Müddessir Suresi 1. ayeti ne anlatıyor? Müddessir Suresi 1. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Müddessir Suresi 1. Ayetinin Arapçası:

يَٓا اَيُّهَا الْمُدَّثِّرُۙ

Müddessir Suresi 1. Ayetinin Meali (Anlamı):

Ey örtüsüne bürünen Rasûlüm!

Müddessir Suresi 1. Ayetinin Tefsiri:

Allah Teâlâ, bir önceki Müzzemmil sûresinde olduğu gibi bu sûrede de Peygamberimiz (s.a.s.)’e bir vasfını öne çıkararak hitap eder. Bu, اَلْمُدَّثِّرُ (müddessir) vasfıdır.  Müddessir, “elbisesine örtünüp bürünen kimse” mânasındadır. Resûlullah (s.a.s.), Hira dağında Cebrâil (a.s.)’ı aslî sûretinde görmüş, fazla korkmuş, eve dönüp, “Beni örtün, beni örtün!...” demişti. Bu sebeple Cenâb-ı Yargı ona: “Ey örtüsüne bürünen Rasûlüm! Kalk ve insanları ilâhî cefa ile korkut!” diye hitap eder. Böylece, artık örtülere bürünmenin, uyumanın, dar etmenin zamanının geçtiğini; uyanmanın, görünmenin, ilâhî hakîkatleri açıklamanın, zahmetler çekmenin, meşakkatlere katlanmanın, halkı irşat için azimle kalkıp harekete geçmenin zamanı geldiğini haber verir.

Sonradan İslâm’ı tebliğ vazifesinde başarılı olabilmesi için gerekli gelen imanî ve ahlâkî olgunluğu kazanmanın esasları hatırlatılır:

Birincisi; Allah’ın en büyük olduğunu, O’nun aleyhinde her şeyin ufak, aciz, hakîr ve önemsiz bulunduğunu kalben kavramak, bu gerçeğe tam olarak itimat etmek, bu imanın bir gereği olarak kalbi bütün ufak şeylerin nefret ve sevgisinden boşaltarak “En Büyük Olan”a bağlamak, bunu laf ve fiillerimizle dünyaya afişe etmek. Çünkü الله اكبر (Allahu Ekber) demek İslâm’ın özüdür, ilk önce gelen emridir. Önemli bir zikirdir. Risâletin başlangıcında öğretilen bu zikir ezanlarda, namazlarda, hacda, kurbanda, hayatın her alanında devam etmektedir.

İkincisi; elbisenin tertemiz olması. Bu gerçekten çok şumüllü bir ifadedir. Buna kadar; giyilen elbise her türlü pislik ve necasetten arındırılmalı, bu nedenle giyim kuşam pak ve tertipli olmalıdır. Karoser her türlü pisliklerden temizlenip el, bacak, saç sakal akıcı olmalıdır. Çünkü Allah’a eğlence eden kişinin görünüşünün nezih ve pâk olması, insanların kendisine ısınması ve kalbî yakınlık duyması açısından büyük önem taşır. Giyilen elbiseler ahlâkî ayıplardan da uzakta tutulmalı; helâl kazançla elde edilmiş olmalı; kibirlenme, şaşaa, şöhret ve şöhret vesilesi olmamalıdır. Allah’a eğlence eden birey, öyle bir elbise giymelidir ki, onu gören cümbür cemaat bu kişinin onurlu bir insan olduğunu ve onun kalbinde hiçbir kötülüğün olmadığını ayrım etmelidir. “Elbiseni temizle” ifadesi mecazi olarak da, insanın kalbini ve nefsini her türlü günahtan, zulümden, tebliğine mâni olacak kötü ahlâktan sakındırmasını; nasihatlerini kabule asistan olacak hoş ahlâk ile ahlâklanmasını öğütler.

Üçüncüsü; bedensel-manevî her türlü pislikten uzak durulması. Hülasa olarak akidedeki pislik, düşüncedeki pislik, ahlâkî pislik, amelî pislik, karoser ve elbisedeki pislik ve hayatın her alanındaki pislikten uzak durulmalıdır. Buna kadar Allah davetçisi, toplumda yaygın olan her türlü pislikten kendini temiz tutmalıdır. Öyle oysa, biri kalkıp da: “Bu, başkalarına bir şeyler anlatmaya çalışıyor, fakat kendisi bile bu pisliklerden temizlenmiş yok” dememelidir. Bu ifade, özellikle putlara aleyhinde savaş açılmasını ve onların bertaraf edilmesini de istemektedir.

