Hangi davranışlar haram, hangi davranışlar mekruhtur? Anne-babaya karşı çıkmak ile ilgili hadis-i şerif.

Ebû Îsâ Mugîre İbni Şu’be radıyallahu anh’den söylenti edildiğine kadar Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Allah Teâlâ size anne-babaya itaatsizlik etmeyi, verilmesi gerekeni vermeyip almaya hakkı olmayan şeyi istemeyi ve kız çocuklarını diri diri toprağa gömmeyi haram kılmış; rivayet yapmayı, fazla soru sormayı ve malı savurganlık etmeyi de mekruh kılmıştır.” (Buhârî, İstikrâz 19, Edeb 6, Zekât 53; Müslim, Akdıye 10-14)

Hadisi Nasıl Anlamalıyız?

Resûl-i Ekrem Efendimiz bu hadis-i şerifte üçü haram, üçü mekruh almak üzere altı meseleden sözetmiştir. Önce haram olan meseleleri açıklayalım.

“Belli Başlı babaya itaatsizlik” Allah Teâlâ’nın haram kıldığı üç şeyden biridir. Sözle veya davranışla asıl ya da babayı üzmek, gönüllerini zarar vermek dinimizde büyük günahlardan biri sayılmıştır. Bir Takım hadislerde kıyamet gününde Allah Teâlâ’nın başlıca ve babasına itaatsizlik eden kimselerin yüzlerine bakmayacağı belirtilmiştir. (Nesâî, Zekât 69) Anne ya da baba dinin emirlerine uymaması için evlâdına zorlama yapıyorsa, bu konudaki sözleri elbette dinlenmez. Hadisteki açıklama “Allah Teâlâ size analara itaatsizlik etmeyi haram kıldı” şeklinde olmakla beraber, bundan annelerle birlikte babaların da kastedildiği bellidir. Ebeveyne saygı ve itaatten söz edilen bir takım hadislerde sadece babanın adı geçer. Burada bilhassa annelerin zikredilmesi, bazı hayırsız evlatların onların aşırı sevgi ve şefkatini kötüye kullanması nedeniyle olmalıdır. dahası anneler bünye itibariyle babalardan daha zayıftır. Ne yazık ki bu durum bazı saygısız çocukları onlara karşı daha küstahça davranmaya sevk etmektedir.

“Verilmesi gerekeni vermeyip almaya hakkı olmayan şeyi isteme” ifadesinin mânasını Ahmed İbni Hanbel’e sormuşlar, o da “elindeki malı Allah rızası için yoksullara vermemek, buna karşılık elini uzatıp başkalarından dilemek” anlamına geldiğini söylemiştir. Bu ifade borcunu vermemek, buna karşılık başkalarından borç dilemek anlamına da gelir. Hadîs-i şerîf cimriliği ve ihtiyacı olmadığı hâlde dilenmeyi yasaklamaktadır. Özetle belirlemek icabında, parasını bir yerlere vermesi gerektiği hâlde vermemeyi, almaya hakkı olmayan şeyi de istemeyi Allah Teâlâ haram kılmıştır.

“Kız çocuklarını diri diri toprağa gömme” âdeti, Câhiliye devri dediğimiz İslâm öncesi Arap toplumunda yaygındı. Kızları geçim sıkıntısını bahâne ederek ya da ileride fena yola düşer de beni topluma karşı utandırır diyerek ortadan kaldırırlardı. Bazan doğumu yaklaşan bir kadın çöle giderek bir çukurda doğum yapar, çocuk erkek olursa alıp getirir, kız olursa çukura gömüverirdi. Bazıları da kız çocuğu birazcık büyüyünce gezdirme bahânesiyle onu alıp çöle götürür, bir kuyuya itip gelirdi. (Geniş data için bk. M. Yaşar Kandemir, Örneklerle İslâm Ahlâkı, s. 63-67)

Kur’ân-ı Kerîm’in muhtelif âyetlerinde bu çirkin âdete bağlantı edilmekte, kızı dünyaya gelen Arab’ın üzüntüsü tasvir edilmektedir. Bu âyetlerden biri şöyledir:

“Onlardan birine bir kızının dünyaya geldiği müjdelendiği zaman yüzü kızarır, hiddetinden köpürür. Kendisine bahşedilen fena müjde yüzünden halktan gizlenmeye çalışır. Kız çocuğunu utana utana tutsun mu? Yahut toprağa mı gömsün diye düşünür durur. Onlar ne fena hüküm veriyorlar.” (Nahl sûresi, 58-59)

Derhal de mekruh olan üç meseleyi açıklayalım. “Söylenti” denince gereksiz, yararsız ve faydasız konuşmalar anı gelmektedir. Falan şöyle şöyle dedi, filan da ona şu karşılığı verdi şeklindeki yararsız konuşmaların tekrarlanması, bir insanın özel hayatına dair konuların sohbet mevzuu yapılması birer dedikodudur. Böylesi konuşmaların günah ve çirkin olmasının asıl sebebi, hiçbir araştırmaya dayanmayan asılsız bilgilerin tekrarlanıp durmasıdır. “Her duyduğunu bildirmek, insana yalan olarak yeter” hadîs-i şerîfi, dedikodunun niçin günah olduğunu göstermektedir. aynı zamanda dedikodunun daha da koyulaşarak haram olan gıybet ve kovuculuğun sınırlarına dayanması ve büyük bir günaha dönüşmesi laf konusudur.

