Müddessir Suresi 6. ayeti ne anlatıyor? Müddessir Suresi 6. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Müddessir Suresi 6. Ayetinin Arapçası:

وَلَا تَمْنُنْ تَسْتَكْثِرُۙ

Müddessir Suresi 6. Ayetinin Meali (Anlamı):

Yaptığın iyiliği çok görüp başa kakma.

Müddessir Suresi 6. Ayetinin Tefsiri:

Allah Teâlâ, bir önceki Müzzemmil sûresinde olduğu gibi bu sûrede de Peygamberimiz (s.a.s.)’e bir vasfını öne çıkararak hitap eder. Bu, اَلْمُدَّثِّرُ (müddessir) vasfıdır.  Müddessir, “elbisesine örtünüp bürünen kimse” mânasındadır. Resûlullah (s.a.s.), Hira dağında Cebrâil (a.s.)’ı aslî sûretinde görmüş, çok korkmuş, eve dönüp, “Beni örtün, beni örtün!...” demişti. Bu sebeple Cenâb-ı Yargı ona: “Ey örtüsüne bürünen Rasûlüm! Kalk ve insanları ilâhî azap ile korkut!” diye hitap eder. Bu Nedenle, artık örtülere bürünmenin, uyumanın, bakımlı etmenin zamanının geçtiğini; uyanmanın, görünmenin, ilâhî hakîkatleri açıklamanın, zahmetler çekmenin, meşakkatlere katlanmanın, halkı irşat için azimle kalkıp harekete geçmenin zamanı geldiğini haber verir.

Sonra İslâm’ı beyanname vazifesinde başarılı olabilmesi için lazım gelen imanî ve ahlâkî olgunluğu kazanmanın esasları hatırlatılır:

Birincisi; Allah’ın en büyük olduğunu, O’nun karşı her şeyin küçük, aciz, hakîr ve önemsiz bulunduğunu kalben kavramak, bu gerçeğe tam olarak güvenmek, bu imanın bir gereği olarak kalbi bütün minik şeylerin korku ve sevgisinden boşaltarak “En Büyük Olan”a bağlantı kurmak, bunu laf ve fiillerimizle dünyaya fatura çıkarmak. Çünkü الله اكبر (Allahu Ekber) aramak İslâm’ın özüdür, ilk kez gelen emridir. Mühim bir zikirdir. Risâletin başlangıcında öğretilen bu zikir ezanlarda, namazlarda, hacda, kurbanda, hayatın her alanında devam etmektedir.

İkincisi; elbisenin tertemiz olması. Bu fiilen çok şumüllü bir ifadedir. Buna göre; giyilen elbise her türlü pislik ve necasetten arındırılmalı, bu nedenle üst baş temiz ve düzenli olmalıdır. Beden her türlü pisliklerden temizlenip el, ayak, saç sakal akıcı olmalıdır. Çünkü Allah’a ziyafet eden kişinin görünüşünün nezih ve pâk olması, insanların kendisine ısınması ve kalbî yakınlık duyması açısından büyük ehemmiyet taşır. Giyilen elbiseler ahlâkî ayıplardan da uzaktan tutulmalı; helâl kazançla elde edilmiş olmalı; kibirlenme, gösteriş, şöhret ve şöhret vesilesi olmamalıdır. Allah’a misafir etme eden birey, öyle bir elbise giymelidir ancak, onu gören cümbür cemaat bu kişinin onurlu bir insan olduğunu ve onun kalbinde hiçbir kötülüğün olmadığını ayrım etmelidir. “Elbiseni temizle” ifadesi mecazi olarak da, insanın kalbini ve nefsini her türlü günahtan, zulümden, tebliğine mâni olacak fena ahlâktan sakındırmasını; nasihatlerini kabule yardımcı olacak hoş ahlâk ile ahlâklanmasını öğütler.

Üçüncüsü; fiziksel-manevî her türlü pislikten uzak durulması. Hülasa olarak akidedeki pislik, düşüncedeki pislik, ahlâkî pislik, amelî pislik, gövde ve elbisedeki pislik ve hayatın her alanındaki pislikten uzaktan durulmalıdır. Buna kadar Allah davetçisi, toplumda yaygın olan her türlü pislikten kendini temiz tutmalıdır. Öyle oysa, biri kalkıp da: “Bu, başkalarına bir şeyler anlatmaya çalışıyor, fakat kendisi bile bu pisliklerden arınmış değil” dememelidir. Bu ifade, bilhassa putlara karşı savaş açılmasını ve onların bertaraf edilmesini de istemektedir.

