Şebnem dergisi Mayıs 2022 son sayısında Ebrar Çıtraz Hanımefendi'nin "Îman, Edebten İbarettir" başlığıyla kaleme aldığı makaleyi istifadenize sunuyoruz...

“Efendi, bilmiş ol ancak edeb, insanın bedenindeki ruhdur.

Efendi, edeb, Allah adamlarının gözü ve gönlü nûrudur.”

(Hazret-i Mevlânâ)

Eskiler… Eskidikçe güzelleşir hatıralar, derinlere indikçe mânâ ziyadeleşir. Bir denizin sathı; mavi ve dalga, derinleri ise mercan ve incidir. En değerli hikayeler, yüzyıllar öncesinin resmidir. Eskidikçe bir eşya kıymetlenir; üflendikçe bir ney, derunundan çıkan ses, lâhûtîleşir…

“Bir Zamanlar biz…” diye başlayınca, ruhu çınar gibi kökleşmiş bir ihtiyarın sohbeti, konu bir yerde edebe geliverir.

Defalarca hasret var, eskilere.. Îmandan alıp kuvveti, gemileri karadan yürüten Fâtih’lere, çalışkanlığı, ilmi ve firâsetiyle çağlara yön veren İslâm âlimlerine, Selahaddin Eyyubîlere, Ömer Muhtar’lara, bu bîhudud ummana varlığını feda edip, ebediyeti satın alan tüm mânâ kahramanlarına hasrettir, kervanın sonuna yetişenler…

Aşk, cihad ve şehadet yâdı ile tatlanınca bir mecliste yürekler, elest bezminden kalma bir haz ile asıllarına rücû eder.

Eskilere konu gelince, nasıl ki bir şehrin en kayda değer semtine, bir mûcidin en büyük îcadına, mücevheratın en göz kamaştıranına yönelirse nazarlar ve adımlar, işte konu pek edebe kazanç ve bir anda derin bir sükût başlar. Zira Mevlânâ Hazretleri şöyle buyurur:

“Ey Şems-i Tebrîzî; sen sırr-ı ilahisin, sus. Dünya gecesini aydınlatacak ışıkların en parlağı edebtir.”

ECDÂDIN TAŞA, DUVARA, LEVHALARA NAKIŞ NAKIŞ İŞLEDİĞİ BİR KIYMET, “EDEB”!

Ecdâdın taşa, duvara, levhalara nakış nakış işlediği bir değer, “edeb”! Şu an okunmaya dahî üşenilen bir yazı olarak kalan...

Annelerin evlatlarına, ak sütüyle emzirdiği, masallarda anlattığı, ninnilerle öğrettiği en büyük kıymetti, “edeb”! Hazan değmiş ağacın yapraklarının dökülüşü gibi, hayatımızdan uzaklaşan…

Temizliğin, masumluğun, vefânın, şükrün, sabrın, itaatin ve sayılamayacak nice güzelliğin özüydü “edeb”...

Bir ağaç nasıl köklerindeki suyu emer ve tüm varlığını besler, büyütürse bu suyla, bir mü’minde îmanını edeb özünden besler, edeb kılavuzluğunda yol alır. Gözüne çeker yazınsal sürme niyetine, bakışlarını haramdan korur. Gönlüne eker edebi tohum niyetine, gönlünü mâlâyânîden azad kılar… O kıymetli uzvu, sadece “En Değerli” olanla buluşturur. Edeble bakar, edeble konuşur, edebten ibaret olur. Velhasıl “buğday”ın yeri ne ise hayatın seyrinde, edebin yeri de o idi mü’minin gönlünde... O bir özdü, o bir cevherdi, bütün mahlûkâtı besleyen…

İşte bu yüzden bizden bıkanlar, usananlar; bizi imha etmek istediklerinde sadece dallarımızı budamadılar şüphesiz. Serimizi, elimizi, ayağımızı kesmelerinin beyhûde bir çaba olduğunu tecrübe edince defaatle, oysa köklerimizi keserek, kopararak bizi yok edeceklerini anladılar ve varlığımızı besleyen özümüzü, yani “îmânımızı besleyen edebimizi” kasıt aldılar.

Gücümüzü nereden aldığımızı araştırınca, gördüler ki, kılıçlarımızı şahlandıran bileğimizin feri değil; özümüzü, Cenâb-ı Hakk’ın sevgilileri olan Hazret-i Meryem’lerin, Hazret-i Yusuf’ların iffetiyle beslediğimiz gönlümüzde, şahlanan küheylanlardır.

