Hadisi şerifi nasıl anlamalı ve amel etmeliyiz? Hadisi şeriften çıkarmamız gereken dersler nelerdir?

Yezîd İbni Hayyân şöyle dedi:

Birgün Husayn İbni Sebre ve Amr İbni Müslim ile beraber Zeyd İbni Erkam’ın evine gittik. Yanında oturduğumuzda Husayn İbni Sebre dedi oysa:

- Zeyd! Sen böylece çok lutfa nâil olmuş bir kimsesin. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i gördün, sözünü dinledin, onunla birlikte savaşlara katıldın ve arkasında namaz kıldın. Doğrusu büyük saâdete erdin, Zeyd! Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den duyduklarını bize de anlat!

Bunun üzerine Zeyd şunları söyledi:

- Yiğenim! Vallahi fazla yaşlandım. Aradan fazla vakit geçti. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den duyup öğrendiklerimin bir kısmını unuttum. Bu sebeple size anlattıklarımı öğrenin. Anlatmadıklarım hususunda da beni zorlamayın.

Zeyd sözlerine devamla dedi ki:

Birgün Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Mekke ile Medine arasındaki Hum suyu başında ayağa kalkarak bize bir konuşma yaptı. Allah’a hamd ü senâdan sonradan bize tavsiye verdi. Daha Sonra da şöyle buyurdu:

- “Ey halk müziği! Ben de bir insanım. Yakında Rabbimin elçisi bana da gelecek ve ben onun dâvetine uyup gideceğim. Size iki kayda değer şey bırakıyorum. Biri, insanı doğruya götüren bir kılavuz ve nur olan Allah’ın Kitâbı Kur’an’dır. Ona yapışın ve sıkıca sarılın!”

Peygamber aleyhisselâm Kur’an’a sarılma ve ona bağlanma konusunda tavsiyelerde bulundu. Daha Sonra sözüne şöyle devam etti:

“Size üstelik Ehl-i beyt’imi bırakıyorum. Allah’dan korkun da Ehl-i beyt’ime saygılı davranın! Allah’dan korkun ve Ehl-i beyt’ime saygılı davranın!.”

Husayn İbni Sebre:

- Zeyd! Peygamber’in Ehl-i beyt’i kimdir? Hanımları da Ehl-i beyt’inden yok midir? diye sorunca Zeyd dedi ancak:

- Hanımları da Ehl-i beyt’indendir. Fakat onun başlıca Ehl-i beyt’i, kendisinden daha sonra da sadaka almaları haram olanlardır.

Husayn:

- Sadaka almaları haram olanlar kimlerdir? diye sordu.

Zeyd:

- Ali’nin ailesi, Akîl’in ailesi, Ca`fer’in ailesi ve Abbas’ın ailesidir, dedi.

Husayn:

- Bunların hepsine sadaka olmak haram mıdır? diye sorunca Zeyd İbni Erkam:

- Evet, cevabını verdi. Müslim, Fezâilü’s-sahâbe 36

Bir diğer rivayete tarafından Resûl-i Ekrem şöyle buyurdu:

- “Size iki manâlı şey bırakıyorum. Bunlardan biri Allah’ın Kitâb’ıdır. O Allah’ın ipidir. Ona yapışan içten yolu bulur. Onu bırakan da yolunu sapıtır.” Müslim, Fezâilü’s-sahâbe 37

Zeyd İbni Erkam

Medineli bir yetimdi. Onu Abdullah İbni Revâha hazretleri himâyesine alıp büyüttü. Uhud Gazvesi’ne bulunma isteyen Üsâme ve Abdullah İbni Ömer gibi çocuklardan biri de Zeyd’di. Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem onları ufak bulduğu için savaşa katılmalarına izin vermedi. Hicretin sekizinci yılında yapılan Mûte Savaşı’na Abdullah İbni Revâha’nın terkisine binerek gitti. Daha sonraları Resûlullah Efendimiz’le birlikte on yedi gazvede bulundu.

Zeyd İbni Erkam’dan söz edip de onun hayatındaki şu kayda değer sahneyi anlatmamak olmaz:

Kerbelâ’da Hz. Hüseyin şehid edilip kesik başı Kûfe ve Basra vâlisi Ubeydullah İbni Ziyâd’ın önüne getirildiği süre Zeyd İbni Erkam da orada bulunuyordu. İbni Ziyâd elindeki deynekle Hz. Hüseyin’in ön dişlerine vurmaya başlayınca Zeyd dayanamadı:

- Çek şu deyneğini! Ben o dişleri Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in öptüğünü gözlerimle gördüm, dedi ve bu gaddarlık karşısında hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.

Vâli İbni Ziyâd onun bu sözlerine kızdı:

- Eğer yaşını başını almış bir ihtiyar olmasaydın boynunu vururdum, diye çıkıştı.

