Namaz ibadetinin önemi ile ilgili ayet ve hadisler nelerdir? Namazların fazileti ile ilgili ayet ve hadisler.

Namaz ibadetinin önemi ve fazileti hakkında ayet ve hadisler...

NAMAZIN FAZİLETİ İLE İLGİLİ AYET

“ŞÜPHESIZ KI namaz hayasızlıktan ve kötülükten alıkoyar.” (Ankebût sûresi, 45)

Âyet-i kerîmenin tamamının anlamı şöyledir: “Sana vahyedilen kitabı oku ve namazı kıl. HIÇ KUŞKUSUZ namaz hayasızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah’ı hatırasına yapmak kuşkusuz en büyük ibadettir. Allah yaptıklarınızı bilir.”

Âyette hayasızlık ve kötülük diye tercüme edilen “fahşâ” ve “münker” kelimelerinin anlamı daha kapsamlıdır. Fuhşiyat, açıktan ve alenî işlenilen bütün çirkinlikleri, edepsizlikleri ve ahlâk dışı davranışları ifade eden bir kelimedir. Münker de, aklın ve şerîatın beğenmediği bütün uygunsuz davranışları ve günahları açıklama için kullanılır. Ilk Olarak namaz içinde böyle şeyler yapılmaz, onun gerektirdiği tüm edeplere uyularak namaz kılınır. Doğrusu şuurla ve hakikatına erilerek, farkında olunarak, ne olduğu bilinerek kılınan bir namaz, namaz dışında da insanı her türlü çirkinlikten, uygun olmayan davranıştan, terbiye dışı hareketlerden alıkoyar. Onun için Resûl-i Ekrem Efendimiz: “Kim namaz kılar da o namaz kendisini hayasızlıktan ve kötülükten alıkoymazsa, o namaz olsa olsa onun Allah’tan daha pozitif uzaklaşmasını sağlar” buyurmuştur. (Münâvî, Feyzü’l-kadîr, VI, 221) Kur’lahza’ın namazla ilgili birçok âyeti vardır. Nevevî’nin konuyla ilgili olarak sadece bu âyetle yetinmesinin sebebi, onun kapsayıcılığından olsa gerektir.

NAMAZIN FAZİLETİ İLE İLGİLİ HADİSLER

“Allah Beş Süre Namazla Günahları Silip Değil Eder” Hadisi

Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine tarafından, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken işittiğini söyledi:

“Ne dersiniz? Birinizin kapısının önünde bir çay olsa da o kimse her gün bu nehirde beş defa yıkansa, kirinden bir şey kalır mı?” Sahâbîler:

– O kimsenin kirinden hiçbir şey kalmaz, dediler. Resûl-i Ekrem:

“Beş vakit namaz işte bunun gibidir. Allah beş süre namazla günahları silip yok eder” buyurdular. (Buhârî, Mevâkît 6; Müslim, Mesâcid 283. Ayrıca bk. Tirmizî,  Emsâl 5; Nesâî, Salât 7; İbni Mâce, İkâmet 193)

“Beş Vakit Namazın Yarı” Hadisi

Câbir radıyallahu anh’den söylenti edildiğine tarafından, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Beş vakit namazın benzeri, sizden birinizin kapısı önünden akıp giden ve her gün içinde beş defa yıkandığı bol sulu bir dere gibidir.” (Müslim, Mesâcid 284)

Hadisleri Nasıl Anlamalıyız?

