İslam’a tarafından ailenin ve akrabalığın önemi nedir? İslam’da evlenmek koşul mıdır? İslam’a tarafından aile ve akrabalık ilişkileri.

Allah Teâlâ insanı erkek ve bayan olarak iki öbür cinste yaratmış ve âile kurarak birbirlerini tamamlamalarını murad etmiştir.

İSLAM’DA AİLENİN VE AKRABALIĞIN ÖNEMİ

İlk insanın her şeyden önce âile kurmaya yönelmesi bu müessesenin ne kadar zaruri olduğunu gösterir. Benzer şekilde Kur’ân’da âile ve akrabalığın çok bambaşka konularla birlikte işlenmesi; imandan cihada, kıssalardan âhirete birçok konunun içinde yer alması onun merkezî konumundan kaynaklanmaktadır. Allah teâlâ evliliğin sorumluluğunu kaldırabilecek durumda olanlara evlenmeyi emretmiştir.[1] Rasûlullah (s.a.v) de evliliğe özendirme etmiş, tarafların rızasını alarak birçok kişiyi evlendirmiştir.[2] Evliliğe gücü yetmeyenlerin de sabretmeleri ve oruca tartma vererek iffetlerini korumaları istenmiştir.[3]

Bugün gelinen noktada bir takım insanlar âile kurmayı siklet olarak görmekte, ferdî yaşamanın daha gizli ve bağımsızlık olduğunu düşünmektedir. Hâlbuki âile hayatının ilk olarak bir takım yorgunlukları olmakla birlikte, devamı kolaylık ve mutluluklarla gelir ve insanın en âciz olduğu ihtiyarlık döneminde en büyük ihtiyaca dönüşür. Ferdî hayat ise nefsin hevâ ve hevesi sebebiyle her tarafta tatlı gelir, gün geçtikçe zorlaşır, sonunda çekilmez bir yalnızlık ve buhrâna dönüşür. İnsan fıtratına yerinde olmayışı da huzursuzluğunun en büyük kaynağıdır. Sünnete zıt ve günahlara daha açık bir hayat olması nedeniyle âhiret açısından da büyük tehlikeler taşır. Ferdî yaşam insanın dünyaya gelişinin mânâ ve gâyesini daraltır, tek kişinin istek ve lezzetlerine hapseder. Âile hayatı ise başkalarının yetiştirilip edep edilmesine, akrabalık bağlarının kurulmasına, kuvvetli bir toplum yapısı oluşturarak ırkın, milletin, dinin ve hatta insan neslinin devamına hizmet eder. Hayatta olmanın anlamı genişler, derinleşir ve sonsuza dürüst uzayıp gider.

Âile kurmak basit bir birleşme ve tenâsülden ibaret değildir. Son derece büyük, manâlı ve kompleks bir meseledir. İki hayatın birleşerek yeni bir hayata dönüşüp büyümeye başlaması demektir. Izdivaç, kökleri derinlerde olan maddî ve mânevî bir birleşmeyi ve tatlı mes’ûliyetler yüklenmeyi açıklama eder. Sadâkat, muhabbet ve fedâkarlık ister.

“BEKARLARI EVLENDİRİN” AYETİ

 Allah Teâlâ mü’minlerin evlenmelerini ve müsait olan diğer insanların evlenmesine asistan olmalarını emreder: “İçinizden evli olmayanları, esir ve câriyeleriniz arasından da elverişli olanları evlendirin. Fakirlik içinde iseler Allah lutfu ile onları ihtiyaçtan kurtarır. Allah’ın hazinesi geniştir, O her şeyi bilmektedir.”[4]

Ulu Rabbimiz insanın fıtratını âile kurmaya hevesli yaratmış, eşler arasına sevgi ve acınacak şey yerleştirmiş ve bunu kendi varlığının delillerinden saymıştır.[5] Âile kurmak bu âlemde acınacak şey ve muhabbeti artmak demektir. Bunun yanına âilede yargı, hakşinaslık, istişare, örf, sulh, dinin öğretilmesi ve yaşanması gibi esas prensiplere de tartı verilmelidir. “Küçüklere acıma, büyüklere hürmet”[6] düsturu hiçbir vakit terkedilmemelidir. Âile düzeninin devamı için her fert yükümlülüklerini eksiksiz yerine getirmeli, düzeni bozacak davranış ve davranışlardan kaçınmalıdır.[7]

ÇOCUKLAR İMTİHAN VESİLESİDİR

Âilenin gülü olan çocuklar birer sınav vesilesidir.[8] Ana-baba bu imtihan aleyhinde dikkatli olmalı ve Allah’ın kendilerine bahtı açık bir tür ihsan etmesi için dua etmelidir.[9] Müslümanlar bu konuda gayr-i müslimler gibi düşünmemelidir. Onlar yokluk korkusuyla çocuklarını öldürürlerdi. Bugün de aynı cahiliye adeti “nüfus planlaması” ve “kürtaj” adı aşağıda devam etmektedir.

