Esmaül Hüsna ne aramak? Esmaül Hüsna ile ilgili ayet ve hadisler nelerdir? Allah’ın kaç ismi vardır? Esmaül Hüsna’nın anlamları ve faziletleri nelerdir? İşte Esmaül Hüsna (Allah’ın 99 ismi) ve anlamları…

İsmin çoğulu olan esma ile “güzel, en hoş” anlamındaki hüsna kelimelerinden oluşan esma-i hüsna (El-esmaül-hüsna) terkibi naslarda Allah’a nisbet edilen isimleri ifade eder.

Allah’ın 99 ismi ve anlamları... Hadis-i şerifte buyrulur: “Allah’ın 99 ismi vardır. Kim bunları sayarsa (ihsâ) Cennet’e girer.” (Tirmizî, De’avât, 83)

ALLAH’IN 99 İSMİ VE ANLAMLARI

Allah’ın 99 ismi ve anlamları.

1. ALLAH

Allah kimdir?

Allah; gördüğümüz görmediğimiz, bildiğimiz bilmediğimiz tüm âlemlerin sâhibi ve mâliki, kâinatın yegâne yaratıcısı, her türlü övgüye ve ibâdete lâyık olan yüceler yücesi Rabbimizin doksan dokuz isminin bütün hususiyetlerini kendinde toplayan en ayrıntılı özel adıdır.[1] Allah Teâlâ; varlığı zorunlu olandır, tüm övgülere lâyık olandır; birdir, tektir, eşsizdir, doğmamıştır, doğurmamıştır. Varlığının başlangıcı ve sonu yoktur. Hiçbir şeye muhtaç değildir. Hiç bir şeye ayrı; hiç bir şey de O’na farklı. Her türlü kemâl sıfatlarla muttasıftır, her türlü eksikliklerden yücedir.

Allah ism-i celâli, bütün Esmâ-i Hüsnâ’nın anlamlarını ve husûsiyetlerini kendisinde toplayan, sadece Allah’ın zâtına kasten bir özel isimdir. Hiçbir varlığa isim olarak verilemez. Arapça da dahil hiç bir dilde herhangi bir kelime “Allah” isminin yerini tutamaz. Bu sebeple hiç bir dile çevrilmez. Zâten özel isimler diğer dillere çevrilmeksizin olduğu gibi kullanılır. Arapçadaki “İlâh” ve “Ma’bûd”; Farsçadaki “Hudâ” ve “Yezdan”; Türkçedeki “Tanrı” ve “Çalab”; İngilizcedeki “God”; Fransızcadaki “Dieu” vb. farklı alanlara yönlendirilmiş dillerde tanrıyı ifâde için kullanılan kelimeler hiçbir şekilde “Allah” isminin yerini tutamaz.

Allah ism-i celâlinin o kadar fazla özelliğinden birisi şudur: Beş harften oluşan “Allah ( اَلَّلُ )” isminin başındaki elif atılsa “lillâh ( لَِِّ)” kalır. “Allah için” demektir ve aynı anlam korunur. Birinci “lâm” atılsa “lehû ( لَهُ )” kalır. “O’nun için/Allah için” demektir. Aynı manâ tekrar korunur. İkinci “lâm” atılsa, “hû ( هُ)” kalır. Hû’nun aslı “hüve ( هُوَ )”dir. “Hüve = O” da, Allah’a göze çarpan eder. Bunların her birisi Kur’ân-ı Kerîm’de geçmektedir.[2]

Allah Esması - Video

İsm-i Azam nedir?

Hz. Peygamber; İsm-i Azam ile dua edildiği takdirde Allah Teâlâ’nın o duayı kabul edeceğini haber vermiş[3], ama Esmâ-i Hüsnâ’dan hangilerinin İsm-i Azam olduğunu açıkça bildirmemiş, fakat bir takım işaretlerde bulunmuştur. Meselâ, şu iki âyette İsm-i Azam’ın bulunduğunu bildirmiştir:[4] “İlâhınız bir tek Allah’tır. O’ndan başka ilâh yoktur. O, rahmân’dır, rahîm’dir.” (Bakara, 2/163) “Elif. Lâm. Mîm. Hayy ve kayyûm olan Allah’tan başka ilâh yoktur.” (Âl-i İmrân, 3/1-2)

Hz. Enes şöyle anlatır: Resûlullah mescide girdiği bir esnâda bir adam namaz kılmış dua ediyor ve şöyle diyordu: “Ey Allah’ım, senden başka ilah yoktur, oysa sen varsın, sen bol bol verensin. Ey göklerin ve yerin yoktan var edicisi, ey Celal ve ikram sahibi.” Resûlullah: “Onun Allah’a ne ile duâ ettiğini biliyor musunuz? O, Allah’a İsm-i Azam ile duâ etmiştir. Bu isimle dua edildiğinde Allah o duayı kabul eder ve bu isimle kendisinden bir şey istendiğinde verir” buyurdu.[5] Allah ism-i celâli, bütün Esmâ-i Hüsnâ’nın anlamlarını kendisinde topladığı için “İsm-i Azam” kabul edilmiştir.

Hz. Peygamber’in İsm-i Azam’la ilgili bazı işaretlerinden hareketle İslâm âlimlerinden bazıları İsm-i Azam’la ilgili bazı fikirler ileri sürmüşlerdir. Bazılarına tarafından İsm-i Azam, “Allah” ism-i celâlidir. Bazılarına kadar, “el-Hayyu’l-Kayyûm”dur. Bazılarına kadar, “Zü’l-celâli ve’l-ikrâm”dır. Bazılarına göre, “er-Rahmânu’r-Rahîm”dir. Bazılarına tarafından, “Lâ ilâhe illallah”tır. Bazılarına göre, “Allâhu lâ ilâhe illâ hüve’l-hayyu’l-kayyûm”dur.[6] Ayrıntılı bilgi için tıklayın!

2. ER-RAHMÂN

Rahman ne seslenmek?

Rahmet ve acıma; acınacak şey, bağışlama, yürek yufkalığı, şefkat ve ihsân anlamlarına kazanç. “Rahmân” ve “Rahîm” isimleri, “çok şefkat ve acıma eden” anlamındadır. Kur’ân’da “Rahmân” ismi elli yedi, “Rahîm” ismi yüz on beş kez Allah’a nisbet edilmektedir.

Er-Rahman Esması - Video

“Rahmân”, Allah’ın zâtî ismi, “Rahîm” ise fiilî isimlerindendir. “Rahmân”, zâtî ismi olduğundan Allah’tan başkasına isim olarak verilemez. Fiilî isimlerinden olan “Rahîm” ise başkasına isim olarak verilebilir. Allah’ın bu ismi bir kulda tecelli ederse, o kul merhamet kanatlarını bütün yaratıklara açar.[7] Allah’ın rahmeti bütün yaratılmışları kapsar. Rahmetiyle, inanan inanmayan bütün insanlara rızıklarını ve nimetlerini bol bol vermektedir.[8]

Hz. Peygamber Allah’ın rahmetini şöyle anlatır: “Şüphesiz Allah’ın yüz rahmeti vardır. Bunlardan bir tanesini yaratıklarına vermiştir. Yaratıkların birbirlerine acımaları bu rahmet sebebiyledir. Allah’ın rahmetinin doksan dokuzu kıyâmet günü içindir.”[9]

3. ER-RAHÎM

Rahim ne çağırmak?

Rahîm; böylece çok acıma edici, verdiği nimetleri iyi kullananları daha büyük nimetler devretmek suretiyle mükâfâtlandırıcı anlamındadır.[10]

Er-Rahim Esması - Video

Rahmân ve rahîm, rahmet kökünden türemiştir. İkisi de Allah’ın engin merhamet ve şefkatini bildirir. Oysa aralarında şöyle bir ayrım vardır: Rahmân ismi dünyada mü’min kâfir herkesi kuşatmışken, rahîm, yalnızca inananlara mahsustur. Bu bakımdan Allah, âhirette sadece mü’minlere rahmet ederek, onları cennetine koyacaktır. Rahmân ve rahîm isimleri iki türlü rahmet ifâde eder. Rahmân isminin ifâde ettiği rahmet, hiç bir şarta, kesbe ve irâdeye ast olmayarak bahşolunan rahmettir. Bu bütün yaratıkları kapsayan bir rahmettir. Bunda çalışan çalışmayan, itaatli suçlu, inançlı inançsız ayırımı yoktur. Rahîm isminin ifâde ettiği rahmet ise, Rahmân’ın lütfu olan rahmeti iyiye kullanarak çalışanlara bir mükâfât edinmek üzere verilen rahmettir. Bu, asgari bire ondur. Çalışanın samimiyetine kadar yedi yüz katına ve hatta daha fazla katlara çıkabilir. Kuşkusuz çalışanla çalışmayan bir olmaz.[11]

4. EL-MELİK

Melik ne çağrıda bulunmak?

