Hadisi şerifi naısl anlamalıyız? Hadisten çıkarmamız gereken dersler nelerdir?

Ali radıyallahu anh’den rivayet edildiğine kadar şöyle demiştir:

Bakîü’l-ğarkad Kabristanı’nda bir cenazenin defni için bulunuyorduk. Derken Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem elinde baston olduğu halde yanımıza geldi, oturdu. Biz de çevresine oturduk. Başını eğdi ve bastonuyla yere birşeyler çizmeye başladı. Sonra da şöyle buyurdu:

- “İçinizde, cennet veya cehennemdeki yeri önceden bilinmeyen kimse yoktur.”  Orada bulunanlar:

- Ey Allahın Resûlü! Biz akıbetimizi ezeldeki o yazıya  havale edip ameli bırakalım mı? dediler. Hz. Peygamber:

“- (Hayır) siz görevinizi yapmaya bakın. Herkes neden yaratıldı ise onu kolayca elde eder” buyurdu.

Râvi hadisin bundan sonraki kısmını da söylenti etti. (Buhârî, Cenâiz 83, Tefsîru sûre( 92 )3,4,5,7, Felek 4, Tevhîd 54; Müslim, Kader 6-8. Hem bk. Tirmizî, Felek 3; İbni Mâce, Mukaddime 10)

Hadisi Nasıl Anlamalıyız?

İnsanlara nasihat etmenin, öğüt vermenin ve bazı gerçekleri anlatıp düşündürmenin bulunmaz fırsat ve zamanları olur. Bunlardan biri cenaze olayıdır. her zaman yapılabilen irşat ve vaaz, böylesi zamanlarda daha bir amaç ve faaliyet kazanır. Çünkü söylenecek sözleri belgeleyen  hayatın en katı gerçeklerinden biri gözler önündedir.  Bu sebeple  de insanların dirençleri kırık ve ibret gözleri açıktır.

Hadisimizde işte böylesi bir zamanda ve mezar başında, kişisel olarak Hz. Peygamber göre yapılmış bir öğüt verme olayını görüyoruz. Hz. Ali, olayı tüm ciddiyetiyle anlatmıştır. Bugün Cennetü’l-Ölümsüz‘ diye aşina Medine Kabristanı, o günlerde içinde yer alan sincan dikenleri (ğarkadlar) dolayısıyla Bakiu’l-ğarkad diye anılıyordu. Orada bir cenaze defni için yer alan sahâbîlerin yanına, elinde hurma dalından bir bastonla gelen Hz. Peygamber, dalgın bir tarzda oturuyor, başını eğiyor, kayda değer bir şey düşünen insanların yaptığı gibi elindeki bastonla yeri karıştırıyor, bir şeyler çiziyor, sonradan da çevresindeki sahâbîlere cenaze olayıyla çok yakından ilgili büyük gerçeği duyuruyor: “İçinizde, cennet ya da cehennemdeki yeri, önceden bilinmeyen kimse yoktur.”

Burada Resûl-i Ekrem Efendimiz, ölen kişinin âkıbetinin ne olduğu zihinleri meşgul ederken, ezelî bir gerçeğe uyarı çekiyor. “Sizin derhal merak ettiğiniz konu, ayrıcalıksız herkes için tâ ezelde belirlenmiş bir konudur. Kimin cennete kimin cehenneme gideceği Allah tarafından bilinmektedir” buyuruyor.

Resûlullah’ın bu beyanı üzerine beklenen soru geliyor: - Ohalde biz, alın yazımıza, o ilâhî takdire, o evvelden aşina gerçeğe kendimizi teslim edip hiçbir gayret göstermesek mi? Sonuç nasıl olsa değişmeyecektir.

İşte bu noktada Allah’ın Resûlü bir başka manâlı gerçeği açıklıyor:  - “(Hayır) siz görevinizi yapmaya bakın. Cümbür Cemaat neden yaratıldı ise o onu kolayca elde eder.” Yani, insanların âkıbetlerinin Allah Teâlâ tarafından evvelden bilinip tesbit edilmesi, onları hükümlü edici değil, yalnızca olacak olanın evvelden bilinmesi anlamındadır.

