Müslümanın Müslüman kardeşi üzerindeki vazifeleri nelerdir? Hadisi şerif Müslümanları birbirleri aralarındaki ilişkileri hakkında hangi konularda uyarıyor? Dr. Murat Kaya anlatıyor...

Abdulah İbni Ömer radıyallahu anhümâ’dan söylenti edildiğine kadar, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Müslüman, müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, haksızlık yapmaz, onu düşmana teslim etmez. Müslüman kardeşinin ihtiyacını gideren kimsenin Allah da ihtiyacını giderir. Kim bir müslümandan bir sıkıntıyı giderirse, Allah Teâlâ o kimsenin kıyamet günündeki sıkıntılarından birini giderir. Kim bir müslümanın ayıp ve kusurunu örterse, Allah Teâlâ da o kimsenin ayıp ve kusurunu örter.” (Buhârî, Mezâlim 3; Müslim, Birr 58. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 38, 60;Tirmizî, Hudûd 3, Birr 19; İbni Mâce, Mukaddime 17)

Hadisi Nasıl Anlamalıyız?

Kur’ân-ı Kerîm: “Şüphesiz mü’minler birbiri ile kardeştirler” Hucurât sûresi (49), 10 buyurur. Hadisimizde de müslümanların kardeş olduğu belirtilmektedir fakat, bu nedenle mü’min ve müslim tabirlerinin, bazı âlimlerimiz öbür olduğunu söyleseler de, aynı anlamı açıklama ettiğini görmüş oluyoruz. Müslümanların kardeşliği din itibariyledir. Din kardeşliği, kan kardeşliğinden daha önceliklidir. Bu kardeşlik, bağımsızlık, köle, us bâliğ ve mümeyyiz olan herkesi içine alır. Bu sebepledir fakat, esir olanlar bile sahiplerinin kardeşi sayılırlar. Bu kardeşliğin gereği, mü’minler arasında şefkat ve merhametin, yardımlaşma ve dostluğun her an güçlenerek ve artarak gelişip yaygınlaşması olmalıdır.

Müslümanın, müslüman kardeşine zulmetmemesi bir temenni yok bir emirdir. Çünkü işkence haramdır. Her adaletsizlik bir değişiklik zulümdür. İslâm devletinin teminatı aşağıda yaşamış zimmîler ve çeşitli din mensupları da aynı hükme tabidir. Aslında İslâm dini, her çeşit acımasızlık ve haksızlığın, herhangi bir insana yapılmasını caiz görmez. Oysa kendilerine ve başkalarına zulmedenlere karşı alınan tedbirler ve bahşedilen canice, zulüm ya da haksızlık olarak nitelendirilemez. Şirk ve küfür bir zulümdür. İslâm, insanların şirkte ve küfürde kalmalarına, şirki ve küfrü yasal göstermelerine, ya da yaymalarına tutku ve müsaade etmez. Böyle davrananlara karşı, Allah’ın emrettiği ve prensiplerini vaz ettiği ölçüler içinde hareket eder. Bunu yaparken adâlet kâideleri dışına çıkmaz.

Burada, özellikle anılan müslümana zulmetmeme ise, onunla olan din kardeşliği hukukuna en iyi şekilde intibak ve ayrıca kanûnî, hem de ahlâkî görevlerini eksiksiz yerine getirme, herhangi bir şekilde adaletsizlik yapmama emrinden ibarettir.

Müslüman, din kardeşini düşmana teslim etmez, onu terketmez, tehlikeye atmaz. Hadis şârihi İbni Battal, mazluma yardım etmenin her müslümanın üzerine farz-ı kifâye olduğunu, devlet başkanına ise bunun farz-ı ayn olduğunu söyler. Müslüman, güven veren ve kendisine güven duyulan kimsedir. Şahsî menfaati veya nefsânî istek ve arzuları için din kardeşini feda etmesi, onun  aleyhine olacak davranışlar içine girmesi câiz olmaz. Çünkü “Müslüman, elinden ve dilinden diğer müslümanların zarar görmediği kimsedir”  (Buhârî, Îmân 4,5). “Kendi nefsi için özlem ettiği bir şeyi, din kardeşi için de açlık etmeyen kimse hakiki mü’min olamaz” (Buhârî, Îmân 7).