Melik; görülen ve görülmeyen tüm âlemlerin, tüm kâinatın tek sahibi ve mutlak surette tek hükümdârı demektir. Kendisine ibâdet edilmeye yegâne lâyık olan O’dur. O’nun istediği olur, istemediği olmaz. O, bir şeyin olmasını isterse, sadece “ol” der, o da derhal olur. Olmasını istemediği hiçbir şey de katiyen varlık sahasına çıkamaz.

El-Melik Esması - Video

Tüm kâinat, yaratılmış olan her şey, çok iyi bir harmoni içerisinde işlemektedir. Katiyen bir başı haylazlık ve bağdaşmazlık yoktur. Bütün idâre tek bir yerden geliyor. O Allah, dünya ve âhiret hayatındaki her şeye hakiki anlamda ve şartsız hâkim ve mâlik olan ve dilediği gibi tasarrufta bulunandır.[12]

5. EL-KUDDÛS

Kuddüs ne demek?

Kuddûs; hatadan, gafletten, âcizlikten, her türlü eksiklikten uzakta, bütün kemâl sıfatları üstünde toplamış, bütün övgülerin üstünde olan demektir. Her türlü ayıptan, kusurdan ve ihtiyaçtan uzaktan olan, her türlü hayır ve bereketin kaynağı olan mübarek zât demektir. Her türlü eksiklikten, lekeden, pastan, kirden son derece pak demektir.

El-Kuddüs Esması - Video

Gördüğümüz görmediğimiz, bildiğimiz bilmediğimiz her şeyi yaratan Allah Teâlâ, kâinâtı akıllara durgunluk verecek bir düzen ile yaratmıştır.[13]

6. ES-SELÂM

Selamlama ne demek?

Selâm; her türlü eksiklikten, ayıptan, kusurdan, yaratılmışlara özgü değişim ve değil oluştan münezzeh ve sâlim olan; kullarını her türlü kötülüklerden, tehlikelerden selâmete çıkaran; Cennetteki kullarına selam veren demektir. Allah, gerek dünyada, gerekse âhirette tehlikeye düşen kullarını tehlikelerden kurtarıp selamete çıkarandır.[14]

Es-Selamlama Esması - Video

Hz. Peygamber, her namazdan sonradan; “Allah’ım! Sen’sin selâm ve Sen’dendir selâm!” buyurmuştur.[15] Selâm, Esmâ-i Hüsnâ’dan biri olduğu için Müslüman olmayanlara bu lafızla selamlama verilmez. Müslüman olmayanlar, dua ve esenlik dileği olan “selâm”ı hak etmemişlerdir.

7. EL-MÜ’MİN

Mümin ne çağırmak?

Mü’min; güven veren, va’dine güvenilen; inananları nefret ve endişeden güvende kılan; mü’minlerin îmân ve samimiyetini onay eden; mûcizeler saptamak suretiyle Peygamberlerinin doğruluğunu isbatlayan; kendisine sığınanları koruyan, emniyetle rahatlandıran demektir.[16]

El-Mümin Esması - Video

Allah’ın kullarına en büyük nimetlerinden biri, îmândır. Diğeri, emniyettir. İnsan; canı, malı, ırzı, namusu için her zaman bir endişe ve korku içinde kalsaydı, bu ne büyük bir cefa olurdu. Bu ad bir kulda tecellî edince, o kulun kalbine imân tamamen yerleşir. O, güvenilir biri olur. Allah Teâlâ, mü’min isminin bir tecellisi olarak inananları korkulardan güvende kılıyor.[17]

8. EL-MÜHEYMİN

Müheymin ne çağrıda bulunmak?

Müheymin; kâinatın tüm işlerini gözetleyip yöneten; tüm yaratıklarını gözetip koruyan; korkulardan belirli kılan demektir. Yine kullarına asla zulmetmeyen; her söylediği ve yaptığına güvenilen; tüm kullarını hükmü altına bölge; olup biten her şeyden haberdâr olan ve Peygamberi’ne indirdiği vahyin doğruluğuna tanıklık eden; kullarını dâimâ gözetim aşağıda bulunduran; mü’minlere güven, sevgi ve dinlendirici demektir.[18]

El-Müheymin Esması - Video

9. EL-AZÎZ

Aziz ne çağırmak?

Azîz; yenilmesi olası olmayan gâlip; dengi ve güya bulunmayacak şekilde değerli ve onurlu; kuvvetli ve yenilmez demektir. Allah Teâlâ yegâne baskı ve zor sahibi olan mutlak gâliptir. O’nu âciz bırakacak hiç bir baskı yoktur. Dilediğini izzetli, şerefli ve üstün kılar.[19]

El-Aziz Esması - Video

10. EL-CEBBÂR

Cebbar ne aramak?

Cebbâr; dilediğini her durumda gerçekleştiren; istediğini cebren yaptırmaya muktedir olan; yaratılmışların halini iyileştiren; parçalanmış, dağılmış ve bozulmuş olanı düzeltip onaran; her şeyi tasarrufu altına bölge demektir. Allah Teâlâ, kırılanları onarır, eksikleri tamamlar, her türlü perişanlıkları düzeltir, yoluna koyar. Düzeni bozulan her şeyi düzene koyar. Yaratıklarının ihtiyaçlarını giderir. Yaşama ve rızık sebeplerini sağlar.[20] Kırılan ümitlerin canlanması, şaşılacak perişanlıkların iyi ayla gelmesi ve yola konması için tek başvuru kaynağının Allah Teâlâ olduğunu bilmeli, hatalı yerlere başvurmamalıdır.

11. EL-MÜTEKEBBİR

Mütekebbir ne çağırmak?

Mütekebbir; daima ve her tarafta büyüklüğünü bildiren; zât ve sıfatlarının mâhiyeti bilinemeyecek değin ulu, yaratılmışların sıfatlarından yüce olan; azgın ve zâlim insanları mutlak gücüne itaat etmek zorunda bırakan demektir.[21]

El-Mütekebbir Esması - Video

Soylu Davranış ve yücelik, ama Allah’a mahsustur. İnsan çalışıp çabalamalı büyük adam olmalı, lakin asla büyüklenmemelidir. Yaratılmışlar içinde birincil kez kendini büyük gören İblis olmuş ve bu durum onun lanetlenmesine, cehenneme girmesine sebep olmuştur.

12. EL-HÂLİK

Hâlık ne çağırmak?

Hâlık; her şeyi yaratan, yoktan var eden demektir. Allah Teâlâ, eşyayı, her hangi bir örneği ve yarı olmadan yaratandır. Yarattığı her şeyi tüm tamamen bilir.

El-Halık Esması - Video

Her şeyin varlığını, varlığı baştan başa görüp geçireceği halleri bilir, olayları devir ve tesbit eder, ona tarafından yaratır. Çağırmak ancak hâlık isminin iki anlamı vardır: birincisi; bir şeyin nasıl olacağını görev ve tesbit etmek, ikincisi, o takdire uygun bir şekilde o şeyi yaratmak, var etmek. Allah Teâlâ, her şeyi ezelde takdir etmiş, takdir ettiklerinin zamanı gelince bunları yaratmış, varlık sahasına çıkarmıştır. O’nun ilim, irâde, takdir ve yaratmasından hiç bir şey uzakta kalamaz.

13. EL-BÂRİ

Bari ne çağırmak?

Bâri’; bir örneği ve maddesi olmaksızın yaratan; evrenin tüm parçalarını âhenkli ve uyumlu olarak meydana getiren demektir.

El-Bari Esması - Video

">

Allah Teâlâ, zât ve sıfatları bakımından yaratılmışlara asla farklı. Yarattığı her şeyi hiç bir modele ast kalmaksızın yarattığı gibi, bütün bir uygunluk ve mükemmellik halinde yaratmıştır. Bir kulda bu ad tecellî edince, o kul yaptığı her şeyi adâletle, hakkâniyetle ve sağlam yapar.

14. EL-MUSAVVİR

Musavvir ne çağırmak?

Musavvir; varlıkları dağıtılmış şekillerde yaratan; yarattığı her varlığa ayrı bir şekil ve husûsiyet veren demektir. Hâlik, bâri’ ve musavvir isimlerinin üçü de becerikli anlamındadır. Bunlardan hâlik; bir örneği, eşi, güya olmaksızın birincil kere yaratan demektir. Bâri’; yarattığı şeyi sürükleyici yaratan, yarattığı canlıları, organları yerli yerinde, düzenli yaratan demektir.

