Şuarâ suresi 88-89. ayetler kıyamet günü kurtuluşun fakat ne ile olacağını söylüyor. İşte ayetin tefsiri ve açıklaması...

Cenâb-ı Hak buyuruyor:

Bismillahirrahmanirrahim

“O gün ne mülk fayda verir ne de evlat. Ama Allah’a selîm bir kalple gelen müstesnâ!” (Şuarâ, 88-89)

Rasûlullah (sav) efendimiz buyurdular:

“Allahım, senden dinde sebât isterim..... Doğru söyleyen dil ve selîm bir yürek isterim.” (Tirmizî, Deavât, 23; Nesâî, Sehv, 61)

Yürek, insanın gerek Allah, gerekse kullar ile münasebetlerinde merkezî bir yere sâhiptir. İmânî ve ahlâkî boyutu bu derece önemli olan kalbin, sâfiyeti bozulmadan korunması gerekmektedir. Âlimler, selîm kalbi umumiyetle “küfür ve günahlara yönelmekten uzakta kalmış”, “şirk ve şüpheden temizlenmiş”, “Allah’ın adalet olduğuna, kıyametin vuku bulacağına ve öldükten sonra dirilmeye inanmış”, “bâtıl inanç ve dünyevî şehvetlere yönelmekten kurtulmuş”, “fena ahlaktan sıyrılıp güzel ahlâk ile zinetlenmiş” ve “bid’atten kaçarak sünnetle mutmain olmuş” yürek diye tavsif etmişlerdir. (Beydâvî, IV, 106; Râzî, XXIV, 338; Kurtubî, XIII, 114; İbn-i Kesîr, Tefsîr, III, 352)

Selîm yürek, ahlâkî ve akîdevî hastalıklardan arınmış, Allah’a ve Rasûlü’ne itaatle huzura kavuşmuş olan kutsî bir makamdır.

ŞUARA 83-89. AYETLERİN TEFSİRİ

O, Âlemlerin Rabbinden şunları istek eder:

İlk olarak kendisine “hüküm” vermesini ister. Kendisi peygamber olduğu için bu “hüküm”den maksat ilim, hikmet, içten ile yanlışı birbirinden ayırabilme gücüdür. Allah’ın koyduğu hükümleri, kanunları ve sınırları bilip tanımak ve bunlara kadar bir kulluk hayatı yaşamaktır.

İkincisi; kendisini sâlihler kervanına dâhil etmesini niyaz eder. Dünyada aralarında mü’min ve müslüman olarak rahatlıkla yaşayabileceği sâlih bir topluluk lütfetmesini, âhirette ise kendisini sâlihlerle beraber haşretmesini ister. Bu, her mü’minin yapması gereken bir duadır. Çünkü dünyada İslâmî ve huzurlu bir hayat ama bu yolla muhtemel olabilir; âhirette de yeniden kurtuluşun yolu budur.

Üçüncüsü; daha sonra gelecek nesiller içinde doğrulukla ve hayırla yâd edilmeyi ister. Cenâb-ı Yargı onun bu duasını kabul etmiştir. Çünkü cümbür cemaat onu sevmekte, ondan övgüyle bahsetmekte ve onun neslinden gelmekle onur etmektedir. Bu duasıyla Hz. İbrâhim, “âhir zamanda kendi soyundan gelecekler aralarında hakkı dimdik ayakta tutacak birinin gelmesini” istemiş de olabilir. Zürriyetinden Hz. Muhammed (s.a.s.)’in tüm insanlığa peygamber olarak gönderilmesiyle bu duası kabul olunmuştur.

Şâir, insanların gönlünde taht kurabilmenin yolunu aydınlatmak üzer şöyle der:

“Cihânda her kime tahsîl-i nîk-nâm gerek

Hemîşe bezl-i mekârimde ihtimâm gerek.” (Besîm)

“Bir insan bu dünyada iyi bir nâm adamak istiyorsa, dâimâ cömert davranmaya, başkalarına yardımcı olmaya çalışmalıdır.”