Müslümanlar, birbirlerinin ihtiyaçlarını gidermede de kardeşliklerinin gereğini yerine getirirler. Çünkü insanlar birbirine muhtaçtırlar. Bu ihtiyaçlar, mutlaka maddî alanda olmayabilir. Manevî yardımlaşma da asgari maddî olan dek kıymeti hâizdir.

Bir müslümanın ihtiyacını gideren kimsenin ihtiyaçlarını da Allah’ın gidereceğinin va’d  edilmesi, bu davranışın ne kadar erdemli bir iş olduğunu anlamamıza yeterli kanıt teşkil eder. Peygamber Efendimiz, “Kul, kardeşinin yardımında bulunduğu sürece, Allah da kuluna takviye eder” (Müslim, Zikr 37-38) buyururlar.

İnsan, hayatında küçük ya da büyük değişik sıkıntılarla karşılaşabilir. İnsanı üzen, hüzünlendiren her şey bir sıkıntıdır. Sıkıntıları gidermede de müslümanlar birbirlerinin yardımcılarıdırlar. Tıpatıp ihtiyaçları gidermede olduğu gibi, bu konuda da Allah’ın mükâfatına nâil olurlar. Bu mükâfat, Allah’dan diğer hiçbir dost ve yardımcının olmayacağı kıyamet gününde O’nun yardımını yargı etmiş olmaktır. İnanan insan için bundan büyük bir saâdet düşünülemez. Çünkü o günde herkesin Allah’ın sonsuz merhametine ihtiyacı olacaktır. Dünyada bahtı açık ameller işleyenler, karşılığını kıyamet gününde mutlaka göreceklerdir.

Bir müslümanın ayıbını ve kusurunu örtmek, ihtiyaç içinde ise bedenini örtmek, yani onu giydirmek, Allah katında büyük savaplardandır. Müslümanın bir suçunu veya hatasını örtbas etmek, ona usulüne yerinde tarzda, olası olduğunca gizlice nasihatta bulunmaya, kendisini ikaz etmeye mani değildir. Zaten bu hüküm açıktan ve herkesin aralarında suç işlemeyenlerle alâkalıdır. Günahı ve suçu alenî yapanlar, fâsık ve fâcirler bu hükmün dışarıda kalır. Çünkü böylelerin suçunu ve günahını söylemek, haram olan gıybet cinsinden sayılmaz. İmam Nevevî, kusurlarının örtbas edilmesi gerekenlerin, kötülükleriyle ünlü olmayan iyi hal sahipleri olduğunu söyler. Fâsık ve fâcir olanların ise, kötülüklerinden korkulmazsa, yüce’l-emre, İslâm devletinin yöneticilerine şikayet edilmesinin müstehap olduğunu söyler. Böylelerinin suçunu örtbas etmek, onları daha çok cesaretlendirir ve kötülüklerini artırmaya sebep olur. Bu hükümler, olup her yerde bir suçla ilgilidir. İşlenmekte olan bir suçu görebilen kimsenin, eğer gücü yetiyorsa ona engel olması vâciptir.

Hadisten Çıkarmamız Gereken Dersler Müslümanlar birbirinin din kardeşidirler. Acımasızlık, her çeşitlilik haksızlık haramdır. Müslüman, müslüman kardeşini düşmana terketmemek, tehlikeye atmamakla yükümlüdür. Müslümanların, birbirlerinin ihtiyacını görmesi, sıkıntılarını gidermesi ve kusurlarını, ayıplarını örtmesi kardeşlik görevidir. Böyle yapanlar, Allah katında mükâfatlandırılır.

Kaynak: Riyazüs Salihin, Erkam Yayınları

BİR MÜSLÜMAN NASIL OLMALIDIR?

MÜSLÜMANIN MÜSLÜMAN ÜZERİNDEKİ HAKLARI NELERDİR?

MÜSLÜMAN ÜÇ GÜNDEN ARTI GÜCENMIŞ KALMAZ

Kaynak: www.islamveihsan.com URL: https://www.islamveihsan.com/muslumandan-bir-sikintiyi-giderenin-allah-da-kiyamet-gunundeki-sikintisini-giderir-hadisi.html