Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz nasıl bir gençlik yaşadı?

Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- gençlik yıllarında bile câhiliye devrinin kötülüklerinden uzaktan durmuştur. O, peygamber olmadan önce de kişilik ve insanlık yönünden kavminin en şereflisi, ahlâk bakımından en güzeli idi. O Kadar oysa Cenâb-ı Hak bütün iyi haslet ve meziyetleri O’nda topladığı için kavmi kendisine “el-Emîn” vasfını lâyık görmüştü.1 “Emîn” artık onun ikinci ismi olmuş, hattâ esas ismini geçmişti.

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’e bir gün:

“−Yâ Rasûlâllah! Allah’tan başkasına hiç ibadet ettiniz mi?” diye soruldu.

“−Hayır!” cevâbını verdi.

“−Hiç alkol içtiniz mi?” diye soruldu.

“−Hayır! Ben Kitap ve îmânın ne olduğunu bilmezken bile, onların yaptıkları şeylerin küfür olduğunu bilirdim.” buyurdu. (Diyarbekrî, I, 254-255)

ONLARDAN KAÇINIRDI

Ümmü Eymen -radıyallâhu anhâ- şöyle anlatır:

Kureyş müşrikleri senede bir gün, Buvâne putunun yanına toplanırlar, geceye değin kurban kesmek, saç kestirmek ve îtikâfa girmek sûretiyle merâsim yaparlardı. Ebû Tâlib de bu bayram için hazırlanmıştı. Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, onlara iştirak etmekten kaçınınca amca ve halaları kendisine fazla kızdı. Halaları:

“−İlâhlarımızdan yüz çevirdiğin için bir felâkete uğramandan korkuyoruz!” diyerek o kadar ısrâr ettiler fakat, Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- onlarla beraber gitmek mecbûriyetinde kaldı.

Bir müddet gözden kayboldu, daha sonra korkudan benzi sararmış bir hâlde dönüp yanımıza geldi. Halaları:

“−Başına neler geldi?” diye telâşla sordular. O da:

“−Bana cin dokunmasından korkuyorum!” dedi. Halaları:

“−Allah seni şeytanla mübtelâ kılmaz! Sende her türlü güzel haslet vardır. Söyle bakalım, ne oldu?” dediler. Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“−Ben putun yanında her yaklaştığımda, beyaz ve uzun boylu bir adam görünüp:

«–Ey Muhammed! Geri dön, ona sakın dokunma!» diyerek sesleniyordu!” buyurdu.

Bundan daha sonra Varlık Nûru, kendisine hemen şimdi peygamberlik vazifesi verilmemişken bile onların bayram ve merâsimlerine aslâ katılmadı. (İbn-i Sa’d, I, 158)

Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, son derece nezih ve iffetli bir gençlik hayatı yaşadı. Allah Teâlâ O’nu edep ve hayâ dışı davranışlardan muhâfaza buyurdu.

Fahr-i Kâinât Efendimiz, Kâbe bitmiş inşâ edilirken amcası Abbâs ile birlikte taş taşıyordu. Abbâs -radıyallâhu anh-, taşların çıplak omzunu incitmemesi için Efendimiz’e:

“–Elbiseni omzuna koy!” dedi. Varlık Nûru, elbisesini omzuna kurmak istediği sırada yere yığıldı ve gözlerini semâya dikerek amcasına:

“–Bana elbisemi ver!” dedi. Hemen onu alıp üzerine örttü. (Buhârî, Hac, 42)

O günkü cemiyette giyim-kuşama öyle dikkat edilmez, nezaket ve hayâ dışı kıyafetler bayağı karşılanırdı. Buna rağmen, Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- hiçbir zaman hayâ sınırlarını zorlayan bir kıyafetle görülmemiştir.

Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

“Ben, câhiliye insanlarının âdeti olan bir şeyi yapmaya iki defa teşebbüs etmiştim. Fakat Allah -celle celâlühû- beni bundan muhâfaza buyurdu.

Bir gece, Mekke’nin yukarı taraflarında, Kureyşli birkaç gençle koyunlarımızı otlatıyorduk. Arkadaşıma:

«−Eğer koyunlarıma bakarsan, ben de gidip Mekkeli gençlerin yaptığı gece muhabbetlerine katılayım.» dedim. Arkadaşım:

«−Olur, nasıl istersen pek yap!» dedi.

Bunun üstüne yola çıktım. Mekke’ye yaklaştığım zaman, def, kaval ve ıslık sesleri işittim.

«−Bu nedir?» diye sordum.

«−Falan erkek ile filân hanım evleniyor!» dediler.

Hemencecik oturup o tarafa doğru bakmaya başladım. O esnâda Allah -celle celâlühû- kulaklarıma bir yük verdi ve oracıkta uyuyakaldım. Allâh’a ant ederim ancak, güneş üzerime doğuncaya dek uyanamadım. Anında dönüp arkadaşımın yanında gittim.

«−Ne yaptın?» diye sordu.

«−Hiçbir şey yapamadım!» dedim ve başımdan geçenleri ona anlattım.

