Rahmân Suresi 27. ayeti ne anlatıyor? Rahmân Suresi 27. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Rahmân Suresi 27. Ayetinin Arapçası:

وَيَبْقٰى وَجْهُ رَبِّكَ ذُو الْجَلَالِ وَالْاِكْرَامِۚ

Rahmân Suresi 27. Ayetinin Meali (Anlamı):

Yalnız ölümsüz cömertlik ve ikram sahibi Rabbinin zâtı bâkî kala­caktır.

Rahmân Suresi 27. Ayetinin Tefsiri:

Yaratılmış bütün varlıklar fanîdir. Bâkî olan yalnızca Allah’tır. Bu sebeple yeryüzünde yaşamış öncelikle sorumluluk sahibi varlıklar olan ırk ve cinler elde etmek üzere her şey değil olacaktır. Yalnızca ölümsüz cömertlik ve ikram sahibi Allah’ın zâtı bâkî kalacaktır. Şâir İsmâil Hilmi bu hakikati şöyle terennüm eder:

“Cihân ne şâha, ne şevket-meâba kalmıştır.

Serîr u tâc u hazâin türâba kalmıştır.

Sarîr-i hâmeden eflâke ser çeken fermân,

Mezar taşında küçülmüş kitâbe kalmıştır.”

“Bu dünya ne padişâha, ne de zinde kaslı insanlara kalmıştır. Bütün tahtlar, taçlar ve hazineler toprak olup gitmiştir. Kalemin cızırtısıyla göklere yükselen yani herkesi hükmü altına alan padişâh fermanı, derhal küçülmüş kabir taşında minik bir kitâbe hâline dönüşmüştür.”

Anlatıldığına tarafından zamanın hükümdarı müthiş bir saray yaptırır. En meşhur mimarların ve ustaların dikkatle yapı ettikleri bu sarayda hiçbir şey yetkisiz bırakılmaz. Saray tepeden tırnağa, kapıdan çatıya mimarî incelik ve harikalarla doludur. Hükümdar, ilmine irfanına çok bedel verdiği devrinin velilerinden birini bu saraya ziyafet eder. İkram ve ihsanda bulunur. O Allah dostu saray hakkında hiçbir değerlendirmede bulunmaz. En son çıkarken hükümdar sabredemez ve:

“- Ey muhterem kişi! Bu sarayı ben yaptırdım. Dünyanın en güzel saraylarından biri olmasını istedim. Büyük bir ihtimamla yaptırdığım bu saray hakkında bir us ifade etmeyecek misin? Bir şey söylemeyecek misin?” diye sorar.

O Allah dostu sağ eliyle sakalını sıvar, şöyle bir içi geçirir ve:

“Evet, sarayın her şeyi hoş. Hiçbir şey yetkisiz bırakılmamış. Fakat ne çare oysa «Bekâsı yok!»” der.

Şu bir gerçektir oysa, Cenâb-ı Hakk’ın varlığı hiçbir şeye bağlı değilken, yaratıkların varlığı O’na bağlıdır. Gökte ve yerde olan herkes bütün ihtiyaçlarını keza dilleriyle ayrıca de halleriyle O’ndan talep eder dururlar. Örneğin gökteki varlıklar O’ndan bağışlanma dilerken, yerdekiler de O’ndan hem rızık hem bağışlanma isterler.  Cenâb-ı Yargı da sürekli surette onların ihtiyacı olan şeyleri yaratır, ihsan eder. Çünkü O her lahza yaratma halindedir. Her saniyede milyarlarca fiilî tecellîde bulunur. Yaratma-yok etme, sıhhat-hastalık, izzet-zillet, rızk verme-mahrum etme, atama-azil, zenginlik ve fakirlik gibi hallerin kimini getirir kimini götürür. Şâir bu ilâhî tecellî karşısındaki hayranlığını şöyle açıklama eder:

“Her lahzada bir cihân yaparsın,

Her anda bin âsuman yaparsın.” (Ziyâ Paşa)

Nitekim Peygamberimiz (s.a.s.), bu âyetin tefsirinde: “Bir günahı affetmek, bir sıkıntıyı uyandırmak , bir topluluğu yüceltip daha başkalrını alçaltmak O’nun işlerindendir” buyurmuştur. (İbn Mâce, Mukaddime 13) Sınırsız bir sebep ve hikmet teselsülü içinde ilâhî iradenin gerektirdiği şekilde bu işler defalarca icra edilir. Böylece fakat eğer Allah Teâlâ, bir an yaratıklarından alakasını kesecek olsa tümü değil olur gider. Bu sebeple kulun birincil vazifesi, kendini yaratan ve varlığını devam ettiren Rabbini azamet, soylu davranış ve keremine uygun tarzda tanımak ve O’na teslim olmaktır.

Sorumlu varlıklar olan insan ve cin topluluğuna hitaplar şöyle devam ediyor:

Rahmân Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Rahmân Suresi 27. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

Kaynak: www.islamveihsan.com URL: https://www.islamveihsan.com/rahman-suresi-27-ayet-meali-arapca-yazilisi-anlami-ve-tefsiri.html