Rahmân Suresi 29. ayeti ne anlatıyor? Rahmân Suresi 29. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Rahmân Suresi 29. Ayetinin Arapçası:

يَسْـَٔلُهُ مَنْ فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ كُلَّ يَوْمٍ هُوَ ف۪ي شَأْنٍۚ

Rahmân Suresi 29. Ayetinin Meali (Anlamı):

Göklerde ve yerde bulunan her canlı bütün ihtiyaçlarını O’ndan ister. O ise, sayısız ad ve sıfatlarıyla her lahza sınırsız tecellî ve yaratma hâlindedir.

Rahmân Suresi 29. Ayetinin Tefsiri:

Yaratılmış bütün varlıklar fanîdir. Bâkî olan yalnızca Allah’tır. Bu sebeple yeryüzünde yaşayan öncelikle sorumluluk sahibi varlıklar olan ırk ve cinler almak üzere her şey yok olacaktır. Sadece baki büyüklük ve ikram sahibi Allah’ın zâtı bâkî kalacaktır. Şâir İsmâil Hilmi bu hakikati şöyle terennüm eder:

“Cihân ne şâha, ne şevket-meâba kalmıştır.

Serîr u tâc u hazâin türâba kalmıştır.

Sarîr-i hâmeden eflâke ser çeken fermân,

Mezar taşında küçülmüş kitâbe kalmıştır.”

“Bu dünya ne padişâha, ne de enerjik kuvvetli insanlara kalmıştır. Tüm tahtlar, taçlar ve hazineler toprak olup gitmiştir. Kalemin cızırtısıyla göklere yükselen yani herkesi hükmü altına alan padişâh fermanı, şimdi küçülmüş kabir taşında ufak bir kitâbe hâline dönüşmüştür.”

Anlatıldığına göre zamanın hükümdarı muhteşem bir saray yaptırır. En meşhur mimarların ve ustaların özenle yapı ettikleri bu sarayda hiçbir şey yetersiz bırakılmaz. Saray tepeden tırnağa, kapıdan çatıya mimarî incelik ve harikalarla doludur. Hükümdar, ilmine irfanına çok layık verdiği devrinin velilerinden birini bu saraya ziyafet eder. İkram ve ihsanda bulunur. O Allah dostu saray hakkında hiçbir değerlendirmede bulunmaz. En son çıkarken hükümdar sabredemez ve:

“- Ey muhterem kişi! Bu sarayı ben yaptırdım. Dünyanın en güzel saraylarından biri olmasını istedim. Büyük bir ihtimamla yaptırdığım bu saray hakkında bir zihin açıklama etmeyecek misin? Bir şey söylemeyecek misin?” diye sorar.

O Allah dostu sağ eliyle sakalını sıvar, şöyle bir içi geçirir ve:

“Evet, sarayın her şeyi güzel. Hiçbir şey eksik bırakılmamış. Fakat ne tedavi oysa «Bekâsı değil!»” der.

Şu bir gerçektir ki, Cenâb-ı Hakk’ın varlığı hiçbir şeye alt değilken, yaratıkların varlığı O’na bağlıdır. Gökte ve yerde olan cümbür cemaat tüm ihtiyaçlarını hem dilleriyle ayrıca de halleriyle O’ndan talep eder dururlar. Örneğin gökteki varlıklar O’ndan bağışlanma dilerken, yerdekiler de O’ndan ayrıca rızık hem bağışlanma isterler.  Cenâb-ı Yargı da devamlı surette onların ihtiyacı olan şeyleri yaratır, ihsan eder. Çünkü O her lahza yaratma halindedir. Her saniyede milyarlarca fiilî tecellîde bulunur. Yaratma-yok etme, afiyet-hastalık, izzet-zillet, rızk verme-mahrumiyet, ödev-azil, zenginlik ve fakirlik gibi hallerin kimini getirir kimini götürür. Şâir bu ilâhî tecellî karşısındaki hayranlığını şöyle açıklama eder:

“Her lahzada bir cihân yaparsın,

Her anda bin âsuman yaparsın.” (Ziyâ Paşa)

Nitekim Peygamberimiz (s.a.s.), bu âyetin tefsirinde: “Bir günahı affetmek, bir sıkıntıyı uyandırmak , bir topluluğu yüceltip daha başkalrını alçaltmak O’nun işlerindendir” buyurmuştur. (İbn Mâce, Mukaddime 13) Sınırsız bir sebep ve hikmet teselsülü içinde ilâhî iradenin gerektirdiği şekilde bu işler aralıksız olarak icra edilir. Pek fakat eğer Allah Teâlâ, bir an yaratıklarından alakasını kesecek olsa tümü değil olur gider. Bu sebeple kulun ilk vazifesi, kendini yaratan ve varlığını devam ettiren Rabbini azamet, soylu davranış ve keremine uygun tarzda tanımak ve O’na teslim olmaktır.

Sorumluluk Sahibi varlıklar olan insan ve cin topluluğuna hitaplar şöyle devam ediyor:

Rahmân Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Rahmân Suresi 29. ayetinin meal karşılaştırması ve öteki ayetler için tıklayınız...

Kaynak: www.islamveihsan.com URL: https://www.islamveihsan.com/rahman-suresi-29-ayet-meali-arapca-yazilisi-anlami-ve-tefsiri.html