El-Musavvir Esması - Video

">

Musavvir de; yarattığı her şeye ayrı bir şekil, biçim ve husûsiyet veren demektir. Yeryüzünde bulunan milyarlarca insanın her bir organının bir diğerine benzemeyişi, Allah’ın yaratıcılığının mükemmelliğine delildir. Bu isimden nasip bölge kullar, Allah’ın yarattığı her şeye hayranlıkla ve ibretle bakarlar.

15. EL-GAFFÂR

Gaffar ne çağırmak?

Gaffâr; dâimâ affeden; kullarının günahlarını örten, ayıp ve kusurlarını bağışlayan; tekrarlanan günahları bağışlayan; mağfireti, bağışlaması ölümsüz olan demektir. Mânevî kirlerden, günahlardan temizlenmek için Allah Teâlâ’ya istiğfar etmeli, mağfiret ve bağışlanma dilemeliyiz.

16. EL-KAHHÂR

Kahhar ne çağrıda bulunmak?

Kahhâr; yenilmeyen, yegane gâlip demektir. Allah Teâlâ, her şeye, her istediğini yapacak şekilde gâlip ve hâkimdir. Şiddet ve kudretiyle her şeyi içinden ve dışından kuşatmıştır. O’na karşı her şeyin boynu büküktür. Dilediğini istediği anda yok ve helak eder.

El-Kahhar Esması - Video

17. EL-VEHHÂB

Vehhab ne çağırmak?

Vehhâb; karşılık beklemeden bol bol veren; hibesi ve lütfu fazla olan demektir. Allah Teâlâ, bağışı çok olandır, karşılıksız verendir, nimetlerinin ardı arkası kesilmeyendir. İnanan inanmayan ayırımı yapmaksızın tüm kullarına nimetlerini bol bol verendir. Rahmeti gereği lütfu bol olan ve uğurlu işlerde başarıya ulaştırandır.

El-Vahhab Esması - Video

18. ER-REZZÂK

Rezzak ne demek?

Rezzâk; bedenlerin ve ruhların gıdasını, tüm yaratıklarının rızkını yaratıp veren demektir. Allah Teâlâ, yarattığı tüm yaratıklarının rızkına kefildir. Yerde, gökte, yer aşağı, denizde vb. nerede canlı varsa hepsinin rızkını yaratan Allah Teâlâ’dır.

Er-Rezzak Esması - Video

">

Hepsinin rızkını bütün vaktinde ve unutmadan verir. Oysa insanlara, yarattığı rızıkları meşrû yoldan arayıp bulmalarını emretmiştir. Bu isimden nasip bölge kul, rızkın değil, Rezzâk’ın peşinden koşar. Her nimette O’nu hatırlar. Allah’ın cömertliğine hayran kalır

19. EL-FETTÂH

Fettah ne seslenmek?

Fettâh; iyilik kapılarını açan; hakemlik yapan; tüm anlaşmazlıklarda hakemlik yaparak mutlak adâleti gerçekleştiren; zulme uğrayanlara yardım eden; mü’min kullarını zafere ulaştıran; mü’minlere mânevî kapıları açıp kalplerden kederleri gideren; her derde tedavi bulan; her türlü engelleri kaldıran demektir.

El-Fettah Esması - Video

Allah Teâlâ, içten, tasaları, kederleri giderendir. İnsanı sıkıntılardan kurtarıp göğsüne genişlik verendir. Anlaşılması zor ilimlerin üzerindeki zorluğu gidererek anlaşılmasını kolaylaştırandır. Allah, insana hidâyet yollarını açar.

20. EL-ALÎM

Alim ne seslenmek?

Alîm; hakkıyla haberdar olan demektir. Allah Teâlâ, vakit ve yer kaydı olmaksızın büyük küçük, gizli açık her şeyi bilendir. Olmuşu, olanı, olacağı en çok iyi bir şekilde bilir. Hiç bir şey O’nun bilgisi dışına çıkamaz. O’nun bilemeyeceği bir şey düşünmek muhtemel değildir.

El-Bilgin Esması - Video

21. EL-KÂBİZ

Kabız ne demek?

Kâbız; rızkı daraltan; canlıların ruhlarını alıp hayatlarına son veren demektir. Allah Teâlâ, istediğini sıkar, daraltır; istediğini genişletir. İstediğinden verdiği zenginliği, çoluk çocuğu, yaşam zevkini, gönül ferahlığını alıverir. ihsânettiği şeyleri daraltır, azaltır. Güneşin doğmasıyla karanlığı giderir. Kuşlara gökyüzünde uçma imkânı verir, onları düşmekten korur. Bu ismi “Bâsıt” ismiyle beraber değerlendirmelidir.

22. EL-BÂSİT

Basıt ne çağrıda bulunmak?

Bâsıt; rızkı genişleten; ruhları bedenlerine dağıtan demektir. Allah Teâlâ, kulunu darlıktan çıkaran, sıkıntıdan kurtarandır. İlâhî imtihanın gerçekleşmesi için bazan sıkar, bazan genişletir. Bazan darlık, bezginlik verir. Bazan bolluk, huzur, rahatlık verir. Bu ismi, “Kâbız” ismiyle beraber değerlendirmelidir.

El-Basıt Esması - Video

23. EL-HÂFİD

Hafid ne çağrıda bulunmak?

Hâfid; alçaltan; zillete düşüren; yukarıdan aşağıya indiren demektir. Allah Teâlâ, kâfirleri, zâlimleri, zorbaları alçaltır; mü’minleri, dostlarını yükseltir. İstediği kulunu yukarıdan aşağıya atıverir. En yüksek mertebelerden en aşağıda mertebelere indiriverir. Allah’ın düşürdüğünü hiç kimse yükseltemez, yükselttiğini de hiç kimse alçaltamaz. Bu ismi “Râfi’” ismiyle beraber değerlendirmelidir.

El-Hafid Esması - Video

24. ER-RÂFİ

Rafi ne çağrıda bulunmak?

Râfi’; yücelten, yükselten, yukarı kaldıran, haysiyet veren demektir. Allah Teâlâ, dilediği kuluna haysiyet bahşederek yükseltir, öteki kullarından üstün kılar. Dilediğini zengin kılar, onurlu kılar, saygıdeğer kılar. Dilediğine îmân bahşeder, sâlih ameller işlemesine ve cennetine girmesine imkân verir. Bu ismi, “Hâfid” ismiyle beraber değerlendirmelidir. Râfi’; dostlarının tâat ve amellerini kabul edip kendisine yaklaştıran, dünyada şerefli kılan demektir. Hâfid de; kendisine itâat etmeyenleri kendisinden uzaklaştıran, mertebelerini düşüren demektir.

Er-Rafi Esması - Video

25. EL-MUİZZ

Muizz ne aramak?

Muizz; üstün kılan, izzet ve asalet veren; mülkü dilediğine veren demektir. Allah Teâlâ, kendisine inananları yükseltir, şereflendirir, başkalarına üstün kılar. Îmân ehli, Allah’ın azîz ve değerli kıldığı kimselerdir. “Muizz” ismini “Müzill” ismi ile beraber değerlendirmelidir.

26. EL-MÜZİLL

Müzill ne çağrıda bulunmak?

Müzill; zillete düşüren, hor ve hakir kılan, rezil ve biçare eden, alçaltan demektir. Gönülleri dünya hırsı ile yanıp tutuşan kişiler, Allah’ın zelil kıldıklarıdır. Bunların şiarı dünya çıkarı için nefsini alçaltmaktır. Bunlar yarın Allah’ın huzuruna yüzleri kararmış olarak çıkacaklardır. “Müzill” ismini, “Muizz” ismi ile beraber değerlendirmelidir.

27. ES-SEMÎ

Semi ne çağrıda bulunmak?

Semî’; sonsuz işiten, her türlü kısıtlamadan yüce olarak bakımlı açık her şeyi işiten; işitilecek şeyler kendisine rahat kalmayan; istek, dua ve yakarışları kabul eden demektir. Allah Teâlâ, ister açık, ister dar bütün sesleri, fısıltıları işitir. Kendisine içinden hamd edenin hamdini işiterek onu mükâfâtlandırır. Dua edenlerin dualarını kabul eder. Allah’ın işitmesi kullarınki gibi kulak ve ses gibi bazı vasıtalarla değildir.

Es-Semi Esması - Video

28. EL-BASÎR

Basir ne seslenmek?

Basîr; ebedi görücü; her şeyi görebilen, haberdar olan; kendisinden hiç bir şey saklanamayan demektir. Allah Teâlâ’nın görmesi de işitmesi ve diğer isim ve sıfatları gibi sonsuzdur. Her hangi bir organ ve araç ile değildir. Görme konusu olan her şeyi görür. Açıkta olanları gördüğü gibi sıcacık olanları da görür. Dışımızı gördüğü gibi içimizi de görür. O hâlde sürekli bir şekilde Rabbimiz kadar görüldüğümüzü ve gözetlendiğimizi unutmamamız, buna göre söz ve davranışlarımıza dikkat etmemiz gerekir.