Dördüncüsü; din adına yapılan iyilik ve hizmetin muhakkak başa kakılmaması. Burada da yeniden fazla muhtevâlı bir ifade kullanılmıştır. Buna tarafından başta Peygamberimiz (s.a.s.)’e ve onun şahsında Allah’a ziyafet edecek her müslümana şu tâlimatlar verilmektedir:

Beşincisi; peygamberlik sana Allah’ın büyük bir lutfudur. Senin aracılığınla insanlara hidâyet ulaşmaktadır. Bu yüzden “diğer insanlara ihsanda bulunuyoruz” diyerek bir gösterişe kapılma ve bundan şahsî bir çıkar gerisinde olma. Aslında yaptığın hizmet, çok büyük bir hizmettir. Fakat sen “ben büyük bir meslek yapıyorum” gibi hatalı bir düşünceye kapılma. Bu peygamberlik vazifesini gerçekleştirmek için canını ortaya koyarak Allah’a bir iyilikte bulunmakta olduğunu zannetme. Çünkü bu yolda gösterdiğin gayretler ve yaptığın iyilikler, iyice kendi menfaatinedir.

Altıncısı; ihsanda bulun, bağış yap, eli açık ol, iyi muamelede bulun. Bunların hepsini sadece ve yalnızca Allah rızâsı için yap. Bunları yaparken hiçbir dünyevî menfaat umma. Yani Allah için ihsan et, kendi menfaatini sağlamak için ihsanda bulunma.

Yedincisi; yalnızca  Allah’ın mükâfat ve rızâsına ermek için sabredilmesi. Çünkü Allah’ın dinin tebliğ, onu yaşama, yaşatma ve yayılma yolunda o kadar fazla kötülük, eziyet ve sıkıntılarla karşılaşmak mukadderdir. Bunlara göğüs gerip hedefe erişebilmede tahammül en mühim şarttır. Sabrın da Allah rızâsı için olması zaruridir. Çünkü diğer maksatlarla yapılan katlanma, yeterli derecede etkin olmayacaktır. Fakat Allah için gösterilen tahammül, kişiye bu dayanıklılık kuvvetini verecektir.

İşte bahsedilen bu mühim esaslar, Allah’ın dinini bildiri edecek, insanları Allah’a çağıracak her müslümanın sahip olması gereken esaslardır. Bu yolun azığı ve teçhizatı bunlardır. Bu yönden eksiği yer alan insanların, ağırlama yolunda galibiyet ihtimalleri, eksikleri nispetinde düşük olacaktır. Allah Resûlü (s.a.s.)’de bu esaslar en mânada yerleştiği için, Allah’ın izniyle çok kısa sürede dünyada misli görünmeyen büyük bir inkılap gerçekleştirmiştir. Bu esaslar bununla beraber peygamberliğin, ne dek sağlam temeller üzerine oturduğunu ve peygamberin eğlence ettiği yolun ne değin güzel bir yol olduğunu bütün dünyaya bildiri etmektedir. Hiçbir hafıza ve insaf sahibi insan bu esaslarda zerre kadar bir yanlışlığın ve eksikliğin olduğunu bahis edemez. Edenler de ancak, küfür ve nankörlüklerinden ederler fakat, onları da sûra üfürmekle başlayacak olan fiilen fazla güç bir gün beklemektedir.

Kıyâmet gününe dair âyetlerin haber verdiği güçlükler, burada da belirtildiği gibi kâfirler içindir. Resûlullah (s.a.s.), mü’minlerin durumu hakkında şu müjdeyi vermektedir:

“Canımı kudret aşağı tutan Allah’a ant ederim ancak, kıyâmet gününün sıkıntı ve meşakkatleri mü’min için pek hafifletilir ancak, nihâyet, dünyada iken kıldığı bir farz namazdan daha hafif ışık halkası gelir.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 75)

Şimdi Peygamber’i yalanlayıp Kur’lahza’ı reddederek o dehşetli günün zorluklarına maruz kalacak bir kâfirin, keza dünyadaki perişân hâli, hem de cehennemde çekeceği cefa çok ibretli bir tablo, çok canlı bir filim şeridi halinde talep olunmaktadır:

Müddessir Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Müddessir Suresi 6. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

Kaynak: www.islamveihsan.com URL: https://www.islamveihsan.com/muddessir-suresi-6-ayet-meali-arapca-yazilisi-anlami-ve-tefsiri.html