Peygamber Efendimiz, her iki hadisinde namazı temsîlî yolla, günümüz öğretim ve eğitim sistemindeki adıyla “örnekleme metodu” ile anlatmıştır. Çünkü bu, insanların bir konuyu öğrenip anlamalarında en kolay ve en etkili bir yoldur. Nitekim buradaki benzetmeyi düşünen kimse, günde beş kez bir nehirde yıkanan insanın üzerinde kirden pastan hiçbir eser kalmayacağını anlamakta güçlük çekmez. Çünkü insan görülen ve hissedilen pisliklerle bedeni ve elbisesi kirlendiğinde, onları bol su ile yıkamak suretiyle temizler. Peygamber Efendimiz herkesin bildiği ve kabul ettiği bu doğrusu hareketle namazın da insanı manevî kirlenme demek olan günahlardan ve hatalardan öylece temizleyeceğini haber vermektedir. Yalnızca namaz kılmak değil, abdest almak suretiyle bununla birlikte maddî temizlenme de sağlanır. Daha önce abdestin faziletlerinden bahsederken onun birtakım ufak günahlara ve hatalara keffaret olduğunu görmüştük. Böylece keza abdest hem de namaz insanı maddî manevî yönlerden temizlemiş olmaktadır. Buradaki ifadeler mutlak olduğu için, küçük büyük tüm günahları kapsayıcı nitelikte görünmektedir. Hadis şârihlerinin önde gelenlerinden  biri olan İbni Battâl, Resûl-i Ekrem’in ifadelerinden ufak günahların anlaşıldığını söyler. Çünkü o, kir tabirini kullanmıştır. Ama insanın vücudundaki yara berelere tarafından kir küçük bir şeydir. Büyük günahlar ise bere bereler gibidir. Lakin burada şu hususu gözden ırak tutmamak gerekir: Büyük günahlardan korunmak öncelikle beş süre namazı kılmakla mümkün olur. Nitekim konunun başındaki âyet, reel namazın insanı her türlü hayasızlıktan ve kötülükten alıkoyacağını ifade etmektedir. Âyette geçen fahşâ ve münker tabirleri genelde büyük günahları açıklama eder. Beş süre namazı kılmayan büyük günahlardan korunmuş olmaz; çünkü namazı terketmenin kişisel olarak kendisi büyük günahlardan biridir. Netice olarak namaz bilinciyle günde beş vakit Allah’ın huzuruna çıkan bir insanın, kendisini namaz hali dıştan da her lahza Allah’ın huzurunda hissederek hareket etme şuuruna ulaşması umulur. Böyle bir kimse kasten günah işlemez. Bilmeyerek işlediklerine ise abdesti ve namazı keffaret olur.

Hadislerden Öğrendiklerimiz

Beş süre namaz, her fikir bâliğ müslümanın üzerine farz olan en manâlı ve en faziletli jurnal ibadettir. Namazı Allah’ın huzurunda olduğumuzun farkında ve şuurunda olarak kılmak gerekir. Beş süre namaza bilinçli olarak sürdürmek insanı büyük günahlardan korur. Kıldığımız namazlar, bilmeyerek ve farkında olan olmayarak işlediğimiz minik günahların Allah tarafından affedilmesine vesile olur. İnsanları hayra ağırlama ederken ve onlara İslâm’ı beyanname ederken güzel öğütler ve hikmetli sözlerle, misâllerle konuşmak Peygamber Efendimiz’in üslûbudur. Bizler de benzer şekilde davranmalıyız.

“İyilikler Kötülükleri Giderir” Hadisi

İbni Mesut radıyallahu anh’den söylenti edildiğine tarafından, bir adam bir kadını öptü. Sonra Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e gelip durumu haber verdi. Bunun üstüne: “Gündüzün iki yanında ve gecenin gündüze yakın saatlerinde namaz kıl. Kuşkusuz iyilikler kötülükleri giderir” (Hûd sûresi, 114) anlamındaki âyet nâzil oldu. Adam:

– Bu yalnızca bana mı bilerek yâ Resûlallah, dedi? Resûl-i Ekrem:

“Ümmetimin tamamı içindir” buyurdular. (Buhârî, Mevâkît 4, Tefsîru sûre (11) 6; Müslim, Tevbe 39. Keza bk. Tirmizî, Tefsîru sûre, 11)

Hadisi Nasıl Anlamalıyız?

İbni Mesut’un bahsettiği bu kişinin kimliği hakkında şârihler değişik isimler verir. Büyük bir ihtimalle o, Akabe biatlarında ve Bedir Gazvesi’nde bulunmuş olan Ebü’l-Yeser Kâ’b İbni Amr’dır. Nitekim Tirmizî’nin rivâyetinde olay bizzat Ebü’l-Yeser’den nakledilmiş, kendisine hurma almak üzere gelen bir kadını içeride gibisi var diyerek kandırıp evine götürdükten sonradan üzerine saldırıp öpmüştür. Bu zatın isminin Tirmizî’de Ebü’l-Yüsr diye kaydedilmesi, bir okuma hatasından kaynaklanmış olmalıdır. Kadının kimliği hakkında ise bir bilgiye sahip değiliz. Sahâbîler, işledikleri bir suçu, günah ya da hatayı, sonradan pişman olarak cezası ne ise sürüklemek üzere Resûl-i Ekrem’e gelip haber verirlerdi. Bu onların Allah korkusuna ve âhiret inancına ne değin gönülden emrindeki olduklarının bir göstergesi kabul edilmelidir. Çünkü bu dünyada çekecekleri cezanın âhiretteki cezayı affettireceği ya da hafifleteceği inancına sahiptiler. Suçunu gizlemiş ve üzerinde kul hakkı kalmış olarak Allah’ın huzuruna çıkmak istemezlerdi. Bu olay, bilinen örneklerden sadece biridir.