Niyet belliydi… Bu katliama nereden başlanacağı da.. Mü’mine kızların, değeri hiçbir diplomayla ölçülemeyecek bir “Afîfe Hanımefendi” olabilme idealleri vardı, Hazret-i Meryem’in rehberliğinde…

“MAÂZALLAH!”

Mü’min erkeklerin, harama aleyhinde “Maâzallah!” diyebilecek kıvama gelebilme talimleri vardı, Hazret-i Yusuf -aleyhisselâm-’ın muallimliğinde…

Bu yüzden önce, onların misal aldığı muallimler ve muallimeler değiştirilmeli; onlara taklit edecekleri, taklit ettiklerinde fersah fersah kimliklerinden ve İslâm’ın onlar için belirlediği kişiliklerinden uzaklaşacakları yeni öncüler belirlenmeliydi.

İşte sosyal ağ ile haşır neşir olmaya başladığımız ilk zamanlar, “firasetli önderlerin”, sosyal medyayı bir “cürufât”, bir “bataklık” olarak tanımlamaları ve ondan kaçmamızı istemeleri abartma geldi birçoğumuza... Onlar firasetliydi ve istikbaldeki felaketi gördüler; bizim bakışımız ve görüşümüz mahduddu; biz orada bizler için hazırlanan ve anlatılan faydaları (!) gördük yalnızca…

HİÇ TAHMİN EDEMEZDİK

Hiç tahmin edemezdik orada gördüğümüz, kimi zaman kızdığımız, hattâ nefret ettiğimiz resimlerdeki, videolardaki karakterlere dönüşeceğimizi yavaşça… Tesettürlü bir kızın zamanla, kolunu, bacağını, boynunu, saçını gösterebilecek, avaz avaz şarkı söyleyebilecek, bir boya küpüne düşmüş gibi us almaz hal, tavır ve ortamlarda pozlar verip bunları sosyal medyada paylaşarak yüz binlerce takipçisiyle bir Firavun kibrinde, tenkit ve sorguya en ince ayrıntısına kadar kapalı, vicdânî muhasebeden uzaktan bir hayat tarzı benimseyebileceğini hayal dahî edemezdik…

Bundan elli yıl önce hemen yaşananları, şu lahza seksen küsur yaşında olmasına rağmen, mahremi olmayan bir erkeğin yanında yemek yemek bile yiyemeyen nineme anlatsalardı; bugünün kızlarını ve onların sanal âlemde paylaştıklarını, bunu eskilerin korkunç masalları gibi dinler, Eûzü-Besmele çekerek dehşet içinde Rahman’a sığınırdı.

Bugün korkulan, düş dahî edilemeyen, fakat yüzyıllardır planlanan bir vahşetin içindeyiz. Edebimizden vurdular bizi, iffetimiz bere aldı. Afîfe kızlar, hayâlı erkekler, Kaf Dağı’nın ardında bir Zümrüd-i Anka gibi kaldı, ulaşılamaz!

“Edeb yâ hû”!.. Levhalarda, gönül lügatlerinde karşılığı olmayan, manası meçhul, binlerce yıl öncesine ait kitâbeler gibi kaldı.

Edeb ile giremediğimiz için Dost’un kapısına; lûtuf ile dönemedik, yoksun kaldık himmetten…

Edeb uzaklaştı, edebsizler çoğaldı ve edepsizliğin nârı (ateşi) bütün cihanı kuşattı. Zira Mevlânâ Hazretleri şöyle buyurur:

“Edebsizin zararı, yalnız kendisine dokunmaz; ola ki tüm âfâka ateş vermiş olur. Zahmet ve başağrısı olmaksızın; alım-satım yorgunluğu bulunmaksızın gökten sofra iniyordu. Mûsâ -aleyhisselâm-’ın kavmi aralarında birkaç edebsiz; «Hani sarımsak, hani mercimek?» diye edebsizce söylendiler. Semâdan gelen sofra ve ekmek kesildi. Bıldırcın kuşu ile kudret helvası bulunmaz oldu. Bize zirâat, çapa ve orak meşakkati kaldı.” (Mesnevî, I, 80-83)

Kaynak: Şebnem Dergisi, Ebrar ÇITRAZ, Mayıs - 2022, Rakam:207

İslam ve İhsan

Kaynak: www.islamveihsan.com URL: https://www.islamveihsan.com/iman-edebten-ibarettir.html