El-Basir Esması - Video

29. EL-HAKEM

Hakem ne seslenmek?

Hakem; hükmeden, hakkı yerine getiren; hüküm yetkisi kendisine ait olan; son hükmü verecek olan demektir. Allah Teâlâ, hâkimdir. Her şeyin hükmünü O verir. Verdiği hükmü bütün olarak yerine getirir. O’nun hükmünü engelleyecek, bozacak, değiştirecek, geri bıraktıracak hiç kimse yoktur. Kıyâmet gününde Allah Teâlâ hükmünü verecek, adâlet bütün olarak gerçekleşecek ve cümbür cemaat hak ettiğinin karşılığını tam olarak alacaktır. Hiç kimseye en minik bir haksızlık yapılmayacaktır.

El-Hakem Esması - Video

30. EL-ADL

Adl ne seslenmek?

Adl; mutlak adâlet sahibi, fazla adâletli, katiyen zulmetmeyen; her şeyi yerli yerine koyan demektir. Allah Teâlâ, çok adâletlidir. Hiç kimseye en ufak bir adaletsizlik yapmaz. Cümbür Cemaat neyi adalet ettiyse, herkese hakkını bütünüyle verir. Yaptığı her şey, akla, mantığa, hikmet ve maslahata uygundur. Bu isimden nasip bölge kul, zulmün her çeşidinden kaçınır; kendi aleyhine bile olsa adâletten ayrılmaz.

El-Adl Esması - Video

31. EL-LATÎF

Latif ne çağırmak?

Latîf; yaratılmışların ihtiyaçlarını en ince ayrıntıya varıncaya değin bilip sezilmez yollarla tedarik eden; kullarına yumuşaklıkla, lütuf ve ihsânıyla muâmele eden demektir. Allah Teâlâ, kullarına iyilik ve acınacak şey edendir. Fiillerini yumuşaklıkla gerçekleştirendir. Ebedi lütuf ve kerem sahibidir. Kendisine sıcacık olan hiç bir şey yoktur.

El-Latif Esması - Video

32. EL-HABÎR

Habir ne demek?

Habîr; her şeyi haberdar olan, her şeyin iç yüzünden, kuytu taraflarından haberdâr olan demektir. Allah Teâlâ, yerde ve gökte, tüm evrende olan gizli açık her şeyden haberdârdır. O’nun bilemeyeceği bir şey düşünmek olası değildir. Bu bakımdan yaptığımız her şeyi Allah’ın bildiğini düşünerek yapmalıyız.

El-Habir Esması - Video

33. EL-HALÎM

Halim ne demek?

Halîm; suçluların cezasını vermeye gücü yettiği hâlde cezalandırmayıp onlar hakkında yumuşak davranan, cezalarını geriye bırakan; acele ve kızgınlıkla muâmele etmeyen demektir. Allah Teâlâ, günahları yüzünden kullarına olan lütuf ve ihsânını esirgemez. İyi olsun kötü olsun tüm kullarını rızıklandırır; belâ ve âfetlerden korur. Acelecilikle ve kızgınlıkla davranmaz. Çok yumuşak davranır. Cinayet vermekte acele etmez. Vakit tanır, lakin dikkatsizlik etmez.

34. EL-AZÎM

Azim ne aramak?

Azîm; büyük, ulu, ulu demektir. Allah Teâlâ, zât ve sıfatları bakımından en büyüktür. Mutlak ve ekmel büyüklük Allah’a mahsustur. O, hiç bir şekilde âciz bırakılmayacak olan Kâdir-i mutlaktır. Fikir, O’nun büyüklüğünü idrâkten âcizdir.

El-Azim Esması - Video

35. EL-GAFÛR

Gafur ne seslenmek?

Gafûr; günahları bağışlayan; affeden demektir. Allah Teâlâ, bağışlaması bol olandır. Kulun günahı ne kadar çok olursa olsun Allah Teâlâ, bunları meydana çıkarıp kulunu rezil ve rüsvay etmez, bunları örter ve gizler. Kulun, işlediği gü nahları ve suçları bağışlar. Ebedi mağfiret edici ve bağışlayıcıdır. Bu isimden nasip bölge kul, daima istiğfâra yönelir. Şahsına yapılan haksızlıkları bağışlar. Kin tutmaz.

El-Gafur Esması - Video

36. BENZEŞEN-ŞEKÛR

Şekur ne çağrıda bulunmak?

Şekûr; eksik iyiliğe fazla mükâfât veren; kendi rızası için yapılan iyilikleri fazlasıyla mükâfâtlandıran demektir. Allah Teâlâ, kulların işlediği ibâdet ve iyilikleri fazlasıyla karşılayandır. Kul, Allah’ın verdiği nimetlere şükürle karşılık vermelidir. Kul şükrederse, Allah onun şükrünü karşılıksız bırakmaz, fazlasıyla mükâfâtlandırır.

Benzer-Şekur Esması - Video

37. EL-ALİYY

Aliyy ne çağırmak?

Aliyy; o kadar yüce, o kadar yüksek demektir. Allah Teâlâ, insan tasavvurunun tahayyül edeceği her şeyden daha büyük, daha yüce ve daha yüksektir. İzzet, şeref ve hükümranlık bakımından O’ndan daha yüce bir varlık yoktur. O’nun yüksekliği cisimlerin sahip olduğu türden değildir. Asillik ve avantaj bakımındandır.

El-Aliyy Esması - Video

38. EL-KEBÎR

Kebir ne demek?

Kebîr; büyük ve yüce demektir. Allah Teâlâ, her hususta insanların kavrayamayacağı dek yüce ve büyüktür. Zâtının ve sıfatlarının mâhiyeti bilinemeyecek dek uludur. Mutlak büyüktür. Kudret ve hükümranlığı sınırsızdır. Hiç bir şeye fakir değildir. Yaratılmışlara farklı. O’nun büyüklüğü, mekâna tabi bir soylu davranış değildir. O, bundan münezzehtir.

39. EL-HAFÎZ

Hafiz ne çağrıda bulunmak?

Hafîz; koruyup gözeten; kendisinden rahat hiç bir şey olmayan demektir. Allah Teâlâ, evrenin düzenini koruyup sürdürendir. Her şeyi eksiksiz kaydedip hesaba sürüklemek üzere koruyandır. İnsanların niyetlerini ve bütün sırlarını bilendir. İnsanların söz ve hareketlerini melekler aracılığıyla tesbit ve tescil ettirendir. Dostlarını kötülüklerden koruyandır.

El-Hafiz Esması - Video

40. EL-MUKÎT

Mukit ne demek?

Mukît; yaratılmışların her türlü gıdalarını yaratıp veren; her şeye gücü yeten ve koruyan demektir. Allah Teâlâ, bedenlerin ve ruhların gıdasını yaratıp verendir. Yarattığı bütün canlılara ne değin ömür takdir etmişse ona tarafından rızıklarını da atama ve takdir etmiştir. Herkesin rızkı bellidir. Cümbür Cemaat kendi rızkını yer, kimse kimsenin rızkını yemez.

El-Mukit Esması - Video

41. EL-HASÎB

Hasib ne çağrıda bulunmak?

Hasîb; kullarına yeten; onları hesaba çeken demektir. Allah Teâlâ, herkesin hayatı her tarafında yapıp ettiklerinin bütün iyice hesabını iyi bilendir. Tüm kullarını yaptıklarından nedeniyle ya da yapmaları gerekenleri yapmadıklarından nedeniyle fazla detaylı bir şekilde hesaba çekecek ve herkesin hak ettiğini tamamiyle verecektir.

El-Hasib Esması - Video

42. EL-CELÎL

Celil ne çağırmak?

Celîl; azamet ve ululuk sahibi demektir. Allah Teâlâ, tüm sınırlama ve benzerlikleri aşan bir yüceliğe sahiptir. Layık ve mertebece en ulu olandır. Mü’minleri yücelten, amellerini kabul edip mükâfâtlarını artırandır. O, zât, önad ve fiilleri itibariyle en büyüktür. O’nun büyüklüğü hacim itibariyle değildir; şân, haysiyet ve soyluluk itibariyledir.

El-Celil Esması - Video

43. EL-KERÎM

Kerim ne seslenmek?

