İkāme nedir? “Namazı ikāme edin” ne demektir? Camilerin manevi-manevi imarı ile ilgili ayet ve hadisler...

Namaz, imandan sonraki en büyük ahlâkî ve sosyal esastır. Onun üstüne koskocoman bir cemiyet yapısı inşa edilir. Bu büyük binanın orta direği ferdî namazlarla hazırlanıp düzeltilir ve cemaatle birlikte dikilir, sonradan da binanın kalan kısımları tamamlanır. Bu sebeple Kur’an’da “namazı ikāme edin”, yani dosdoğru kılın ve devam ettirin, “namazları muhâfaza edin” diye emredilir.

“NAMAZI İKAME EDİN” NE DEMEK?

“Namazı ikāme edin” aramak “namazı kılın” demekten daha artı bir mâna ifade eder. En azından “dürüst doğru yani taʻdîl-i erkân ile huşûʻ ve hudûʻ içinde uygun bir şekilde kılın ve hatta kıldırın” demektir. Bunun için namazda taʻdîl-i erkân vâcib olduğu gibi bilhassa namaz için emr bi’l-maʻrûf ve nehy ani’l-münkerde bulunmak, namazın gerektirdiği şeyleri tamamlamak üzere çalışmak da dinin emirlerindendir. Anne-babanın evlâdına namaz terbiyesi vermesi, müslümanların din kardeşlerine namazı nasihat edip hatırlatması, idarecilerin namaz önündeki engelleri kaldırıp en hoş şekilde îfâ edilebilmesi için zorunlu sebepleri hazırlayarak halkı namaza teşvîki, cuma ve cemaate ihtimam gösterip bunları devam ettirmesi namazın ikâmesi için yapılan gayretler cümlesindendir.

“İKAME” NE SESLENMEK?

“İkāme” kelimesi kaldırıp dikmek, düzeltip doğrultmak, revaç verip devam ettirmek ve büyük bir ihtimamla yerine getirmek mânalarına gelir. Bu anlamları namaz için düşündüğümüzde ilk olarak “Namaz dinin direğidir”1 hadîs-i şerifi akla kazanç. Bu hadiste din yüksek bir binaya, namaz da onun başlıca direğine benzetiliyor. İman da bu binânın temelidir. İslâm yüksek ve büyük bir bina olduğuna tarafından namaz da ama cemaatle kaldırılabilecek büyük bir direktir. “Onlar ancak gayba iman edip namazı doğruca kılarlar…”2 gibi öyle fazla âyette bu direk uygunca dikilip doğrultularak o yüksek din binâsının inşâ ve muhafaza edilmesi ve devamının sağlanması emredilir. diğer taraftan bu binânın öteki âyet ve hadislerde açıklanan başka rükunları, tezyînâtı ve güzelleştirici unsurları vardır.

Sahiden din gayet büyük ve kudsî bir binâdır. Ve bu binânın malzemesi, şekli ve planı, yani şeriat kanımca Allah tarafında yapılıp ortaya konmuştur. Bu plana uygun bir şekilde inşâsı, kurulup meydana gelmesi ve içinde saadetle yaşanması da insanlara aittir. Temsîlen diyebiliriz fakat bu binânın mimarı Allah Teâlâ, baş kalfası Peygamber (s.a.v), amelesi de ümmettir. Bu binânın temeli kalplerin derinliklerinde atılacak ve ağızlardan taşacak, direği ferdî namazlarla hazırlanıp tesviye edilecek ve cemaatle meydân-ı şuhûda dikilecek, sonradan üzerine öteki kısımları inşâ edilecektir.

Ama şunu unutmayalım fakat bu yapı câmid ve donuk bir yapı değil son derece canlı ve hareketlidir. İlk müslümanlar göre bir defa yapıldıktan sonra arkadan gelenler hazır bir şekilde onun içine girip oturacak değillerdir. O canlı bir bünye gibi her gün yapılıp işletilecek, her gün geliştirilip inkişâf ettirilecektir. Bu yapı ve sırık teşbîhi bize İslâm’ın toplum yapısını ve bu yapıda namazın yerinin ne dek manâlı olduğunu gösterir. Fiilen cemaatle namaz İslâm cemiyetinin direğidir ve bütün İslâmî unsurların üstüne yapı edildiği bir esastır. Dosdoğru, içi dışı temiz ve düzgün bir şekilde namaz kılmak, imanın nemalanıp tüm vücuttan fışkırmasını, hayâtın muntazam ve müstakīm bir şekilde akmasını sağlar.3

ALLAH’IN EVLERİ

Bu ulvî vazifenin gerçekleşeceği yer de “Allah’ın evleri” diye yüceltilen camilerdir. Allah Teâlâ mü’minlerden evini îmâr etmelerini ister. Caminin imârı iki mânaya kazanç. Birisi binasını yapıp yenilemek, diğeri de ziyaret edip içinde bulunmak ve ibadet etmektir. Nitekim Beyt-i Şerîf’i husûsî bir şekilde ziyaret etmeye “umre”, camilere çok gidip içlerinde fazla duran kimselere de “ummâr-ı mesâcid” denilir.

