Cum'a Suresi 9. ayeti ne anlatıyor? Cum'a Suresi 9. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Cum'a Suresi 9. Ayetinin Arapçası:

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِذَا نُودِيَ لِلصَّلٰوةِ مِنْ يَوْمِ الْجُمُعَةِ فَاسْعَوْا اِلٰى ذِكْرِ اللّٰهِ وَذَرُوا الْبَيْعَۜ ذٰلِكُمْ خَيْرٌ لَكُمْ اِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ

Cum'a Suresi 9. Ayetinin Meali (Anlamı):

Ey iman edenler! Cuma günü namaz için ezan okunduğunda hemen Allah’ı anmaya koşun; işi, alış verişi bırakın! Eğer bilirseniz sizin için bahtı açık olan budur.

Cum'a Suresi 9. Ayetinin Tefsiri:

Cuma namazı Mekke döneminin sonlarında farz kılınmıştı. Ama cemaatle kılınması gereken bu ibâdeti Mekke’de ifa etme imkânı yoktu. Efendimiz (s.a.s.), birincil defa Cuma namazı kıldırmasını, Medine’ye Kur’an muallimi olarak giden Mus‘ab b. Umeyre bir mektupla bildirmiş, o da on şahsiyet bir cemaatle Cuma namazı kılmıştı. Keza Es‘ad b. Zürâre (r.a.)’ın da, ikinci Akabe bey‘atinde bulunan on iki kişi ile Medine yakınlarında Cuma namazı kıldığı kaynaklarda yer almaktadır. Bundan itibaren Cuma namazı Medine’de devam etmiştir. Resûlullah (s.a.s.) ise birincil defa Cuma namazını Medine’ye hicret ettiği sırada Rânûnâ denilen yerde kıldırmış ve orada meşhur Cuma hutbelerini okumuştur. (bk. Beyhakî, Delâil, II, 524-525) Dolayısıyla Cuma namazı bu âyetle ilk kez farz kılınmış değildir. Oysa müslümanlar Cuma günü namaza çağırıldıklarında gevşek davranıyor ve alışverişlerine devam ediyorlardı. Dolayısıyla Allah Teâlâ bu ayeti, müslümanların ezan okunurken Cuma namazının ehemmiyetini kavramaları ve bunun farz olduğunu sezgi ederek namaza koşmaları için inzal etmiştir.

Cuma gününün ve Cuma namazının faziletiyle ilgili Peygamberimiz (s.a.s.)’in şu açıklamaları ne kadar dikkat çekicidir:

“Üstüne güneş doğan en şanslı gün Cuma günüdür. Âdem o gün yaratıldı, o gün cennete kondu, yeniden o gün cennetten çıkarıldı. Kıyamet de Cuma günü kopacaktır.” (Müslim, Cum‘a 17, 18)

“Cuma gününde pek bir zaman vardır ki, belki bir müslüman namaz kılarken o vakte rastlar da Allah’tan bir şey isterse, Allah ona dilediğini mutlaka verir.” Resûlullah (s.a.s.) bu anın fazla kısa olduğunu eliyle işaret ederek gösterdi. (Buhârî, Cum‘a 17; Müslim, Cum‘a 13-15)

“Bir kimse Cuma günü cünüplükten temizleniyormuş gibi yükseklik abdesti aldıktan sonradan erkenden Cuma namazına giderse bir deve kurban etmiş gibi sevap kazanır. İkinci saatte giderse bir inek, üçüncü saatte giderse boynuzlu bir koç kurban etmiş gibi sevap alır. Dördüncü saatte giderse bir tavuk, beşinci satte giderse bir yumurta sadaka vermiş gibi sevap alır. İmam minbere çıkınca, melekler okunan hutbeyi dinlemek üzere cemaatin arasına katılır.” (Buhârî, Cum‘a 4; Müslim, Cum‘a 10)

Âyet-i kerîmelerde uyarı çekilen hususlar şunlardır:

Birincisi; “Cuma günü namaza çağrılmak”tan gaye, hutbeden önce Cuma namazı için okunan iç ezandır. Resûlullah (s.a.s.) vaktinde Cuma günü sadece bir ezan okunurdu. O da Cuma namazı ezanı idi. Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer döneminde de böyle devam etti. Fakat Hz. Osman vaktinde cemaat iyice kalabalık ayla gelince, Cuma vaktinden önce halka vaktin girdiğini bildirmek üzere bir ezan daha okunması kararlaştırıldı. O günden sonradan böyle bir uygulama devam ede geldi.