Kerîm; ihsânı, in’âmı, lütfu, keremi bol olan, ölümsüz cömert demektir. Allah Teâlâ, her türlü faziletin sahibidir. Hiç bir karşılık beklemeden verendir. Yardımı ve ikrâmı baki ve sınırsızdır. Muktedirken, affedendir. Va’dini yerine getirendir. Kendisine sığınanı yüz üstü bırakmayandır. Eksik da olsa işlenen iyi ameli kabul eden, karşılığını fazlasıyla verendir. Bu isimden nasip alan kul, cimriliğin her çeşidinden kurtulur. Allah’ın kendisine verdiği nimetleri öteki kullarıyla paylaşmasını bilir. Şahsiyetini zedeleyecek her türlü rezillikten kurtulur.

44. ER-RAKÎB

Rakib ne aramak?

Rakîb; her şeyi gözetleyip denetleyici; denetçi demektir. Allah Teâlâ, yaratıklarından bir an bile gâfil değildir. Kim ne yaparsa onu görür ve bilir. Hiçbir şey Allah’tan bakımlı kalmaz. Bütün varlıklar üstünde gözcüdür, gözetleyicidir. Tüm işler O’nun denetimi ve gözetimi aşağıda meydana gelmektedir. O, tüm olan bitenlere şahittir. Herkese yaptığının karşılığını verir.

Er-Rakib Esması - Video

45. EL-MUCÎB

Mucib ne seslenmek?

Mucîb; kendine yalvaranların isteklerini veren; kullarının dileklerine ve dualarına karşılık veren demektir. Allah Teâlâ, kullarına, onlardan daha yakındır. Kendine yalvaranları işitir, bilir ve onların isteklerini verir. İnsanın duâya şiddetle ihtiyacı vardır. Duâ, bir bakıma ibâdettir. Duâdan yoksun kalmamak lazımdır.

46. EL-VÂSİ

Vasi ne demek?

Vâsi’; ilmi ve merhameti her şeyi kuşatan demektir. Allah Teâlâ, kullarına oldukça çok ihsân eden, rızıklarını genişletendir. Allah ilim, lütuf ve ihsânı ile her şeyi kuşatmıştır. Nimetlerinin bir kısmı avantaj sağlayan türden, diğer bir kısmı da zararları gideren türdendir.

47. EL-HAKÎM

Dominant ne seslenmek?

Hakîm; hikmet sahibi demektir. Allah Teâlâ, yaptığı her şeyi yerli yerince, eksiksiz ve bütün yapar. En üstün bir ilim sahibidir ve yaptığı her şey mutlaka bir hikmete mebnîdir; hikmetsiz asla meslek yapmaz. Tüm emirleri insanların yararına olduğu gibi bütün yasakları da insanların zararınadır.

El-Baskın Esması - Video

48. EL-VEDUD

Vedud ne aramak?

Vedûd; çok seven ve çok sevilen; sevilmeye lâyık olan demektir. Allah Teâlâ, sâlih kullarını sever, sâlih kulları da Allah’ı sever. Sâlih kullarından râzıdır. Allah yaratılmış bütün varlıkların hayrını ister. bu nedenle onlara ihsân ve ikrâmlarda bulunur. Sevilmeye en çok lâyık olan da O’dur. Her mü’minin hedefi Allah dostluğunu kazanabilmek olmalıdır. Bunun için her türlü fedakârlığa katlanmalıdır. Bu isimden nasip alan kul, hem Allah adına herkesi, her şeyi sever; hem de cümbür cemaat kadar sevilir.

El-Vedud Esması - Video

49. EL-MECÎD

Mecid ne çağırmak?

Mecîd; şânı büyük, yüksek; lütuf ve ikrâmı bol demektir. Allah Teâlâ, her türlü eksikliklerden yücedir. Şânı büyüktür. Lütuf ve keremi çoktur. Her türlü övgüye lâyıktır. Affı, ihsânı, rahmeti ve yardımı sonsuzdur. Nimetleri saymakla bitmez.

El-Mecid Esması - Video

50. EL-BÂİS

Bais ne çağrıda bulunmak?

Bâis; ölüleri dirilten, Peygamber gönderen demektir. Allah Teâlâ, öldükten daha sonra diriltendir. İnsanlar ölüp toprak olduktan sonra onları diriltecek, kabirlerinden çıkaracak, mahşerde toplayacak, çok detaylı bir şekilde hesaba çekecektir. Allah Teâlâ, aynı zamanda insanlara içten yolu uygulamak üzere Peygamberler gönderendir. Peygamberlere uyanlar kurtulacak, uymayanlar azâbı adalet edeceklerdir.

El-Bais Esması - Video

51. EŞ-ŞEHÎD

Şehid ne aramak?

Şehîd; defalarca, baştan hazırlanmış olan; her şeye şâhit olan; kendisine hiçbir şey dar olmayan demektir. Allah Teâlâ, her şeyi bilendir. İlminden hiç bir şey gizli olmayandır. Allah, açıkta olanları da bilir, bakımlı olanları da bilir. O, her şeye şâhittir. Âhirette herkese halini bildirecektir.

Eş-Şehid Esması - Video

52. EL-HAKK

Hakk ne seslenmek?

Yargı; varlığı gerçek olan, varlığı hiç değişmeden duran; varlığı ve ilâhlığı belli olan, hükmünün gereğini yerine getiren demektir. Allah Teâlâ, varlığı ve ilâhlığı belirlenmiş olan, inkârı olası olmayandır. O’nun zâtı yokluğu kabul etmediği gibi bir değişikliği de kabul etmez. Hükmünün gereğini yerine getirendir. Ezelî ve ebedî olandır. Değişmeksizin varlığı devam edendir. Varlığı gerçekte reel olandır yani sadece zihinde değil, zihnin haricen da var olandır.

El-Hakk Esması - Video

53. EL-VEKÎL

Delege ne çağırmak?

Vekîl; işlerini kendisine bırakanların işlerini en bir şekilde yapan; kendisine güvenilip dayanılan demektir. Allah Teâlâ, her bakımdan insanın güvenip dayanacağı varlıktır. En hoş vekildir, en büyük vekildir. Yarattığı bütün varlıkların işlerini yöneticilik edendir. Allah Teâlâ, elinden geleni yaptıktan sonra işini Allah’a havale edeni, mükâfâtlandırır.

El-Temsilci Esması - Video

54. EL-KAVİYY

Kaviyy ne demek?

Kaviyy; pek güçlü; gücü her şeye yeten demektir. Allah Teâlâ, bütün bir kudret sahibidir. Gücü, kuvveti sonsuzdur; bitmez, bitmez tükenmez. Bir sınıra sığmaz, ölçüye gelmez. Nicelik ve nitelik bakımından üstün kudrete sahiptir. Gücünün yetmeyeceği bir şey düşünülemez. O, her şeyi etkiler, lakin hiç bir şey O’nu etkileyemez.

El-Kaviyy Esması - Video

55. EL-METÎN

Metin ne demek?

Metîn; ebedi kudrete sahip; son derece enerjik, adaleli; dirençli, sağlam demektir. Allah Teâlâ, ölümsüz bir güce sahiptir. Fiillerinden dolayı zatına her hangi bir güçlük ve dermansızlık ilişmez. Kuvveti azalıp gevşemez. Hiçbir şey O’nu âciz bırakamaz. Hiç kimsenin yardımına da yoksul değildir. Allah’ın “Kaviyy” ismi, kudretinin kemâlini ifâde eder. Bütün nesne ve olayları etkileyendir. “Metîn” ismi, kuvvetinin şiddetini bildirir. Dıştan gelebilecek hiç bir etkiyi kabul etmeyendir.

56. EL-VELİYY

Veliyy ne çağırmak?

Veliyy; arkadaş ve muavin demektir. Allah Teâlâ, sevdiği kullarının dostudur. Onlara yardım eder; sıkıntılarını, darlıklarını giderir; ferahlık verir. Dünya ve âhiret işlerinde başarıya ulaştırır. Mü’minlerin yardımcısı ve koruyucusudur. Allah’tan diğer hakiki arkadaş ve tezgâhtar yoktur.

El-Veliyy Esması - Video

57. EL-HAMÎD

Hamid ne çağırmak?

Hamîd; övülmeye lâyık olan demektir. Allah Teâlâ, bütün isimleri, sıfatları ve fiilleriyle övülmeye tek lâyık olan zâttır. Tüm varlığın diliyle övülen ve şükredilendir. Allah Teâlâ, bizâtihî övülmeye lâyık olandır. aynı zamanda insanların işledikleri iyi fiiller sebebiyle onları över ve mükâfâtlandırır.

El-Hamid Esması - Video

58. EL-MUHSÎ

Muhsi ne demek?

Muhsî; baki ilmiyle her şeyin sayısını bilen, her yapılanı tek tek sayan demektir. Allah Teâlâ, sonsuz ilmi ile her şeyi kuşatmıştır. Her şeyi tek tek ve bütün ayrıntılarıyla bilendir. O’nun ilminden hiç bir şey hariç kalamaz. Bütün amellerin sayısını bilir, kıyâmet günü bunların hepsinin karşılığını verir. Hiç birini unutmaz ve atlamaz.