Zeyd İbni Erkam böyle gürültülere kundura bırakacak adam değildi. O adaletsizlik aleyhinde susmanın dilsiz şeytanlık olduğunu Resûlullah’dan öğrenmiş bir insandı. Kalkıp sırası gelmişken oradakilere şöyle haykırdı:

- Ey Araplar! Siz bundan sonradan birer kölesiniz. Siz Fâtıma’nın oğlunu şehid ettiniz, (vali İbni Ziyâd’ı kastederek) Mercâne’nin oğlunu da kendinize dikte ve hâkim yaptınız. Halbuki o sizin hayırlılarınızı öldürmüş, kötülerinizi de kendisine kul yapmak istemiştir. Siz bu zillete razı oldunuz. Zillete razı olan kahrolsun!..

Peygamber Efendimiz’den doksan hadis söylenti etmiş olan Zeyd İbni Erkam bu yürekler yakan Kerbelâ hâdisesinden beş sene sonra 66 (685) yılında Kûfe’de vefat etti. Allah ondan razı olsun.

Bu hadîs-i şerîfi Zeyd İbni Erkam’dan rivayet eden Yezîd İbni Hayyân, ise Kûfeli muhaddis bir tâbiîdir.

Hadisi Nasıl Anlamalıyız?

Resûl-i Ekrem Efendimiz Vedâ Haccı’ndan Medine’ye dönerken, Hum suyu başında ashâbına va`z ve öğüt etti. Konuşmasının bir uygun onlara, ömrü tamamlanınca tüm halk gibi kendisinin de dünyaya vedâ edip gideceğini ve Allah Teâlâ’nın huzuruna varacağını söyledi. Konuşmasına şöyle devam etti:

“Size iki kayda değer şey bırakıyorum. Biri, insanı doğruya götüren bir rehber ve nur olan Allah’ın Kitâbı Kur’lahza’dır. Ona yapışın ve sıkıca sarılın!”.

Burada Peygamber Efendimiz, Kur’ân-ı Kerîm gibi bir rehberden mahrum olan insanlığın, karanlıklar içinde bocalayıp duran ve nereye gideceğini bilemeyen zavallı bir kalabalıktan ibaret olduğunu belirtiyor. Allah Teâlâ’nın bu kuru kalabalığa acıdığını ve gidecekleri yolu neşelendirmek için onlara bir ışık kaynağı olan Kur’ân-ı Kerîm’i gönderdiğini, onun aydınlığını izleyenlerin, varılması gereken hedefe kolaylıkla varacaklarını hatırlatıyor.

Bir başka rivayete göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Kur’ân-ı Kerîm’den bahsederken:

“O Allah’ın ipidir. Ona yapışan içten yolu bulur. Onu bırakan da yolunu sapıtır” (Müslim, Fezâilü’s-sahâbe 37) buyurmuştur. Demekki dürüst yolu bulmak ve hedefe gelmek için Kur’lahza’a sıkıca sarılmak gerekir. Ona sıkıca sarılanlar, yâni hayatlarını ona ve onun prensiplerine tarafından proğramlayanlar güçlenirler; ilerlemeye ve yükselmeye devam ederler. Onu ellerinden bırakanlar veya Kur’lahza ipine tutunduklarını sanıp ellerini gevşetenler, ilerlemek bir yana, yerlerinde bile saymaz, uçurumdan aşağı şipşak yuvarlanırlar. İlâhî emânete sahip çıkmamanın cezasını o kadar acı şekilde öderler.

Resûlullah Efendimiz ashâbına ikinci bir emanetinden bahisle şöyle buyuruyor:

“Size bir de Ehl-i beyt’imi bırakıyorum. Allah’dan korkun da Ehl-i beyt’ime saygılı davranın. Allah’dan korkun ve Ehl-i beyt’ime saygılı davranın.”

Hadisin bazı rivayetlerine göre Hz. Peygamber Ehl-i beyt’e derin saygı edilmesine dair tavsiyesini üç defa tekrarlamıştır.

Ev halkı anlamına gelen Ehl-i beyt kimlerdir?

Ehl-i beyt’in kimlerden meydana geldiği âlimler aralarında, bilhassa sünnîlerle şiîler arasında uzun tartışmalara yol açmıştır. Ehl-i beyt’in kim olduğunu sadece en güvenilir hadîs-i şerîflere bakarak belirlemeye çalışalım:

Yukarıdaki Hadis-i şerif, Ehl-i beyt konusundaki en sağlam hadislerden biridir. Bu hadiste Zeyd İbni Erkam’a:

- Peygamber’in Ehl-i beyt’i kimdir? Hanımları da Ehl-i beyt’inden yok midir? diye sorulduğunu, onun da:

- Evet, hanımları da Ehl-i beyt’indendir. Ama onun esas Ehl-i beyt’i, kendisinden daha sonra da sadaka almaları haram olan Ali, Akîl, Ca`fer ve Abbâs’ın aileleleridir dediğini gördük. Demekki Hz. Peygamber’in hanımları onun ehl-i beytindendir. Resûl-i Ekrem Efendimiz’in hanımlarının onun ehl-i beyt’inden olduğunu şu hadîs-i şerîf de açıkca göstermektedir:

Efendimiz Zeyneb Binti Cahş vâlidemizle evlendiği gün, Hz. Âişe’den açmak üzere hanımlarının odalarını birer birer dolaştı ve:

- “Allah’ın selâmı ve rahmeti üzerinize olsun, Ehl-i beyt!” diye selâm verip hatırlarını sordu. Herbir hanımı:

- Allah’ın selâmı ve rahmeti senin de üstüne olsun. Eşini nasıl buldun? Allah kutsal etsin, diye onu tebrik ettiler (Buhârî, Tefsîru sûre (33) 8).

