Peygamber Efendimiz sahabinin hangi amele sonrasında “–Seni tebrik ederim! Kârlı mülk dediğin, işte budur!..” buyurdu?

Âyet-i kerîmede buyurulur:

“Sevdiklerinizden infâk etmedikçe birre (hayrın kemâline) ulaşamazsınız.” (Âl-i İmrân, 92)

Bu âyet-i kerîmeyi ashâbın nasıl bir vecd ile yaşadığına dair bir hâtırayı Enes -radıyallâhu anh- şöyle anlatıyor:

Medine’de ensâr aralarında maksimum hurmalığı yer alan, Ebû Talha idi. Onun sevdiği malı da Mescid-i Nebevî’nin karşısındaki Beyruhâ ismindeki (600 ormanlık) hurma bahçesiydi. Rasûlullah zaman zaman bu bahçeye girer ve oradan tatlı su içerdi.

Bu âyet-i kerîme nâzil olunca, Ebû Talha -radıyallâhu anh-, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’e gelerek şöyle dedi:

“–Yâ Rasûlâllah!.. Benim en sevdiğim malım, Beyruhâ isimli bahçedir. Onu Allah rızâsı için tasadduk ediyorum. Allah’tan onun sevâbını ve âhiret azığı olmasını dilerim…”

Bunun üzerine Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-;

“–Seni tebrik ederim! Kârlı mülk dediğin, işte budur!..” buyurdu. (Bkz. Buhârî, Zekât, 44; Müslim, Zekât, 42, 43) (Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Sene: 2021 Ay: Kasım, Sayı: 201)

ALİ İMRAN 92. AYETİN TEFSİRİ

Birr kelimesi; “iyiliğin yükseklik noktası, çok iyi ve fazla bahtı açık, fazilet ve erdemlilik, insanların kendisiyle «iyi kimseler» olacakları her türlü makbul amel, Allah’ın rızâsı, rahmeti ve cenneti” gibi pek çok güzel mânalar ifade etmektedir. “Kişinin sevdiği şeyler” ise “mülk, mal, mal varlığı, makam, mevki, ilim ve vücut kuvveti” gibi her türlü maddî ve mânevî imkânlardır. Mü’min, sevdiği bu şeylerin bir kısmını “farz, vacip ve nâfile” ölçüleri içinde Allah yolunda başkalarının iyiliğine harcadığı nispette âyette müjdelenen yüksek derecelere çoğalma imkânı bulabilecektir. Bu bununla beraber, kişinin mânen terakkisinde bilhassa Allah yolunda “masraf”nın ehemmiyetine dikkat çekmektedir.

Asr-ı Saadette ve ondan sonraki dönemlerde sevdiğinden vermenin çok güzel örnekleri sergilenmiştir:

Rivayete göre bu âyet-i kerîme nâzil olunca Ebû Talha (r.a.) Allah Resûlü (s.a.s.)’e gelip:

“- Yâ Rasûlallah, en çok hoşuma dışarı giden malım, Beyraha’dır1. Bu araziyi, Allah’ın sana göstereceği yere sarfet!” dedi. Peygamberimiz (s.a.s.):

“- Fiilen . Burası, fazla verimli ve kıymetli bir yerdir. Ben bu araziyi akrabaların arasında taksim etmeni uygun görüyorum” buyurdu ve Ebû Talha da burasını akrabaları arasında taksim etti. (Buhârî, Zekât 44; Müslim, Zekât 43)

Yine Hayber arazisi taksim edilirken Hz. Ömer’e de bir arz yer düşmüş ve Peygamber Efendimiz’e gelerek:

“- Yâ Rasûlallah! Hayber’den bana bir arz yer düştü ancak, yanımda ondan daha kıymetli bir malım yoktur. Onu ne yapmamı istersin?” diye sorunca Allah Resûlü ona aslını elinde tutmasını ve mahsulünü muhtaçlara dağıtmasını öğüt etmiştir. Bunun üstüne Hz. Ömer, geliri lüzumlu gelen yerlere sarfedilmek üzere bu araziyi vakfetmiştir. (Buhârî, Şurut 19)

Emevi halifelerinden Ömer b. Abdülaziz (r.h.), çokça şeker alıp muhtaçlara dağıtırdı. Sebebi sorulduğunda şöyle cevap verdi: “Çünkü ben, şekeri fazla severim. Allah Teâlâ da sevdiğimiz şeylerden kendi yolunda harcamadıkça hakiki iyiliğe eremeyeceğimizi haber vermektedir.” (Kurtubî, el-Câmi‘, IV, 133)

İmam Kuşeyrî bu âyetin tefsirinde şu açıklamayı yapar: “Birr’e ulaşmak isteyen, sevdiklerinden bir kısmını vermelidir. Bârî Teâlâ’ya ulaşmak isteyen ise, bütün sevdiklerini vermelidir. Birr’e fakat sevdiğini vererek ulaşabileceğine göre, zevklerini Allah’a tercih ederek Bârî Teâlâ’ya nasıl ulaşabileceksin?” (Kuşeyrî, Letâifu’l-işârât, I, 159)

Kâşânî de der ki: “Sahibini Allah’a ulaştıran her fiil birr’dir. Allah’a yakınlaşmak ise, ancak O’ndan başka her şeyden el etek çekmekle muhtemel olabilir. Allah’dan diğer bir şeyi seven kişi, bu sevdiği nedeniyle Allah Teâlâ’yla arasına bir perde çekmiş; sevgisini Allah’tan başkasına yönelttiği için de mânen tehlikeli bir duruma düşmüş olur.”

Bu bakımdan müslüman, sevdiği mallar ilk olarak olmak üzere her türlü imkanıyla Adalet yolunda cömertlik ve infak halinde olacak, fakat Allah’ın helal kıldığı şeyleri haram yapma yoluna cüret etmeyecektir. Hz. Yakub’un durumuna gelince:

1 Burası, Medine’de o dönem itibariyle Mescid-i Nebevî’nin aleyhinde bulunan verimli bir arazi idi. Şu an ise Mescid-i Nebevi’nin içinde kalmaktadır. (Kaynak: Prof. Dr. Ömer Çelik Tefsiri)

Müslümanın Dünya Malı ile İmtihanı

Dünya Malı Dünyada Kalır Lakin Hesabı Ahirette Sorulur

Kaynak: www.islamveihsan.com URL: https://www.islamveihsan.com/karli-mal-dedigin-iste-budur.html