Müddessir Suresi 2. ayeti ne anlatıyor? Müddessir Suresi 2. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Müddessir Suresi 2. Ayetinin Arapçası:

قُمْ فَاَنْذِرْۙ

Müddessir Suresi 2. Ayetinin Meali (Anlamı):

Kalk ve insanları Allah’ın azabıyla uyar.

Müddessir Suresi 2. Ayetinin Tefsiri:

Allah Teâlâ, bir önceki Müzzemmil sûresinde olduğu gibi bu sûrede de Peygamberimiz (s.a.s.)’e bir vasfını öne çıkararak hitap eder. Bu, اَلْمُدَّثِّرُ (müddessir) vasfıdır.  Müddessir, “elbisesine örtünüp bürünen kimse” mânasındadır. Resûlullah (s.a.s.), Hira dağında Cebrâil (a.s.)’ı aslî sûretinde görmüş, fazla korkmuş, eve dönüp, “Beni örtün, beni örtün!...” demişti. Bu sebeple Cenâb-ı Yargı ona: “Ey örtüsüne bürünen Rasûlüm! Kalk ve insanları ilâhî azap ile korkut!” diye hitap eder. Bu Nedenle, artık örtülere bürünmenin, uyumanın, kuytu etmenin zamanının geçtiğini; uyanmanın, görünmenin, ilâhî hakîkatleri açıklamanın, zahmetler çekmenin, meşakkatlere katlanmanın, halkı irşat için azimle kalkıp harekete geçmenin zamanı geldiğini haber verir.

Daha Sonra İslâm’ı tebliğ vazifesinde başarılı olabilmesi için lüzumlu gelen imanî ve ahlâkî olgunluğu kazanmanın esasları hatırlatılır:

Birincisi; Allah’ın en büyük olduğunu, O’nun aleyhinde her şeyin ufak, aciz, hakîr ve önemsiz bulunduğunu kalben kavramak, bu gerçeğe bütün olarak güvenmek, bu imanın bir gereği olarak kalbi tüm küçük şeylerin korku ve sevgisinden boşaltarak “En Büyük Olan”a bağlamak, bunu laf ve fiillerimizle dünyaya ilan etmek. Çünkü الله اكبر (Allahu Ekber) demek İslâm’ın özüdür, ilk olarak gelen emridir. Mühim bir zikirdir. Risâletin başlangıcında öğretilen bu zikir ezanlarda, namazlarda, hacda, kurbanda, hayatın her alanında devam etmektedir.

İkincisi; elbisenin tertemiz olması. Bu gerçekten çok şumüllü bir ifadedir. Buna göre; giyilen elbise her türlü pislik ve necasetten arındırılmalı, böylece üst baş temiz ve derli toplu olmalıdır. Cisim her türlü pisliklerden temizlenip el, ayak, saç sakal akıcı olmalıdır. Çünkü Allah’a ziyafet eden kişinin görünüşünün nezih ve pâk olması, insanların kendisine ısınması ve kalbî yakın olma duyması açısından büyük önem taşır. Giyilen elbiseler ahlâkî ayıplardan da uzaktan tutulmalı; helâl kazançla elde edilmiş olmalı; kibirlenme, gösteriş, şan ve şan vesilesi olmamalıdır. Allah’a davet eden birey, pek bir elbise giymelidir ki, onu gören herkes bu kişinin onurlu bir insan olduğunu ve onun kalbinde hiçbir kötülüğün olmadığını fark etmelidir. “Elbiseni temizle” ifadesi mecazi olarak da, insanın kalbini ve nefsini her türlü günahtan, zulümden, tebliğine mâni olacak kötü ahlâktan sakındırmasını; nasihatlerini kabule tezgâhtar olacak hoş ahlâk ile ahlâklanmasını öğütler.

Üçüncüsü; fiziksel-manevî her türlü pislikten uzak durulması. Hülasa olarak akidedeki pislik, düşüncedeki pislik, ahlâkî pislik, amelî pislik, gövde ve elbisedeki pislik ve hayatın her alanındaki pislikten uzak durulmalıdır. Buna tarafından Allah davetçisi, toplumda yaygın olan her türlü pislikten kendini temiz tutmalıdır. O Kadar oysa, biri kalkıp da: “Bu, başkalarına bir şeyler anlatmaya çalışıyor, lakin kendisi bile bu pisliklerden temizlenmiş değil” dememelidir. Bu ifade, bilhassa putlara aleyhinde savaş açılmasını ve onların bertaraf edilmesini de istemektedir.