Bu ve güya hadisleri bir yana koyan şiîler, Ehl-i beyt’in Hz. Ali, Hz. Fâtıma ve oğulları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin ile onların nesillerinden gelen kimseler olduğunu ileri sürerler. Dayanakları da şu hadistir:

Bir sabah Peygamber aleyhisselâm siyah yünden yapılmış nakışlı bir örtüye (abaya) bürünüp evden çıktı. Yanında sırasıyla Hz. Hasan, Hz. Hüseyin, Hz. Fâtıma ve Hz. Ali geldiler. Hepsini de örtünün içine aldıktan sonradan Ahzâb sûresinin 33. âyetini okudu:

“Ey Ehl-i beyt! Allah Teâlâ sizden günahı onarmak ve sizi terte-miz gerçekleştirmek istiyor” (Müslim, Fezâilü’s-sahâbe 61).

Sahîh-i Müslim’de yer alan bu hadis de sahihtir. Yalnızca bu hadise sarılıp Ehl-i beyt’in Ehl-i abâ da denilen Hz. Peygamber ile bu dört kişiden ibaret olduğunu anlatmak ve güvenilir öteki hadislere bedel vermemek nasıl doğru olabilir? Mâdemki yukarıdan beri zikrettiğimiz hadislerin hepsi de sağlam ve sahih hadislerdir; şu hâlde bu rivayetlerin hepsini bir arada düşünmek ve Resûl-i Ekrem Efendimiz’in Ehl-i beyt’inin:

Bütün hanımları,

Kızı Hz. Fâtıma,

Torunları Hz. Hasan ve Hüseyin ile

Amcası Hz. Abbas ve amcazâdeleri Hz. Ali, Akîl ve Ca`fer’in ailelerinden ibaret olduğunu kabul etmek gerekir.

Ehl-i beyt, bu ümmete Peygamber emanetidir. Onları sevmek, saymak, sevilip sayılmalarını ihtiyacı karşılamak her mü’minin görevidir.

Peygamber Efendimiz’e ve onun yakınlarına sadaka almanın ve sadaka edilmiş bir şeyi yemenin neden yasaklandığını 300 nolu hadîs-i şerîfte görmüştük. Efendimiz sadakayı malın mânevî kiri saydığı için onu hem kendisi yememiş, keza de soyundan gelenlerin yemesini doğru bulmamıştır. Soyuna sadakayı haram kılarken Resûl-i Ekrem Efendimiz’in birinci plânda düşündüğü husus şu olmalıdır: Kendisi vefat ettikten sonradan ümmeti onun soyuna büyük değerinde verecek ve onların ellerini sıcak sudan soğuk suya vurmalarını istemeyecekti. Şayet onlardan bazıları Hz. Peygamber’in soyundan gelmiş olmayı kötüye kullanacak, halkın sırtından geçinmek isteyecekti.

Âyet-i kerîmede belirtildiği üzere tüm peygamberler ümmetlerinden maddî çıkar beklememişler, mükâfatlarını Allah’dan umduklarını söylemişlerdir. Hayatı boyunca halktan fayda ummayan, tam aksine elinde avucunda ne varsa insanlara dağıtan Resûl-i Ekrem Efendimiz, soyundan gelenlere sadakayı menetmek suretiyle, onların Peygamber yakını olmayı kötüye kullanmalarına imkân vermemiştir. Bu hadisi 713 numarayla her yerde okuyacağız.

Hadisten Çıkarmamız Gereken Dersler Nelerdir? Peygamber aleyhisselâm bize iki emânet bırakmıştır. Bunlardan biri Kur’ân-ı Kerîm’dir. Yaşadığımız sürece onu kendimize kılavuz edineceğiz. Buyruklarına uyup yasaklarından uzakta duracağız. Kur’lahza’a sarılan müslümanlar yükselmeye devam eder. Kur’lahza’a uygun yaşamayanlar biçare bir yaşam sürerler. Peygamberimiz’in bıraktığı ikinci emânet, onun Ehl-i beyt’idir. Eh-l-i beyt’i Peygamberimiz’in hâtırası diye tekrar tekrar sevip sayacağız. Ehl-i beyt’deri olanlar, hiç kimseden sadaka kabul etmezler.

Kaynak: Riyazüs Salihin, Erkam Yayınları

Kaynak: www.islamveihsan.com URL: https://www.islamveihsan.com/ehli-beyt-sevgisi-ile-hadis.html