El-Muhsi Esması - Video

59. EL-MÜBDİ

Mübdi ne çağrıda bulunmak?

Mübdi’; yaratıkları maddesiz ve örneksiz olarak ilk her tarafta yaratan demektir. Allah Teâlâ, kâinâtı yaratırken daha önce bir sözde ve örneği olmaksızın yaratmıştır. İşte yaratma denilen, birincil maddesi, örneği olmaksızın yaratmadır. Bu, yoktan var etmedir ve Allah’a mahsustur.

El-Mübdi Esması - Video

60. EL-MUÎD

Muid ne demek?

Muîd; yaratılmışları öldürdükten, yok ettikten daha sonra baştan yaratan; öldükten daha sonra dirilten demektir. Allah Teâlâ, birincil kere yarattığı bütün insanları öldürecek, sonradan baştan diriltecek ve dünya hayatlarındaki inanç ve amellerinden hesaba çekecektir. Yaşam, yalnızca dünya hayatından ibaret değildir. Baştan bir yaşam vardır fakat reel ve sürekli hayat budur. İnsanlar buna göre hareket etmelidir.

El-Muid Esması - Video

61. EL-MUHYÎ

Muhyi ne demek?

Muhyî; can veren, yaşatan demektir. Allah Teâlâ, can bağışlayan, sağlık verendir. Ölüleri diriltendir. Ölü beldeleri gökten indirdiği su ile canlandıran, yeryüzünü bitkilerle donatandır. İlk olarak yaratan, can veren Allah, öldükten sonra baştan yaşam vermeye kâdirdir. Ölü kalpleri ilâhî hidâyet ve marifetle canlandırandır.

El-Muhyi Esması - Video

62. EL-MÜMÎT

Mümit ne seslenmek?

Mümît; öldüren, canlının hayatına son veren demektir. Allah Teâlâ, canlılara yaşam verdiği gibi, ezelî ilmindeki takdire kadar vakti gelince bu hayatlara son verendir. Fânî hayat, doğumla başlar, ölümle biter. Hayat dediğimiz ruhla cesedin birleşmesidir. Ölüm ise ruhun cesedden ayrılmasıdır. Ruh, ölmez. Başka bir hayatla devam eder. Kul için, ölüm sonrası başlayacak yeni ve aralıksız hayata iyi hazırlık yapmak mühimdir.

El-Mümit Esması - Video

63. EL-HAYY

Hayy ne aramak?

Hayy; diri, canlı olan; ölmek şânından olmayan demektir. Allah Teâlâ, tüm hayatların kaynağıdır. Her Zaman diridir. Allah’ın hayy (diri) oluşu, yaratılmış varlıklarda olduğu gibi organik bir canlılık değildir. Hiç bir şeyden gâfil olmayan, hata yapmayan, kâinâtta kendisinden hiç bir şey sıcacık olmayan demektir.

El-Hayy Esması - Video

64. EL-KAYYÛM

Kayyum ne çağırmak?

Kayyûm; her şeyin varlığı kendisine alt olan; kâinatı idare eden demektir. Allah Teâlâ, bizzât kâim ve mevcut olup kimseye muhtaç değildir. Ezelî ve ebedîdir. Her şeyin varlık kazanması ve varlığını devam ettirmesi oysa Allah’ın yaratması, maddî mânevî ihtiyaçlarını gidermesi ve korumasıyla mümkündür. Yeri, gökleri ayakta tutan O’dur.

El-Kayyum Esması - Video

65. EL-VÂCİD

Vacid ne demek?

Vâcid; istediğini istediği zaman bulan; hiç bir şeye muhtaç olmayan demektir. Allah Teâlâ, dilediği şeye sahip olur. Bu hususta bir engelle karşılaşmaz. Bir şeyi ele geçirmek istediğinde süre kollamaya, tedbir almaya, kapan kurmaya ihtiyacı yoktur. İstediği, istediği süre O’nun huzurundadır. Tüm yaratıklar O’nun emri ve tasarrufu altındadır.

El-Vacid Esması - Video

66. EL-MÂCİD

Macid ne demek?

Mâcid; şânı ve kadri büyük; kerem ve cömertliği bol demektir. Allah Teâlâ, yardımı, ihsânı bol olandır. O’nun kullarına olan kerem ve cömertliği ifâdeye sığmaz, ölçüye gelmez. Bir taraftan kullarını iyi işler yapmaya muvaffak kılar; değişik taraftan onları güzel sıfatlara sahip olduklarından över.

El-Macid Esması - Video

67. EL-VÂHİD

Vahid ne demek?

Vâhid; bir olan, tek olan; zâtında, sıfatlarında, isimlerinde ve fiillerinde asla ortağı, dengi ve benzeri bulunmayan demektir. Allah Teâlâ, tektir, bölünüp parçalara ayrılmaz. Sözde yoktur. Allah’ın bir olması rakam bakımından değildir, büyüklük ve asillik açısındandır. O, bölünmesi ve artması mümkün olmayan tek bir varlıktır.

El-Vahid Esması - Video

68. ES-SAMED

Samed ne demek?

Samed; her şeyin kendisine yoksul olduğu, kendisinin hiç bir şeye muhtaç olmadığı; ihtiyaçların giderilmesi ve ızdırapların dindirilmesi için başvurulacak tek merci demektir. Allah Teâlâ, yaratıkların her türlü ihtiyaçlarını tamir etmek için başvurdukları tek başvuru formu kaynağıdır. Her türlü yaratığın her türlü ihtiyacını en bir şekilde karşılar ve giderir. Kendisi ise hiç bir şeye yoksul değildir.

Es-Samed Esması - Video

69. EL-KÂDİR

Kadir ne demek?

Kâdir; her şeye gücü yeten; kudret sahibi demektir. Allah Teâlâ, istediğini, istediği gibi yapmaya gücü yetendir. Her şeyi takdir eden, planlı ve ölçülü yapandır. Hiçbir şey O’nu âciz bırakamaz. Cihan, mutlak irâde ve kudrete sahip olan Allah göre yaratılmıştır.

El-Kadir Esması - Video

70. EL-MUKTEDİR

Muktedir ne çağrıda bulunmak?

Muktedir; bütün bir kudret sahibi; her şeye gücü yeten demektir. Allah Teâlâ, şiddet ve kudret sahipleri üzerinde istediği gibi tasarruf edendir. O’nun “Kâdir” oluşu, istediğini, istediği anda ve istediği şekilde yaratma gücüne sahip olması demektir. “Muktedir” olması ise, bilfiil gücünü yarattıklarında göstermesidir.

El-Muktedir Esması - Video

71. EL-MUKADDİM

Mukaddim ne çağrıda bulunmak?

Mukaddim; istediğini öne alan, ileri geçiren demektir. Allah Teâlâ, dilediği şeyi veya kimseyi öne alan, önde bulundurandır. Allah’ın daveti geneldir. Lakin hidâyet ettikleri davete uyar, ileri gider. Hidâyet etmedikleri geri kalır. Allah’ın dikte ve yasakları bütün kullar içindir. Ama Allah’ın muvaffak ettikleri bunlara uyar, yükselir; muvaffak etmedikleri geride kalır. O hâlde keza akıl ve irâdemizi Allah’a îmân ve itâat yönünde kullanmalı, ayrıca de Allah’tan hidâyet istemelidir. “Mukaddim” ismi, “Muahhir” ismiyle beraber değerlendirilmelidir.

El-Mukaddim Esması - Video

72. EL-MUAHHİR

Muahhir ne seslenmek?

Muahhir; istediğini geri koyan, arkaya bırakan demektir. Allah Teâlâ, hikmeti gereği geri bırakılması gerekenleri geri bırakır. “Mukaddim” ismi ile ilgili açıklamalarımız “Muahhir” ismi ile de ilgilidir. Aslında bu iki ad beraber değerlendirilmelidir. Bazan Allah Teâlâ, kulların istediklerini bir hikmeti gereği geri bırakır. İmtihan dünyasında olduğumuzu unutmamamız gerekir.

El-Muahhir Esması - Video

73. EL-EVVEL

Evvel ne çağırmak?

Evvel; ilk; varlığının başlangıcı olmayan demektir. Allah Teâlâ, tüm varlıklardan öncedir. Varlığının bir evveli, başlangıcı yoktur. O, kadîmdir, ezelîdir. Varlığı kendi zâtıyladır. Tüm varlıklar varlığını O’ndan almaktadır. Yaratmayı başlatan O’dur. “Evvel” ismini “Âhir” ismiyle beraber değerlendirmelidir.