Fertler birbirine destek olarak âile içinde dini daha hoş yaşamaya çaba etmeli, mülk ve evlatlar kişiyi Allah’a karşı vazifelerini yapmaktan alıkoymamalıdır.[10] Çünkü âhirette kişiye ne malın, ne çocuların, ne de akrabaların bir faydası olacaktır.[11]

Çocukları güzel bir şekilde terbiye etmek anne babanın ilk olarak gelen sorumluluğudur. Öncelikle iman esaslarını gönüllerine yerleştirmeli, onlara ibadet alışkanlığı kazandırmalı,[12] edebi, ilmi, hayır ve şerri öğretmelidirler. Evlatlarının önünde canlı birer örnek olarak onları cehennem azabından korumalıdırlar.[13] Çocuklar da ebeveyne itaat ve dua etmeli, onlara “öf!” bile dememelidirler.[14]

Âile ferdleri dünyada Allah’a iman edip O’nun râzı olacağı bir hayat yaşarlarsa Allah da onlara cennette daha hoş bir yaşam bahşeder.[15] Zira Allah için gösterilen sevgi Cennet’te artarak devam eder.[16]

İSLAM’DA AKRABALIK İLİŞKİLERİ

Akrabalarla irtibatı kesenler Kur’ân’da kuvvetle kınanmış, halk Allah’a saygısızlığın anında arkasından akraba haklarına riayetsizlikten sakındırılmıştır.[17] Müfessirler bu âyetlerden hareketle akrabalık bağlarını gözetmenin (sıla-i rahim) vacip, ihmalin ise haram olduğunu söylemişlerdir.[18] Allah Teâlâ şöyle buyurur: Onlar Allah’ın, korunmasını emrettiği bağı koruyan, Rab’lerine saygıda hata etmeyen, hesabın fena netice vermesinden korkan kimselerdir.”[19] Allah’ın sağlamlaştırılmasını emrettiği bağları koparanlar kınanmıştır.[20] Akrabalık bağlarını korumak, onlara karşı sorumlulukları yapmak ve merhametli davranmaktır. Bağları koparmak ise akrabaları arayıp sormamak, onlara kötü muamele etmek ve adaletsizlik etmektir.[21] Rasûlullah (s.a.v) öyle çok defa bunu vurgulamış, “Beni cennete götürecek bir amel söyler misiniz?” diye soran sahâbîye “Allah’a kulluk eder O’na hiçbir şeyi ortak koşmazsın, namazını kılar, zekâtını verirsin ve akrabanı gözetirsin!” cevabını vermiştir.[22] Yeniden o, sıla-i “rahim”in Allah’ın Rahmân ismiyle aynı kökten geldiğini, bu sebeple akrabalarıyla bağlarını sağlamlaştıranların Allah’ın rahmetine nâil olacağını, bunu ihmalkârlık edenlerin ise rahmetten mahrum kalacağını haber vermiştir.[23] Bizimle ilişkisini kesenlerle bile akrabalık bağlarını sürdürmemiz emredilmiştir.[24]

MÜSLÜMANLARIN DİKKAT ETMESİ GEREKEN İKİ KONU

İslâm’a hizmet etmek isteyen dâvâ sahibi insanlar bu iki konuya çok dikkat etmelidir. Zira İslâm âilede korunur ve akrabalarda yayılmaya başlar. Peygamberler İslâm’ı âile ve akrabalarının desteğiyle bildiri etmişlerdir. Âile ve akrabalık bağları zinde olan ırk kendilerini nefse ve şeytana karşısında daha rahat koruyabilirler

Dipnotlar:

[1] en-Nisâ 4/3. [2] en-Nûr 24/32; Yahya b. Sellâm, Tefsîru Yahya b. Sellâm, Beyrut 1425/2004, I, 445; Taberî, Câmiu’l-beyân, IV, 194. [3] en-Nûr 24/33. [4] en-Nûr 24/32. [5] en-Nisâ 4/1; el-Aʻrâf 7/189; er-Rûm 30/21; ez-Zümer 39/6; en-Necm 53/45-46. [6] Tirmizî, Birr, 15; Ebû Dâvûd, Edeb, 66. [7] en-Nisâ 4/34, 128. [8] el-Enfâl 8/28; et-Teğâbün 64/15. [9] el-Bakara 2/128; Âl-i İmrân 3/38; el-Furkân 25/74; el-Ahkaf 46/15. [10] el-Münâfikûn 63/9. [11] el-Mümtehine 60/3. [12] el-Ahkaf 46/17; Tâhâ 20/132. [13] et-Tahrîm 66/6; Taberî, XXIII, 103-104; Mâverdî, en-Nüket ve’l-uyûn, VI, 43-44. [14] el-Bakara 2/83; en-Nisâ 4/36; el-İsrâ 17/23-24. [15] er-Raʻd 13/23-24. [16] ez-Zuhruf 43/67; Fahreddin er-Râzî, Mefâtîhu’l-ğayb, XXVII, 225. 17 el-Bakara 2/83; en-Nisâ 4/1, 36; er-Raʻd 13/21; er-Rûm 30/38; Muhammed 47/22. 18 Taberî, VI, 339; Kurtubî, el-Câmiʻ li-ahkâmi’l-Kur’ân, VI, 14. 19 er-Ra‘d 13/21. 20 el-Bakara 2/27; er-Raʻd 13/25; Taberî, XIII, 514. 21 Taberî, I, 439. 22 Buhârî, Zekât 1; Müslim, İman, 12, 14; Beğavî, Meâlimü’t-Tenzîl, IV, 312; 23 Buhârî, Edeb, 13; İbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm, XIII, 76. 24 Buhârî, Edeb, 15; İbn Kesîr, XIII, 76.

Kaynak: Doç Dr. Murat Kaya, Altınoluk Dergisi, Rakam: 427

Kaynak: www.islamveihsan.com URL: https://www.islamveihsan.com/islamda-aile-ve-akrabalik-iliskileri.html