Hadid Suresi 24. ayeti ne anlatıyor? Hadid Suresi 24. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Hadid Suresi 24. Ayetinin Arapçası:

اَلَّذ۪ينَ يَبْخَلُونَ وَيَأْمُرُونَ النَّاسَ بِالْبُخْلِۜ وَمَنْ يَتَوَلَّ فَاِنَّ اللّٰهَ هُوَ الْغَنِيُّ الْحَم۪يدُ

Hadid Suresi 24. Ayetinin Meali (Anlamı):

Böyle kimseler, kendileri cimrilik ettikleri gibi, insanlara da cimriliği öğütlerler. Ama kim Allah’ın buyruklarından yüz çevirirse, iyi bilsin ki, Allah’ın hiç kimseye ihtiyacı yoktur; O her türlü övgüye lâyıktır.

Hadid Suresi 24. Ayetinin Tefsiri:

Allah Teâlâ’nın emirlerini yerine getirip yasaklarından kaçınmada, mağfiret ve cennet için yarışa yiğitlik edip başkalarını aşmak üzere müsâbakaya girmede bir takım dünyevî zorluklar, zararlar, sıkıntılar ve musîbetlerle yüz yüze gelmek mukadderdir. Bunlar ya insanın yaşadığı yer ya da şahsen kendi nefsine taalluk eden musibetler olabilir. Yerle ilgili musîbetler kuraklık, kıtlık, hayvanlara veya ürünlere ârız olan âfetler, evlerin yıkılması, yanması, arazinin zâyi olması, yer sarsıntısı ve sanki gibi zararlardır. Nefislerdeki musibetler ise vefat, rahatsızlık, bere, bere, kırık, hapis, gaddarlık, açlık, susama gibi canlara ârız olabilecek acılardır. Bunlar hemen şimdi meydana gelmeden fazla önce Allah Teâlâ kadar Levh-i Mahfuz’a yazılmıştır. Kimin başına nelerin geleceği en ince ayrıntısına kadar alın yazısı olarak saptama edilip kayda geçirilmiştir. Bunları yazmak ve yazılanları yapmak Cenâb-ı Hak için o kadar kolaydır. Yazılanlar, hayırda yarışanların ve cennete koşanların başına geleceği gibi, kaçanların da, oturup haz ve eğlencelerine bakanların da başlarına gelecektir. O halde bunları mazeret ederek yapılması gerekenleri yapmaktan geri durmamalı, hatta bu hususta daha da çalışkan olmalıdır. Kalbini zahiren hayır ya da şer görüntüsü içinde vuku bulan hadiselerden ziyade Allah’a bağlamak, insan olmak hasebiyle müteessir olunsa da olaylar karşı muvazeneyi bozmadan yola sürdürmek gerekir. Ne kaybedilen şey sebebiyle neşet eden üzüntünün ıstırabına, ne de elde edilen menfaatten doğan sevincin gurur ve heyecanına kendini kaptırmak dürüst olmaz. Hepsinin Allah’tan geldiğini ve içinde nice hikmetler olduğunu bilerek, her iki halde de gönlü Allah’ın mağfiret ve rızâsı sevincine bağlayıp huşu ve rızâ hisleriyle sadece kulluk vazifesinin derdinde olunmalıdır. Abdullah b. Abbas (r.a.)’nın şu sözü ne kadar güzeldir:

“Olaylar karşı duruma tarafından sevinmeyen ve üzülmeyen kimse yoktur. Önemli olan, kişinin başına gelen musibeti dayanma, hayrı da şükür ile karşılamasıdır.” (Taberî, Câmi‘u’l-beyân, XXVII, 305)

Şâir der fakat:

“Oldu olacak, olmayacak olmadı aslâ

Âlemde nice sebepsiz yere sa‘y ü hazer ettim.” (Tayyar Paşa)

“Ömrüm boyunca gereksiz yere çırpındım durdum. Olmasını istek ettiğim şeylerin peşinden koştum; vukuunu istemediğim işlerden kaçmaya uğraştım. Lakin tümü nâfile… Allah’ın takdirinde nasıl tâyin ve saptama edilmiş ise, her iş o ilâhî programa göre tahakkuk ve tecelli etti. «Olacak» diye yazılı iseler tümü oldu. «Olmayacak» diye yazılanların ise hiçbiri olmadı.”

Ebû Osmân el-Hîrî (r.h.) der ama:

“İnsan kemâl derecesini bulmak istiyorsa, kalbinde şu dört şey eşit olacaktır:

  اَلْمَنْعُ (men‘): Yani elden alınan veya elde edilecek bir şeyin verilmeyişi ile,

  اَلْعَطَاءُ (atâ): Yani bir şeyin verilişi… Bu ikisi bir olacak. Ne ona alınma olacak, ne buna güvenme ve sevinme…

  اَلْعِزَّةُ (izzet): İnsanın kalbinde bu izzet hâli ne dek yer işgal ediyorsa; aksi olan:

  اَلذِّلَّةُ (zillet): Ondan daha öbür bir yer tutmayacak.” (Velîler Ansiklopedisi, I, 288)

Bunun içindir ancak, kadere teslimiyet göstermeme, insanda Allah’ın sevmediği bir kısım vasıfların ortaya çıkmasına sebep olur. Bunlardan biri, kendinde bir fazilet tahayyül edip kibirlenmek, kendini beğenmek; diğeri de kendini üstün bilip başkalarını değersiz görerek övünmektir. O halde bir taraftan Allah’ın razı olacağı işler yaparken, bir taraftan da Allah’ın sevmediği kendini beğenme, böbürlenme, çokça övünme, büyüklenme, pintilik yapma ve başkalarına cimriliği öğütleme gibi kötü sıfatlardan uzaktan durulmalıdır. Çünkü bunlar, kalplerine imanın halâvet ve neş’esi yerleşmeyen münafık karakterli insanların mezmûm vasıflarıdır. Şu da bilinmelidir fakat, Allah ganîdir; kimsenin kulluğuna ve ibâdetine katiyen fakir değildir. O zatı, en hoş isimleri, sıfatları ve fiilleriyle bizâtihî her türlü övgüye layıktır.

İşte Allah Teâlâ, hayatın tüm yönleriyle bu ilâhî ölçülere göre düzenlenmesi için peygamberleri göndermiştir:

Hadid Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Hadid Suresi 24. ayetinin meal karşılaştırması ve öteki ayetler için tıklayınız...

Kaynak: www.islamveihsan.com URL: https://www.islamveihsan.com/hadid-suresi-24-ayet-meali-arapca-yazilisi-anlami-ve-tefsiri.html