Dördüncüsü; din adına yapılan iyilik ve hizmetin elbette başa kakılmaması. Burada da tekrar çok muhtevâlı bir açıklama kullanılmıştır. Buna göre öncelikle Peygamberimiz (s.a.s.)’e ve onun şahsında Allah’a misafir etme edecek her müslümana şu tâlimatlar verilmektedir:

Beşincisi; peygamberlik sana Allah’ın büyük bir lutfudur. Senin aracılığınla insanlara hidâyet ulaşmaktadır. Bu yüzden “başka insanlara ihsanda bulunuyoruz” diyerek bir gösterişe kapılma ve bundan şahsî bir çıkar arkasında olma. Doğrusu yaptığın hizmet, koskocoman bir hizmettir. Ama sen “ben büyük bir meslek yapıyorum” gibi hatalı bir düşünceye kapılma. Bu peygamberlik vazifesini yerine getirmek için canını ortaya koyarak Allah’a bir iyilikte bulunmakta olduğunu zannetme. Çünkü bu yolda gösterdiğin gayretler ve yaptığın iyilikler, tamamen kendi menfaatinedir.

Altıncısı; ihsanda bulun, bağış yap, eli açık ol, iyi muamelede bulun. Bunların hepsini sadece ve sadece Allah rızâsı için yap. Bunları yaparken hiçbir dünyevî üstünlük umma. Yani Allah için ihsan et, kendi menfaatini sağlamak için ihsanda yeralma.

Yedincisi; sadece  Allah’ın mükâfat ve rızâsına ermek için sabredilmesi. Çünkü Allah’ın dinin tebliğ, onu yaşama, yaşatma ve yayma yolunda pek çok kötülük, eziyet ve sıkıntılarla yüz yüze gelmek mukadderdir. Bunlara göğüs gerip hedefe erişebilmede dayanıklılık en önemli şarttır. Sabrın da Allah rızâsı için olması zaruridir. Çünkü başka maksatlarla yapılan dayanıklılık, tatmin edici derecede etkin olmayacaktır. Ama Allah için gösterilen sabır, kişiye bu dayanıklılık kuvvetini verecektir.

İşte bahsedilen bu önemli esaslar, Allah’ın dinini beyanat edecek, insanları Allah’a çağıracak her müslümanın sahip olması gereken esaslardır. Bu yolun azığı ve teçhizatı bunlardır. Bu yönden eksiği bulunan insanların, davet yolunda galibiyet ihtimalleri, eksikleri nispetinde düşük olacaktır. Allah Resûlü (s.a.s.)’de bu esaslar en çok iyi mânada yerleştiği için, Allah’ın izniyle fazla kısa sürede dünyada misli görünmeyen büyük bir inkılap gerçekleştirmiştir. Bu esaslar bununla birlikte peygamberliğin, ne değin sağlam temeller üstüne oturduğunu ve peygamberin gösteri ettiği yolun ne değin hoş bir yol olduğunu tüm dünyaya bildiri etmektedir. Hiçbir hafıza ve insaf sahibi insan bu esaslarda zerre değin bir yanlışlığın ve eksikliğin olduğunu iddia edemez. Edenler de ama, küfür ve nankörlüklerinden ederler ancak, onları da sûra üfürmekle başlayacak olan fiilen çok baskı bir gün beklemektedir.

Kıyâmet gününe dair âyetlerin haber verdiği güçlükler, burada da belirtildiği gibi kâfirler içindir. Resûlullah (s.a.s.), mü’minlerin durumu hakkında şu müjdeyi vermektedir:

“Canımı kudret altında tutan Allah’a yemin ederim ki, kıyâmet gününün sıkıntı ve meşakkatleri mü’min için o kadar hafifletilir ama, nihâyet, dünyada iken kıldığı bir farz namazdan daha hafif ışık halkası kazanç.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 75)

Acilen Peygamber’i yalanlayıp Kur’lahza’ı reddederek o dehşetli günün zorluklarına maruz kalacak bir kâfirin, ayrıca dünyadaki perişân hâli, keza de cehennemde çekeceği azap çok ibretli bir tablo, çok canlı bir filim şeridi halinde arz olunmaktadır:

Müddessir Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Müddessir Suresi 1. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

Kaynak: www.islamveihsan.com URL: https://www.islamveihsan.com/muddessir-suresi-1-ayet-meali-arapca-yazilisi-anlami-ve-tefsiri.html