“Çok soru sormak” kötü bir alışkanlıktır. Bu huy, hem soru sorulan kimseyi rahatsız eder hem de bunu bir alışkanlık hâline getiren kimsenin yersiz konularla uğraşmasına yol açar. Fazla soru soran bazı kimseler, muhataplarını bir nevi imtihan etmek isterler. Bu Nedenle faydasız tartışmalara ve çekişmelere yol açarlar. İslâmiyet’in birincil dönemlerinde Hz. Peygamber’e fazla soru sormak şu âyet-i kerîmeyle yasaklanmıştı: “Ey imân edenler! Açıklandığı takdirde hoşunuza gitmeyecek şeyleri sormayın.” (Mâide sûresi, 101) Çünkü ashâb-ı kirâmın Hz. Peygamber’e sorduğu bir takım boşboğaz sorular, bazan Allah Teâlâ’nın onlara, dolayısıyla bütün müslümanlara yeni görevler ve sorumluluklar yüklemesine yol açabiliyordu. Bu sebeple Nebiyy-i Muhterem Efendimiz “Size bildirmediğim hususları bana bırakın, sormayın” emir vermek suretiyle gerekmedikçe soru sormayı yasaklamıştı. Seslenmek fakat boşboğaz sorular, insana faydadan çok zarar getirmektedir.

Hadisin bu şıkkı “çok soru sorma” biçiminde anlaşıldığı gibi, “insanlardan bir şeyler isteme ve dilenme” anlamına da gelmektedir. Maddî can sıkıntısı çeken kimselerin, ihtiyaçlarını giderecek dek dilenmesi, dinimizce uygun görülmüştür. Fakat Resûl-i Ekrem Efendimiz servet toplamak için dilenen kimselerin, sahiden  kendilerini yakmak üzere alev koru biriktirdiklerini, insanlara yüz suyu döken bu kimselerin Allah Teâlâ’nın huzuruna iskelet gibi bir suratla varacaklarını belirtmiştir.

“Malı israf etmek”, onu Allah Teâlâ’nın yerinde görmediği şekilde tüketmek demektir. Mal insanın kaçınılmaz ihtiyaçlarını temin etmesine ve kimseye el açmadan rahatlık içinde yaşamasına imkân verir. Onu har vurup harman savuranlar, bir müddet daha sonra başkalarına muhtaç duruma düşerler. Öteki bir söyleyişle, malı âhiret azığı yaparak Allah yolunda harcamak iyi bir davranıştır. İhtiyacı olan yakınlarından başlamak üzere insan malını dilediği gibi harcayabilir; bu harcama helâldir. Dinin yasakladığı yerlere harcamak ise haramdır.

dahası canın istediği, nefsin özlem ettiği yerlere yapılan mübah harcamalar vardır. İnsanların hâline ve mal varlığına kadar çeşitlilik arzetmekle beraber, bu kabil harcamalar genellikle israf sayılmaz. Örf ve gelenekler de bu konuda bir ölçüdür. Çok varlıklı bir kimsenin bir takım özel zevkleri için yaptığı bir masraf alışılagelmiş karşılandığı hâlde, orta halli birinin aynı konudaki harcaması müsriflik sayılabilir. Şu âyet-i kerîme bu konuda en sağlam ölçüyü getirmektedir:

“Onlar mallarını harcadıkları vakit savurganlık etmezler. Pintilik de göstermezler. İkisi aralarında orta bir yol tutarlar.” (Furkân sûresi, 67)

Hadisten Öğrendiklerimiz

Şu üç davranış haramdır: Belli Başlı babaya itaatsizlik etmek. Zekât, sadaka gibi verilmesi gereken harcamayı yapmamak ve almaya hakkı olmayan bir şeyi isteyip elde etmek. Kız çocuklarını diri diri toprağa gömmek. Şu üç davranış mekruhtur: Söylenti etmek. Patavatsız sorular sormak veya dilenmek. Malı harvurup harman savurmak.

Kaynak: Riyazüs Salihin, Erkam Yayınları

Kaynak: www.islamveihsan.com URL: https://www.islamveihsan.com/anne-babaya-karsi-gelmek-ile-ilgili-hadis.html