İkincisi; “zikrullah”tan kasıt, Cuma hutbesi ve Cuma namazıdır. İkisi de farzdır. Burada hutbeye zikrullah denmesi, hutbenin muhtevası hakkında bir akıl vermektedir. Dolayısıyla hutbede zikrullah sayılacak dualar okunmalı, zikirler yapılmalı, Allah’ı, O’nun rahmetini ve azabını hatırlatıcı şeyler söylenmelidir. Zikrullaha münâfi şeyler söylenmemelidir. Bu esaslara bakıldığında zâlim hükümdarları övmenin, onların isimlerini anmanın, onlara dua etmenin “zikrullah” ile alakası bulunmadığı, tersine bunun “zikrüşşeytan” olduğu kavranabilir.

Üçüncüsü; “zikrullâha koşmak”, birincil akla geldiği şekilde ayaklar üzere koşarak namaza gitmek değildir. Zira Resûlullah (s.a.s.) bu şekilde koşarak namaza gitmeyi yasaklamıştır. Hadis-i şerifte şöyle buyrulur:

“Namaz için kâmet getirilecek olursa, ona koşarak gitmeyin. Ona ağırbaşlılık ve sükûnet ile gidin.” (Müslim, Mesâcid 151)

Dolayısıyla “koşmak”tan hedef, öteki işleri ve meşgaleleri bırakarak cumaya gitmek, yürek ve niyetle yönelmek, onu ifa için abdest almak, elbiseleri giymek gibi gerekenleri yapıp yola koyulmaktır.

Dördüncüsü; “alışverişi bırakmak”: Bu ifade yalnızca alışverişi yok, tüm meşguliyetleri bırakarak namaz için hazırlanmayı da içine alır. Burada “alışveriş” kelimesinin zikredilmesi, Cuma günü ticaretin yoğun olması dolayısıyladır. Cuma günleri civardaki mesken bölgelerinden Medine’ye gelen ırk, yanlarında satış için mal getirirlerdi ve o gün herkes ihtiyaçlarını karşılayabilmek için alışveriş yapardı. Bu sebeple ayetteki ambargo yalnızca alışveriş ile sınırlı olmayıp, bütün meşguliyetleri kapsamaktadır.

Beşincisi, namaz sonrası yeryüzüne dağılmak: Bu da vücub yok ibâha mânası açıklama eder. Tıpkı ihramlıyken avlanmak haramken, “İhramdan çıktığınız süre isterseniz avlanabilirsiniz” (Mâide 5/2) emri gereğince avlanmanın bağımsızlık olması gibi. Namaz kılındıktan sonra millet serbesttirler. İstedikleri yere dağılabilirler. Lüzum ticaret, lüzum ilim, lüzum ziyaret, gerek ibâdet yapabilir, gerekse istirahat edebilirler. Yahut namaz insanı hayattan koparan ve tembelliğe iten bir sebep olarak algılanmamalıdır. bir de, jurnal hayatımızın her alanında da zikrullaha devam etmemiz nasihat edilmektedir. Çünkü Allah’ı zikir ve dindarlık sadece mâbede kasıtlı olarak bir durum değildir. Mâbet açık havada da Allah’ı hatırasına yapmak, meslek ve ticâret hayatında da O’nun rızâsını gözetmek önemlidir. Zira kurtuluş ama Allah’ı her lahza hatırda tutup, o şuurla yaşanacak bir kulluk hayatı ile muhtemel olabilecektir. Somurtkan takdirde gelen âyette bahsedilen kınanmış duruma biz de düşebiliriz:

Cum'a Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Cum'a Suresi 9. ayetinin meal karşılaştırması ve öteki ayetler için tıklayınız...

Kaynak: www.islamveihsan.com URL: https://www.islamveihsan.com/cuma-suresi-9-ayet-meali-arapca-yazilisi-anlami-ve-tefsiri.html