74. EL-ÂHİR

Ahir ne aramak?

Âhir; varlığının sonu olmayan demektir. Allah Teâlâ, varlığı aralıksız olandır. Varlığının başlangıcı olmadığı gibi sonu da yoktur. Allah, eşyanın evveli olması bakımından “Evvel”dir. Eşyanın sonu Allah’tan olması bakımından da “Âhir”dir. “Âhir” ismini, “Evvel” ismiyle beraber değerlendirmelidir.

75. EL-ZÂHİR

Zahir ne demek?

Zâhir; varlığı apaçık demektir. Allah Teâlâ, varlığını ve birliğini belgeleyen birçok delil bulunması açısından aşikârdır. Her şeyin üzerinde olan, her şeyden yüce olandır. Allah’ın varlığı o kadar açıktır ki insanın gördüğü her şey, ibret nazarıyla baktığı takdirde onu, Allah’a götürür. “Zâhir” ismi, “Bâtın” ismiyle beraber değerlendirilmelidir.

76. EL-BÂTIN

Batın ne seslenmek?

Bâtın; zâtının görülmesi ve mâhiyetinin bilinmesi açısından bakımlı demektir. Allah Teâlâ, gizlidir. Çünkü O, gözle görülemez, künhüyle bilinemez. İnsan, her şeyiyle sınırlıdır. Allah ise, sınırsızdır. Sınırlı olan sınırsız olanı idrâk ve ihâta edemez. “Bâtın” ismi, “Zâhir” ismiyle beraber değerlendirilmelidir.

77. EL-VÂLÎ

Vali ne aramak?

Vâlî; kâinatın tek hâkimi, yöneticisi demektir. Allah Teâlâ, bu büyük evreni ve her lahza meydana gelen bütün olayları tek başına yönetendir. Yaratıkların işlerini yerine koyandır. Tüm varlıkların tek hükümdârı olup onlar üstünde istediği şekilde tasarrufta bulunandır. Dirilten ve öldüren O’dur. Hiç bir şey O’nun tasarrufunun haricen kalmaz.

78. EL-MÜTEÂLÎ

Müteali ne çağrıda bulunmak?

Müteâlî; izzet, haysiyet ve hükümranlık bakımından en ulu demektir. Allah Teâlâ, yaratılmışlar hakkında aklın olası gördüğü her şeyden, her hal ve tavırdan yücedir. Zât, önad ve fiilleri açısından yaratılmışlara benzemekten, eşit ve ortağı bulunmaktan yücedir.

79. EL-BERR

Berr ne çağırmak?

Berr; iyilik ve bahşişi fazla olan; va’dini yerine getiren demektir. Allah Teâlâ, kulları hakkında huzur isteyendir. Yaratıklarına aleyhinde rahmet ve mağfireti; lütuf ve ihsânı bol olandır. Kullarının defalarca iyiliğini ister, kötülüklerini ve zorluk çekmelerini istemez. Yapılan kötülüklerin çoğunu bağışlar, örtbas eder.

80. EL-TEVVÂB

Tevvab ne çağrıda bulunmak?

Tevvâb; tövbe eden kullarının tövbelerini kabul eden ve tövbede muvaffak kılan demektir. Allah Teâlâ, kullarını tövbeye sevkeden ve tövbelerini kabul edendir. Kendisine yönelen kullarının günahlarını affedendir. Tövbeleri kabul edip günahları bağışlayandır. Kul, işlediği günahlardan pişman olur, tövbeye yönelirse Allah onu tövbesinde başarılı kılar ve tövbesini kabul eder.

81. EL-MÜNTEKİM

Müntekim ne çağrıda bulunmak?

Müntekim; suçlulara, adâleti ile adalet ettikleri cezayı veren demektir. Allah Teâlâ, suçluları derhal cezalandırmaz. Onları dağıtılmış yollarla uyarır. Hatalı davranışından dönmesi için kendisine fırsat ve yeterli zaman verir. Pişmanlık etmeyenleri cezalandırır. Lakin bu cezalandırma kendisi için değildir; zulüm ve gadre uğrayanlar içindir. Allah, dostlarından yok, düşmanlarından intikam alır.

82. EL-AFÜVV

Afüvn ne demek?

Afüv; hiç bir sorumluluk kalmayacak şekilde günahları affeden demektir. Allah Teâlâ, günahları kökünden kazıyıp iyice değil eder. Kirâmen kâtibin meleklerinin kayıtlarını siler. Hatırlayıp mahçup olmasınlar diye kullarına işledikleri günahları da unutturur. Bu isimden nasip bölge kul, bir taraftan devamlı Allah’tan af diler, dahası ümitsizliğe kapılmaz. Kullara karşı da fazla affedici olur.

83. ER-RAÛF

Rauf ne çağrıda bulunmak?

Raûf; çok şefkatli ve yufka yürekli demektir. Allah Teâlâ, kullarına karşısında ileri derecede acıma ve şefkat sahibidir. Kullarının sıkıntılarını ortadan kaldırır. Allah kullarına zihin ve iyiyi kötüyü ayırt etme yeteneği vermiştir. Kullarını, işledikleri suçlardan dolayı hemen cezalandırmaz. Onlara hatalarından dönmesi için fırsat tanır. İnanan kullarının kusurlarını bağışlar, iyi amellerine fazlasıyla mükâfât verir.

84. EL-MÂLİKÜ’L-MAL

Mâlikü’l-mal ne demek?

Mâlikü’l-mülk; mülkün hakiki sâhibi; bütün varlık âleminin tek hâkimi demektir. Allah Teâlâ, bütün kâinatın tek sâhibi ve mâlikidir. Mülkünde istediği gibi tasarruf eder. Dilediğine mal verir, dilediğine vermez. Dilediğine eksik verir, dilediğine çok verir. Mutlak hükümranlık O’na aittir. Bu isimden nasip alan kulda mal ve mülkün emânet olduğu şuuru yerleşir. Mal ve mülkü nasıl kullanacağını bilir; israf ve cimrilikten uzak durur. Nimet verene şükrünü bütün yapar.

85. ZÜ’L-CELÂLİ VE’L-İKRÂM

Zü’l-celâli ve’l-ikrâm ne seslenmek?

Zü’l-celâli ve’l-ikrâm; ululuk ve ikrâm sahibi demektir. Allah Teâlâ, yaratıkları göre yüceltilmeye ve övülmeye lâyık olandır. Kullarından dilediklerine, kendisine samimi olarak kulluk vazifelerini yapmayı karşılayan, mânevî derecelerini yükselten, dünyada ve âhirette onlara bol lütuflarda bulunandır. Ne kadar cömertlik, ululuk, yücelik varsa, tümü Allah’a mahsustur.

86. EL-MUKSİT

Muksit ne aramak?

Muksit; adâlet sahibi; bütün işlerini eşit, birbirine yerinde ve yerli uygun yapan demektir. Allah Teâlâ, adâletle hükmedendir. En üstün adâlet ve acınacak şey sahibidir. Mazlumların haklarını zâlimlerden alandır. Dünyada arkadaş düşman ayırımı yapmadan tüm kullarına rızık verir. Âhirette, dostları, yaptıklarının karşılığını fazlasıyla alacak, düşmanları ise yalnızca yaptıklarının karşılığı bir cezaya çarptırılacaklardır.

87. EL-CÂMİ

Câmi ne aramak?

Câmi’; istediğini istediği süre istediği yerde toplayan demektir. Allah Teâlâ, birbirine benzeyen şeyleri ve benzemeyen zıt şeyleri bir araya getirip toplayandır. Kıyâmet günü hesaba sürüklemek için yaratıkları toplayandır. Bütün iyilikleri, güzellikleri ve övgüleri zâtında toplayandır. Tabiatları zıt birçok unsuru bir araya getirendir. İnsanları birbirlerine sevdirip kalpleri ısındırandır.

88. EL-ĞANİYY

Ğaniyy ne aramak?

Ğaniyy; fazla varlıklı olan; hiç bir şeye fakir olmayan demektir. Allah Teâlâ, her şey kendisine yoksul olan; kendisi hiç bir şeye yoksul olmayandır. Zât ve sıfatlarında her türlü ihtiyaçtan uzak olandır. Fazla zengindir, hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. Fakat tüm varlıklar her konuda O’na muhtaçtır.

89. EL-MUĞNÎ

Muğnî ne aramak?

Muğnî; istediğini zengin eden demektir. Allah Teâlâ, dilediği kulun her türlü ihtiyacını karşılayandır. Fakir kullarını lütuf ve ihsânıyla zenginleştirir. Kanâat duygusu lütfedip gönül zenginliğine eriştirir. Kulun hal ve davranışlarını rızası yönüne yönlendirerek mânevî bakımdan zenginleştirir.

