“İyiliklerin en değerlisi, insanın babası öldükten sonra, baba dostunun ailesini kollayıp gözetmesidir” hadis-i şerifini nasıl anlamalıyız?

İbni Ömer radıyallahu anhümâ’dan söylenti edildiğine kadar Peygamber aleyhisselâm şöyle buyurdu:

“En makbul iyilik, baba dostunu koruyup gözetmektir.”

Abdullah İbni Dînâr’dan söylenti edildiğine kadar, Abdullah İbni Ömer radıyallahu anhümâ şöyle dedi:

Bedevilerden biri Abdullah İbni Ömer’le Mekke yolunda karşılaştı. Abdullah İbni Ömer ona selâm verdi; kendi bindiği eşeğe onu bindirdi ve başındaki sarığı da ona verdi.

Abdullah İbni Dinâr sözüne devamla dedi ancak: Biz İbni Ömer’e:

– Allah iyiliğini versin, bu adam bedevilerden biri. Onlar aza kanaat ederler, deyince bize şunları söyledi:

- Bu zâtın babası, (babam) Ömer İbni Hattâb’ın dostuydu. Ben Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu duydum:

“En makbul iyilik, baba dostunun ailesini koruyup gözetmektir.”

Abdullah İbni Dînâr’ın Abdullah İbni Ömer’den bir diğer rivayeti de şöyledir:

Bir defasında İbni Ömer Mekke’ye gitmek üzere yola çıktı. Deveye binmekten usandığı zaman üzerinde istirahat edeceği bir merkebiyle, başına sardığı dahası sarığı vardı. Birgün İbni Ömer eşeğin üstünde dinlenirken bir bedeviye rastladı. Ona:

- Sen falan oğlu falan yok misin? diye sordu. Adam:

- Evet, deyince eşeği ona verdi ve:

- Buna bin, dedi. Sarığı da ona uzatarak, bunu da başına sar, dedi. Arkadaşlarından biri İbni Ömer’e:

- Allah seni bağışlasın. Üstünde dinlendiğin eşek ile başına sardığın sarığı şu bedeviye gereksizce verdin, deyince İbni Ömer şunları söyledi:

- Ben Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i “İyiliklerin en değerlisi, insanın babası öldükten sonradan, baba dostunun ailesini kollayıp gözetmesidir” buyururken duydum. Bu adamın babası, (babam) Ömer radıyallahu anh’in dostuydu. (Müslim, Birr 11-13. Keza bk. Ebû Dâvûd, Edeb 120; Tirmizî, Birr 5)

Hadisi Nasıl Anlamalıyız?

Anne-baba dostları, onlardan geriye kalan en kıymetli birer hâtıradır. Anne-baba dostlarına değerinde belirlemek, şahsen anne-babaya değer vermek ve onların hâtırasına hürmet etmek anlamına gelir.

İnsanı insan yapan en manâlı özelliklerden biri vefâ duygusudur. Bu duygu, sevilen ya da sevilmesi gereken kimselere bahşedilen değerin bir ölçüsüdür. Vefâ duygusuna sahip olmayanlar sadece kendini, zevkini ve çıkarını düşünen egoist kimselerdir. Böyle şahıslardan, hâtıralara hürmet ve fedakârlık gibi asil davranışlar ummak boşunadır.

Hayatı güzelliklerle, hoş davranışlarla dolu olan Abdullah İbni Ömer Hazretlerinin, bir baba dostunun oğluna gösterdiği bu sıcak tutum çok ibretlidir!.. Uzun ve tedirgin seyahat sırasında kendisine gerekli olan bir takım şeyleri gözünü kırpmadan hediye etmesi, babasına verdiği değeri ve onun hâtırasına olan bağlılığını göstermektedir. Baba dostuna, yol arkadaşlarının dediği gibi basit hediyeler değil de en lüzumlu şeyleri ikrâm etmesi, bununla birlikte onun cömertliğini ortaya koymaktadır. İbni Ömer’in vefakârlığı, hâtıralara bağlılığı pek meşhurdur. Resûl-i Ekrem Efendimiz’in vefatından sonradan, çok eskiden geçtiği yollarda onu düşünerek yürümesi, aşağı dinlendiği ağaçların dibinde oturup onu hatırlaması, bu ağaçlar kurumasın diye, onların dağda, bayırda bulunmasına bakmadan sulaması, Abdullah İbni Ömer’in ne büyük bir gönle sahip olduğunu ifade etmektedir.

Hâtıralara bağlanmayı nostalji diye küçümseyenler, sevgi ve dostluğun engin dünyasını farkedemeyen duygu fakiri, jurnal yaşayan, sıcacık ve ufak dünyalara haps olup kalan kimselerdir. Esas baba dostlarına ve onların yakınlarına bedel verenler, insanî meziyetleri gelişmiş faziletli kimselerdir.

Hadîs-i şerîf bize üstelik söylev edebi ve nezâket kuralı öğretmektedir. Birini tenkid etmeden önce, tatlı bir hitap tarzıyla gönlünü alma gereğine göze çarpan vardır. Bir bedevîye fazla layık veriyorsun diye Abdullah İbni Ömer’i tenkid eden zât, sözlerine “Allah seni bağışlasın!” diye girerek tenkidin acılığını hafifletmeye çalışmıştır. Gerçekte bu incelik bir Kur’an edebidir. Peygamber Efendimiz Tebük seferine katılmamak için bahâneler uyduran bazı kimselerin ileri sürdüğü özürleri kabul ederek kendilerine izin vermişti. Allah Teâlâ Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem’in bu tutumunu beğenmedi. Onu şöyle uyardı:

“Hay Allah hayrını veresice! Haklı mâzereti bulunanlar sence belirlenmiş olmadan, yalancıları bilmeden niye onlara izin verdin?” (Tevbe sûresi, 43)

Hadisten Öğrendiklerimiz

Anne ve babanın ölümünden sonra onların ahbaplarını görüp korumak, dinimizin tartı verdiği faziletli davranışlardır. Ane-babanın ölümünden sonra onların dostlarını arayıp sormak, annne-babaya iyilik ve ikram sayılır. Birini tenkid ederken gönlünü kırmamaya çalışmalıdır.

Kaynak: Riyazüs Salihin, Erkam Yayınları

Kaynak: www.islamveihsan.com URL: https://www.islamveihsan.com/en-makbul-iyilik-baba-dostunu-koruyup-gozetmektir-hadisi.html