla latif, tatlı bir anı dinlemiş ve onu şöyle anlatmıştı: “Merhum Ali abi 1970’li yıllarda Erenköy’de bir ziyarette bulunmuş. O gün bir kardeş Muhterem Üstaza şöyle bir soru sormuş: “Efendim! Öteki tarikatlarda erbain, elem, halvet ve uzlet var. Bunlar birer edep metodu olarak kullanılmış. Bizde niye yok?” demiş. Sami Efendimiz de o kardeşe yönelerek: “Bi-iznillah! Bu sohbetlerde her şey var. Çile de var, erbain de var. Halvet de var, uzlet de var. Daha nice nice güzellikler var” buyurmuş.

Cenab-ı Hakk’a sonsuz hamd ü senalar ederiz. Elhamdülillah bu ulu yolda cidden her şey var. Edeb, haya, namus, şefkat, acıma, hizmet, muhabbet, uhuvvet, ikram, ihsan gibi daha nice güzellikler var. Yeter fakat, dayanma, sebat ve çaba edelim. Sadakatle yolumuza, sohbetimize, virdimize devam edelim. Rabbimiz cümlemize bu güzelliklerden hisseler alabilmeyi nasip eylesin. Amin.

Kaynak: Mustafa Eriş, Altınoluk Dergisi, Sayı: 427

Kaynak: www.islamveihsan.com URL: https://www.islamveihsan.com/allaha-en-cabuk-ulasan-seyler.html