Fecr Suresi 12. ayeti ne anlatıyor? Fecr Suresi 12. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Fecr Suresi 12. Ayetinin Arapçası:

فَاَكْثَرُوا ف۪يهَا الْفَسَادَۙۖ

Fecr Suresi 12. Ayetinin Meali (Anlamı):

Taşkınlıklarıyla oralarda bol miktarda bozgunculuk yaptılar.

Fecr Suresi 12. Ayetinin Tefsiri:

Azgınlıkları nedeniyle helak edilen üç kavme yer verilir. Bunlar Âd ve Semûd kavimleri ile Firavun’dur. Kur’ân-ı Kerîm bunların ibret verici kıssalarını her zaman anlatır. Oysa burada o kavimlerin dünya hayatındaki zenginlik, saltanat ve şa’şaalarına dikkat çekilir:

Âd kavmi, Hûd (a.s.)’ın peygamber olarak gönderildiği kavimdir. boylu boslu, iri cüsseli, kuvvetli kaslı kimseler idiler. Şöhret, şan ve kuvvet itibariyle onlardan daha üstün kimse yoktu. Güçlerine güvenir, bununla övünç ederlerdi. Nitekim onlar hakkında şöyle buyrulur:

“Âd kavmine gelince, yeryüzünde haksız yere cömertlik tasladılar ve: «Bizden daha zinde kim varmış?» dediler. Kendilerini yaratan Allah’ın, onlardan daha zinde olduğunu görmüyorlar mıydı? Doğrusu onlar, bizim âyetlerimizi mahsus inkâr ediyorlardı.” (Fussilet 41/15)

Bunlar bir büyük kasaba yapmışlardı. İsmi “İrem”di. Bu şehir ذَات الْعِمَادِ  (zâtü’l-imâd), yâni “sütunlar, direkler sahibi” olarak vasfedilir. Bu vasıf, bu şehirde evlerin direkler üstüne kurulduğunu anlatır. Bu büyük kasaba evleri, bağları, bahçeleri, sularıyla güzellik numunesi olarak dillere epope olmuştur. “İrem bağları” diye edebiyata girmiştir. Âyet-i kerîme, bu şehrin dünyada benzeri görülmemiş bir alımlılık ve ihtişama sahip olduğunu haber vermektedir.

Semûd, Sâlih (a.s.)’ın peygamber olarak gönderildiği kavimdir. Onlar da enerjik, varlıklı, nimetler içine gark olmuş bir toplumdu. Burada dikkat çekilen, yaptıkları evlerdir. Onlar vâdi kenarındaki dağları, kayaları yontarak evler yaparlardı. Nitekim bunlar hakkında: “Şımarık kimseler olarak dağlardan büyük bir ustalıkla ihtişamlı evler yontuyorsunuz” (Şuarâ 26/149) buyrulur.

Firavun ise ذُو الْاَوْتَادِ (zü’l-evtâd) yani “direkler sahibi” olarak vasfedilir. Bu açıklama onun askerlerinin ve bu askerlerin çadırlarının çokluğunu gösterir. Ayrıca bununla Firavun’un yaptırmış olduğu saraylara, derin temeller üstüne oturtulmuş sağlam binalara ve ünlü piramitlere dikkat çekici edilir. (bk. Sād 38/12) Buna tarafından Firavun, askerî gücüyle, bina ve saraylarıyla büyük bir saltanat sahibiydi. Zaten kendisi de: “Ey kavmim! Mısır’ın mülkü ve hâkimiyeti, daha sonra ayaklarımın altından akan şu ırmaklar bana ait değil mi?” der, bilhassa Hz. Mûsâ ve İsrâiloğullarına karşısında böbürlenirdi. (bk. Zuhruf 43/51)

Bunlar, kendilerine bahşedilen nimetlerle şımardılar. Gururlanıp kibirlendiler. Azgınlaşıp taşkınlık yaptılar. Bulundukları ülkeleri fesada boğup oradaki düzeni daha alçak üst ettiler. Işkence ve adaletsizlik yaptılar. Bu yüzden ilâhî cezaya çarptırılıp azap kamçılarıyla helak edildiler:

“Biz bu kalabalık ve kişilerden her birini günahları yüzünden kıskıvrak yakalayıverdik: Kiminin üzerine taş yağdıran bir fırtına gönderdik. Kimini o dehşet çığlık yakaladı. Kimini yerin dibine geçirdik. Kimini de suda boğduk. Allah, böyle yapmakla kesinlikle onlara zulmetmedi; lâkin onlar kendi kendilerine zulmettiler.” (Ankebût 29/40)

Çünkü Allah, bir gözcülük yapma yerinden pür uyarı gözetleme yapan bir gözetleyici gibi, her lahza ve her durumda onların yaptıklarını gözetlemektedir. Olan biteni görmekte ve şâhit olmaktadır. O hiçbir şeyi kaçırmamaktadır. parça başına bakmaktadır. Ameline tarafından de hem dünya keza âhirette uygun bir karşılık verecektir.

O halde bir toplumda idareciler ve yükümlülük sahibi kimseler, her türlü inanç, amel, tutum ve uygulamalarında Allah’ın hükümlerini, O’nun peygamberinin ve kitabının davetini hiçe sayar, yalanlar, adalet ve adâlet ölçülerinden sapar ve sonuç olarak ülkeyi fitne ve fesat ortamı hâline getirirlerse, mecburi bir şekilde helaki hak etmiş olurlar. Bu korkutma, başlangıçta zenginlikleriyle şımarıp Peygamberimiz (s.a.s.)’in davetini reddeden, onun beraberindeki fakir müslümanları küçümseyen müşrik liderlere olsa da, kıyamete kadar durumu bu şekilde olan herkes için geçerlidir. Çünkü zaman geçse de insan gerçeği, insan psikolojisi, onun nefsine ve ruhuna terettüp eden hadiseler değişmemekte, her devirde müspet ya da menfi ayniyle yinelenme etmektedir:

Fecr Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Fecr Suresi 12. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

Kaynak: www.islamveihsan.com URL: https://www.islamveihsan.com/fecr-suresi-12-ayet-meali-arapca-yazilisi-anlami-ve-tefsiri.html