Dördüncüsü; din adına yapılan iyilik ve hizmetin kesinlikle başa kakılmaması. Burada da yine fazla muhtevâlı bir ifade kullanılmıştır. Buna kadar ilk olarak Peygamberimiz (s.a.s.)’e ve onun şahsında Allah’a ağırlama edecek her müslümana şu tâlimatlar verilmektedir:

Beşincisi; peygamberlik sana Allah’ın büyük bir lutfudur. Senin aracılığınla insanlara hidâyet ulaşmaktadır. Bu yüzden “başka insanlara ihsanda bulunuyoruz” diyerek bir gösterişe kapılma ve bundan şahsî bir çıkar ardından olma. Sahiden yaptığın hizmet, çok büyük bir hizmettir. Ama sen “ben büyük bir iş yapıyorum” gibi yanlış bir düşünceye kapılma. Bu peygamberlik vazifesini gerçekleştirmek için canını ortaya koyarak Allah’a bir iyilikte bulunmakta olduğunu zannetme. Çünkü bu yolda gösterdiğin gayretler ve yaptığın iyilikler, ayrıntılarıyla kendi menfaatinedir.

Altıncısı; ihsanda bulun, bağış yap, cömert ol, iyi muamelede bulun. Bunların hepsini yalnızca ve sadece Allah rızâsı için yap. Bunları yaparken hiçbir dünyevî avantaj umma. Yani Allah için ihsan et, kendi menfaatini sağlamak için ihsanda yeralma.

Yedincisi; sadece  Allah’ın mükâfat ve rızâsına ermek için sabredilmesi. Çünkü Allah’ın dinin tebliğ, onu yaşama, yaşatma ve yayılma yolunda pek fazla kötülük, ızdırap ve sıkıntılarla rastlamak mukadderdir. Bunlara göğüs gerip hedefe erişebilmede tahammül en önemli şarttır. Sabrın da Allah rızâsı için olması zaruridir. Çünkü diğer maksatlarla yapılan dayanma, yeterli derecede etkin olmayacaktır. Oysa Allah için gösterilen dayanıklılık, kişiye bu dayanma kuvvetini verecektir.

İşte bahsedilen bu önemli esaslar, Allah’ın dinini bildiri edecek, insanları Allah’a çağıracak her müslümanın sahip olması gereken esaslardır. Bu yolun azığı ve teçhizatı bunlardır. Bu yönden eksiği yer alan insanların, eğlence yolunda galibiyet ihtimalleri, eksikleri nispetinde düşük olacaktır. Allah Resûlü (s.a.s.)’de bu esaslar en mânada yerleştiği için, Allah’ın izniyle fazla kısa sürede dünyada misli görülmemiş büyük bir inkılap gerçekleştirmiştir. Bu esaslar aynı zamanda peygamberliğin, ne değin sağlam temeller üzerine oturduğunu ve peygamberin misafir etme ettiği yolun ne kadar güzel bir yol olduğunu tüm dünyaya duyuru etmektedir. Hiçbir hafıza ve insaf sahibi insan bu esaslarda zerre değin bir yanlışlığın ve eksikliğin olduğunu iddia edemez. Edenler de ama, küfür ve nankörlüklerinden ederler ama, onları da sûra üfürmekle başlayacak olan fiilen çok zor bir gün beklemektedir.

Kıyâmet gününe dair âyetlerin haber verdiği güçlükler, burada da belirtildiği gibi kâfirler içindir. Resûlullah (s.a.s.), mü’minlerin durumu hakkında şu müjdeyi vermektedir:

“Canımı kudret aşağı tutan Allah’a ant ederim ki, kıyâmet gününün zahmet ve meşakkatleri mü’min için o kadar hafifletilir ama, nihâyet, dünyada iken kıldığı bir farz namazdan daha hafif ışık halkası gelir.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 75)

Şimdi Peygamber’i yalanlayıp Kur’an’ı reddederek o dehşetli günün zorluklarına maruz kalacak bir kâfirin, keza dünyadaki perişân hâli, ayrıca de cehennemde çekeceği azap fazla ibretli bir tablo, çok canlı bir filim şeridi halinde talep olunmaktadır:

Müddessir Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Müddessir Suresi 2. ayetinin meal karşılaştırması ve öteki ayetler için tıklayınız...

Kaynak: www.islamveihsan.com URL: https://www.islamveihsan.com/muddessir-suresi-2-ayet-meali-arapca-yazilisi-anlami-ve-tefsiri.html