Cennet ve cehenneme kimler girecek? “Cennet ve cehennemin arasında atışma etmesi” ile ilgili hadis-i şerifi nasıl anlamalıyız?

Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anh’den söylenti edildiğine tarafından Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Cennet ile cehennem münakaşa ettiler.

Cehennem:

- Bende zorbalar ve kibirliler var, dedi.

Cennet:

- Bende yalnız zayıflar ve yoksullar var, dedi.

Bunun üstüne Allah Teâlâ onların çekişmesini şöyle halletti:

- Ey cennet! Sen benim rahmetimsin, dilediğime seninle merhamet ederim. Ey cehennem! Sen de benim azâbımsın. Dilediğime seninle azâb ederim. Ben her ikinizi de dolduracağım.” (Müslim, Cennet 34; Buhârî, Tefsîru sûre (50), 1, Tevhîd 25. Hem bk. Tirmizî, Cennet 22)

Hadisi Nasıl Anlamalıyız?

Hadisimizde cennet ile cehennemin birbiriyle çekiştiğinden söz edilmektedir. Bu tartışma, kendisinin daha çok işe yaradığını ve ötekinden daha makbul olduğunu ileri sürmekten ibarettir. Cehennem, kötüleri cezalandırmakla, cennet ise halkın hor gördüğü kimseleri barındırmakla iftihar etmiştir.

Hadîs-i şerîfin bir takım rivayetlerinde, cennetle cehennemin konuşması biraz daha öbür şekildedir. Buna göre cehennem kibirli ve acımasız adamlara devir olunduğunu söyleyince, cennet buna şaşırma etmiş, kendisine halkın sadece zayıfları ile horgörülen kesiminin geldiğini belirtmiştir.

Allah Teâlâ verdiği cevapla her ikisini de yatıştırmış, birine rahmetinin, ötekine de azâbının tecelli ettiği yer olduğunu söylemiş ve bu nedenle fayda iddiasının doğru olmadığını belirtmiştir.

Âyetlerden ve başka hadislerden bildiğimize göre, cennete ve cehenneme girecek olanlar, sadece bu gruplardan ibaret değildir. Kibirli ve zâlim olanlar, cehennem halkının çoğunluğunu meydana getireceği için bilhassa onların adı verilmiştir. Cılız, ezilen, horlanan ve kendilerine değerinde verilmeyen kimseler de cennetliklerin çoğunluğunu meydana getireceklerdir.

Cennet ile cehennemin görüşüp konuşmasını aklın kabul edemeyeceği düşüncesiyle hadîs-i şerîfi yadırgayanlar olabilir. Böyle düşünenlere, bu anlatım tarzının bir temsil olduğunu söyleyerek yanıt belirlemek mümkündür. Ama bir mü’min için şöyle göz önünde bulundurmak daha uygun olur:

Biz yalnızca ahali âlemi hakkında düşünce ve kanaat sahibiyiz. Hayvanlar, bitkiler ve cansız olduğunu söylediğimiz öteki varlıklar hakkında data sahibi değiliz. Halbuki Kur’ân-ı Kerîm’de onların da bir ibadeti ve bir tesbihi olduğu, onların da Allah Teâlâ’dan korktuğu belirtilmektedir:

“Yedi gök ile yeryüzü ve bunların tüm içindekiler O’nu tesbih eder. O’nu övgü ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur. Ne var ki siz onların tesbihini anlamazsınız.” (İsrâ sûresi, 44)

“Öyle taşlar vardır ki Allah korkusundan düşüp yuvarlanır.” (Bakara sûresi, 74)

Gerçek böyle olmakla beraber biz onların ne ibadetleri, ne de Allah’dan nasıl korktukları hakkında en küçük bilgiye sahip değiliz. Bu sebeple cennetle cehennemin konuşmalarını muhtemel görmeyerek geri çevirmek akla, ilme ve dinî esaslara yerinde değildir.

Cehennemin konuştuğu, Kur’ân-ı Kerîm’de bir diğer münasebetle geçmektedir. Günahkârlar cehenneme atıldığında Allah Teâlâ azâbının tecelli ettiği bu yere:

- Doldun mu? diye soracak, o da:

- Daha var mı? diye yanıt verecektir (Kaf sûresi, 30)

Hadisten Öğrendiklerimiz

Cennet ve cehennemin konuşması mecâzî olabilir. Lakin Allah Teâlâ müsade verince, birbiriyle fiilen konuşmuş olabilirler. Cennet hor ve hakir görülerek itilip kakılan ve ezilen çaresiz mü’minlerin ağırlanacağı bir yerdir. Cehennem insanlara haksızlık ederek onları ezen zalimler ile burnu Kaf Dağı’nda olan kibirlilerin yeridir. İyi ile fena, doğru ile hatalı insana bildirilmiştir. İyi ile doğruyu seçim eden kimse kendi seçimiyle cennete, fena ile yanlışı tercih eden kimse de tekrar kendi seçimiyle cehenneme gidecektir.

Kaynak: Riyazüs Salihin, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

Kaynak: www.islamveihsan.com URL: https://www.islamveihsan.com/cennet-ve-cehennemin-aralarinda-munakasa-etmesi-ile-ilgili-hadis.html