Dördüncüsü; nâim cennetine yâni içersinde bol bol nimetlerin bulunduğu cennete vâris olmayı ister. Çünkü en büyük kurtuluş ve galibiyet, cehennemden kurtulup cennete girebilmektir. Âyet-i kerîmede buyrulur: “Her leziz ölümü tadacaktır. Yaptıklarınızın karşılığı ancak kıyamet günü tastamam verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete konulursa, fiilen o kurtuluşa ermiştir. İyi bilin fakat, bu dünya hayatı, aldatıcı bir faydadan başka bir şey değildir.” (Âl-i İmrân  3/185) Dolayısıyla bu dua, “ben ne cenneti isterim, ne cehennemden korkarım” gibi gaflet ifadelerini reddetmektedir.

Beşinci olarak İbrâhim (a.s.) bir müddet babası için dua ve istiğfar etmiş, fakat artık inanmayacağı ve cehennemlik olduğu kesinleşince de bundan vazgeçmiştir. (bk. Tevbe 9/114)

Son olarak Yüce Mevlâdan, insanların diriltileceği kıyâmet günü herkesin gözü önünde kendisini mahcup etmemesini, rezil rüsvâ kılmamasını, utandırmamasını ister. O gün ki orada mallar da evlatlar da insana bir fayda sağlamayacak; tek geçerli akçe “kalb-i selîm” olacaktır. Şâir der ki:

“Sanma ey hâce fakat senden zîr u sîm isterler,

«Yevme lâ yenfe‘u» da kalb-i selîm isterler.”

“Ey tâcir! Kıyâmet günü senden altın ve gümüş isteyeceklerini sanma. İnsana hiçbir şeyin üstünlük vermeyeceği o günde sadece senden «kalb-i selîm» isteyecekler.”

“Kalb-i selim”in özellikleri şunlardır:

  Küfür, şirk ve şüphelerden arınmış,

  Her türlü cehâlet ve fena huylardan arınmış,

  İman esaslarına samimi olarak inanmış, mânen dinç,

  Allah korkusuyla ve aşkıyla âdeta yılan ısırmış gibi delik deşik olmuş,

  Sünnet-i seniyyeye  gönülden emrindeki olup bid‘atlerden uzaktan duran,

  Mal ve evlât sahibi olduğu için şımarmayan tertemiz bir yürek.

İsmâil Hakkı Bursevî “kalb-i selîm”in üç mühim vasfını şöyle açıklar:

Hiç kimseyi incitmeyen kalp,

Hiç kimseden incinmeyen kalp,

Her türlü duygu, fikir, söz ve fiilinde devamlı Allah Teâlâ’nın rızâsını arayan yürek.

Esas gâye dünya hayatında mal ve evlat engeline takılmadan ilâhî huzura böyle bir kalp ile varabilmektir. Nitekim İbrâhim (a.s.)’ın bu duası da kabul olmuş ve hakkında: “İbrâhim Rabbine kalb-i selîmle geldi” (Saffât 37/84) buyrulmuştur.

Böyle bir selîm kalbe ulaşabilmek için, kalbin ince ve hassâs çizgileri üstünde son derece titiz ve çalışkan olmayı gerektiren bir egzersiz yapmanın zarûreti ortadadır. Bir şâirimiz bu zaûreti şöyle dile getirir:

“Müncelî âyine-i dilde nükûş-i evren,

İş o mir’ât-ı Mûsâffâya cilâ vermektedir.

Ref’ edince mâsivâyı nûr-ı Hak eyler zuhûr,

Hedef oysa kalbe böyle bir incilâ vermektedir.”

“Esasen gönül aynasında kâinatın bütün nakışları açıktır, âşikârdır. Yapılacak iş, o kalbi her türlü kirlerden ve paslardan arındırarak cilâlamaktır. Bu sebeple kalpten Allah’ın dışındaki tüm varlıkların sevgi ve ilgilerini tamâmen uzaklaştırınca, orada Hakk’ın nûru bütün haşmetiyle ortaya çıkar. Asıl kasıt, kalbi bu şekilde temizleyip parlatabilmektir.”

Kaynak: Altınoluk Dergisi, 2g1d Hizmeti

Kalb-i Selîm Nedir?

Kalb-i Selim Nedir, Nasıl Elde Edilir?

Kaynak: www.islamveihsan.com URL: https://www.islamveihsan.com/kiyamet-gunu-kurtulusun-anahtari.html