90. EL-MÂNİ

Mâni ne seslenmek?

Mâni’; dilemediği şeylerin gerçekleşmesine izin vermeyen; fena şeylere engel olan demektir. Allah Teâlâ, bir takım isteklerin gerçekleşmesine müsaade etmez. Bütün isteklerimiz, Allah’ın dilemesi ve takdiriyle gerçekleşir. O’nun dilemediği bir şey olmaz. Dilediği şey de olur. Allah Teâlâ, sevdiği kullarının bir takım kötü isteklerine engel olmak suretiyle onları zarardan korur.

91. EL-DÂRR

Dârr ne çağrıda bulunmak?

Dârr; hasar veren; elem ve zarar verici şeyleri yaratan demektir. Allah Teâlâ, bir kuluna her hangi bir hasar vermeyi dilerse, hiç kimse ona fayda veremez. Avantaj tahsis etmek istediği kimseye de kimse hasar veremez. “Dârr” ismi, “Nâfi’” ismiyle beraber değerlendirilmelidir.

92. EL-NÂFİ

Nâfi ne çağrıda bulunmak?

Nâfi’; fayda veren; dilediği kuluna bahtı açık ve yararlı olanı veren demektir. Allah Teâlâ, zararlı gibi görünen her şeyi sezilmez yollarla yardımcı hale getirendir. Çaresizlerin imdadına yetişendir. Kulunu hayra ve iyiliğe yöneltendir. “Nâfi” ismi, “Dârr” ismiyle beraber değerlendirilmelidir.

93. EL-NÛR

Nûr ne demek?

Nûr; nurlandıran, ışık veren, nur kaynağı; âlemleri nurlandıran; istediği simalara, zihinlere ve gönüllere nur yağdıran demektir. Allah Teâlâ, varlığı açık açık olandır. Nuru yaratan, onunla gökleri ve yeri aydınlatandır. Kulunun kalbini, gönlünü îmân nuruyla aydınlatarak hidâyete ermesini ve doğruyu bulmasını sağlayandır.

94. EL-HÂDÎ

Hâdî ne demek?

Hâdî; hidâyeti yaratan; istediği kulunu muradına erdiren, hayırlı yollara muvaffak kılan demektir. Allah Teâlâ, inanacak kalplerde hidâyeti yaratandır. Ebedî mutluluğu sağlayacak doğru yolu bildiren ve doğru yola ulaştırandır. Yolunu şaşırmışlara rehberlik edendir.

95. EL-BEDÎ

Bedî ne çağırmak?

Bedî’; varlıkları, eşi, benzeri ve örneği olmaksızın, sanatkârane bir şekilde yaratan demektir. Allah Teâlâ, her şeyi, bir numûnesi, sanki olmaksızın yaratandır. Bu yaratma da benzersiz ve özgün bir yaratmadır. Yani akıllara durgunluk verecek derecede hatasız ve mükemmel yaratmadır. Allah, zâtında, sıfatlarında ve fiillerinde sanki görülmeyendir.

96. EL-BÂKÎ

Bâkî ne seslenmek?

Bâkî; ebedî olan; varlığının sonu olmayan demektir. Allah Teâlâ, varlığı aralıksız olandır. Varlığının bir başlangıcı olmadığı gibi bir sonu da yoktur. Zâtı da, sıfatları da, fiilleri de bâkîdir, ebedîdir, devamlıdır. Mü’min de her hangi bir işi Allah rızası için yapmışsa, o fiil de ebedîlik kazanır. Yani kul, değişik âlemde mükâfâtını alır.

97. EL-VÂRİS

Vâris ne çağrıda bulunmak?

Vâris; varlığının sonu olmayan demektir. Allah Teâlâ, yaratılmış tüm varlıkları yok ettikten sonradan bâkî kalan, mülkün gerçek sahibidir. Mülkü dilediğinden alır, dilediğine verir. Dünyada yer alan cümbür cemaat ve evrende yer alan her şey fânîdir, geçicidir. İnsanlar ölümlü oldukları için sahip oldukları mal, mülk, servet de geçicidir.

98. ER-REŞÎD

Reşîd ne seslenmek?

Reşîd; irşad eden; doğru yolu gösteren demektir. Allah Teâlâ, bütün işleri isabetli olan ve hedefine ulaşandır. Her şeyi ezelî takdirine göre yürüten, bir nizam ve hikmet üzere sonuna ulaştırandır. Lüzumsuz, faydasız, anlamsız iş yapmayandır. Fiilleri dâimâ yerinde olandır. Devamlı olarak hakka isabet edendir. Hiç kimsenin yol göstermesine yoksul olmayandır.

99. ES-SABÛR

Sabûr ne çağırmak?

Sabûr; fazla sabırlı demektir. Allah Teâlâ, günahkârları cezalandırma konusunda telaş etmeyip lütfuyla bağışlayan ve erteleyendir. Günahkârlara mühlet tanır. Pişmanlık kapısını ölünceye kadar açık tutar. Kullarının af ve af dilemeleri için onlara fırsatlar tanır. Bu isimden nasip alan kul, ibâdetleri yapmada, haramlardan kaçınmada ve her türlü facia karşı sabırlı olur.[22]

Dipnotlar:

[1] Vuslat Turâbî, Esmâ-i Hüsnâ, s. 17. [2] Bk. Bakara, 2/255; Bakara, 2/284; Bakara, 2/255; Bakara, 2/29. [3] Bk. Ebû Dâvûd, Vitr, 23; Tirmizî, Deavât, 64. [4] Tirmizî, Deavât, 109; Ebû Dâvûd, Salât, 358; İbn Mâce, Dua, 27; Nesâî, Sehv, 57. [5] Bk. İzmirli İsmail Hakkı, Yeni İlm-i Kelâm, s. 255; İbrahim Canan, Kütüb-i Sitte Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, XVII,505; A. Saim Rehber, a.g.e., s. 70; Bekir Topaloğlu, Allah İnancı, s. 87-88. [6] Osman Nuri Topbaş, İmândan İhsâna Yargı Yolculuğu, İstanbul, 2010, s. 109. [7] Musa Koçar, Mâtürîdî’de Esmâ-i Hüsnâ, s. 48. [8] Müslim, Tevbe, 20; Tirmizî, Deavât, 107; İbn Mâce, Zühd, 35. [9] Ali Osman Tatlısu, Esmâü’l-Hüsnâ Şerhi, s. 31. [10] Tatlısu, a.g.e., s. 32. [11] Müslim, Tevbe, 20; Tirmizî, Deavât, 107; İbn Mâce, Zühd, 35. [12] Bekir Topaloğlu, a.g.e., s. 101. [13] Musa Koçar, a.g.e., s. 50; Ali Osman Tatlısu, a.g.e., s. 40; Vuslat Turâbî, a.g.e., s. 31. [14] Bekir Topaloğlu, a.g.e., s. 108; Musa Koçar, a.g.e., s. 51; Ali Osman Tatlısu, a.g.e., s. 45; Vuslat Turâbî, a.g.e., s. 35. 15 Müslim, Mesâcid, 135; Tirmizî, Salât, 224. 16 Bekir Topaloğlu, a.g.e., s. 105. 17 Ali Osman Tatlısu, a.g.e., s. 49. 18 Bekir Topaloğlu, a.g.e., s. 105; Ali Osman Tatlısu, a.g.e., s. 52; Vuslat Turâbî, a.g.e., s. 47. 19 Bekir Topaloğlu, a.g.e., s. 93; Vuslat Turâbî, a.g.e., s. 51. 20 Bekir Topaloğlu, a.g.e., s. 95; Musa Koçar, a.g.e., s. 54; Vuslat Turâbî, a.g.e., s. 55. 21 Bekir Topaloğlu, a.g.e., s. 106. 22 Esmâ-i hüsnâ’nın anlamlarını yazarken yararlandığımız kaynaklar şunlardır: Bekir Topaloğlu, Allah İnancı, s. 92-111; Metin Yurdagür, Allah’ın Sıfatları Esmâü’l-Hüsnâ, s. 58-118; Musa Koçar, Mâtürîdî’de Esmâ-i Hüsnâ, s. 45-118; Ali Osman Tatlısu, Esmâü’l-Hüsnâ Şerhi, s. 19-248; Osman Nuri Topbaş, İmândan İhsâna Yargı Yolculuğu, s. 109-113; Vuslat Turâbî, Esmâ-i Hüsnâ, s. 17-417.

Kaynak: Prof. Dr. Mehmet Bulut, Delilleriyle İslam Akaidi, Erkam Yayınları

Kaynak: www.islamveihsan.com URL: https://www.islamveihsan.com/esmaul-husna-anlamlari-ve-faziletleri.html