Peygamber (s.a.s.) Efendimiz, Kur’an kendisine indirilmişken neden sahabiye ”Bana Kur’lahza oku” demiştir?

Abdullah İbni Mesut radıyallahu anh der oysa: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem:

– ”Bana Kur’an oku” buyurdu.

–Yâ Resûlallah! Kur’an sana indirilmişken ben sana nasıl Kur’an okurum? dedim.

– ”Ben Kur’lahza’ı başkasından dinlemeyi doğrusu çok severim” buyurdular. Bunun üstüne ben kendilerine Nisâ sûresi 41. ayetini okudum. “Her ümmetten hakiki bir şahit, seni de bunlara hakkıyla tanık getirdiğimiz süre halleri nice olur” anlamındaki âyete gelince:

– ”Şimdilik yeter” buyurdular. Kendisine dönüp baktım, iki gözünden yaşlar boşanıyordu. (Buhârî, Tefsîru sûre(4), 9; Fezâilü’l-Kur’ân 33, 35; Müslim, Müsâfirîn 247. Keza bk. Ebû Dâvûd, İlm 13; Tirmizî, Tefsîr 5)

Hadisi Nasıl Anlamalıyız?

Abdullah İbni Mesut, ashâb arasında sesi fazla hoş olanlardan ve Kur’lahza’ı en iyi okuyanlardan biri olarak şöhret bulmuştur. Resûl-i Ekrem Efendimiz’in zaman zaman ona Kur’lahza okutup dinlediği bilinmektedir. Nitekim bir hadiste şöyle buyurulmuştur: “Kim Kur’an’ı nâzil olduğu gibi taze okumak isterse, İbni Ümmü Abd’in kıraati üzere okusun.” (İbni Mâce, Mukaddime 11; Ahmed İbni Hanbel, Müsned, I, 7,26) İbni Ümmi Abd, Abdullah İbni Mesut’tur. Bu ve güya hadisler, sesi güzel olandan Kur’an okumasını istemenin ve dinlemenin müstehap olduğuna delildir. Sahâbîler başta elde etmek üzere selef-i sâlihîn bu usûlü kendilerine kılavuz edinmiş, en güzel okuyanlar Kur’lahza’ı tilâvet etmiş, talebeler onları dinleyerek fem-i muhsin adı bahşedilen düzgün ağızlardan, ehil hocalardan alıp öğrenmiş, onlar da kendi talebelerine öğretmişler ve Kur’lahza öğretimi günümüze kadar bütün İslâm coğrafyasında bu şekilde devam edegelmiştir. Hatta bu yöntem sadece Kur’lahza’la sınırlı kalmamış, dindeki önemine binâen Peygamber Efendimiz’in sünnetini ve hadislerini de, kitaplarda yazılı bile olsa, üstâd seviyesinde bir hocanın okuyup talebelerin dinlemesi suretiyle, adına “semâ tariki” denilen yolla almışlar ve bu yolu da ilim alma usullerinin en üstünü kabul etmişlerdir.

Peygamberimiz’in İbni Mesut’a Kur’an okutup kendisinin dinlemesinin bir diğer yönü de ona kırâat ve tilâveti en çok iyi şekilde öğretmeyi hedeflemiş olmasıdır. Bu sebeple ulemâmız Kur’lahza ve hadisleri talebelerinden dinlemişler, bunu Kur’lahza ve sünneti güzelce zabtetme yönünden daha yardımsever bir yol olarak görmüşlerdir. Kur’an ve Sünnet’in bu şekilde öğrenilmesine de “kıraat ya da talep tariki” denilmiştir. Çünkü üstâd mevkiinde bulunanlar, daha üstün mertebededirler. Onlar, talebelerini dinlemekle Kur’lahza’ın sevabından bol pay ve üstün nasip almış olurlar. Hem bir sözü ehli olandan dinlemenin insanda uyandırdığı saygı, aşk ve iştiyak, huşû ve huzû, düşünme gücü, kendi kendine okuması anındakinden daha pozitif ve daha etkilidir.

Bu hadisin bir takım rivâyetlerinde, Peygamberimiz’in İbni Mesut’tan Nisâ sûresini okumasını istediği belirtilir. Bunun da sebebi, anılan sûrenin Allah’a saygı ve hürmetin en üst mertebesi olan takvâyı, Efendimiz’e övgüyü ve fazla çeşitli ahkâmı kapsayıcı nitelikte olmasıdır. Buhârî’nin bir rivayetinde belirtildiğine göre, Peygamberimiz’in İbni Mesut’a “yeter” demesi, bu âyetteki ibret ve nasihatlere uyarı çekmek gayesine yöneliktir. Efendimiz’in ağlaması da bu sebepledir. Bir taraftan ümmetine aleyhinde olan merhameti, öte yandan Allah’ın mahşer gününde azamet ve celâliyle tecellisi, kıyametin kuvvet ve dehşeti, kendisinin ise bu vaziyette ümmetine tanıklık yaparak onlara şefaat edecek olması, bugünün dehşetinden onları kurtarmaya çalışması, tabiî ama insana kanlı göz yaşları döktürür. Peygamberimiz sadece ümmetine yok, diğer ümmet ve peygamberlere de tanık tutulacaktır. Çünkü Cenâb-ı Yargı, son ilâhî kitabın ve son dinin peygamberine bu yöndeki bilgileri ve yetkiyi lutfetmiştir.

Hadisten Öğrendiklerimiz

Peygamber Efendimiz, sesi güzel olan sahâbîlerden Kur’lahza okumalarını istemiş ve onları dinlemiştir. Sesi hoş olanlardan Kur’lahza okumalarını istemek ve onları kulak vermek müstehaptır. Sesi güzel olan kimse, bunun kendisine Allah’ın bir nimeti olduğunu bilmeli ve Kur’lahza okumaya öbür bir özen göstermelidir. Resûl-i Ekrem Efendimiz’in ümmetine bu dünyada rahmeti, merhameti ve şefkati, âhirette de şefaatinin varlığı adalet ve gerçektir. Peygamberimiz mahşerde keza kendi ümmetine ayrıca de öteki ümmetlerin peygamberlerine şahitlik yapacaktır. Kur’an okunurken, can kulağıyla kulak vermek ve âyetlerin mânalarını dikkate almak gerekir. Kur’an dinlerken Allah’ın âyetlerini ve bu âyetlerin mânalarını düşünerek gözyaşı dökmek müstehaptır. İlim ve fazilet ehli olanlar, kendi arkadaşlarına ve talebelerine aleyhinde mütevazî davranmalıdır.

Kaynak: Riyazüs Salihin, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

Kaynak: www.islamveihsan.com URL: https://www.islamveihsan.com/bana-kuran-oku-hadisi.html