Peygamberimiz, kendisine sorulan sorulara olur ya o konuda daha önce bir vahiy gelmişse veya bildiği bir işse yanıt verir, böyle olmadığı takdirde Cenâb-ı Adalet’tan konuyla ilgili bir bilginin, bir hükmün gelmesini beklerdi. Bu olay üzerine de vahyin gelmesini beklediğini hadisin bir takım rivayet tariklerinden açıkça anlamaktayız. Gelen âyet, öpmenin had yani cezayı gerektiren büyük bir günah ya da büyük bir suç olmadığını, kılınan beş vakit namazın ya da yapılan birtakım hayır ve iyiliklerin böyle küçük günahlara ve hatalara keffâret olacağını bildirmiştir. Büyük günahlar ve kul hakkına taalluk edenler bunun dışındadır. Çünkü onların cezaları ve hangi esaslar dahilinde tövbe edilirse affedileceği açıkça belirtilmiştir. Âyette geçen “iyilikler kötülükleri giderir” hükmü bunları kapsamaz. Bir sonra gelecek olan hadisten de açıkça anlaşıldığı gibi, Peygamberimiz de büyük günahlardan uzakta durmak şartıyla, beş vakit namazın bu vakitler arasında işlenen ufak günahlara keffaret olacağını belirtmiştir.

Kendisi hakkında hüküm indirilen sahâbînin bu hükmün kendisine has olup olmadığını sorması üzerine, Efendimiz’in bütün ümmeti kapsadığını bildirmesi, bir soru ya da bir durum üstüne indirilen bir hükmün, huysuz değişmez olmadıkça tüm ümmeti bağladığı da bu nedenle anlaşılmaktadır.

Keza bu âyetin, Kur’an’da beş zaman namaza delâlet eden ayetlerden biri olduğu kabul edilir. Çünkü sabahleyin, öğle ve ikindi namazları gündüzün iki ucunda, akşam ve yatsı namazları da gecenin gündüze yakın olan kısmındaki namazlardır.

Hadisten Öğrendiklerimiz

Cinsel ilişki olmadığı sürece öpmek, sıkmak, yetişmek ve sarılmak gibi suçlara terettüp eden şer’î bir had yoktur. Bunlara ta’zir cezası verilir. Kendisinin helali olmayan bir kadını öpmek bir günah, bir kabahat ise de ufak günahlardan sayılır. Şer’î bir cezayı gerektirmeyen ufak günah ve hatalara beş zaman namaz, öteki ibadet ve tâatler,  yapılan hayırlar ve iyilikler keffâret olur. Herhangi bir soru ya da durum üstüne inmiş olan hüküm, tüm ümmeti kapsamına alır. Prensipleştirilmiş fıkhî ifadeyle, sebebin husûsîliği hükmün umûmîliğine mâni değildir.

“Beş Süre Namaz ile İki Cuma, Aralarında İşlenen Küçük Günahlara Keffârettir” Hadisi

Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den söylenti edildiğine tarafından, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Büyük günahlardan kaçınıldığı müddetçe, beş vakit namaz ile iki cuma, arasında işlenen küçük günahlara keffârettir.” (Müslim, Tahâret 14. Hem bk. Tirmizî, Mevâkît 46; İbni Mâce, İkâmet 79)

Hadisi Nasıl Anlamalıyız?

Faziletler kitabının başından beri açıklamaya çalıştığımız hadislerin bir kısmında abdestin, bir kısmında müezzinin okuduğu ezanın tekrarlanmasının ve ezan duasının, bir kısmında da beş zaman namazın ve cumanın küçük günahlara keffâret olacağı haber verilmektedir. Bu durumda akla şöyle bir soru gelebilir: oysa ki abdest minik günahlara keffâret oluyor, öyleyse ezan neye keffâret olacaktır? Ezan ve duası keffâret oluyorsa , o halde namaz neye keffâret olacaktır? Namaz keffâret oluyorsa cuma neye keffâret olacaktır? Bu listeyi uzatmak mümkündür, çünkü diğer bir kısım hadislerde, diğer birtakım ibadetler ve iyiliklerin günahlara keffâret olacağından da bahsedilmektedir. Bu şunu göstermektedir: Anılan ibadet ve tâatlerin herkes keffâret olmaya elverişlidir. Eğer günah varsa keffâret olur; yoksa bunlar kulun iyilik hanesine yazılır, Allah katında mertebelerinin yükselmesine vesile olur. Ama bu öğüt ve teşvikler, mü’minlerin anılan bütün hayır ve iyiliklere, hoş davranışlara ara vermeden devam etmesi halinde arınacaklarını, tertemiz olacaklarını müjdelemektedir. Çünkü büyük günahları işlememek kaydıyla, bu ibadet ve tâatleri, hayır ve iyilikleri yapan mü’minler defalarca bir ümit ve güven içinde yaşama hazzını tadarlar. Bu ise onları düzenli bir hayata sevkeder.

