Hadisi şerifi nasıl anlamalıyız? Hadisten çıkarmamız gereken dersler nelerdir?

Abdullah İbni Mugaffel radıyallahu anh şöyle dedi:

Bir adam, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e:

– Ey Allah’ın Resûlü! Allah’a ant ederim ancak, ben seni seviyorum, dedi. Resûlullah o kişiye:

– “Sen ne söylediğini iyi düşün?” buyurdu. Adam:

– Allah’a ant ederim ki, ben seni seviyorum, dedi ve bu sözünü üç defa tekrarladı. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem:

– “Eğer beni seviyorsan, o halde fakirliğe karşı kendine bir zırh hazırla. Çünkü yoksulluk, beni sevene yüksekten inen bir selden daha tez ulaşır” buyurdu.

Tirmizî, Zühd 36 

Hadisi Nasıl Anlamalıyız?

Peygamber Efendimiz’e gelerek, onu sevdiğini söyleyen sahâbînin kim olduğu bilinmemektedir. Hadisimize benzeşen bazı rivayetlerden hareketle, onun Ebû Saîd el-Hudrî olduğunu ileri sürenler vardır. Her mü’minin Hz.Peygamber’i sevmesi, mü’min olmanın gereğidir. Bir sahâbînin bu sevgisini bilhassa vurgulaması ise, onun sevgideki ihlâsını ve sevgisinin  gereğini yerine getirmeye hazırlanmış olduğunu açık açık ortaya koyması anlamına gelir.

Hz.Peygamber, kendisini sevdiğini ifade eden sahâbîye, ne dediğini iyi düşünmesini söylemekle, sevginin gereğini hakkıyla yerine getirmenin zorluğunu ve bu yüzden başına gelecek güçlüklere, acılara, kederlere, birtakım belâ ve musibetlerin hedefi olmaya hazırlanmasını hatırlatmıştır. Peygamberler, her hususta olduğu gibi, belâ ve musibetlere karşı sabır ve direniş göstermede de insanlığa örnek şahsiyetlerdir. Her peygamber, insanları Allah’tan uzaklaştıran, birtakım putları ilâh edinen, menfaat ve çıkarcılık üzerine kurulu zulüm düzenlerine bitirmek, yeryüzünde hakkı ve adâleti hâkim kılmak üzere gönderilmiştir. Dolayısıyla, bütün sömürgeci, baskıcı, sapık ve yararcı çevreler, zulme dayalı düzenleri yıkıp yargı esası üzere bir ahenk kurmak için gelen tüm peygamberlere aleyhinde çıkmış, onlara en çirkin hakaret ve en ağır işkenceleri yapmışlardır. Bu peygamberlere inananlar da aynı ızdırap ve işkencelere mâruz kalmışlardır. İşte Peygamber Efendimiz, kendisini sevdiğini söyleyen sahâbîye tüm bunlara karşı tedbirli olma gereğini hatırlatmış bulunmaktadır. Bunları duyan sahâbî, iman ve sevgisindeki samimiyetini ve ihlâsını göstermek üzere, söylediği sözü bu kere Allah’a ant ederek üç kez yeniden eder. Böylece kararlılığını ve bu yüzden başına gelecek her şeye, özet olarak sevginin gereği ne ise onu yerine getirmeye hazır olduğunu açıkça belirtmiş olur. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz, o sahâbînin başına gelecek birincil musibetin yokluk olduğunu ve buna karşısında bir zırh hazırlaması gereğini kendisine duyurur. Zırh, bilindiği gibi cephede düşmanla savaşan kimsenin, kendisini düşmanın darbelerinden gözetmek üzere giydiği çelik yelektir. Sefalet, insanın başına gelebilecek musibetlerin en şiddetlisidir. Onun için fakirliğe aleyhinde geliştirilecek irâde âdeta çelik bir zırha benzetilmiştir. Bu zırh ise sabırdır. Dayanıklılık zırhı doğruca tüm musibetlere karşısında konulup zafere ulaşılır. Tahammül, bütün peygamberlerin kuşandığı ve ümmetlerine nasihat ettiği bir zırhtır. Fakirliğe karşı dayanmak ise, dünyayı ve dünyalığı öne geçirmeyen bir zühd anlayışı sayesinde mümkün olur. Bütün peygamberler, ne değin varlık sahibi olurlarsa olsunlar, ellerine ne değin dünyalık geçmiş olursa olsun, hayatlarında zühdün en üstün ve en seçkin örneklerini vermişlerdir.

Hadisten Çıkarmamız Gereken Dersler Nelerdir?
Peygamber sevgisi, mü’min olmanın gereğidir. Seven, sevdiğine sevgisini bildirebilir, ama sevgi sözden ibaret değildir. Seven, sevginin gereklerini hareket ve davranışlarıyla yerine getirmelidir. Peygamberler halk müziği aralarında belâ ve musibetlere en çok uğrayanlar olup, onları seven ve onlarla birlikte olanlar da bundan hissesini alırlar. Katlanma, fakirliğe karşı bir zırh olup dünya zevk ve menfaatlerini öne geçirmeyen bir zühd hayatı bu yolda başarılı olmanın temel şartıdır.

Kaynak: Riyazüs Salihin, Erkam Yayınları

Kaynak: www.islamveihsan.com URL: https://www.islamveihsan.com/beni-sevene-fakirlik-sel-gibi-gelir-hadisi.html