Takdir edileceği gibi böylesi bir bilgi, kimseyi, yapacağından bambaşka şekilde davranmaya zorlamaz. Tıpatıp, astronomların falan gün falan saatte güneş tutulacak, diye bir yıl öncesinden olayı açıklamaları gibi. Kimse, “astronomlar böyle açıkladı diye güneş o saatte tutuldu” diyemez. Huysuz halde “astronomların bilgisi, güneşi tutulmaya zorladı” demek olur ki, bu sözün bir mânası yoktur. Zira söz konusu tanımlama, olacak olan “tutulmayı” evvelden hesap edip zamanını tespit etmekten ibarettir. Olmayacak olan bir şeyi oldurmak değildir. Benzer şekilde kişi, kendi iradesiyle yaşadığı yaşam sonunda, neyi hakedecekse eder. Bu netice onun için yenidir, fakat Allah Teâlâ’nın ilmi için böyle bir buluş söz konusu değildir. O, olacakları olmadan önce bildiği için sonucu buna kadar tesbit etmiştir. Bizim kader veya kader dediğimiz şey, eninde sonunda varacağımız noktanın Allah Teâlâ kadar önceden  bilinmesi olayından ibarettir.

Şart bu olunca, Sevgili Peygamberimiz, kimsenin oluşturacağı işi, yani sorumluluklarını terketmesine razı olmamıştır. Ancak çok önemli bir hususa göze çarpan ederek: Herkes neden yaratıldı ise o ona kolay kazanç, onu kolayca elde eder buyurmuştur.

O Kadar sanıyoruz fakat, başlıca üzerinde durulması zorunlu nokta burasıdır. Yani cümbür cemaat, ne nesil işleri yapmak kolayına geliyor, buna uyarı etmelidir. Olaya üstelik bu noktadan bakmalıdır. İyi, güzel, yasal, yardımcı işler yerine getirmek, namazlı niyazlı bir hayat yaşamak mı, yahut o kadar kayıt kuyut tanımaz, haram helâl ayırımı yapmaz, ilkesiz ve sorumsuz bir yaşayış mı kolayına gelmektedir?  Zira insanın hayattaki gidişatı, bir ölçüde ulaşacağı sonucun göstergesi anlamındadır.

Hadisin bazı rivayetlerinde belirtildiği gibi  Hz. Peygamber sözlerinin sonunda Leyl sûresinin 5-10. âyetlerini okumuştur. Hadisimizin sonunda yer alan “Râvi, hadisin bundan sonraki kısmını da rivayet etti” cümlesi, işte bu noktaya göze çarpan etmektedir. Resûl-i Ekrem’in, sözlerini teşvik etmek maksadıyla  okuduğu  âyetlerin anlamı şöyledir:

Artık kim verir ve sakınırsa, en güzeli de onaylama ederse, biz de onu en kolaya hazırlarız(onda başarılı kılarız). Kim pintilik eder, kendini müstağni sayar, en güzeli de yalanlarsa, biz de onu en zora hazırlarız. Düştüğü zaman da malı kendisine hiç menfaat vermez.

Hadisten Çıkarmamız Gereken Dersler Nelerdir?
Mezar başında da beyanat ve nasihat yapılır. Hz. Peygamber ashâp ve ümmetini eğitmek ve bilgilendirmek için her fırsatı değerlendirirdi. Allah her şeyi bilir. O’nun bilgisi için öncelik sonralık laf konusu değildir. Bunun tabiî bir sonucu olarak her insanın âkıbetinin ne olacağını da bilir. Herkes neden yaratılmışsa, o istikametteki işler ona kolay gelir.

Kaynak: Riyazüs Salihin, Erkam Yayınları

Kaynak: www.islamveihsan.com URL: https://www.islamveihsan.com/cennet-veya-cehennemdeki-yeri-onceden-bilinmeyen-kimse-yoktur-hadisi.html