Hadisten Öğrendiklerimiz

Büyük günahlardan ve haramlardan mutlaka uzak durmak gerekir. İbadetlerin her biri, özellikle de namazlar küçük günahlara keffârettir. İbadet hayatı ahenkli olan mü’minler, hayatlarının diğer alanlarında da huzurlu olurlar.

“Farz Namaz Önceki Günahlarına Keffâret Olur” Hadisi

Osman İbni Affân radıyallahu anh, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken işittiğini söyledi:

“Bir Müslüman, farz namazın vakti geldiğinde adilane abdest alır, huşû içinde ve rükûunu da tam yaparak namazını kılarsa, büyük günah işlemedikçe, bu namaz önceki günahlarına keffâret olur. Bu defalarca böyledir.” (Müslim, Tahâret 7)

Hadisi Nasıl Anlamalıyız?

Dinimizde ibadetlerin makbul olması birtakım esaslara bağlandığı gibi, büyük ve minik günahların affı da bir takım şartların yerine getirilmesine bağlıdır. Namaz için abdestin farz olduğu, abdestsiz namaz olmayacağı  her müslümanın bildiği bir gerçektir. Ama farz olan bu abdesti alırken onun farzlarının yanında, sünnetleri, müstehapları ve birtakım edeplerine de riayet etmek gerektiğini düşünmeyen ya da bunları önemsemeyenler olabilir. Şayet bunlar yerine getirilmezse, o abdest güzel bir abdest sayılmaz. Resûl-i Ekrem Efendimiz, abdesti hoş almaktan maksadının bu olduğunu keza bizzat ashabına göstererek hem bu yönde tavsiyelerde bulunarak açıklamışlardır. Kuşkusuz güzel bir abdest, hoş bir namazın ilk şartıdır.

Huşû, namazın gerçek namaz olmasını sağlayan şartlardan biridir. Huşûdan hedef, kişinin  namaz esnasında bütün varlığı ve kalbiyle Allah’a yönelmesidir. Lakin bunun görünürdeki esası, namazın bütün rükünlerini hakkıyla yerine getirmektir. Nitekim, Hz.Peygamber’in namazda sakalı ve elbisesiyle meşgul olan birini gördüğünde: “Kalbi huşû duysaydı âzaları da huşû içinde olurdu” buyurmaları bu gerçeği ortaya koyar. (Ali el-Müttekî, Kenzü’l-ummâl, 5891) Resûl-i Ekrem Efendimiz’in huşûdan sonradan rükûdan bahsetmeleri de, namazın zâhirî ahkâmına riâyet edilmesi gereğinin delilidir. Rükû ve secde biri ötekinden farklı düşünülemeyen iki ibadet esasıdır. Rükûu tam gerçekleştirmek gerekiyorsa, secdeyi de bütün yerine getirmek gerektiği anlaşılması mümkün. Rükû ve secde, huşûun gözle görülebilen tezahürleri sayılır. Peygamberimiz bütün bunlarla “Doğrusu mü’minler kurtuluşa ermiştir. Onlar, namazlarında huşû içindedirler” (Mü’minûn sûresi, 1-2) âyetine sinyâl etmişlerdir.

Bir insan tüm bunlara uyarı ettiği ve büyük günahlardan uzaktan durduğu takdirde, namaz küçük günahlara keffâret olmaya devam eder. Büyük günahların ise bundan müstesna olduğunu, onların şartları yerine getirilen tövbe ya da Allah’ın lutfu ve merhametiyle bağışlanacağını bir defa daha hatırlamalıyız.

Hadisten Öğrendiklerimiz

Beş zaman namazı devamlı kılmak ve asla aksatmamak gerekir. Abdesti farzlarına, sünnet ve müstehaplarına, edeplerine riayet ederek almak icap eder. Namazda huşûa riayet etmek rükû ve secde ile diğer gerekli rükünlere tam uymak gerekir. Şartları yerine getirilerek kılınan beş zaman namaz, günün diğer saatlerinde işlenen minik günahlara keffârettir.

Kaynak: Riyazüs Salihin, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

BEŞ VAKİT NAMAZ NASIL KILINIR? - VİDEO

Kaynak: www.islamveihsan.com URL: https://www.islamveihsan.com/namazin-fazileti-ile-ilgili-ayet-ve-hadisler.html