Diğer bir gece, aynı şey nüksetme etti ve ben yeniden uyuyakaldım… Rabbim beni peygamberlikle şereflendirinceye kadar da bunların hâricinde, hiçbir kötü şeye meyletmedim!” (İbn-i İshâk, s. 58-59; İbn-i Kesîr, el-Bidâye, II, 292)

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- gençliğinde de her zaman yardımcı işlerle meşgul oldu. Minik yaşta koyun güderek amcasının maîşet teminine yardım etti. Nitekim bir gün:

 “Allah Teâlâ’nın gönderdiği her peygamber, mutlakâ koyun gütmüştür.” buyurmuştu. Ashâb-ı kirâm:

“−Siz de mi koyun güttünüz, ey Allâh’ın Rasûlü?” diye sordular.

“−Evet, ödenti karşılığında Mekkelilerin koyunlarını güderdim.” buyurdu. (Buhârî, İcâre, 2, Enbiyâ, 29; İbn-i Mâce, Ticâret, 5)

Tekrar Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- kendi ifâdesine tarafından Ecyad’da âilesinin koyunlarını da güderdi. (İbn-i Sa’d, I, 126)

Daha on iki yaşlarında iken amcalarıyla birlikte ticârî seyahatlere çıkmıştı.2 sonra Hazret-i Hatice, Peygamber Efendimiz’in güvenilir şahsiyetine hayran olduğundan, O’na kendi ticaret kervanlarını idare etmesini öneri etti. Zira Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- en emîn insandı, işini çok sağlam yapıyor ve fazla daha artı kazanıyordu.3

Peygamber Efendimiz bâzı insanlarla ortaklık da yapmıştır. Mekke tâcirlerinden Sâib bin Ebi’s-Sâib -radıyallâhu anh- şöyle anlatır:

“Allah Rasûlü’nün yanına geldim. Ashâb-ı kirâm beni medhederek hakkımda hoş şeyler söylemeye başladılar. Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

«−Ben onu sizden daha iyi tanırım!» buyurdu.

Ben de bunun üstüne:

«−Doğru söyledin, anam-babam Sana fedâ olsun! Sen benim ortağımdın, hem de ne iyi bir ortak. Ne aleyhinde koyardın ne de münâkaşa ederdin!» dedim.” (Ebû Dâvud, Edeb, 17/4836; İbn-i Mâce, Ticârât, 63)

Abdullah bin Ebi’l-Hamsâ -radıyallâhu anh- şöyle anlatır:

“Peygamberliğinden önce Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ile bir alışveriş yapmıştım. Kendisine borçlandım, birazcık beklerse anında getireceğimi vaad ederek oradan ayrıldım. Lakin verdiğim sözü unutmuşum. Üç gün sonra hatırlayıp sözleştiğimiz yere geldiğimde, onu benzer yerde beklerken buldum. Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, yaptığım hatâ karşısında beni azarlamadı bile. Yalnızca:

«−Ey delikanlı! Bana zahmet verdin, üç gündür burada seni bekliyorum.» buyurdu.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 82/4996)

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- gençliğinden itibaren her zaman garip ve çaresizlerin yanına oldu. Mekke’ye gelip mallarını satan, oysa karşılığını alamayan bir acayip tüccarın imdâdına yetişmişti. Bunun üstüne amcalarıyla birlikte Hılfü’l-Fudûl cemiyetini kurup ömrü her tarafında mazlumların sığınağı olmuştur.4 Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, bu cemiyet hakkında daha sonra şöyle buyurmuştur:

“Abdullah bin Cüd’ân’ın evinde amcalarımla birlikte, Hılfü’l-Fudûl’de ben de vardım. O meclisten o kadar memnun oldum fakat, ona karşılık olarak bana kızıl develer (yani en kıymetli dünya malları) verilse, o kadar sevinmezdim. O antlaşmaya şimdi de çağrılsam, yeniden icâbet ede­rim.” (İbn-i Kesîr, el-Bidâye, II, 295)

Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, âilesine, akrabalarına ve öteki insanlara aleyhinde son derece nâzik ve vefâkâr davranırdı. her zaman bilgece ve firâsetle hareket ederdi.

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- gençliğinde kâinâta ve hâdiselere ibretle bakmayı ve derin derin tefekkür etmeyi severdi. Bunun için zaman zaman yalnız kalır ve tefekküre dalardı.

Velhâsıl O -sallâllâhu aleyhi ve sellem- gençliğini dolu batmış yaşamış, bu en kıymetli devreyi iyilik ve hayırlarla geçirmiştir.

Dipnotlar:

1 İbn-i Hişâm, I, 191; İbn-i Sa’d, I, 121.

2 İbn-i İshâk, Sîret, s. 53; Ebû Nuaym, Delâil, I, 168; Diyarbekrî, Târîhu’l-Hamîs, I, 260.

3 Hâkim, III, 200/4834; Halebî, İnsânu’l-Uyûn, I, 221, Aynî, Umde, X, 104; Diyarbekrî, I, 262.

4 İbn-i Kesîr, el-Bidâye, II, 295-296; İbn-i Sa’d, I, 128-129.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Genç Dergisi, Sene: 2021 Ay: Eylül Rakam: 180

Müslüman Gencin Ufku Nasıl Olmalıdır?

Neden Genç Nesiller, Ateizm ve Deizme Doğru Kayıyor?

Kaynak: www.islamveihsan.com URL: https://www.islamveihsan.com/peygamberimiz-nasil-bir-genclik-yasadi.html