CAMİLERİN MADDİ VE MANEVİ İMARININ FAZİLETİ

Camilerin manevî îmârı, maddî îmârından daha mühimdir. Zira “Dünya insanla şendir” denilmiştir. İnsanların gelip gitmediği yerler kısa sürede yıpranıp harâb olmaya mahkûmdur. Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

“Bir kimsenin camilere gitmeyi îtiyâd hâline getirdiğini görürseniz, onun îmânlı olduğuna şâhitlik edin. Çünkü Allâh Teâlâ şöyle buyurmuştur:

«Allah’ın mescidlerini ama Allah’a ve âhiret gününe inanan, namaza aralıksız, zekâtı veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler ma‘mur eder, işte bunların muvaffak olmaları umulur».”4

“Müslüman bir kimse, namaz ve zikir için camileri vatan edindiği zaman, Allah Teâlâ onun bu hâlinden dolayı, tıpatıp gurbette yakını olan bir âilenin, onun dönmesiyle duydukları sevinç gibi sevinir, (yani bundan râzı olur).”5

“Allah -azze ve celle- camileri evi edinen kimselere güvenlik vermeyi ve kıyamet günü Sırat’tan geçirmeyi garanti etmiştir.”6

Ebu’d-Derdâ (r.a) oğluna şöyle demiştir:

“–Yavrucuğum, cami evin olsun, çünkü ben Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’in şöyle buyurduğunu işittim:

«Camiler müttakīlerin evidir. Cami kimin evi olursa (Allah) ona rahatlık, rahmet ve Sırat’tan geçip cennete kavuşmayı garanti eder».”7

Bir kudsî hadiste Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Yeryüzü halkının azabı yargı ettiği zamanlar olur oysa evlerimi îmâr edenlere (ummâru büyûtî), benim için birbirlerini sevenlere ve seherlerde istiğfar edenlere bakınca onları cezalandırmaktan vazgeçerim.”8

Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurur:

“Allah’ın evlerini imar edenler, işte onlar ehlullahtır, (Allah ehli olan kimselerdir).”9

“Her kim mescide ülfet ederse Allah Teâlâ da ona ülfet eder.”10

Bunun yanında mescidlerin maddî îmârı da gereklidir. Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuşlardır:

“Her kim Allah Teâlâ’nın rızâsını kastederek (büyük, minik) bir mescid binâ ederse, Allah Teâlâ da ona cennette onun gibi bir ev binâ eder.”11

Aramak oysa camilerin ma‘mûriyeti bu iki yönü birleştirmekle olur. Birisi binası, ta‘mîrâtı, temizliği, tefrîşâtı, aydınlatılması ve bunların devam ettirilmesi, diğeri de içinde Allah için ibadet, zikir, ilim tedrîsi gibi amellerin devam ettirilmesidir.

Dipnotlar:

1) Beyhakī, Şuʻabu’l-îmân, IV, 300/2550. Krş. Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 245-246. 2) el-Bakara 2/3. 3) Bkz. Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’ân Dili, hoşgörü. Asım Cüneyd Köksal - Murat Kaya, İstanbul: Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Yayınları, 2021, I, 304-306. 4) et-Tevbe 9/18; İbn Mâce, Mesâcid, 19. 5) İbn Mâce, Mesâcid, 19. 6) Bezzâr, Müsned, X, 85/4152. 7) İbn Ebî Şeybe, Musannef, VII, 114/34610; Beyhakî, Şuab, IV, 380/2688. 8) Beyhakî, Şuab, IV, 379/2685. 9) Bezzâr, Müsned, XIII, 329. 10) Taberânî, el-Muʻcemü’l-evsat, VI, 269: 11) Buhârî, Salât, 65; Müslim, Zühd, 43-44.

Kaynak: Doç. Dr. Murat Kaya, Altınoluk Dergisi, Rakam: 430

CAMİ YAPTIRMANIN FAZİLETİ

Kaynak: www.islamveihsan.com URL: https://www.islamveihsan.com/camilerin-maddi-ve-manevi-imari.html